5
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1543
Okunma

Şu gurbetin elinden, dâim aman diledim
Hasret fırınlarında, piştim ekmekler gibi
Hüzünlerden dâima, gizli peymân diledim
Vatanımı özledim, göçmen leylekler gibi
Beni gurbet emzirdi, sopsoğuk kucağında
Belki bu yüzden gülmez, yüzümdeki çizgiler
Hiç ısınmadım ki ben, yuvamın sıcağında
Sanki bana yazılmış, bütün dertli ezgiler
Bu çocuğa yuvadır, gurbet yetimhânesi
On üç yaşından beri, ağlıyor yatağında
Hiç arayıp sormadı, babası ve annesi
Çırpınıyor her gece, yeîsin batağında
Yastıklarım ıslandı, umutlarım paslandı
Yaralı kalbi sardım, nemler kokan çarşafa
Bedenim nemli nemli duvarlara yaslandı
Islanan ruhumu da, astım ben bir tarafa
Benimle ağladı hep, gıcırdayan ranzalar
Her gece gıcır gıcır, odamda ağıt vardı
Birbirinden koparken, gizli gizli azalar
İçerde matem gibi, derin bir sukût vardı
Hep camlarda bekledim, umut ışıklarını
Gamın yarasaları, tünedi güpegündüz
Gece ip diye taktım, kalın sarmaşıkları
İntehardı benimki, işte o gece düpedüz
Beynimi eşelerim, bulmak için bir umut
Hep bulduklarım ise, kırık çıkık sevdalar
Sâdece bir aşkımdır, bu âlemde lâyemût
Aşk diye yaşadığım, gözüm yaşlı vedalar
Gurbet içinde gurbet, herbirinde üç gurbet
Kat kat açılıyorlar, düşündükçe her gece
Gurbetin ikrâmıdır, gözyaşlarımdan şerbet
Yavaşça yudumlarım, lambalarım sönünce
Soner Çağatay 16 Aralık 2010 / Wuppertal
Kelimeler:
Lâyemût: Ölümsüz
5.0
100% (4)