16
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1762
Okunma
…………………………………………………………………………………………………………………………………….
Yavaş Yavaş
Azrail serime çöktüğü zaman
Kırılır kanadım kol yavaş yavaş
Mevlam nasip etsin din ile iman
Akar gözlerimden sel yavaş yavaş
Yüksek uçan gönül yorulur birgün
Mizan terazisi kurulur birgün
Herkesin ettiği sorulur birgün
Döner mi yarabbi dil yavaş yavaş
İl keyfi yetirdin çaldın çağırdın
Her çeşitten yedin sürdün savurdun
İşte toprak senin vatanın yurdun
Çekilir fenadan el yavaş yavaş
Mezarım üstüne dikerler taşı
Kimin gölgesinde saklarsın başı
Baba oğlu görmez kardaş kardaşı
Gider geri dönmez yol yavaş yavaş
Isıca ılıman suyum koyarlar
İyi kötü elbisemi soyarlar
Mesleki’yem öldüğümü duyarlar
Girer salacama el yavaş yavaş
………………………………
Aşık MESLEKİ
…………………………….
1848-1939. Kangal’ın Kertme (şimdiki adı Şenyurt) köyünde doğdu. Asıl adı Umut Bekir’dir. Birçok aşık yetiştirmiş olan Muratoğlu sülalesinden gelmektedir.
Köylerine gelip giden aşıklardan etkilenerek şiire yöneldi. Zaman içerisinde de aşıklık geleneğini öğrendi.
İlk gençliğinde karşılaştığı Aşık Ruhsati, Mesleki’nin sesini beğenince yetiştirmek üzere yanına çırak aldı. Uzun süre birlikte dolaştılar. Bu süreç aynı zamanda Mesleki’nin kendisini yetiştirdiği dönemdir.
Mahlası da ustası Aşık Ruhsati tarafından verilen Mesleki, zaman zaman çevresinde olup bitenlere duyarsız kalmadıysa da, toplumsal sorunlara ustası kadar eğilmeyip, daha çok ölüm, mutsuzluk, sevda gibi konuları işledi.
Aşık Mesleki, bağlama çalmayı ve aşıklığa ilişkin bilgisini Ruhsati aracılığıyla öğrendiği gibi, kendinden sonraki birçok genç aşığa, özellikle de Aşık Noksani’ye yardımda bulundu.
Aşık Mesleki, »Ruhsati kolu« olarak bilen geleneğin önemli temsilcilerinden biridir.
Aşık Mesleki’nin şiirlerinin büyük bir bölümü Eflatun Cem Güney tarafından »Aşık Mesleki, Hayatı ve Şiirleri« (1953) adıyla kitaplaştırıldı.
........................................................................................
)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-83-)(-)(-)(
Azrail sessizce geldiği zaman
Çekilir bedenden can usul usul
Nefes bitip yüzün solduğu zaman
Soğumaya başlar ten usul usul
Doğum ödül ise ölüm hak ise
Mizana konacak günah çok ise
Huzura çıkmaya yüzün yok ise
Boşa geçen ömre yan usul usul
Hatırla ne idin sonra ne oldun
Sana sorulanı ne kadar bildin
Bela kaybolsa da sen gidip buldun
Rabbinin adını an usul usul
Toprak altındasın güneşin battı
Zabıt defterine yazılan yetti
Ne yapsan nafile bak süre bitti
Ecel şerbetine kan usul usul
Eğer doğru yolu bulmuyor isen
Çevrende olanı görmüyor isen
Kıblagah neresi bilmiyor isen
Rahman’a yüzünü dön usul usul
Bilirmisin o’ra dönmezmiş giden
Kötüysen olmazmış ziyaret eden
Torağın altında soğumuş beden
Hatırla dününü don usul usul
Sende herkes gibi geldin gidersin
Luzumsuz ne olur halın ne dersin
Eğer cezan varsa mutlak ödersin
Sana da gelecek son usul usul
Sadık Dağdeviren
Aşık Lüzumsuz
5.0
100% (9)