10
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1547
Okunma

yüzümü tokat gibi çarpan lodos’a zaman hükmünü vermeye niyetlenirken
Azrail Moda koyuna ölüm tohumları serpiyor
kalemim öznesiz
yüreğim ölüm kokan gece ayazın tam ortasında
32 harf darmadağın satır aralarında
ben ki
senin mavi fermanın kapımın tokmağını vurur da
canımı isterse
sem gibi hemencik bir solukta canımı serelim yoluna yâr
Marmara sakın eteğine sikme
beni çiğneme
hutem miskim
tuzlu sularım gark oldu gecenin en dar vaktinde
seni ikiye ayıran Boğaz
lâl dudağın benim canımdır cancağızım
o can dudakları, dudaklarıma almak bir ömürdür
ömür!
üzüm kızılı vuslat şarabını yudumlamak
yolunda toz olmak
her an Meryem’in aziz ellerinden İsa’ya yağan rahmet avuçlarım
Yusuf’a boyalı cemâlinin hayali gözümün iş yurduna nakşettim
bir hattat misali
senin gibi aşığı ben
ne gördüm
ne işittim aşk evinde cancağızım
kapının eşiğinde durmaktan
sensizliğin sessizliğinde in/cin top oynarken
Ay’ın ondörtlüsüne yarenlik yaptım yâr
onunla gümüş pulların tozunu almaktayım
lakin
Eminönü yeni caminin avlusundaki güvercinler buruk
senli cümlelerim zikretirken
beyaz duvaklı kağıda
kalemimin vuslata dönük yüzüsün can suyum
bal çeşmesine benzeyen ağzında
göz pınarlarımda su içen ürkek ceylanlara verdim
su azizimi
tuz mübareğimi
aşk şarabını vuslat kadehinde sunan Marmara
dudak kenarlarımda da tuz hakkın var bilesin
gece yarısından devraldığım özlem yanığı düşlerimi
Meryem’in gözyaşlarıyla yıkayıp
saçlarıyla kuruttum
sonra da
sevda çicekleri açan avuç içine bıraktım
bir soluk nefesimde
Galata kulesinde Hazerfen olup
şehr-i istanbul’un yedi tepesinde sevda türkülerini ilmekliyorum
vakit fecr
sultan Ahmed kara peçeli gecenin kimliğini yitirmeye uğraşırken
ikin nefesin tam ortasında
sabah ezani yerini aldı
teslim oluşa giyinen şehr-i İstanbul cancağızım
cemâlin olmadıkça
göz çırağından bir sem oluşunun tam ahında azmettim hicranı
ey seher yeli!
yâr’in civarından ufacık toz zerresini getir bendenize
yamalı yüreğimden gelen irin kokusunu kapat
ruhum
kum saatindeki kum parçacıklarının zerresindeyken
Süleymanî dilim susma orucunda
Haliç, şöminenin başında uysallaşan kedi misali
Şems’in efsunlu gülümseyişinin hükmettiği devirde
martılar zemzemim(n)i içmeyi yelteniyor
mahmur zeytin gözleriyle
zenci kölelerinin alınına düşüşünde közlendi yüreğim
ceplerimde senli cümlelerdeki elim ayağım kırık bir kalem
pas tutmuş hacıyatmazlar
çorak coğrafya da ömürlük bir mülteciye bürünen zamanın güzergâhında
cemâlimi kanlı göz yaşlarıma bezedim
bakış oklarınla
zenci kölelerini büklümü darağacımın urganını getiriyor
gönlümle savaşan hicran cellâtlığıma soyunurken
bendeniz
yüreğimi
bedenimi
ruhumu
kalemimi
senli cümlelerimi
kırmızılığımı, o lâl kızılı dudağınla muhürledim cancağızım
ah!
şehr-i İstanbul tam sen olma vakti
cansuyum
cansızım
mukaddes zemzemim
gordion
06/06/2011
5.0
100% (12)