Yetip vasıl olanlar hazirunu selamlar.. Çerağlar titrek yanar, dilde durmuş kelamlar.. Üç kerahet vaktini de çoktan geçmiş zaman.. Kudüme yaslanmış ağlar bir rebab bir de keman..
Cumbadan semaya dembedem ışık sızmakta.. Sarı huzmeler bitkin, tensiz can taşımakta.. Bir doğum…bir yolculuk…ve işte o an tam.. Nurlarla dolar sefil, karanlık, o viran menam..
Dualar…niyazlar…susmazken hıçkırıklar.. Vakit gelmiş...rücu yok..nafile haykırışlar.. Kanun pese burgulanır, kıbleye döner bendir.. Bir turna havalanır, bütün lal’ler dillenir..
Şahadet et derler ilahi Kelime’ye… Davranır gönüller bir yudum su vermeye.. Son mecal…son meram…son el sallayış.. Düşer kirpiklere en kabulsüz yalvarış..
Katre-i gevher el uzatırken vedaya Karışır ol fecirler şeb-i yeldaya… Vasıl olurken hakikate sıradan bir beşer.. Bülbül susar.. gök kapanır .. turna düşer..
Tezhibler yaldız döker yol aydınlanır.. Neyler hicrete üfler nihan sonlanır.. Söner çerağlar sonsuz tevekkülle titreyerek… İner perdeler, damenden bir ömür silkerek..
Gizli Patika...1 Mayıs 2011...04:00
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Teşekkür ederim efendim güzel sözlerinize. Bilgiden süzülüp gelen el uzatmalara, yol gösterme çabalarına kulak vermemek ne mümkün. Hayırlı geceler dileklerimle, saygılar.
Teşekkür ederim efendim güzel sözlerinize. Bilgiden süzülüp gelen el uzatmalara, yol gösterme çabalarına kulak vermemek ne mümkün. Hayırlı geceler dileklerimle, saygılar.
Karanlıkları yırtan yıldız Vahiyle aydınlanmış göğümüz Bu gök kubbenin parlayan yıldızlarıyız, Çiçek gibi açılan vahiyle Gülistan olmuşuz biz.
Bu güzellik dile gelmez ki canım Bak gözümde canlandı binlerce heyecanım: Önümle nurlu sayısız iz duruyor, Parmak izinde tanıyorum Peygamberler, Salihler herbiri hak yolcusu İz bırakmış sırat üzre Adımlarında gördüğüm Hak Ölçü bu, yürü gönülden vahiyle.
İşte mesele bu: Yeniden görmek o kirlenmez kaynağı Bizim şimdi ve buradamızda Yaşamak yeniden yüce Kur'anı. Dostum bak Taklit değil dediğim Alnın yarılsa secde yerinde Ya da kalbim temiz diyerek bıraksan ibadeti Hiçbiri değil: Asıl gör neyi neden yaptığını Pürü pak duruyor kaynak, Kur'an elimizde değişmeden Değiştiriyor en güzel olana insanı.
Ne istersin karanlık gecenin bağrında Bir nur, bir yol, bir metod Görmek için hayatın dikenli yollarında Canın acısa da kendin yürümelisin ki Her kişi ayrı ayrı yeniden Ayetlerin manası vahyeliyor sanki Allah'ın gör dediği yerden Manayı maksadı bilmelisin.
Hıra arayış demek Aramakla bulunmaz ama Bulanlar arayanlardır ya, Allah'ın lutfu olan bu mana İşte yanı başında.
Ey can Şah damarından yakın bir Rabbin var Neden uzaklara bakar gözlerin Ahlak, akide, ibadet, her şey bir sana Seni kirleten ne varsa içinden dışına Nurla yıkamak Yıkamak isteye bir Hak var ya.
Ne büyük Rahmet Allah'ım Akıl, vicdan, kalp verdin yetmedi Peygamber gönderdin Vahiyle örülmüş bir hayat bu dedin Gökten saf saf melekler destek verdin. Hamdlerim yetmiyor Rabbim Hamdlerim sınırlı Sınırsız senin Rahmetin Aç şu gönlü dolsun sağnak sağnak Sana kulluğumuzu en güzel şekilde yapmayı Nasip et ya Rab. Amin Amin Amin
Bu sizin şiirinizin bende bir yansıması Eksik fazla böyle düşündüm. Sizin ki kadar olmasada bir şeyler anlatmaya çalıştım tabii. Birde diğer yorum yapan uzun uzun şiir hakkında bilgi veren ablamız diyeceğim var. Gerçekten şiir bu kadar tekniğe boğulursa geriye ne kalır mana adına. Şiir duygunun ve sözün özüdür elbet en iyi şekilde yazılmalı ama düşünsenize aldırma gönüllü Sinop cezaevindeki bir mahkumdan başka yani o atmosferi birebir yaşayandan başka kim nasıl kelimelere döker. Teknik gerekir ama öncelik duygu, düşünceyle o ruh haline ermek, söyleyecek sözün olması değil mi? Nice edebiyat öğretmeni, nice ilim erbabı var. Ama gerçek anlamda bir Aşık Veysel olamıyorlar, Karacaoğlan bu tekniklerimi çalışıp öğrendi. Değil mi? Belki cahil cesareti söylediklerim siz bunlardan faydalı olanları alın gerisini atın gitsin. Hayırlı akşamlar
Melik Haker tarafından 5/1/2011 6:40:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sayın Haker, teknik hece şiiri için gereklidr. Ne Aşık veysel, ne Karacaoğlan durakları ve hece sayıları farklı şiir yazmadı, zaten bu kuralları da zamanında asırlar önce yaşayan ozanlarımız koydu. Bazılarında bu Allah vergisidir, bilmeden yapar, bazısı da sonradan öğrenir. Arkadaşımız ne olduğunu bilmediğini söylediği için, belki biraz çalışır ve o diliyle, anlatımıyla tekniğini de uygulayarak çok güzel şiirlere imza atar diye yazdım. Amacım kötü değildi, anladığım kadarıyla, diğer şiirlerine de baktım, dili zengin, tek noksanı teknik bilgi. Şiir duygularla yazılır buna katılıyorum, ama hece şiiri yazıyorsa şairi hece kuralları içinde duygularını anlatabildiği sürece iyi şairdir. Ne sadece hece kafiye durakla şiir olunur, ne de duygularımı rahatça anlatayım diye asırlar önce konulmuş kuralları değiştirebilir. Kurallar içinde yazmak zor geliyorsa serbest de yazabilir, sizin gibi.
Secret Path, verdiğiniz kelimeleri biliyorum, ama Mevlevilik hakkında yeterli bilgiye sahip değilim. Sizin bu konuda yeterli bilgiye sahip olduğunuzu düşünüyorum. Ya biraz gayret edip bilginizi, kelimelerinizi heceye taşıyın ya da tamamen serbest bırakın şiirinizi, bunun orta yolu yok çünkü.
"Sizin ki kadar olmasada bir şeyler anlatmaya çalıştım tabii" Estağfurullah, yürek hissettiğini söylediğinde kıyas olmaz. Çok içten, bir o kadar güzel mısralarınız.
teşekkür ederim yazdıklarınıza. iyi akşamlar, saygılar
Sayın Haker, teknik hece şiiri için gereklidr. Ne Aşık veysel, ne Karacaoğlan durakları ve hece sayıları farklı şiir yazmadı, zaten bu kuralları da zamanında asırlar önce yaşayan ozanlarımız koydu. Bazılarında bu Allah vergisidir, bilmeden yapar, bazısı da sonradan öğrenir. Arkadaşımız ne olduğunu bilmediğini söylediği için, belki biraz çalışır ve o diliyle, anlatımıyla tekniğini de uygulayarak çok güzel şiirlere imza atar diye yazdım. Amacım kötü değildi, anladığım kadarıyla, diğer şiirlerine de baktım, dili zengin, tek noksanı teknik bilgi. Şiir duygularla yazılır buna katılıyorum, ama hece şiiri yazıyorsa şairi hece kuralları içinde duygularını anlatabildiği sürece iyi şairdir. Ne sadece hece kafiye durakla şiir olunur, ne de duygularımı rahatça anlatayım diye asırlar önce konulmuş kuralları değiştirebilir. Kurallar içinde yazmak zor geliyorsa serbest de yazabilir, sizin gibi.
Secret Path, verdiğiniz kelimeleri biliyorum, ama Mevlevilik hakkında yeterli bilgiye sahip değilim. Sizin bu konuda yeterli bilgiye sahip olduğunuzu düşünüyorum. Ya biraz gayret edip bilginizi, kelimelerinizi heceye taşıyın ya da tamamen serbest bırakın şiirinizi, bunun orta yolu yok çünkü.
"Sizin ki kadar olmasada bir şeyler anlatmaya çalıştım tabii" Estağfurullah, yürek hissettiğini söylediğinde kıyas olmaz. Çok içten, bir o kadar güzel mısralarınız.
teşekkür ederim yazdıklarınıza. iyi akşamlar, saygılar
Kafiye: Mısra sonlarında, farklı kelimelerdeki ses (harf) benzerliğine kafiye denir. Kafiyenin oluşabilmesi için mısra sonundaki kelimelerde şu özellikeleri aramak gerekir:
a) Ses benzerliği olan kelimelerin farklı kelimeler olması gerekir. b) Ses benzerliği olan kelimelerin yazımının aynı olması gerekir.
Altın da bir pula olur mu kabil Ehli ile konuş olasın ehil Cahille konuşma olursun cahil Kişi ayarından düşer mi düşer
Yukarıdaki şiirde 'il' seslerinde kafiye vardır. Ses benzerliğindeki seslerde, ses sayısının artmasına göre kafiye çeşitli kısımlara ayrılır:
a) Yarım Kafiye: Mısra sonlarında tek ses benzeşmesine dayanan kafiye türüdür. Aslında, bu benzeşmenin sessiz harflerde olması gerekir. Halk edebiyatında yarım kafiye çok kullanılmıştır.
Mehmed'im sevinin başlar yüksekte! Ölsek de sevinin eve dönsek de
b) Tam Kafiye: Mısra sonlarında iki sesin benzeşmesine dayanan kafiye türüdür.
Nasihatim sana: Herzeyle iştigali bırak Adamlığın yolu nerdense bul da girmeye bak
c) Zengin Kafiye: Mısra sonlarında üç ve daha fazla sesin benzeşmesiyle meydana gelen kafiye çeşididir.
Her şey akar su, tarih, yıldız, insan ve fikir Oluklar çift, birinden nur akar birinden kir
Not (1) : Kafiye olan sesli harflerin üzerinde uzatma işareti '^' varsa, bu sesliler tek ses değil iki ses olarak kabul edilir ve buna göre de kafiye türü değişir. Mesela İstiklaâl Marşı'nın yedinci kıtasındaki
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şühedâ Cânı cananı bütün varımı alsın da Hüdâ Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ
'da' seslerinde tam değil, zengin kafiye vardır.
Not (2) : Tunç kafiye olarak adlandırılan kafiye türünü bazı edebiyatçılar kabul ederken, bazıları da kabul etmez. Bu sebeple Tunç kafiye kimi kitaplarda anlatılırken kimi kitaplarda hiç değinilmez. Fakat çoğu edebiyatçı bunu farklı bir kafiye türü olarak kabul etmez ve Zengin kafiyeye dahil eder. Farklı bir kafiye türü olmadığını kabul etmemekle birlikte bu kafiyenin de tanımını bilmekte yarar var:
Tunç Kafiye: En az üç sesten oluşan bir ya da daha çok kelimenin diğer mısraların içinde geçmesiyle oluşan kafiye türü olarak tanımlanır. Mesela:
İnsan bu, su misali kıvrım kıvrım akar ya Bir yanda akan benim öbür yanda sakarya
mısralarında bu özellik görülebilmekte ama zengin kafiyeden bir farkı olmadığı açık..
d) Cinaslı Kafiye: Okunuşları ve yazlışları aynı ancak anlamları farklı olan kelimelerle yapılan kafiye çeşididir. Tunç kafiye sesteş kelimelerle yapılır.
Niçin kondun a bülbül Dalımdaki asmaya Ben yarimden vazgeçmem Götürseler asmaya
Yukarıdaki şiirde, ikinci mısrada asma kelimesi 'üzüm veren bir bitki'; dördüncü mısrada ise 'öldürmek' anlamında kullanılmıştır.
Redif
Redifin tanımını yapmadan önce şunları bilmek gerekir: * Redifler daima mısranın en sonunda bulunur, yani kafiyeden sonra gelir. * Redifin olduğu her yerde mutlaka kafiye de vardır. Bu sebeple redifin bulunduğunu gördüğünüz her yerde kafiyeyi de bulmaya çalışınız.
Redif: Mısra sonlarında, görevleri aynı olan eklerin, ya da anlamları aynı olan kelimelerin tekrarlanmasına redif denir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere iki tür redif vardır:
a) Ek Halindeki Redifler b) Kelime Halindeki Redifler
a) Ek Halindeki Redifler: Eş görevli eklerin tekrarlanmasıyla oluşan rediflerdir. Türkçe'deki yapım ve çekim eklerini kavramadan, ek halindeki redifleri kavramanız mümkün olamayacaktır. Eğer bu konularda bir eksiğiniz varsa, önce bunları tamamlamanız ve ondan sonra ek halindeki redifleri kavramak için çaba sarf etmeniz gerekir. Fakat, ek halindeki rediflerin çoğu, kelimeye bağlanan ekler olduğundan bu konudaki genel kaide: 'Kelimenin köklerinde kafiye, eklerinde ise redif vardır.' şeklindedir. Bu kural bilinerek mısraya bakılırsa ek halindeki rediflerin yüzde doksanı mısrada tahmin edilebilir. Ancak bu kaide her zaman geçerli olmadığından yine de 'ekler' konusunda bilgi sahibi olunması konunun kavranması açısından gereklidir.
Susuz değirmenlerin ne ile döner çarkı Kerem etmeyen beyin fakirden nedir farkı
Yukarıdaki beyitte, 'ı' sesleri, ismin -i hali olduğundan yani, her ikisinin de görevi aynı olduğundan rediftir. Kelimenin köklerinde ise 'ark' sesleri benzeştiğinden bunlar da zengin kafiyeyi oluşturur. Bu beyite pratik yoldan yaklaşırsak: Beyitin birinci mısrasında, kafiyeye söz konusu olan kelimenin kökü 'çark', ikinci mısrada ise kelimenin kökü 'fark'tır. Dolayısıyla, 'ı' seslerinin ek olduğu için redif olduğunu pratik yönden söyleyebiliriz. Kelimenin köklerinde kafiye bulunduğundan 'ark' seslerinde de zengin kafiye vardır. Fakat, bu pratik yol her zaman işlemeyebilir:
Kokuyor burnuma Sivr'alan köyü Serindir dağları soğuktur suyu Yâr mektup göndermiş yadigâr deyi Gözünün yaşını sil deyi yazmış
Yukarıdaki dörtlükte, kelimelerin kökleri: 'köy', 'su', 'de' dir. Görüldüğü gibi kelimelerin köklerindeki sesler aynı değildir. Acaba burada 'y' sesi kafiye olarak mı yoksa redif olarak mı alınacaktır? Oysa, çözüm çok basittir.'y' sesi birinci mısrada kelimenin köküne dahil olurken, ikinci ve üçüncü mısralarda yardımcı ses (kaynaştırma ünsüzü) 'tir. Yani 'y' seslerinin görevi farklıdır. Bu durum da kafiye tanımına uygun olduğundan kafiye olarak kabul edilecektir. Aynı durum İstiklal Marşı'nın üçüncü kıtasında görülmektedir:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım, Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Yukarıdaki dörtlükte ise, kelimelerin kökleri: 'yaş', 'şaş', 'aş' ve 'taş' kelimeleridir. Burada da kelime köklerinden sonra gelen 'a' sesleri kafiye olarak mı yoksa, redif olarak mı alınmalı sorusu akla takılmaktadır. O halde, bu köklere eklenen 'a' sesinin görevinin ne olduğunu incelemek gerekir:
İlk mısrada: yaş - a - r - ı - m kök yapım eki geniş zaman yardımcı ses I. tekil şahıs eki
İkinci mısrada: şaş - a - r - ı - m kök yardımcı ses geniş zaman yardımcı ses I. tekil şahıs eki
Üçüncü mısrada: aş - a - r - ı - m kök yardımcı ses geniş zaman yardımcı ses I. tekil şahıs eki
Dördüncü mısrada: taş - a - r - ı - m kök yardımcı ses geniş zaman yardımcı ses I. tekil şahıs eki
Yukarıda da görüldüğü gibi ilk mısradaki 'a' sesi ile diğer 'a' seslerinin görevleri farklıdır. Bu özellik sebebiyle, 'a' seslerinin kafiye olarak alınması gerekir.
b) Kelime Halindeki Redifler: Aynı anlamdaki kelimelerin tekrarlanmasıyla meydana gelen rediflerdir. Bu tür redifleri mısralarda görebilmek oldukça kolaydır:
Doğru söylerim halk razı değil Eğri söylerim Hak razı değil.
Yukarıdaki beyitte 'razı değil' kelimeleri redif, ondan önceki 'k' sesleri ise yarım kafiyedir.
Bir başka örnek: Zannetme ki şöyle böyle bir söz Gel sen dahi söyle böyle bir söz
Yukarıdaki beyitte 'böyle bir söz' kelimeleri redif, ondan önceki 'öyle' sesleri ise zengin kafiyedir..
Bir başka örnek: Kimsesiz hiç kimse yok, var herkesin bir kimsesi Kimsesiz kaldım meded, ey kimsesizler kimsesi
Yukarıdaki beyitte 'kimsesi' kelimeleri redif, ondan önceki 'r' sesleri ise zengin kafiyedir..
Son olarak şuna da dikkati çekmek gerekiyor: Kelime halinde bulunan redfilerden hemen önce, ek halinde redif de bulunabilir. Böylece, ek halindeki redifle kelime halindeki redif arka arkaya gelebilir:
Elimi beş yerinden, dağladı beş parmağın, Bağrımda yanmadık bir yer bırakmadan git Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın Görmemek istiyorsan, ardına bakmadan git!
İkinci ve dördüncü mısralarda hem ek halinde redif, hem de kelime halinde redif bulunmaktadır. Yukarıdaki mısralarda 'madan' ekleri 'zarf-fiil'dir.
. HECE ŞİİRİ 1. Şiirde mısralar arası hece sayısı eşitliğine dayanır. 2. Türkçe kelimelerde hemen hemen bütün heceler eş değerde söylenir. Hecelerde kalınlık, incelik, uzunluk, kısalık farkı gözetilmez. Bu bakımdan hece ölçüsü Türk dilinin yapısına da en uygun ölçüdür. 3. Milli ölçümüzdür. 4. Hece ölçüsüne parmak hesabı da denilir. 5. Hece ölçüsü, Türk edebiyatının başlangıcından bu yana kullanılmıştır. İslamiyetten sonra Divan edebiyatında aruz ölçüsü kullanılırken, Halk edebiyatında hece ölçüsü kullanılmaya devam etmiştir. . 6. Hece ölçüsünün "hece sayısı" ve "duraklar" olmak üzere iki temel özelliği vardır. a. Hece Sayısı Hece ölçüsüyle yazılmış bir şiirin bütün mısralarında eşit sayıda bulunur. Hece sayısı aynı zamanda o şiirin kalıbı demektir. Bu va tan top ra ğın ka ra bağ rın da ->11 hece Sı ra dağ lar gi bi du ran la rın dır ->11 hece Bir ta rih bo yun ca o nun uğ run da ->11 hece Ken di ni ta ri he ve ren le rin dir ->11 hece Bu dörtlükteki bütün dizeler 11 heceden oluşmaktadır. Dolayısıyla bu şiir Hece ölçüsünün 11'li kalıbıyla yazılmıştır. Bu da ğı a şam de dim A şam do la şam de dim Bir ha yır sız yâr i çin Her ke se pa şam de dim Bu dörtlük 7'li hece kalıbıyla yazılmıştır. Baş ka sa nat bil me yiz, kar şı mız da du rur ken Söy len me miş bir ma sal gi bi A na do lu'muz Bu şiir Hece Ölçüsünün 14'lü kalıbıyla yazılmıştır. b. Durak Hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde, ahengi artırmak amacıyla mısralar belli yerlerinden ayrılır. Bu ayrım yerlerine durak (durgunlanma) denir. 1. Durak, ahenk sağlayan bir çeşit ses kesimidir. 2. Sözün gidişi zorlanmadan şiir okuyucusuna bir nefes payı bırakılmıştır. 3. Duraklarda kelimelerden ortalarından bölünemez. İyi bir durakta kelime mutlaka bitmiştir. Not: Bir şiirde, bütün dizelerin durakları aynı olabileceği gibi, belli dizelerde farklı duraklar da kullanılabilir. Bir şiirin her dizesinde farklı duraklar kullanılmışsa, o şiir duraksız kabul edilir. 4. Hece ölçüsünde ikili, üçlü, dörtlü, beşli, altılı duraklar kullanılmıştır. Kalıplar: 1. Hece ölçüsüyle yazılmış bir şiirde, bir mısradaki hece sayısı o şiirin kalıbıdır. 2. Hece ölçüsünde "ikili" den "yirmili" ye kadar kalıp vardır. 3. Türk şiirinde en çok kullanılan kalıplar yedili, sekizli, onbirli, ondörtlü kalıplardır. Yedili kalıp: Giderim-/yolum yaya 3+4=7'li hece ölçüsü Cemâlin-/benzer aya Eridim-/hayal oldum Günleri-/saya saya Sekizli kalıp: Gel dilberim-/kan eyleme 4+4=8'li hece ölçüsü Seni kandan-/ sakınırım Doğan aydan / esen yelden Seni gülden / sakınırım (Âşık Ömer) Hece ölçüsünün on birli kalıbı: İptida Bağdad'a / sefer olanda 6+5=11'li hece ölçüsü Atladı hendeği / geçti Genç Osman Vuruldu sancaktar / kaptı sancağı İletti, bedene / dikti Genç Osman ( Kayıkçı Kul Mustafa ) Hece ölçüsünün on dörtlü kalıbı: Başka sanat bilmeyiz / karşımızda dururken 7+7=14'lü hece ölçüsü. Söylenmemiş bir masal / gibi Anadolu'muz Arkadaş, biz bu yolda/ türküler tuttururken Sana uğurlar olsun / ayrılıyor yolumuz ( Faruk Nafiz Çamlıbel) Duraksız şiir: (Hece ölçüsünün on birli kalıbı): Bir düşünsen, yarıyı geçti ömrüm 11 Gençlik böyledir işte, gelir gider; 11 Ve kırılır sonra kolun kanadın; 11 Koşarsın pencereden pencereye 11 (Cahit Sıtkı Tarancı) Yukarıdaki dörtlüğü oluşturan bütün dizelerdeki hece sayısı 11'dir. Fakat bütün dizelerde duraklar aynı yerde değildir. Kelimeler ortadan bölünemeyeceğine göre bu dörtlüğü duraksız kâbul etmek zorundayız. Bu durumda yukarıdaki şiir hece ölçüsünün 11'li kalıbıyla ve duraksız olarak yazılmıştır diyebiliriz.
Muhtemelen biliyorsunuz anlamlarını, okuyanlar için daha açıklayıcı olması gerek düşüncesiyle dediniz belki, ama yine de yazmak istedim:
Gönerdiğiniz açıklamalar için ayrıca teşekkür ederim.
KELİMELER: Hazirun: huzurda, ortamda hazır bulunanlar Rebab: telli bir çalgı Dembedem: Zaman zaman, an-be-an Menam: yatak odası, uyku Rücu: geri dönüş Bendir: vurmal çalgı Katre: damla Gevher: cevher Katre-i gevher: can, değerli varlık, inci tanesi Fecir: Tan Şeb: gece Yelda: uzun Şeb-I yelda: En uzun gece Hicret: göç Nihan: sır Damen: etek
Muhtemelen biliyorsunuz anlamlarını, okuyanlar için daha açıklayıcı olması gerek düşüncesiyle dediniz belki, ama yine de yazmak istedim:
Gönerdiğiniz açıklamalar için ayrıca teşekkür ederim.
KELİMELER: Hazirun: huzurda, ortamda hazır bulunanlar Rebab: telli bir çalgı Dembedem: Zaman zaman, an-be-an Menam: yatak odası, uyku Rücu: geri dönüş Bendir: vurmal çalgı Katre: damla Gevher: cevher Katre-i gevher: can, değerli varlık, inci tanesi Fecir: Tan Şeb: gece Yelda: uzun Şeb-I yelda: En uzun gece Hicret: göç Nihan: sır Damen: etek
Yetip vasıl olanlar//hazirunu selamlar..7+7 Çerağlar titrek yanar,// dilde durmuş kelamlar..7+7 Üç kerahet vaktini //de çoktan geçmiş zaman..7+7 Kudüme yaslanmış ağlar// bir rebab bir de keman..8+7
Cumbadan semaya //dembedem ışık sızmakta..6+8 Sarı huzmeler bitkin, //tensiz can taşımakta..7+7 Bir doğum…bir yolculuk…//ve işte o an tam..7+6 Nurlarla dolar sefil,// karanlık, o viran menam..7+8
Dualar…niyazlar…//susmazken hıçkırıklar..6+7 Vakit gelmiş...rücu yok.//.nafile haykırışlar..7+7 Kanun pese burgulanır,// kıbleye döner bendir..8+7 Bir turna havalanır,// bütün lal’ler dillenir..7+7
Şahadet et derler// ilahi Kelime’ye…6+7 Davranır gönüller //bir yudum su vermeye..6+7 Son mecal…son meram…//son el sallayış..6+5 Düşer kirpiklere //en kabulsüz yalvarış..6+7
Katre-i gevher el //uzatırken vedaya 7+7 Karışır ol fecirler// şeb-i yeldaya…7+5 Vasıl olurken hakikate// sıradan bir beşer..9+6 Bülbül susar.. gök kapanır ..// turna düşer..8+4
Şiirin anlatımı güzel, bir çoğunun anlamını bilmesek de, ama bu kadar hece ve durak hatası da fazla değil mi? Keşke heceye hakim olabilseydiniz, bu bilgilerle...
İsterdim ki o rakamlar nedir bileyim, hatasız hece ve durak ne demek anlayayım..sadece sabaha karşı bir vakitte içimden gelenlerdi. Bu güne dek şiire hadsiz ve cüretkar yeltenmemin sayısı, sayfadan da göreceğiniz üzre sadece beş'tir. Bahsettiğiniz teknikleri bir araştırır okur anlarsam...yüreklenirim bile belki şiire.. Teşekkür ve saygılarımla.
İsterdim ki o rakamlar nedir bileyim, hatasız hece ve durak ne demek anlayayım..sadece sabaha karşı bir vakitte içimden gelenlerdi. Bu güne dek şiire hadsiz ve cüretkar yeltenmemin sayısı, sayfadan da göreceğiniz üzre sadece beş'tir. Bahsettiğiniz teknikleri bir araştırır okur anlarsam...yüreklenirim bile belki şiire.. Teşekkür ve saygılarımla.
Özür dilerim...yanlış butona basmış, bir başka yoruma yazdığım bir cevabı yanlışlıkla size göndermişim. ----------------- Güzel sözleriniz için teşekkürler, saygılar
İsterdim ki o rakamlar nedir bileyim, hatasız hece ve durak ne demek anlayayım..sadece sabaha karşı bir vakitte içimden gelenlerdi. Bu güne dek şiire hadsiz ve cüretkar yeltenmemin sayısı, sayfadan da göreceğiniz üzre sadece beş'tir. Bahsettiğiniz teknikleri bir araştırır okur anlarsam...yüreklenirim bile belki şiire.. Teşekkür ve saygılarımla.
Özür dilerim...yanlış butona basmış, bir başka yoruma yazdığım bir cevabı yanlışlıkla size göndermişim. ----------------- Güzel sözleriniz için teşekkürler, saygılar
İsterdim ki o rakamlar nedir bileyim, hatasız hece ve durak ne demek anlayayım..sadece sabaha karşı bir vakitte içimden gelenlerdi. Bu güne dek şiire hadsiz ve cüretkar yeltenmemin sayısı, sayfadan da göreceğiniz üzre sadece beş'tir. Bahsettiğiniz teknikleri bir araştırır okur anlarsam...yüreklenirim bile belki şiire.. Teşekkür ve saygılarımla.
Karanlıkları yırtan yıldız Vahiyle aydınlanmış göğümüz Bu gök kubbenin parlayan yıldızlarıyız, Çiçek gibi açılan vahiyle Gülistan olmuşuz biz.
Bu güzellik dile gelmez ki canım Bak gözümde canlandı binlerce heyecanım: Önümle nurlu sayısız iz duruyor, Parmak izinde tanıyorum Peygamberler, Salihler herbiri hak yolcusu İz bırakmış sırat üzre Adımlarında gördüğüm Hak Ölçü bu, yürü gönülden vahiyle.
İşte mesele bu: Yeniden görmek o kirlenmez kaynağı Bizim şimdi ve buradamızda Yaşamak yeniden yüce Kur'anı. Dostum bak Taklit değil dediğim Alnın yarılsa secde yerinde Ya da kalbim temiz diyerek bıraksan ibadeti Hiçbiri değil: Asıl gör neyi neden yaptığını Pürü pak duruyor kaynak, Kur'an elimizde değişmeden Değiştiriyor en güzel olana insanı.
Ne istersin karanlık gecenin bağrında Bir nur, bir yol, bir metod Görmek için hayatın dikenli yollarında Canın acısa da kendin yürümelisin ki Her kişi ayrı ayrı yeniden Ayetlerin manası vahyeliyor sanki Allah'ın gör dediği yerden Manayı maksadı bilmelisin.
Hıra arayış demek Aramakla bulunmaz ama Bulanlar arayanlardır ya, Allah'ın lutfu olan bu mana İşte yanı başında.
Ey can Şah damarından yakın bir Rabbin var Neden uzaklara bakar gözlerin Ahlak, akide, ibadet, her şey bir sana Seni kirleten ne varsa içinden dışına Nurla yıkamak Yıkamak isteye bir Hak var ya.
Ne büyük Rahmet Allah'ım Akıl, vicdan, kalp verdin yetmedi Peygamber gönderdin Vahiyle örülmüş bir hayat bu dedin Gökten saf saf melekler destek verdin. Hamdlerim yetmiyor Rabbim Hamdlerim sınırlı Sınırsız senin Rahmetin Aç şu gönlü dolsun sağnak sağnak Sana kulluğumuzu en güzel şekilde yapmayı Nasip et ya Rab. Amin Amin Amin
Melik Haker tarafından 5/1/2011 6:53:15 AM zamanında düzenlenmiştir.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.