7
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1870
Okunma

’karanlıkta karıncayı görenler var’
Derin bir yaraydın, kendi dibinde kanayan
ömründe zemherileri ısıttın
tutuklandın! ellerin kilitlendi
gülüşlerin kelepçede
nüfusun tel örgülere kayıtlı!..
orda bütün özlemler çıldırmak içindi
gözlerin ağlamak için...
bir yanını orda bıraktın, öteki yanın terkedip gitti seni
aşk kadar eksik, yalnızlık kadar çok yaşadın
güzel günler çok gerilerde kaldı
uçurumlarda kaldı sesin
namluların ucunda cinnetin
infazlarda masumiyetin
çarmıhlarda insaniyetin!..
sana yamuk yaptı hayat
umutların kundaklandı
yaralarına tükürdüler senin
mavilerini kirlettiler! bütün mavilerini...
upuzun yollarda kaldı, üzgün ve sabıkalı bakışların!..
’acının nakışıyla işlenmiş’ bir hayattan geldin sen;
kangren çiçekler topluyordu çocuklar
sen öyle çok bildikçe acıtılıp, kederlenmiş
sen öyle kendi yüreğine inmiş...
sen öyle şarkılara yaslanıp, şiirlerle demlenmiş
sen öyle masum, öyle hesapsızca...
gecenin simsiyah duvağında, irkildin!
yalnızlığınla yüzleştin
yaralarını biriktirdin
uzun boylu sevinçlere
hırçın rüzgarlara dayayıp yüzünü
savurdun yüreğini
sarsıldın
ve doğruldun sonra...
ve dedin ki:
yasak türküleri (özleyeceğim) suçlu şiirleri
takvimlerin yaslı yüzünde, düşüncenin hücresiydi hayat
küçük yaşamlar sevdin, büyük ölümlerde
aşka düştün ve ’dibini gördün her şeyin’
sonra, derin yarana bıraktın kendini usulca
ve anladın ki dibi yok yaraların!..
(Birdal ERDOĞMUŞ)
5.0
100% (11)