0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1574
Okunma

"Büyümeyenler İçin Bir Tuhaf Masal"
Rumîye
Yarım asır sonra
Yani bugün…
Bir musibet bin nasihate bedelmiş hakikaten.
Birbirinin kadrini kıymetini bilemeyenlerden,
Geriye sağ kalanlar, almışlar akıllarını başlarına…
Harbin yaraları derinde olsa, sarılıverdi el ele
Rumiyâ’nın adı Rumîye oldu sonra
Moderen ve çağdaş olmak
Öncelikli gayeydi şimdi…
Kısa zamanda çoook iş yapıldı.
Düşman zenginleşmiş koca koca
Sanayi atılımları yapmıştı ya, eee
Onlardan geri kalmak olur muydu?
Olsa da yakışır mıydı Rumîye’ni n halkına, asla…
Deli bir yarışa girildi yine
Harp bitse de çekişme sürüyordu
Eski düşmanlar haset ettiler hemen
Bin bir hile ile çare aradılar
Genç devlet Rumîye’nin
Önünü kesmek için…
On yılda ne fabrikalar kuruldu da
Uçaklar, trenler, gemiler sardı üç yanını
Rumîye’nin yollarında otomobiller,
Otobüsler, minibüsler çoğaldı.
Yetmiş iki milletin pek çoğu
Savaş nedeniyle ayrılmış olsa da
Eski Rumîya imparatorluğundan
Kalan kırk milletin evlâtları
Mutlu mes’ud yaşamaya
Başlamışlardı ki!
Düşman hâl çaresi bulup,
Saldı fitneyi yine aralarına…
Karpuzcular ile kavuncuları
Düşürmüşler birbirine!
Millet bırakmış işi gücü
Seyrân etmiş rezilliği.
Canı yanmış her iki tarafında
Ama çok sürmemiş şükür,
Dönmüşler tekrar işlerine güçlerine.
Düşmanda hile biter mi? Bitmez ya.
Daha kimleri kimlerle,
Birbirine düşürme gayretleri.
Boş adamdan her şer beklenir
Hele birde câhilse, gazıyla bile böbürlenir.
İşsiz güçsüz, ipsiz sapsız kim varsa,
Marifet gösterirmiş gibi meydanda.
Üç kuruşa ihanet eden edene
Rumîye ülkesine, çok yazık…
Köpek bile yemek yediği
Kaba pislemez oysa.
Sonra başlamış asıl tantana.
Zeytin ağacı bol, zeytini meşhûrdu ya hani
Bu güzeller güzeli ülkenin.
Hani memelerinden taşardı ya
Hayvanların sütleri, anlatmış idim.
İşte bu zeytinciler pek bir zenginleşmişler,
Peynircilerde öyle, ama biri kara nimetin, diğeri ak.
İşte düşmanın aradığı büyük fırsat!
Allem edip, kallem edip,
Büyük fitne koparmışlar bu kez.
Yangın sarmış her bir yanını memleketin
Okullarda zeytincilerin ve peynircilerin
Çocukları bile karışmış bu kavgaya ve
Kan dökülmüş… Ne büyük günahtır,
Ne kocaman yazıktır…
Öyle olmuş ki, boş verin ili ilçeyi
Mahalleleri sokakları bile bölüşmüşlerde
Salmamışlar birbirlerini gezmeye…
Yol kesip halka sorarlarmış
Zeytinci misin? Yoksa peynircimi? Diye…
Bir sofrada iki nimeti bulundurmak,
Yasak olmuş yeni devlet Rumîye’de.
Peynirciler değil zeytin bulundurmak mutfaklarında
Yağına bile hoş gözle bakmaz olmuşlar.
Zeytinyağıyla yapılan sabunla bile
Yıkanmamışlar bir daha.
Peynirin her çeşidi yasakmış zeytincilerin mahallelerinde.
Masal bu ya, böylece sürmüş tuhaf günler, aylar.
Yıllar geçmiş ümitler tükenmiş
Herkes alışmış sanki bu hâle!
Oysa hem makarnada
Hem börekte ne güzel olurmuş
Rumîye peyniri ama gel gör ki
Bir tuhaf savaş var arada.
Kim haklı? Kim değil?
Kimse bilmiyor…
Halk ill’Allah etmiş
Ama ne çare?
Dışarıdan görenler bu tuhaflığı
Gülmüşler hâllerine epey
Ama iş ciddi, ortada kan var.
Günler geçmiş, uyanır gibi olmuş
Halkı Rumîye’nin geçte olsa.
Bir pîr çıkmış elinde sazıyla nihayet,
Gözü görmez amma kalbi her sırra vakıf.
Yeter artık demiş azgınlara, durun hele
Ne gereği var edepsizliğin,
Aklınızı başınıza devşirin.
Hatırlasanıza, İnsanız hepimiz
İnsan kalmaktan daha yüce
Davamı olur şu yeryüzünde?
İlânihaye bitmiş aralarındaki anlamsız savaş
Kardeşler hoş görür olmuşlar artık birbirlerini.
Yaraları tam sarılmasa da, kan akmamış bir daha.
Sofralar iki nimete birden kavuşmuş ama.
Yeni doğan bebeler daha güçlü olmuşlar.
Ne kadar yürekten duyuldu ve anlaşıldı
Yüce pîr’in güzel kelâmı bilinmez.
Tam yatıştı bitti derken bu işler,
Bu sefer kabak çekirdekçileri ile
Ayçiçeği çekirdekçileri kapışmış…
Bu masal biter mi bilinmez.
Uyumak için masala ihtiyaç duyan
Miskin âdemevlâtları oldukça
Uzar gider, sürer gider...
Gökten üç elma yerine,
Üç koca belâ düşmüş yeryüzüne.
Biri bilip te, demeyenin diline,
Diğeri görüp te, inkâr edenin gözüne,
Sonuncusu ise duyup ta, uymayanın başına…
12 Mart 2011 / 22.59 - İstanbul
* Âşık Veysel Şatıroğlu’nun aziz hatırasına.
Allah ondan razı olsun ve mekânı cennet olsun, âmin...