0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1265
Okunma

Ekseni kaymış bir duygunun
Sarsıntılarını yaşıyor “insan”
Bir sevdiği yokken hele bir de sevilmiyorsa,
Ne Güneş’in sistemi
Ne Ay’ın met-cezirleri
Etkili olmuyor;
Hayat dönmüyor
Bir yükselip azalmıyor
Yengeç ya da oğlak dönenceleri değişiyor ve kavramlar
Ve uçuşuyor her şey
Güneş artık dik açıyla vurmuyor,
Umut vermiyor;
Ufuklar…
Kara görürlünce filikalar indirilmiyor.
Dünya’nın uzak ucu kayboluyor,
Sanki Dünya’dan uzakta bir dünyanın eşiğinde buluyor kendini…
Tanrının verdiği huzuru arıyor;
Günahın ellerinde
“Güzel olan her şeye ‘günah’ demek” günah deyip;
Verse kendini hazza,
Güzelliği kalmıyor
Belki de güzelliği ulaşılamaz oluşunda.
Gözlerini kapadığında kaybolmuyor hiçbir şey
Sokaklarda çamur,
Paçasına battığı “insan balçığı”
Ayıp buluyor bir başkasının gölgesi düştüğü zaman elbisesine,
Cehennemden kaçar gibi kaçıyor insanlardan
“Ben de kaç kere kaçtım!”
Vurulur bazen kendi sözü ile
Büyük konuşmak en büyük gaf olur bunun için bazen
Hangi rolü alsa kanlı bir el değmişçesine rahatsız hissediyor;
Kendini,
Çabuk çabuk konuşuyor, çabuk çabuk susuşu
Sanki ölümü çağırmak ister gibi
Ey ruh!
Girdiysen sen bu bedene eğer etkisiyse bu çıkmak için yaptığın “beden hücresinde”
Söyleyeyim,
Ben “akli melekelerimi” kaybettim
Bedeni “ifşalarımı” doldurdum
“Aşk” bir “saik” olmaktan çıktı
Yanıltamıyor beni artık
Bir” Van Gogh” tablosu gibi çirkini güzel göstermiyor.
Sanatı unutuyor insan, savaş terminolojisiyle anlatmaya çalıştığından beri “yüce”yi
Kelime kalmıyor,
Ağız kupkuru
Ey ruh!
Eğer bu senin işinse çıkmak için beden denen hücreden
Bir başkasını alet etme!
İzin ver kısa bir süre ben seni azat ederim,
Ama önce sen beni azat eyle.