0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1945
Okunma

Alev alev yanıyor asırlık çatı,
gecenin bir yarısında
Alevler sararken göğü, gözlerime karıştı dumanı
Elimde kaldı alel acele doldurduğum su dolu kova
İzledim öylece
İzledim öylece yangını
Kurt yeniği kalaslar çöktü çatır çatır
Bu defa ne benim, nede başka bir çocuğun üzerine
Ateşte patlayan tahtakurularından çıkan sesle birlikte
diniyordu kulaklarımda, sarı benizli hasta çocukların kesik öksürükleri
İzledim öylece, döne döne etraflarında
Tanıyordum ben bu evi
Ama nerden?
Hatırlayamadım.
Biliyorum artık,
Bir daha uyanmayacak çocuklar, kirpiklerinde tahtakurusu tozlarıyla
Kabarmayacak bembeyaz tenleri, kaşınmayacak tombul karıncıkları, uykularında…
Yangınla birlikte dinecekti kesik öksürükleri
Hasta olmayacaklardı bir daha, sararmayacaktı bakışları
Biliyorum!
Kararmış ağaç budaklı tahtalar değil, masmavi gökyüzü örtecekti üzerlerini
ve,
Yıldızları avlayacaklar yatarken geceleri.
Kuş tüğü yastıklara hasret ölmeyecekler, sevecekler onlarda geceleri
Ay onları, onlar ayı kucaklayacaklar
……….
İçinden bir türlü çıkamadığım, yıllar yılı rüyalarımda hapsolduğum sarı boyalı rutubet kokulu ev…
Duruyordu önümde şimdi kocaman çökmüş bir kül yığını,
Toplayıp eteklerimi,
iki elimle kavuşturdum sıkıca
Çömeldim karşısına, izliyorum boş gözlerle
Bilmiyorum neden?
Tek düşündüğüm şey bekâretimin esareti…
Fırlattım elimdeki kovayla birlikte esaretide, savurdum eteklerimi…
Bakındım etrafıma şaşkın gözlerle,
Bakındım etrafıma şaşkın gözlerle cam gibiydi dünya!
Ansızın dudağıma konan yalıçapkını gülümsemeyle,
uzaklaştım oradan,sekerek ayaklarımı
Gürcan Kırım