11
Yorum
1
Beğeni
4,8
Puan
1682
Okunma

gecenin zifiri karanlığındaki
kör noktalarda sesim yankılanırken
sen,
neden duymuyorsun beni cancağızım?
yüreğimin kabuk bağlamış yaralarımı
Galata Kulesi tuz basarken
gece karası gözlerin
bir tokat gibi çarpıp duvardan
ruhuma geri dönmekte
düşler ülkesine girerken
yüreğim;
meczuplar gibi isyan çığlıkları atıyor
ve
durmaksızın sana doğru koşuyorum
hicran;
oyununun son perdesinde
vuslata koşup
kor ateşimde yanıyor..........................
maviydin;
Marmara"nın hırçın dalgaları gibiydi saçların
yüreğimi kaybetmeden önce
bilemezdim belki de gök’ün esrarını
gökkuşağı;
İstanbuldaki bütün ayrılıkları toplayarak
vuslat kokusu yaymakta.
Haydarpaşa;
hicranın acısından ördüğü duvarı yıkma telaşına girip
heycandan eli/ayağı karışıyor
umut dolu bakışlarının yerine
güçlü duran edasını çabucak kavramakta
özlemim;
sessiz ve çaresiz bir yerde kıvranırken
yüreğim;
maviliğini işlemişken içime
sana biat eden kalemim
nedense duruyor durduğu yerde
boğazımda düğümlenen
hıçkırıkların senfonosinde cancağızımı aramaktayım.............
seni öylesine sevmişim ki
özlem yanığı gözyaşlarımı bile
buğday tenime maviliğini kazımakta
tesellimi ediyor kırmızılığımı?
kaldırımının siyah gölgelerinde
sessiz ve ürkütücü karanlığında
düş’ün bile Şems gibi cancağızım
varlığına sığındım
kaç kez
Kız Kulesine bakan penceremin pervazına
mavi halıdaki parıldayan her gümüş pulda
hicranı süzüm yüreğimden def etmekteydim
Esen lodosun serinliği getiriyor kokunu
ayrılık motifleriyle süslediğim Eminönü’nü
cıvıl cıvıl renkler hakim
zaman döngüsünün saat dilimlerinde
sana koşarken
hicran yenik,
yılgın ve çaresiz
Zamansız başıma bağladığı kara yaşmağı
Şems’in göz alıcı ışığıyla yırtmakta
beni, benden alan cancağızım..............
gordion
21/02/2011
5.0
75% (3)
4.0
25% (1)