30
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
2689
Okunma

Bir kaset çaldı Zeki’den,
Eşlik etti dalgalar...
Kızıl bir tablo çizdi ufuklara,
Uzandı geceye yorgun güneş...
Sonra ay,
Serv-i siminle yaptı altın saçlarını
Uzak sulara kıpır kıpır...
Sonra kadehim,
Kaderimin ortağı, kederimin sırdaşı,
Duygularımın tercümanı, aşkımın imanı,
Boşalmış kadehim...
Ağlattı beni bir kırık masa başında.
Kızıl kana bulandım, sensiz ve sessiz...
Gelip gidene, gidip dönene,
Dönüp oturana, oturup kalkana,
Kalkıp inene, küfrettim o gün...
Duydukça çıldırdım vapur düdüklerini...
Kaptanından çarkçısına,
Dümencisinden çaycısına aldılar paylarını,
Gün yüzü görmemiş kısmından...
Kalayladım hepsini, bir güzel parladılar...
Geldi balıkçı tayfası...
Anlattım ucundan biraz.
Efkar bastı hepsine.
Murat, asıldı bir Urfa türküsüne;
" Nemrut’un gızı, yandırdı bizi,
Çarptı sillesini, felek misali. "
...
..
.
Az geldi ay ışığı,
Göremedim çatalı kaşığı...
Böyle olur kenarımın aşığı...