17
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2297
Okunma
………………………………………………………………………………………………………………………………………
Fayda Ne
Maşrıktan doğunce ol şems-i enver
Vilayet mağripte ele fayda ne
Bülbülki kafeste feryat eylese
Bağ içinde gonca güle fayda ne
Hakkı talep kılan bulur hidayet
Ona burhan olur gonca-ı hikmet
Açılır haznesi ilm-i hakikat
Yoldan taşra kalan kula fayda ne
Kelamım söylerim ehl-i irfana
Sığınmışım her dem gani süphana
Firaki gark olup dalsa ummana
Dalgası olmayan göle fayda ne
…………………………….
AŞIK FİRAKİ
………………………………
1854-1939. Şavşat’ın Karavat (şimdiki adı Saylıca) köyünde doğdu. Asıl adı Abdullah’tır. Ahaldaba’da (şimdiki adı Tepeköy) medrese eğitimi gördü.
İlk gençliğinde Didar adlı bir çayırda uyurken gördüğü rüyadan sonra şiir yazmaya başladı. Didar çayırından dolayı da Didari mahlasını kullandı. Yörede Cennetoğlu Abdi ya da Abdullah Hoca olarak da bilinir.
Artvinli halk şairlerine ilişkin yapılan araştırmalarda doğum yeri (yerleri) ve tarihleri hakkında farklı veriler aktarılmaktadır. Ancak bugüne dek yapılan araştırmaların bir toparlaması ve en ayrıntılısı olan Seyfettin Ermişoğlu’nun bu konudaki çalışması daha somut bilgiler sunmaktadır. Buna göre, şimdiye kadarki araştırmaların tümünde Şavşatlı 2 ayrı aşık olarak aktarılan Didari ve Firaki, aslında bu mahlasları kullanmış aynı kişidir. Bunlardan Firaki olarak aktarılan aşığın yaşamına ilişkin bilgiler gerçeğe daha yakın görünmektedir.
Firaki, 1. Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında Alaca’nın Beşiktepe köyüne göçtü. Uzun yıllar orada yaşadıktan sonra 1927 yılında ziyaret için Şavşat’a gitti. Aralarında Sümmani (1860-1915), Şenlik (1850-1913) gibi dönemin bilinen aşıkları da olmak üzere birçok aşıkla deyişmelerde bulundu.
Aşık Firaki Alaca’ya döndükten sonra yaklaşık 12 yıl daha yaşadığı Beşiktepe’de öldü ve orada toprağa verildi.
KAYNAK:© BeKa Sitesi
……………………………………………………………………………………………………………………………………..
)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-121-)(-)(-)(
Doksan dokuz adın zikr etmez ise
Başka isimlerden dile fayda ne
İbretle bakıp ta fikr etmez ise
Olup bitenlerden kula fayda ne
Yararlanmak gerek ışıktan nurdan
Nasip almak lazım tipiden kardan
Yüksek tepelere yağan yağmurdan
Bir ot bitmiyorsa çöle fayda ne
Böyle uğrun uğrun yanarken sine
Kızmaya ne gerek her geçen güne
Gelip sularına dalmazsa suna
Suna’ya sevdalı göle fayda ne
O Mevlâ’m kimseyi etmesin nadan
Olsun kullardan memnun ve şadan
Hâk huzurda kabul olmaz duadan
Havaya kalkan şu el’e fayda ne
Bir nizam üzredir her şey acunda
Değilim saltanat taht-ı tacında
Tomurcuk olup da gelip ucunda
Çiçek açmıyorsa dala fayda ne
Her bir dalından da bülbül uçsa da
Bülbüller şakıyıp bade içse de
Öbek öbek, çeşit çeşit açsa da
Koku saçmıyorsa güle fayda ne
Lüzumsuz her şeye aşk ile bakar
Bu aşk ki yüreği gör nasıl yakar
Derler ki tarikler Mevlâ’ya çıkar
Hâkka çıkmıyorsa yola fayda ne
Sadık Dağdeviren
Aşık Lüzumsuz
NADAN: 1. Bilgisiz, cahil. 2. Nobran, kaba, kötü
ŞADAN: Sevinçli, keyifli, hoşnut
5.0
100% (10)