1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1376
Okunma
güz günüydü
eylül dökümü ekim başı gibiydi
kilitlendi yolumuz bir yamacın dibinde
birden bire
gebe bulutların doğumu
uğrumuza bela
hışım tolu.....
çocuk üstü yaşımız içimiz titrek
dibi belli değil imirhan çayının
deliliktir geçmek...
kusarken geri yuttuklarını kısık beli
sis püskürür pamuk misali
köstebek delikleri...
her çalı kutsaldır derdi ebem
konuğa açar dibini
sığınarak meşenin en boduruna
bel koyduk gazellerine
hu deyip teslim olduk anadolu erenlerine....
üstümüze gelirken oynaşan gölgelerin sesi
umuda şimşek oldu bir kısrak kişnemesi...
eğri takmış kasketini yamçılı körük çizmeli biri
atnı zapt etti çekerek gemini
çalıdan destur aldık konuk olduk adama
saatler sonra geldik
kale bozumu dama.....
vuruldu tokmaklar sertçe açıldı kanatlılar
hürmet gösterdi marabalar
-bakın bunlara dedi
kendi yukarı çekildi....
yün çoraplar verildi yakasız işlikler
değiştik üstümüzü teker teker
anladıkki sonradan
bize hizmet eden gelinler
türkçe bilmezler....
döşü kara kıllı yağız delikanlı
çağıdı bizi gülerek
makama çıkacaksınız diyerek...
belki elli basamaklı merdiven
siyah taş kesimi
kelepçe atılmış köşelerden
muhkemmi muhkem....
yüz kişi alacak bir oda
duvarlar el dokumu halı döşeli
her kes suskun edepli...
dedi;bilirmisiniz beni
benim adım;genç ali...
belinde kemik saplı rus lagantı
üslûba bağlanmış yemek yeme sanatı
sofra kuranlar ayrı kaldıranlar ayrı
sanki sultan sarayı.....
kürttüler
merttiler
cömerttiler
cana yakın
bizdendiler....
sbaha olacaklara emirler verdi genç ali
sabun kokulu yataklara gömüldük
dünyaya yeniden geldik...
bir kuzu bana bir arkadaşıma
bergüzar verdi genç ali
kuzum ölünceye kadar kestirmedim
ondan bu yana
genç alileri hep sevdim..............................................Kasım