Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Secret Path
Secret Path

SERENCAMA YÜRÜRKEN

Yorum

SERENCAMA YÜRÜRKEN

( 4 kişi )

6

Yorum

0

Beğeni

5,0

Puan

2166

Okunma

SERENCAMA YÜRÜRKEN

SERENCAMA YÜRÜRKEN

Yetip vasıl olanlar hazirunu selamlar..
Çerağlar titrek yanar, dilde durmuş kelamlar..
Üç kerahet vaktini de çoktan geçmiş zaman..
Kudüme yaslanmış ağlar bir rebab bir de keman..

Cumbadan semaya dembedem ışık sızmakta..
Sarı huzmeler bitkin, tensiz can taşımakta..
Bir doğum…bir yolculuk…ve işte o an tam..
Nurlarla dolar sefil, karanlık, o viran menam..

Dualar…niyazlar…susmazken hıçkırıklar..
Vakit gelmiş...rücu yok..nafile haykırışlar..
Kanun pese burgulanır, kıbleye döner bendir..
Bir turna havalanır, bütün lal’ler dillenir..

Şahadet et derler ilahi Kelime’ye…
Davranır gönüller bir yudum su vermeye..
Son mecal…son meram…son el sallayış..
Düşer kirpiklere en kabulsüz yalvarış..

Katre-i gevher el uzatırken vedaya
Karışır ol fecirler şeb-i yeldaya…
Vasıl olurken hakikate sıradan bir beşer..
Bülbül susar.. gök kapanır .. turna düşer..


Tezhibler yaldız döker yol aydınlanır..
Neyler hicrete üfler nihan sonlanır..
Söner çerağlar sonsuz tevekkülle titreyerek…
İner perdeler, damenden bir ömür silkerek..


Gizli Patika...1 Mayıs 2011...04:00

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (4)

5.0

100% (4)

Serencama yürürken Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Serencama yürürken şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SERENCAMA YÜRÜRKEN şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
AZAP
AZAP, @azap
2.5.2011 10:19:02
5 puan verdi
gönül gülü çokça güzele koşmuş huşu içinde harika duygular birde AFET HANIMA KULAK VER DOST YİNEDE HARİKASIN KAL SEVGİLERDE...
Melik Haker
Melik Haker, @melikhaker
1.5.2011 18:38:33
Karanlıkları yırtan yıldız
Vahiyle aydınlanmış göğümüz
Bu gök kubbenin parlayan yıldızlarıyız,
Çiçek gibi açılan vahiyle
Gülistan olmuşuz biz.

Bu güzellik dile gelmez ki canım
Bak gözümde canlandı binlerce heyecanım:
Önümle nurlu sayısız iz duruyor,
Parmak izinde tanıyorum
Peygamberler, Salihler herbiri hak yolcusu
İz bırakmış sırat üzre
Adımlarında gördüğüm Hak
Ölçü bu, yürü gönülden vahiyle.

İşte mesele bu:
Yeniden görmek o kirlenmez kaynağı
Bizim şimdi ve buradamızda
Yaşamak yeniden yüce Kur'anı.
Dostum bak
Taklit değil dediğim
Alnın yarılsa secde yerinde
Ya da kalbim temiz diyerek bıraksan ibadeti
Hiçbiri değil:
Asıl gör neyi neden yaptığını
Pürü pak duruyor kaynak,
Kur'an elimizde değişmeden
Değiştiriyor en güzel olana insanı.

Ne istersin karanlık gecenin bağrında
Bir nur, bir yol, bir metod
Görmek için hayatın dikenli yollarında
Canın acısa da kendin yürümelisin ki
Her kişi ayrı ayrı yeniden
Ayetlerin manası vahyeliyor sanki
Allah'ın gör dediği yerden
Manayı maksadı bilmelisin.

Hıra arayış demek
Aramakla bulunmaz ama
Bulanlar arayanlardır ya,
Allah'ın lutfu olan bu mana
İşte yanı başında.

Ey can
Şah damarından yakın bir Rabbin var
Neden uzaklara bakar gözlerin
Ahlak, akide, ibadet, her şey bir sana
Seni kirleten ne varsa içinden dışına
Nurla yıkamak
Yıkamak isteye bir Hak var ya.

Ne büyük Rahmet Allah'ım
Akıl, vicdan, kalp verdin yetmedi
Peygamber gönderdin
Vahiyle örülmüş bir hayat bu dedin
Gökten saf saf melekler destek verdin.
Hamdlerim yetmiyor Rabbim
Hamdlerim sınırlı
Sınırsız senin Rahmetin
Aç şu gönlü dolsun sağnak sağnak
Sana kulluğumuzu en güzel şekilde yapmayı
Nasip et ya Rab.
Amin Amin Amin

Bu sizin şiirinizin bende bir yansıması
Eksik fazla böyle düşündüm. Sizin ki kadar olmasada bir şeyler anlatmaya çalıştım tabii. Birde diğer yorum yapan uzun uzun şiir hakkında bilgi veren ablamız diyeceğim var. Gerçekten şiir bu kadar tekniğe boğulursa geriye ne kalır mana adına. Şiir duygunun ve sözün özüdür elbet en iyi şekilde yazılmalı ama düşünsenize aldırma gönüllü Sinop cezaevindeki bir mahkumdan başka yani o atmosferi birebir yaşayandan başka kim nasıl kelimelere döker. Teknik gerekir ama öncelik duygu, düşünceyle o ruh haline ermek, söyleyecek sözün olması değil mi? Nice edebiyat öğretmeni, nice ilim erbabı var. Ama gerçek anlamda bir Aşık Veysel olamıyorlar, Karacaoğlan bu tekniklerimi çalışıp öğrendi. Değil mi? Belki cahil cesareti söylediklerim siz bunlardan faydalı olanları alın gerisini atın gitsin. Hayırlı akşamlar


Melik Haker tarafından 5/1/2011 6:40:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
Afet İnce Kırat
Afet İnce Kırat, @afet-ince-kirat
1.5.2011 18:30:16

Kafiye Redif
Şiirde Kafiye Bilgisi

Kafiye: Mısra sonlarında, farklı kelimelerdeki ses (harf) benzerliğine kafiye
denir. Kafiyenin oluşabilmesi için mısra sonundaki kelimelerde şu özellikeleri
aramak gerekir:

a) Ses benzerliği olan kelimelerin farklı kelimeler olması gerekir.
b) Ses benzerliği olan kelimelerin yazımının aynı olması gerekir.


Altın da bir pula olur mu kabil
Ehli ile konuş olasın ehil
Cahille konuşma olursun cahil
Kişi ayarından düşer mi düşer

Yukarıdaki şiirde 'il' seslerinde kafiye vardır. Ses benzerliğindeki seslerde,
ses sayısının artmasına göre kafiye çeşitli kısımlara ayrılır:

a) Yarım Kafiye: Mısra sonlarında tek ses benzeşmesine dayanan kafiye
türüdür. Aslında, bu benzeşmenin sessiz harflerde olması gerekir. Halk
edebiyatında yarım kafiye çok kullanılmıştır.

Mehmed'im sevinin başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin eve dönsek de


b) Tam Kafiye: Mısra sonlarında iki sesin benzeşmesine dayanan kafiye
türüdür.

Nasihatim sana: Herzeyle iştigali bırak
Adamlığın yolu nerdense bul da girmeye bak


c) Zengin Kafiye: Mısra sonlarında üç ve daha fazla sesin benzeşmesiyle
meydana gelen kafiye çeşididir.

Her şey akar su, tarih, yıldız, insan ve fikir
Oluklar çift, birinden nur akar birinden kir



Not (1) : Kafiye olan sesli harflerin üzerinde uzatma işareti '^' varsa,
bu sesliler tek ses değil iki ses olarak kabul edilir ve buna göre de kafiye
türü değişir.
Mesela İstiklaâl Marşı'nın yedinci kıtasındaki

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şühedâ
Cânı cananı bütün varımı alsın da Hüdâ
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ

'da' seslerinde tam değil, zengin kafiye vardır.


Not (2) : Tunç kafiye olarak adlandırılan kafiye türünü bazı edebiyatçılar
kabul ederken, bazıları da kabul etmez. Bu sebeple Tunç kafiye
kimi kitaplarda anlatılırken kimi kitaplarda hiç değinilmez. Fakat çoğu
edebiyatçı bunu farklı bir kafiye türü olarak kabul etmez ve Zengin
kafiyeye dahil eder.
Farklı bir kafiye türü olmadığını kabul etmemekle birlikte
bu kafiyenin de tanımını bilmekte yarar var:

Tunç Kafiye: En az üç sesten oluşan bir ya da daha çok kelimenin
diğer mısraların içinde geçmesiyle oluşan kafiye türü olarak tanımlanır.
Mesela:

İnsan bu, su misali kıvrım kıvrım akar ya
Bir yanda akan benim öbür yanda sakarya

mısralarında bu özellik görülebilmekte ama zengin kafiyeden bir farkı
olmadığı açık..


d) Cinaslı Kafiye: Okunuşları ve yazlışları aynı ancak anlamları farklı
olan kelimelerle yapılan kafiye çeşididir. Tunç kafiye sesteş kelimelerle
yapılır.

Niçin kondun a bülbül
Dalımdaki asmaya
Ben yarimden vazgeçmem
Götürseler asmaya

Yukarıdaki şiirde, ikinci mısrada asma kelimesi 'üzüm veren bir bitki';
dördüncü mısrada ise 'öldürmek' anlamında kullanılmıştır.


Redif

Redifin tanımını yapmadan önce şunları bilmek gerekir:
* Redifler daima mısranın en sonunda bulunur, yani kafiyeden sonra gelir.
* Redifin olduğu her yerde mutlaka kafiye de vardır. Bu sebeple redifin
bulunduğunu gördüğünüz her yerde kafiyeyi de bulmaya çalışınız.

Redif: Mısra sonlarında, görevleri aynı olan eklerin, ya da anlamları aynı
olan kelimelerin tekrarlanmasına redif denir. Tanımdan da anlaşılacağı
üzere iki tür redif vardır:

a) Ek Halindeki Redifler
b) Kelime Halindeki Redifler

a) Ek Halindeki Redifler: Eş görevli eklerin tekrarlanmasıyla oluşan
rediflerdir. Türkçe'deki yapım ve çekim eklerini kavramadan, ek
halindeki redifleri kavramanız mümkün olamayacaktır. Eğer bu
konularda bir eksiğiniz varsa, önce bunları tamamlamanız ve ondan
sonra ek halindeki redifleri kavramak için çaba sarf etmeniz gerekir.
Fakat, ek halindeki rediflerin çoğu, kelimeye bağlanan
ekler olduğundan bu konudaki genel kaide: 'Kelimenin köklerinde
kafiye, eklerinde ise redif vardır.' şeklindedir. Bu kural bilinerek
mısraya bakılırsa ek halindeki rediflerin yüzde doksanı mısrada
tahmin edilebilir. Ancak bu kaide her zaman geçerli olmadığından
yine de 'ekler' konusunda bilgi sahibi olunması konunun kavranması
açısından gereklidir.

Susuz değirmenlerin ne ile döner çarkı
Kerem etmeyen beyin fakirden nedir farkı

Yukarıdaki beyitte, 'ı' sesleri, ismin -i hali olduğundan yani, her ikisinin de
görevi aynı olduğundan rediftir. Kelimenin köklerinde ise 'ark' sesleri
benzeştiğinden bunlar da zengin kafiyeyi oluşturur.
Bu beyite pratik yoldan yaklaşırsak: Beyitin birinci mısrasında,
kafiyeye söz konusu olan kelimenin kökü 'çark', ikinci mısrada ise kelimenin
kökü 'fark'tır. Dolayısıyla, 'ı' seslerinin ek olduğu için redif olduğunu pratik
yönden söyleyebiliriz.
Kelimenin köklerinde kafiye bulunduğundan 'ark' seslerinde de
zengin kafiye vardır.
Fakat, bu pratik yol her zaman işlemeyebilir:

Kokuyor burnuma Sivr'alan köyü
Serindir dağları soğuktur suyu
Yâr mektup göndermiş yadigâr deyi
Gözünün yaşını sil deyi yazmış

Yukarıdaki dörtlükte, kelimelerin kökleri:
'köy', 'su', 'de' dir. Görüldüğü gibi kelimelerin köklerindeki sesler aynı
değildir. Acaba burada 'y' sesi kafiye olarak mı yoksa redif olarak mı
alınacaktır?
Oysa, çözüm çok basittir.'y' sesi birinci mısrada kelimenin köküne
dahil olurken, ikinci ve üçüncü mısralarda yardımcı ses (kaynaştırma ünsüzü) 'tir.
Yani 'y' seslerinin görevi farklıdır. Bu durum da kafiye tanımına uygun olduğundan
kafiye olarak kabul edilecektir.
Aynı durum İstiklal Marşı'nın üçüncü kıtasında görülmektedir:

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Yukarıdaki dörtlükte ise, kelimelerin kökleri:
'yaş', 'şaş', 'aş' ve 'taş' kelimeleridir. Burada da kelime köklerinden sonra
gelen 'a' sesleri kafiye olarak mı yoksa, redif olarak mı alınmalı sorusu akla
takılmaktadır. O halde, bu köklere eklenen 'a' sesinin görevinin ne olduğunu
incelemek gerekir:

İlk mısrada: yaş - a - r - ı - m
kök yapım eki geniş zaman yardımcı ses I. tekil
şahıs eki

İkinci mısrada: şaş - a - r - ı - m
kök yardımcı ses geniş zaman yardımcı ses I. tekil
şahıs eki

Üçüncü mısrada: aş - a - r - ı - m
kök yardımcı ses geniş zaman yardımcı ses I. tekil
şahıs eki

Dördüncü mısrada: taş - a - r - ı - m
kök yardımcı ses geniş zaman yardımcı ses I. tekil
şahıs eki


Yukarıda da görüldüğü gibi ilk mısradaki 'a' sesi ile diğer 'a' seslerinin görevleri
farklıdır. Bu özellik sebebiyle, 'a' seslerinin kafiye olarak alınması gerekir.



b) Kelime Halindeki Redifler: Aynı anlamdaki kelimelerin tekrarlanmasıyla
meydana gelen rediflerdir. Bu tür redifleri mısralarda görebilmek oldukça
kolaydır:

Doğru söylerim halk razı değil
Eğri söylerim Hak razı değil.

Yukarıdaki beyitte 'razı değil' kelimeleri redif, ondan önceki 'k' sesleri ise
yarım kafiyedir.


Bir başka örnek:
Zannetme ki şöyle böyle bir söz
Gel sen dahi söyle böyle bir söz

Yukarıdaki beyitte 'böyle bir söz' kelimeleri redif, ondan önceki 'öyle' sesleri ise
zengin kafiyedir..


Bir başka örnek:
Kimsesiz hiç kimse yok, var herkesin bir kimsesi
Kimsesiz kaldım meded, ey kimsesizler kimsesi

Yukarıdaki beyitte 'kimsesi' kelimeleri redif, ondan önceki 'r' sesleri ise
zengin kafiyedir..


Son olarak şuna da dikkati çekmek gerekiyor:
Kelime halinde bulunan redfilerden hemen önce, ek halinde redif de
bulunabilir. Böylece, ek halindeki redifle kelime halindeki redif arka arkaya
gelebilir:

Elimi beş yerinden, dağladı beş parmağın,
Bağrımda yanmadık bir yer bırakmadan git
Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın
Görmemek istiyorsan, ardına bakmadan git!

İkinci ve dördüncü mısralarda hem ek halinde redif, hem de kelime halinde
redif bulunmaktadır. Yukarıdaki mısralarda 'madan' ekleri 'zarf-fiil'dir.

.
HECE ŞİİRİ
1. Şiirde mısralar arası hece sayısı eşitliğine dayanır.
2. Türkçe kelimelerde hemen hemen bütün heceler eş değerde söylenir. Hecelerde kalınlık, incelik, uzunluk, kısalık farkı gözetilmez. Bu bakımdan hece ölçüsü Türk dilinin yapısına da en uygun ölçüdür.
3. Milli ölçümüzdür.
4. Hece ölçüsüne parmak hesabı da denilir.
5. Hece ölçüsü, Türk edebiyatının başlangıcından bu yana kullanılmıştır. İslamiyetten sonra Divan edebiyatında aruz ölçüsü kullanılırken, Halk edebiyatında hece ölçüsü kullanılmaya devam etmiştir. .
6. Hece ölçüsünün "hece sayısı" ve "duraklar" olmak üzere iki temel özelliği vardır.
a. Hece Sayısı
Hece ölçüsüyle yazılmış bir şiirin bütün mısralarında eşit sayıda bulunur. Hece sayısı aynı zamanda o şiirin kalıbı demektir.
Bu va tan top ra ğın ka ra bağ rın da ->11 hece
Sı ra dağ lar gi bi du ran la rın dır ->11 hece
Bir ta rih bo yun ca o nun uğ run da ->11 hece
Ken di ni ta ri he ve ren le rin dir ->11 hece
Bu dörtlükteki bütün dizeler 11 heceden oluşmaktadır. Dolayısıyla bu şiir Hece ölçüsünün 11'li kalıbıyla yazılmıştır.
Bu da ğı a şam de dim
A şam do la şam de dim
Bir ha yır sız yâr i çin
Her ke se pa şam de dim
Bu dörtlük 7'li hece kalıbıyla yazılmıştır.
Baş ka sa nat bil me yiz, kar şı mız da du rur ken
Söy len me miş bir ma sal gi bi A na do lu'muz
Bu şiir Hece Ölçüsünün 14'lü kalıbıyla yazılmıştır.
b. Durak
Hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde, ahengi artırmak amacıyla mısralar belli yerlerinden ayrılır. Bu ayrım yerlerine durak (durgunlanma) denir.
1. Durak, ahenk sağlayan bir çeşit ses kesimidir.
2. Sözün gidişi zorlanmadan şiir okuyucusuna bir nefes payı bırakılmıştır.
3. Duraklarda kelimelerden ortalarından bölünemez. İyi bir durakta kelime mutlaka bitmiştir.
Not: Bir şiirde, bütün dizelerin durakları aynı olabileceği gibi, belli dizelerde farklı duraklar da kullanılabilir. Bir şiirin her dizesinde farklı duraklar kullanılmışsa, o şiir duraksız kabul edilir.
4. Hece ölçüsünde ikili, üçlü, dörtlü, beşli, altılı duraklar kullanılmıştır.
Kalıplar:
1. Hece ölçüsüyle yazılmış bir şiirde, bir mısradaki hece sayısı o şiirin kalıbıdır.
2. Hece ölçüsünde "ikili" den "yirmili" ye kadar kalıp vardır.
3. Türk şiirinde en çok kullanılan kalıplar yedili, sekizli, onbirli, ondörtlü kalıplardır.
Yedili kalıp:
Giderim-/yolum yaya 3+4=7'li hece ölçüsü
Cemâlin-/benzer aya
Eridim-/hayal oldum
Günleri-/saya saya
Sekizli kalıp:
Gel dilberim-/kan eyleme 4+4=8'li hece ölçüsü
Seni kandan-/ sakınırım
Doğan aydan / esen yelden
Seni gülden / sakınırım (Âşık Ömer)
Hece ölçüsünün on birli kalıbı:
İptida Bağdad'a / sefer olanda 6+5=11'li hece ölçüsü
Atladı hendeği / geçti Genç Osman
Vuruldu sancaktar / kaptı sancağı
İletti, bedene / dikti Genç Osman ( Kayıkçı Kul Mustafa )
Hece ölçüsünün on dörtlü kalıbı:
Başka sanat bilmeyiz / karşımızda dururken 7+7=14'lü hece ölçüsü.
Söylenmemiş bir masal / gibi Anadolu'muz
Arkadaş, biz bu yolda/ türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun / ayrılıyor yolumuz ( Faruk Nafiz Çamlıbel)
Duraksız şiir: (Hece ölçüsünün on birli kalıbı):
Bir düşünsen, yarıyı geçti ömrüm 11
Gençlik böyledir işte, gelir gider; 11
Ve kırılır sonra kolun kanadın; 11
Koşarsın pencereden pencereye 11 (Cahit Sıtkı Tarancı)
Yukarıdaki dörtlüğü oluşturan bütün dizelerdeki hece sayısı 11'dir. Fakat bütün dizelerde duraklar aynı yerde değildir. Kelimeler ortadan bölünemeyeceğine göre bu dörtlüğü duraksız kâbul etmek zorundayız. Bu durumda yukarıdaki şiir hece ölçüsünün 11'li kalıbıyla ve duraksız olarak yazılmıştır diyebiliriz.
Afet İnce Kırat
Afet İnce Kırat, @afet-ince-kirat
1.5.2011 15:55:15
SERENCAMA YÜRÜRKEN

Yetip vasıl olanlar//hazirunu selamlar..7+7
Çerağlar titrek yanar,// dilde durmuş kelamlar..7+7
Üç kerahet vaktini //de çoktan geçmiş zaman..7+7
Kudüme yaslanmış ağlar// bir rebab bir de keman..8+7

Cumbadan semaya //dembedem ışık sızmakta..6+8
Sarı huzmeler bitkin, //tensiz can taşımakta..7+7
Bir doğum…bir yolculuk…//ve işte o an tam..7+6
Nurlarla dolar sefil,// karanlık, o viran menam..7+8

Dualar…niyazlar…//susmazken hıçkırıklar..6+7
Vakit gelmiş...rücu yok.//.nafile haykırışlar..7+7
Kanun pese burgulanır,// kıbleye döner bendir..8+7
Bir turna havalanır,// bütün lal’ler dillenir..7+7

Şahadet et derler// ilahi Kelime’ye…6+7
Davranır gönüller //bir yudum su vermeye..6+7
Son mecal…son meram…//son el sallayış..6+5
Düşer kirpiklere //en kabulsüz yalvarış..6+7

Katre-i gevher el //uzatırken vedaya 7+7
Karışır ol fecirler// şeb-i yeldaya…7+5
Vasıl olurken hakikate// sıradan bir beşer..9+6
Bülbül susar.. gök kapanır ..// turna düşer..8+4


Tezhibler yaldız döker //yol aydınlanır..7+5
Neyler hicrete üfler// nihan sonlanır..7+5
Söner çerağlar sonsuz //tevekkülle titreyerek…7+8
İner perdeler, damenden //bir ömür silkerek..8+6

Şiirin anlatımı güzel, bir çoğunun anlamını bilmesek de, ama bu kadar hece ve durak hatası da fazla değil mi? Keşke heceye hakim olabilseydiniz, bu bilgilerle...
Kul-Çerçi
Kul-Çerçi, @kul-cerci
1.5.2011 14:50:59
5 puan verdi


yüreğinize kaleminize sağlık
Melik Haker
Melik Haker, @melikhaker
1.5.2011 06:46:18
Karanlıkları yırtan yıldız
Vahiyle aydınlanmış göğümüz
Bu gök kubbenin parlayan yıldızlarıyız,
Çiçek gibi açılan vahiyle
Gülistan olmuşuz biz.

Bu güzellik dile gelmez ki canım
Bak gözümde canlandı binlerce heyecanım:
Önümle nurlu sayısız iz duruyor,
Parmak izinde tanıyorum
Peygamberler, Salihler herbiri hak yolcusu
İz bırakmış sırat üzre
Adımlarında gördüğüm Hak
Ölçü bu, yürü gönülden vahiyle.

İşte mesele bu:
Yeniden görmek o kirlenmez kaynağı
Bizim şimdi ve buradamızda
Yaşamak yeniden yüce Kur'anı.
Dostum bak
Taklit değil dediğim
Alnın yarılsa secde yerinde
Ya da kalbim temiz diyerek bıraksan ibadeti
Hiçbiri değil:
Asıl gör neyi neden yaptığını
Pürü pak duruyor kaynak,
Kur'an elimizde değişmeden
Değiştiriyor en güzel olana insanı.

Ne istersin karanlık gecenin bağrında
Bir nur, bir yol, bir metod
Görmek için hayatın dikenli yollarında
Canın acısa da kendin yürümelisin ki
Her kişi ayrı ayrı yeniden
Ayetlerin manası vahyeliyor sanki
Allah'ın gör dediği yerden
Manayı maksadı bilmelisin.

Hıra arayış demek
Aramakla bulunmaz ama
Bulanlar arayanlardır ya,
Allah'ın lutfu olan bu mana
İşte yanı başında.

Ey can
Şah damarından yakın bir Rabbin var
Neden uzaklara bakar gözlerin
Ahlak, akide, ibadet, her şey bir sana
Seni kirleten ne varsa içinden dışına
Nurla yıkamak
Yıkamak isteye bir Hak var ya.

Ne büyük Rahmet Allah'ım
Akıl, vicdan, kalp verdin yetmedi
Peygamber gönderdin
Vahiyle örülmüş bir hayat bu dedin
Gökten saf saf melekler destek verdin.
Hamdlerim yetmiyor Rabbim
Hamdlerim sınırlı
Sınırsız senin Rahmetin
Aç şu gönlü dolsun sağnak sağnak
Sana kulluğumuzu en güzel şekilde yapmayı
Nasip et ya Rab.
Amin Amin Amin


Melik Haker tarafından 5/1/2011 6:53:15 AM zamanında düzenlenmiştir.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL