Okuduğunuz
şiir
10.12.2010 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
KEFENSİZ ÇİÇEKLERE OTOPSİ YAPILMAZ MI SANIRSIN?
Musalla taşındaki lacivert gölgem, Sen söyle,sen! Sebebimi bileyim. Prangalı düşlerim, sorgusuz sualsiz rengini kaybetti. Ve susmuyor artık takas edilmiş ıslak kelebekler. Usulca yeniden doğururken, Günahlarını örten çıkmaz sokağını.
Sesi soluğu kesilmiş Zincirlenmiş kelimelerle, Ağıtlar dökülürken dilimden, Zemheri işte kimliğim. Gecenin en mayınlı yerinde yine med-cezire düşmüş.
Ve darağacıma takılmış kanatlarım, Pusuya yatmış hüznün içinde. Sende mi habersiz fırtınalar biçersin yoksa? Korkmam ki… Ben çok kasırga çaldım, kokusu cehennemle sevişmiş. Hepsi yalan, artık hepsi! Hükümsüz bir cemredir dilimde aşk. Yarası lâl baharlarımı kavururken çoktan tükenmiş.
Ben, kaç cesedimin kulağına sevda dolu mısralar fısıldadım? Şimdi; kasıkları nasiplerini bekleyen fahişeler, Piç iniltiler,üflesinler sevda diye soluklarına! Tek bir hediye yolluyorum ömrümden sana. Birkaç tutam devrik cümle içinde, ‘’Sevdim be seni sevdim’’
Duymasın isterse hiç kimse, Sendelerken,susarak hayatın seksek oyunlarında. Bu dem anadan üryan, her akşam. Kızıl saçlı kadın, kendini avuttu, Nadası eskimiş bekleyişlerinde.
Bil ki ... Borçlusun, kilitleri çilingirsiz çırılçıplak bir hasrete. Karanlığın koynunda bir sürgüne vurulan, Kefensiz çiçeklere otopsi yapılmaz mı sanırsın?
YASEMİN CANAN...
ŞİİRİMİ GÜNÜN ŞİİRİ OLMAYA LAYIK GÖREN SEÇKİ KURULUNA DEĞERLİ YÖNETİCİM VE YÖNETİMİNE SAYGI VE SEVGİLERİMİ YOLLUYORUM .TEŞEKKÜRLER EDİYORUM.
AYRICA SAYFAMA DEĞER VERİP GELEN ŞİİRİME YORUM YAZAN GÖNÜL DOSTLARIMA TÜM ŞAİR ARKADAŞLARIMADA SONSUZ TEŞEKKÜRLER EDİYORUM DEĞER VEREN DEĞER BULSUN ÖMRÜNCE VE GÖNLÜNCE SAYGI VE SEVGİLERİMLE ....
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Duymasın isterse hiç kimse, Sendelerken,susarak hayatın seksek oyunlarında. Bu dem anadan üryan, her akşam. Kızıl saçlı kadın, kendini avuttu, Nadası eskimiş bekleyişlerinde.
okurken nefesim kesildi muhteşem bir şirdı yazan yüregi burdan kutlamak istiyorum yasemin hanım kaleminize sağlık
mis kokulu yasemin yüreginden yine gerçek bir hikaye anlatırcasına hüzün ve sitemli yüreklere hükm eden enfes bir şiir daha okumanın tadıyla ayrılıyorum. ellerin ve gönlün hiç dert görmesin canım sayğım ve sevğimle .
Merhaba bitanem Canım benim çok özür dilerim oglumun nikahı için sizlerden bayağı ayrı kaldım kusuruma bakmayın artık geldim kutlarım güzel yüreğini şirini beyenerek okudum bitanem sevgilerimi bırakıyorum güzel sayfana bitanem seni öperek gidiyorum hoşçakal
Yüreğine kalemine o nadide duygularına sağlık canım .günün güzel dizlerini ve seni candan tebrik ediyor başarılarının daim olmasını kalben diliyorum selam safi selam sevgilerimle..
İnsan şiirde şiiri hissetmeli okudukça Şiir damarlarımıza yüreğimize işlemeli Şiir dugularla dokunmalı Şiir yürekle birlik okunmalı. Şiir emekse ,emek kokuyorsa sevgiyse sevgi dokuyorsa ve sevgili dost bunu hep yapıyorsa bu kaleme şapka çıkarmalı. Ben de öyle yaptım. Burada olsa da günümün şiiirydi Olmasa da. Yüreğine sağlık Yasemin dost
hükümsüzdür lal kelimlerin çığlığı.. duygu hüzün yüklü bir şiirdi okuduğum. bir tek şu otopsikelimesi bu duygu selinde biraz sert bir ifade olmuş bana göre. yüreğinize sağlık. güne gelen güzelliği kutlarım.
Toplumların kendilerine has özellikleri vardır özellikle temel özellikleri ki bu temeli teşkil eden özellikleri genlerinde taşınır bir sonraki nesillere...! Değiştirmek..! bu mümkün değildir... Meydan da bir öküz dolaşır burnundan soluyarak .. kimseler yanına yaklaşamaz.. bir babayiğit çıkar ortaya, yıkar öküzü yere.. Öküz yere yıkıldı ya Bıçağını alan koşar öküze..! sorarım... size önce neredeydiniz diye..!
önüne de konuşan çok olacak arkasına da..! Kabul eden belkide onda bir olacak...!
Ben hangi oranda olurum bilmiyorum ama bu Farklı anlatımı.. Bu yüreğe nüfuz eden zihne Mıh gibi işleyen bu şiir i Kaleme almamış olmanın Talihsizliğini hissettiğim oranda .. Kaleme Alan yüreği Takdir etme Mutluluğunu da Yaşıyorum..! aynı oranda..
Bil ki ... Borçlusun, kilitleri çilingirsiz çırılçıplak bir hasrete. Karanlığın koynunda bir sürgüne vurulan, Kefensiz çiçeklere otopsi yapılmaz mı sanırsın?
Günün şiiri olmaya layık harika eseri ve değerli şaire arkadaşımı tüm içtenliklerimle kutluyorum.En içten selam ve sevgilerimle..
Öncelikle Yasemin Canan arkadaşımızın şiir'e bakış açısından başlamak istiyorum
Şiir tabiki duygudur ve her şiir yazanına özeldir ilk önce* Emek çok önemlidir (okumak-daha çok okumak...)
fakat her yazın türünde olduğu gibi şiir'in içinde de bazı kurallar vardır onları eksiksik yerine getirirseniz(vizyon-imlâ-dize sunuşu-kurgu-bütünlük-ahenk/armoni/ses vs..) o şiir daha da şiirsel olur...
benim yazdığımı sadece ben anlarım bana göre bu böyle demek yanlıştır!..
* duygu- kurgu dize akışı ve bütünlükten önce bu sitede forumlarda dilin kullanışı imlânın şiirdeki önemini anlatan onlarca forum açıldı yazıldı yorumlandı okundu fakat güne düşen bir şiir'in virgül kullanımında hâlâ bir tık boşluk bırakmaması çok ilginç!..
virgülden sonra boşluk bırakılır***** şiir sadece yazınsal olarak sayfaya asılı bir tür değildir ses olarak da bakmak gerekir, irdelemek gerekir.
o yüzden şiirde bütünlük diye bir kavramdan bahsediyoruz.
-Piç iniltiler,üflesinler sevda diye soluklarına! -Sen söyle,sen! ... ...
bazı dizelerde boşluk bırakılmış bazılarında ise bırakılmamış!..
*
ve yine dize sonlarına virgül konulmaz cümle/ya da dize sonlarında zaten ses durur virgül koyarak o duraklayan sesi uzatmak hem şiir'in estetiğini bozar hem de o iyi şiir'e ihanet gibidir.
*
dize/cümle sonlarına nokta çok şık fakat -Günahlarını örten çıkmaz sokağını. -Ve susmuyor artık takas edilmiş ıslak kelebekler.
gibi kelebekler ve sokaklarını sonlarına nokta konulması!.. yanlış
doğru dizelerdeki noktalar -Prangalı düşlerim, sorgusuz sualsiz rengini kaybetti. -Sebebimi bileyim.
''ve yine dize sonlarına virgül konulmaz cümle/ya da dize sonlarında zaten ses durur virgül koyarak o duraklayan sesi uzatmak hem şiir'in estetiğini bozar hem de o iyi şiir'e ihanet gibidir.''
Demişsiniz. Şiirde dize sonlarında hiç virgül kullanılmaz olarak algıladım. Gerektiği yerlerde kullanılması gerektiğini savundum ki sizde cevabınızda yazmışsınız. Teşekkür ederim vakit ayırıp bilgilendirdiğiniz için. Saygılar.
dizelerin bazıları bitişik virgülle bazıları ise ayrık yaxzılmış!.. doğru olanı bir tık boşluk bırakılarak yazılanıdı.
siz sanırım eleştiriyi idrak edememişsiniz!
Bir edebi eserin sadece güzel duygu ve düşüncelerle yazılmış olması tek başına yeterli olamıyor. Okuyucuya doğru şekilde aktarılması da büyük son derece önemli bir husustur.
*
Virgül;
müzikte es neyse yazıda odur. Bir nevi duraktır. Karıştırılmaması gereken öğelerin ayrılmasını sağlar.
Sayın Nail Hocamızın açtığı forumlardan birinde imlâ (noktalama-tipograf gibi) kullanış biçimlerinin detayları yazıyor bknz lütfen.
Yapısı gereği şiirde bir dize ya bir cümledir ya da alt dizelerde tamamlanacak olan bir cümlenin parçasıdır. Bir cümle olması halinde dize sonuna virgül değil nokta konulur. Ki bu da şiirin görselliği, estetiği ve anlatım kaygısı bakımından illa gerekmez.
Ustaların noktalama işareti kullanmadan yazdığı pek çok güzel şiir olduğunu hatırlayın. Bir cümlenin parçası olması halinde ise her dizenin sonuna virgül koymak, bir yandan anlamı karmaşıklaştırır, söylemi zayıflatır, bir yandan da görselliği içinden çıkılmaz hale getirir.
Eğer şiirde bölünmüş bir cümleden oluşan birden çok dize varsa, anlamı zayıflatmamak, söylem kaybının önüne geçmek amacıyla virgül kullanılabilir. Ama "bu dize bitti, cümle bitmedi, alt dize ya da dizelerde sürüyor" mantığıyla her dize sonuna virgül koyarsanız estetikten, içerikten ve okuma kolaylığından ödün vermiş olursunuz
lütfen şimdi katılmıyorum dediğiniz şiir'i tekrar okuyunuz.
*
başlık;
özelikle belirtimki hiç bir yazın türünde bence sence yoktur biz dilin doğru kullanışından bahsediyoruz
siz bana abartmayın diyeceğinize o tezimi çürütecek tdk uyumlu örneklemler yapınız!
ya da o kalıp çatışması altında kabul görmüş usta şair/yazarlarımızın şiirlerinden derlemeler sununuz!
Şiirde virgül kullanımı konusunda biçok yazı okudum. Virgülün okuyucuyu yorduğunu söyleyenlerin yanı sıra soluklanmak için virgül gerekli diyenler var.
Virgülsüz şiir bana çıplak gibi geliyor. Eksik geliyor gözüme.Virgül şiirin süsü, duyguya verilen bir soluk. Şiir ne kadar mükemmel olursa olsun virgül kullanılmadığı zaman beni tatmin etmiyor. Bu konuyu yargılamamak, eleştirmemek lazım diye düşünüyorum. Saygımla.
''ve yine dize sonlarına virgül konulmaz cümle/ya da dize sonlarında zaten ses durur virgül koyarak o duraklayan sesi uzatmak hem şiir'in estetiğini bozar hem de o iyi şiir'e ihanet gibidir.''
Demişsiniz. Şiirde dize sonlarında hiç virgül kullanılmaz olarak algıladım. Gerektiği yerlerde kullanılması gerektiğini savundum ki sizde cevabınızda yazmışsınız. Teşekkür ederim vakit ayırıp bilgilendirdiğiniz için. Saygılar.
dizelerin bazıları bitişik virgülle bazıları ise ayrık yaxzılmış!.. doğru olanı bir tık boşluk bırakılarak yazılanıdı.
siz sanırım eleştiriyi idrak edememişsiniz!
Bir edebi eserin sadece güzel duygu ve düşüncelerle yazılmış olması tek başına yeterli olamıyor. Okuyucuya doğru şekilde aktarılması da büyük son derece önemli bir husustur.
*
Virgül;
müzikte es neyse yazıda odur. Bir nevi duraktır. Karıştırılmaması gereken öğelerin ayrılmasını sağlar.
Sayın Nail Hocamızın açtığı forumlardan birinde imlâ (noktalama-tipograf gibi) kullanış biçimlerinin detayları yazıyor bknz lütfen.
Yapısı gereği şiirde bir dize ya bir cümledir ya da alt dizelerde tamamlanacak olan bir cümlenin parçasıdır. Bir cümle olması halinde dize sonuna virgül değil nokta konulur. Ki bu da şiirin görselliği, estetiği ve anlatım kaygısı bakımından illa gerekmez.
Ustaların noktalama işareti kullanmadan yazdığı pek çok güzel şiir olduğunu hatırlayın. Bir cümlenin parçası olması halinde ise her dizenin sonuna virgül koymak, bir yandan anlamı karmaşıklaştırır, söylemi zayıflatır, bir yandan da görselliği içinden çıkılmaz hale getirir.
Eğer şiirde bölünmüş bir cümleden oluşan birden çok dize varsa, anlamı zayıflatmamak, söylem kaybının önüne geçmek amacıyla virgül kullanılabilir. Ama "bu dize bitti, cümle bitmedi, alt dize ya da dizelerde sürüyor" mantığıyla her dize sonuna virgül koyarsanız estetikten, içerikten ve okuma kolaylığından ödün vermiş olursunuz
lütfen şimdi katılmıyorum dediğiniz şiir'i tekrar okuyunuz.
*
başlık;
özelikle belirtimki hiç bir yazın türünde bence sence yoktur biz dilin doğru kullanışından bahsediyoruz
siz bana abartmayın diyeceğinize o tezimi çürütecek tdk uyumlu örneklemler yapınız!
ya da o kalıp çatışması altında kabul görmüş usta şair/yazarlarımızın şiirlerinden derlemeler sununuz!
Şiirde virgül kullanımı konusunda biçok yazı okudum. Virgülün okuyucuyu yorduğunu söyleyenlerin yanı sıra soluklanmak için virgül gerekli diyenler var.
Virgülsüz şiir bana çıplak gibi geliyor. Eksik geliyor gözüme.Virgül şiirin süsü, duyguya verilen bir soluk. Şiir ne kadar mükemmel olursa olsun virgül kullanılmadığı zaman beni tatmin etmiyor. Bu konuyu yargılamamak, eleştirmemek lazım diye düşünüyorum. Saygımla.
selam güne düşen şiirinizi kutlarım.şiir emektir ve konuyu anlatabilmektir .tebrikler eleştirenler elbet olacak meyve veren agaç taşlanır puanım tamdır güller diyarından saygılar
İnsanın direndiği noktada şiir de insan adına direnmek zorundadır... Çölde vaaz vermek bir tür çağdaş dervişliktir ve bir şaire yakışır.Fakat bu ülkenin çöllerinde kimse bulunmuyor, herkes tribünlere bakıyor ve bu yüzden bu cümleyi söyleyenler bile yazık ki tirübünlere oynuyor. Belki bu yüzden çölde yalnız vaaz vermek yerine, tirübünlerde yanlış imamların insafına kalmışları çöle, orada bir bedevi olmaya çağırmak gerekiyor...Önce tiribünlere gidip oradakileri çöle çağırmak gerekiyor...Çünkü, Kelimeler herkese aittir. Kimsenin tekelinde değildir, kimsenin mülkiyetinde değildir, kelimeler ihtiyacı olana aittir. İsteyen istediği şekilde kullanabilir. Ancak edebiyatçıların diğer insanlardan farkı şudur ; daha önce yan yana gelmemiş kelimeleri bir araya getirmek.
Yabancılaşma olgusunun boyutlanacağı bu yeni çağda, heba edilenin, yitenin çürümeye terk edilen cesetlerine baka baka, hayatı ve insanı savunacak şiire yapılabilecek yüzlerce tanımdan biri olarak şiir, insan'ın uçurum gibi giderek büyüyen yalnızlığına bir ''panzehirdir.''
Duymasın isterse hiç kimse, Sendelerken,susarak hayatın seksek oyunlarında. Bu dem anadan üryan, her akşam. Kızıl saçlı kadın, kendini avuttu, Nadası eskimiş bekleyişlerinde.
Bil ki ... Borçlusun, kilitleri çilingirsiz çırılçıplak bir hasrete. Karanlığın koynunda bir sürgüne vurulan, Kefensiz çiçeklere otopsi yapılmaz mı sanırsın?
Günün şiirini ve şairini yürekten kutluyorum. Saygı ve selamlarımla.
Anasayfada; kişiselleştirilmiş şiirlerden öte toplumsal olaylar üzerinde fikir yürütülen gerçekçi ve evrensel şiirlerin okuyucuya daha fazla ulaştırılmasını temenni ediyorum..
Ben şiir hakkında ‘’algıda seçicilik’’ yaparak; kişisel olduğu kadar gençlerimizin ve yazanın bayan olması itibarı ile genç kızlarımızın parçalanmış geleceği ile yaşama hakları ve alanları sınırlandırılmış olaylara vurgu yapmak istediğini arayacağımı belirtmek istiyorum..
Fakat;
Yazım hataları, kelime- anlam karışıklığı ve sıralama yanlışlıkları oldukça fazla şiirde..
Örneğin; şiirin adı –kefensiz çiçeklere otopsi yapılmaz mı sanırsın- tercihi bence yanlış çünkü kefen ile ölüm bir bütündür, oysa şiir yaşamın içindeki olayları ele aldığı için kefensiz-ölümü kastetmek yerine ki anlam yitikliği oluşuyor -yaşayan çiçeklere otopsi yapılmaz mı sanırsın- demek çok daha sıradan ama bütünlük oluşturan ifadeler taşırdı
ve bir öneride bulunmak istiyorum, hani sürekli dikkat ettiğimiz yazım kuralları vardır ya, işte onları kişiselleştirmek ve özgül anlamlar yüklemek adına; mı, mi,mü,mu ve bunun gibi soru eklerini, şiirin vermek istedikleri adına; ayrık yazmak yerine, bitişik yazmak daha görsel ve düşsel olarak çok daha etkili ki bunu yapmaktan çekinmek yerine üzerine gidilmeli diye düşünüyorum..
Örnek; çiçeklere otopsi yapılmazmı sanırsın Çok daha sert ve etkili bir soru-emir kipi ortaklığı..
Şiirin içindeki genel sorun ise çok fazla kelime-dize tercihi ki her bölüm için aynı şey geçerli.. Şiirlerde daimi bir konu-yanlış olmakla beraber git gide çoğalıyor bu tercihler. Anlatılmak istenen sadece ve çok fazla kelimeye yüklenince, şiir ister istemez nesire dönüşüyor ki okurun uzaklaşması demektir bu..
Bu şiirin başlangıcında olduğu gibi..
-Musalla taşındaki lacivert gölgem, Sen söyle,sen! Sebebimi bileyim. Prangalı düşlerim, sorgusuz sualsiz rengini kaybetti. Ve susmuyor artık takas edilmiş ıslak kelebekler. Usulca yeniden doğururken, Günahlarını örten çıkmaz sokağını-
-Ki inanılmaz derecede karışık ve verilmek istenen amacına ulaşamıyor bence-
Bunun yerine;
Musalla taşındaki gölgem Sen söyle sebebini Pranga vurulmuş düşlerime sorgusuz Ve lacivert uçmuyor kelebeklerim
Sesimde çıkmaz bir sokak Zemheri kelimelerim, Ağıtlar yaksam med-cezire; Fırtınası diner mi kimliğimin ?
Tarzında bir yazım şiiri daha fazla yükseğe çıkarır Ki amacım ne şiiri değiştirmek ne de şiir böyle yazılır demek değildir, ben diyorum ki; şiir kapalı yazılabilir evet ama çok fazla kelime ile yazıldığı vakit anlam ve bir de kelimelerin kendi anlamını uygun olmayan başka bir kelimeyle birleştirdiğimiz de şiirlerimizin okunabilirliğini bozan çok fazla sebep ve hata çıkar ortaya..
-Ve darağacıma takılmış kanatlarım-
Bu dizede olduğu gibi !, hem kelime hem de anlamın doğruluğu için; -darağacına- olmalıydı..
Tıpkı alttaki dizede olduğu gibi
-Neşter misali bir ayrılık sürgünlere yenilir mi- Yine yapı ve anlam eksikliği var, ayrılık,sürgün, yenilgi ne yaparsanız yapın ve kim nasıl okursa okusun bu üç kelime ve anlamları bir bütündür, -neşter misali her ayrılık; sürgünlere gebe mi ?-
demek doğru ve daha anlamlı..
Alttaki bölümde ise, ilk dizeyi soru soru işareti koyup diğer tüm dizelerden kopararak ayırıyorsunuz
-Ben, kaç cesedimin kulağına sevda dolu mısralar fısıldadım ? Şimdi; kasıkları nasiplerini bekleyen fahişeler, Piç iniltiler,üflesinler sevda diye soluklarına! Tek bir hediye yolluyorum ömrümden sana. Birkaç tutam devrik cümle içinde, ‘’Sevdim be seni sevdim’’-
Diyerek tüm bu bölüm ilk dizedeki hataya teslim oluyor, çünkü soru ivmesine yülenmiş bir dize emir kipleri ile devam ediyor ki siz ilk dizede –ben-den sonra virgül koymadan devam edip cesedimin/cesedin kulağına(,) virgül burada olmak şartıyla sevda dolu mısralar fısıldadım- yazımı ile tüm dizelerle bütünlük sağlayıp ve son dizede emir kipini kendi tavrı-öfke-dikta ve şiirsel dizimle biçimlendirebilirdiniz bu bölümde..
Ki şöyle; Ben kaç cesedin kulağına sevda dolu mısralar fısıldadım Şimdi; kasıkları (kasıklarına) nasiplerini (nasibini) bekleyen fahişeler (,virgülsüz olmalı yine) Piç inltiler üflesinler sevda diye soluklarına! Tek bir hediye yolluyorum ömrümden sana. Birkaç tutam devrik cümle içinde, ‘’Sevdim be seni sevdim’’
Olması çok daha etkili ve uyumlu-doğru olurdu ve son dize;
‘’Sevdim be seni sevdim’’ değil de ‘’sevdim seni, sevdim be’’ denildiğinde; ilk dizedeki emir kipine müthiş bir vurgu-kendi başına tokattır..
-Karanlığın koynunda Sürgün yaşayan çiçeklere Otopsi yapılmaz mı sanırsın? –
Akış ve bağlantı bütünlüğü için; son bölüm bu şekilde daha etkili ve –yapılmaz mı- burada ayrı olmalı ki soru kaidesi ile baştan sona kadar dikine ve dikta ile gelen şiirde masum ve boynu bükük bir sual içinde biten iyi bir şiir olabilsin..
Son olarak hatam oldu ise affola diyerek ..
Saygı Duyuyorum..
Eyvallah
Eskidji tarafından 12/11/2010 3:15:52 AM zamanında düzenlenmiştir.
Şiirin altında epey patırtı kopmuş. Ne yazık ki bazı yorummcular şiir tahlili ile şiir tenkidini birbirine karıştırıyorlar. Tahlil şairin iç dünyasının şiirle olan alakasını ortaya koymaya çalışmaktır. Bu da belli bir metodu ve edebi bilgiyi gerektirir. Çoğu yorumcunun tutturduğu yol da budur. Ben şiirin teknik bir takım arızalarına eğilmek ve sadece bu konuda konuşmak lazımdır düşüncesindeyim. Şairenin uzun savunmasını okudum. Ders verici nitelikteydi ve faydalandım, teşekkür ediyorum. Bazı tenkidci dostlar kelimelerle, kelime gruplarıyla ve bunların arkaik anlamlarıyla çok ilgileniyorlar. Oysa kelimeler bu gün kullanılıyor, bu yüzden anlamları da bugünle sınırlıdır. Şair tenkid edilebilir; ancak bu eseriyle sınırlı kalmalıdır. Bir de şaire 'şiir böyle yazılır' gibi kürsüden ders vermeye kalkışılmamalıdır. Hangi şiirin geleceğe kalacağını şimdiden kestirmemiz mümkün değildir. Sözümüzü efendi efendi söyler, kenara çekiliriz ve sözü zamana bırakırız; çünkü son sözü her zaman o söyler... Gerisi laf ü güzaf... Saygı ve selamlar...
O kadar Naz kadı kızında da olur derdi hep Babaannem Dedeme valla bak öyle derdi... :)))
---- O kadar hata şairlerde de olur :)
Sayın Saadet ÜN size katılıyorum. Neşter uygulaması çıkmadan önce nerdeydi demi bu kadar yorumlar. işte herkesin bir derdi var herkesler birşeyler yapmanın peşinde . Diyecegim Şu'ki , Artık yapılan yorumlar neştere seçilmek amaçı ile yapılıyor. Biliyorum ki çoğu bunun peşinde (Sözüm meclisten dışarı)
Son olarak bir şiirin altına 1 kez fikir beyan edilir . sayın Eskidji fikrinizi söylediniz , fikrimi söyledim çektim gittim .. ( bu son gelişim bir daha gelmem)
Tekrar gelipte açıklama yapmanıza gerek yoktu. Çünkü ben ilk bildiğimi doğru bilirim . Onca yapmış olduğunuz yorum için teşekkür ederim. Ama bana bir yarar sağlamadı ( yorulmadınız mı onca yorumu yapmaktan :)) )
Merhaba Yasemin Hn. Son söyleyeceğimi baştan söylemek istiyorum; şiirlerin altında tartışmak ki inanılamayacak kadar antipatik, seviyesiz ve sevimsiz geliyor ki bana, genelde ne şiirime yapılan eleştiri-yoruma ne de herhangi bir şiire yaptığım eleştiriye verilen cevaplarda; saygısızlık yapılmadığı sürece, cevap vermemeyi daha doğru buluyorum..
Cevap vermeme ve almama isteğinize saygı duyuyorum fakat –neştercim- benzetmesi ve üslup hoşuma gitmediği için bu cevabı verdiğimi bilmenizi isterim..
Öncelikle şunu belirteyim, bir şiire eleştiri yaparken, yazanın kim olduğuna pek dikkat etmem ki eğer dikkat çekme kaygım olsaydı, her şiirin altında; herkes kadar adım olurdu !..
Vermiş olduğunuz cevabın her kelimesine katılıyorum çünkü bu cevapta, şiirlerin psikoanalizi hakkında yapılması gereken birçok şey var ve fakat ben şiirin iç dünyasından ziyade türkçe ile ilgili ve ilk bakışta göze çarpan aksaklıkları işaret etmek istedim ki bunu yapmak için ne şair ne eleştirmen ne de -neşterci olma isteği- gerekmiyor ki türkçe’ye dikkat etmek yeterlidir bunun için..
-şiir anlatamamanı çığlıdır- diyorsunuz ki evet size katılıyorum ve bu, şiirin tanımı hakkında kabul görülmüş doğru bir benzetmedir ve fakat ben tersini söylemedim ! ki; şiir anlatamamanın çığlığı ise eğer; demek ki bu sitede çok cümle ile çok daha fazla şey anlattığını sanıyor insanlar ki değerli şairler..
Öyleyse, herkesin bildiği yol, kendine mübahtır diyerek size edebiyat hayatınızda başarılar diliyorum..
***
Sevgili Yalnızlık Abidesi. Hoşgeldiniz :) Tavrınız için teşekkür ederim ki gayet hoş ve içten bulduğumu belirteyim..
Öncelikle diyebilirim ki ne şair bir başkası ile ne de şiir farklı şiirlerle mukayese edilir ki bu son derece yanlış bir davranış olur.. Can Yücel başkadır Nazım Hikmet başka. Siz başkasınızdır, ben başka.
Şiirde katılmadığınız başlık hakkında bende sizin söylemek istediğinizi savunuyorum zaten !..
-asmayı astık kesmeyi kestik olmaz işte-
Demişsiniz, ki bu –ölüyü gömdük toprağı attık- demek gibi birşey olurdu zaten ve bende tam olarak bundan bahsediyorum şiirin başlığı için belirttiğim fikirlerimde, çünkü –kefen-otopsi-ölüm- sonuç itibarı ile bir bütün değil midir ? Evet.
Peki madem şiirlerde derinlikten bahsediyorsak, bu düzlemi şiirle nasıl kombine edebiliriz ki şiirin amacı biraz da tezatlık oluşturmaksa; savunduğum gibi –yaşayan çiçeğe otopsi yapılmaz mı- demek özneldir ve tezatlık oluşturmak bakımından daha doğru bir tercih olurdu..
-Algıda seçicilik- ise; bir konuyu, olayı, söylevi vs. kişinin bunları kendi istediği gibi algılaması anlamına geliyor ki bilimsel bir terimdir bu ve ben şiirin teması için bu ifadeyi kullandım dikkat ederseniz;
-Ben şiir hakkında ‘’algıda seçicilik’’ yaparak; kişisel olduğu kadar gençlerimizin ve yazanın bayan olması itibarı ile genç kızlarımızın parçalanmış geleceği ile yaşama hakları ve alanları sınırlandırılmış olaylara vurgu yapmak istediğini arayacağımı belirtmek istiyorum- derken, şiiri; kişisel bir şiir olarak değil de daha çok kitlesel bir tema olarak kabul edeceğimi belirtiyorum
-ki tema hakkında iyi bir düşünce taşımaktır bu-
Siz şiirin girişi için neresi karmaşık diyorsunuz.. Birincisi imla hataları ile zaten dizeler birbirini sekteye uğratıyor ki ilk virgül yanlış, çünkü ilk iki dize aynı zaman ve yer oluyor burada..
-Musalla taşındaki lacivert gölgem, Sen söyle,sen! Sebebimi bileyim.-
Buraya kadar bütünlük var evet ama ya sonrası ?
-Prangalı düşlerim, sorgusuz sualsiz rengini kaybetti. Ve susmuyor artık takas edilmiş ıslak kelebekler. Usulca yeniden doğururken, Günahlarını örten çıkmaz sokağını-
Buradaki son dört dize, ayrı ayrı boşlukta kalıyor. Neden derseniz, birincisi; sorgusuz-sualsiz bu ikisi aynı şeydir ve bir arkadaşınızla konuşma esnasında –sende beni sorgusuz sualsiz yargılama- deyebiliriz ki dikkat çekmez çünkü kelime ve ses ahengi var ama türkçe’yi doğru kullanmamız gerek yerlerde- özellikle şiirlerde- bu iki aynı anlamı taşıyan cümleleri bir şiir dizesi nasıl yapabiliriz anlamış değilim ki anlam itibarı ile tıpkı şu şekilde kurulan yanlış kurulmuş cümlelere benzer; -sorumun cevabını yanıtla-
Bu doğru mu sizce ?
Aynı dizede –rengini kaybetti.- dikkat ederseniz nokta ile bitirilmiş oysa ki bir alt dizede –ve- bağlaçtır kaldı ki üst dize noktayla bitti diyelim ve aşağıdaki bölümler şiiri başka bir söyleme taşımak istiyor işte o vakit bu dize başlagıcındaki –ve- yine yanlış çünkü ve ile satır başlayamaz ki bu çok net bir kuraldır..
Son olarak bu bölümün tamamındaki imla hatalarını bir kenara bırakıp, dize kurulumuna ve bitişe bakalım.
-Prangalı düşlerim, sorgusuz sualsiz rengini kaybetti. Ve susmuyor artık takas edilmiş ıslak kelebekler. Usulca yeniden doğururken, Günahlarını örten çıkmaz sokağını-
Tek tek okumayı denediniz mi bu bölümü ? Son dizenin üstteki tüm bölümlerle ne kadar ayrık ve hatalı bitişinde mi farkında değilsiniz ?
-Günahlarını örten çıkmaz sokağını- -sokağını- hiçbir biçime sokamadım üst bölümlerle, eğer varsa biçimlendirebilen; buyursun anlatsın ki bende diyebileyim -hata yaptığımı-
Bu neyin sokağı ve yukarıda hangi dizeye uyumlu veya betimlemesi var ?
Şimdi bu dizeye derin bakmakla neyi bulacağız ki en başa dönüp satırsonu olan –gölgem- ile mi bağdaştıracağız bu bitişi ?
Ki benim, buradaki anlam karmaşası hakkındaki fikrim hala geçerli..
-Uzun lafın kısası eleştiri adına pek bişey göremedim-
Demeniz ise çok veciz bir açıklama olmuş..
Ki Yasemin Hn. ile ayı düşüncede olduğumu başta da söylemiştim ki bu yazacağım son şeydi..
Önce Eleştiri yapmak güzel bir yetenektir demi ama .. yalnız dogru eleştiri yapmak YETENEKTİR edebiyat adına...
Kısa kısa öz öz az az geçecegim... Şiirin başlığına yapılan eleştiriyi yerinde bulmuyorum... Gayet anlam lı ... Bir bütün olan kelimeleri farklı anlamda cümle oluşturmak yetenektir ... ki şaire bu yetenegi konuşturmuş...
Söz söyleme sanatı nedir bilirmisiniz ?
Ki nice şairlerin cümlelerinde vardır bu. asmayı astık kesmeyi kestik olmaz işte ...
''algıda seçicilik'' terimi kullanılmış.. Algıda secicilik nedir ki acaba ... Şiir için kullanılması gerekmeyen bir terim... bu terimin anlamını daha iyi kavramak için. psikoloji kitaplarında Algı'nın tanımı ile başlayan bir konu var. orda daha iyi anlatılıyor. bunada katılmıyorum(algıda seçicilik)
Şaire sütten çıkma ak kaşık mı ? değil tabikide.. yapmış olduğunuz eleştiride yerden göge kadar kutuptan güneye kadar haklı oldugunuz yerlerde var. Ama benim görüşümce hatanın olmadıgı yerler eleştiriye tutulmuş ara ara .....
ve birşey daha....
-Musalla taşındaki lacivert gölgem, Sen söyle,sen! Sebebimi bileyim. Prangalı düşlerim, sorgusuz sualsiz rengini kaybetti. Ve susmuyor artık takas edilmiş ıslak kelebekler. Usulca yeniden doğururken, Günahlarını örten çıkmaz sokağını-
bu kısımın neresi karmaşık bilmiyorum .. Önemli olan özün içindeki özü bulmak değilmidir şiir adına.. hiç birimiz bir Atilla İLHAN , N.F.K , Can YüCEL olamayız . Lakin bu üstadlar'ın bile hatası var...
Şiir yazmak eleştiriye açık olmaktır ... Ama eleştiri adına yapılan yorumlara açık olmaktır...
Uzun lafın kısası eleştiri adına pek bişey göremedim. Ve saygılı bir şekilde yapmaktır ki. zaten bunu çok güzel yapmışınız gerçketen bu yönünüzü ayakta alkışlıyorum .. Nazik bir üslup ile kaç kişi çıkıyor ki insanın karşısına ...
Güzel ve yerinde verilen bir cevaptı şairenin ki...
Benimde amacım iyi biliyorum demek değil. hatta hiç bişey bilmiyorum gibi birşey....
Sanırım şairenin üzeri unlu idi değirmenci sanıldı ... Bence buğday ügütülecek bir sayfa değil. bu şiir'e aç gelen tok gider...
yerinde bir seçim almış ... Tebriğimle
Kırmak ve üzmek adından uzak kalmamız dileğim ile ...Benimkisi nacizane fikir paylaşımı , paylaşım platforumun da ...
''...Şiir "A N L A T A M A M A N I N Ç I Ğ L I Ğ I D I R!!''
(Şair şiiriyle "anlatabilseydi" BİR-KEZ yazar bırakırdı...gerisi DE söz İSHALLİĞİ OLURDU...)
Böylesi bir alanın NEYİNİN kritiğini yapacaksınız...
(Veya "eleştiriyi" savunanlar şuraya bir-şiir eleştirisi ÖRNEĞİ koysunlar da NEYİNİ-NASIL eleştirdiklerini görelim...) affedin bu özel bir yetenektir.Ben hiç anlamam da:)))
Kıymetli Şair... Günlerdir bir neşterci bekliyor Yasemin Canan biliyor musunuz:)))) Oley benim de oldu:))) şükürler olsun her eleştiri her yorum başımın tacıdır bilesiniz ve onurdur .Çok uzun yıllarımda yüzlerce dizeye şiire attığım imzamın arkasında durdum hep ,ayrıca çok sevdiğim nefesim dediğim edebiyat sevdam ki hep davamdır son nefesıme kadar Rabbim bana izin verdiği sürece bu yoldayım yüreğim ve kalemim döndüğünce bana sevda militanı ismini yakıştıran okuyanlarım var beni yalnız bırakmayan okurlarım sizin huzurunuzda bir kez daha sonsuz teşekkürler ediyorum hepsine .... Değerli Şair... Her kalemin sesi tınısı rengi yankısı tınısı tonu sesi darası aynı değildir. Kimi düşürür kan ter içinde belki zor kalkarsın!.. Kimi düşündürür 40 yıl geçse de anlayamazsın.. Yani kalem tutan eller aynı olamaz değil mi? Aynı olmasıda beklenemez der şair. Yürek farkı diyelim mi? Ve ruh neden bunları görmezden gelir insanlar şiir kapalı da yazılır açık da ne farkeder şair sonuç da hep ruhunu yazar .Duygular bazen masum bazen en mahremde olabilir bu öyle ucu açık öyle geniş bir dünya ki... Şiir, şairin içerisinde bulunduğu bir enerji akışının (duygu-sezgi-hissediş-yaşayış) sözcüklerle kendini ifade etmesidir. Şiir, yazılan sözcüklerin toplamından daha da fazlasını içerir ve bunu okuyucusuna da yaşatır 50'li yılların edebiyat sanat dergilerine bakmıştım bir ara, farkettim ki, o vakit ortalığı yıkan inleten, onu bunu beğenmeyip kerameti kendinden menkul değerlendirmelerle saldırgan tutum izleyenlerden bugüne kimse kalmamış. Adlarını dahi hatırlayan yok şimdi... Eleştirmenlik zor bir iştir. Her şeyden önce eleştirmenin eleştireceği konuyla ilgili yeterli bilgiye sahip olması gerekir. Aynı zamanda iyi bir eleştirmenin çağdaş sanat akımlarından, düşünce tarihinden, sosyoloji, psikoloji, antropoloji, tarih gibi dalların temel kavramlarından haberdar olması gerekir. Kendi kültürünü, sanatını ve meselelerini iyi bildiği gibi, dünya edebiyatından ve meselelerinden de haberdar olmalıdır.
Şiir yazanında çıktıktan sonra herkesindir numarasız gözlükler der Şair eşref ben isim belirtmiyorum herkese uysun diye ve birilerine . Onlarla bakın şiire bir şiir eleştirisinde okumuştum size iki değerli arkadaşın farklı görüşlerini ve o metni aynen yazıyorum teşekkürler ediyorum kendiilerinede.Elbette sanatçı duygu-sezgi-his-yaşayışları toplamını ürüne dönüştürür ve toplumsallaştırmaya açar. Alıcı da kendince aldıkları ile duygu-sezgi-his ve yaşamaklarına birşeyler katar. Bu alışverişe karışmak kimin haddine? O süreçte yaşanan coşkunluklara karışmak kimin haddine?..
Tam bu noktada anlaşamadığımız bir yer var. İlgili sanat eseri toplumsallaştırılmaya açıldığı ilk andan itibaren de eleştiriye açılmış demektir. Eleştiriye farklı anlamaları elbette yükleyebiliriz ama ne sağlar bu bize? Alıcı olarak ilgili eserin bizim duygu dünyalarımıza kattıkları/katamadıkları da özünde eleştiridir diyorum. Yani şu kadarını seçer alırız! Seçmediklerimiz negatif eleştiri alanımızı, seçtiklerimiz pozitif alanı anlatır! İşte bunu 'söze dökmenin sakıncaları var' diyoruz. Niçin diyorum ben de? İçimizin eleştirdiklerini dışa dökememek değil mi zaten bir çok sıkıntımızın kaynağı diyorum? Bu anlamı ile hem bu ve hem de şu sorularımı ve açılımlarımı geçebilirsek sanırım ortak bir nokta yakalayabiliriz:
- Birisine 'seni seviyorum' dediğimizde karşımızdakinin 'gerekçeli red hakkı' ne kadarsa şiire eleştiri hakkımız da o kadardır diye düşünüyorum, ne eksik ne fazla...(Hele bunu bir karşıcinsimize söylüyorsak! Bundan daha yoğun duygu mu var?..).
- Oysa doğal olan eleştiridir! Bir resim sergisinde bir resme şu kadar bakar, dalar gidersin, bir diğerinden transit geçersin! Dikkat, söz yok burada, göz var! Bir mağazaya girersin şu kadar gömleğe bakarsın ama şunu alır çıkarsın! Söz yok! İtiraz söz girince, değil mi? Neden peki?..
- Söze gerek yok, sössüz dahi olsa her türlü seçimimiz eleştiridir, eleştirimizdir! Üstelik her seçimimizle de binlerce değişik alternatifin duygu dünyaları dahil bütün dünyalarını deler geçeriz, bilerek veya bilmeyerek!..
- Her şiir eleştirisi bir maske indirmektir yere. Her dize bir maskedir çünkü ve her dizesi yere indirilen her şair ölür mutluluktan! Hem şiir, hem şair, hem eleştiren ve hem de okuyucu aşar kendisini bu süreçte...
- Duygular en net eleştirmenlerdir! Neden gönül kırkına bakar da birine aşık olur? Gönül gözünü yeryüzüne indirmek çabasındaki şairin yardımcısıdır her türlü eleştiri; ister sessizce yaşansın içimizde, isterse seslensin dillerde. Hiç kimse en sert sözleri ile bile yıkamaz gönülden gelen ''Seni seviyorum!''u...
- ...yaşamın kendisini bu kadar güzel aktarabiliyorsa söz, aktaramayanlara eleştiri dilini neden kapatıp da kurulu düzeni devam ettirelim?..
- Tartıştığımız konudaki en can alıcı soru da şudur: ''Hoop kardeşim, senin ne haddine eleştiri!'' diyorsak, hangi mantıkla sanatımızın onlara ulaşabildiğini (kendisini anlatabildiğini) söyleyebiliriz?..
''...Her şiir, okuyucusuyla kendisi arasında çok özel bir ilişki kurar, yani herhangi bir şiirden, herhangi bir okuyucunun neyi anlayacağı, neyi sezeceği, neyi hissedeceği ve neyi yaşayacağını ne şiirin kendisi, ne şiirin yazarı, ne de şiirin eleştirmeni bilebilir. Bu son derece hassas, ince tınıları ve derinliği olan çok farklı bir ilişkidir. Bu anlamda ne okuyucu şiirin kendine hangi duyguyu-hissedişi-sezgiyi yaşaması gerektiğini bir başkasının düşüncelerinden öğrenmek ister, ne de şiir hangi duyguyu-hissedişi-sezgiyi anlattığını 1. şahsa 2.şahsın düşünceleriyle anlatmak ister. Kısaca, herhangi bir şiirden her okuyucunun YÜKLENECEĞİ ENERJİ birbiriyle farklılıklar gösterecektir. Bu farklılıkların tartışılması da renklerin tartışılmasına benzer. Kırmızı mı ? Mavi mi ?..'' diyorsunuz...
Kısacası şiir ile okuyucusu sevişir ve biz de bunu hem rontgenleyip ve hem de sağda solda dedikodusunu yapmayalım Yani hem böyle bir farklılığı biz de alıp bir başka farklılık alanlarına çekersek ve hem de çarşaf renkleri ile uğraşmayı eklersek fena ayıp ederiz Çünkü şairin sevişme tekniklerinin ve özünden verdiklerinin okuyucuya ne anlattığını, neyi sezdirdiğini, hissettirdiğini, yaşattırdığını ne o süreç, ne şair ve ne de eleştiren bilebilir İyi hoş da eleştirmenin de bir okuyucu, yani şiirle sevişen, olduğunu neden es geçiyorsunuz? Kimi sevişen çok mutlu olduğunu, haz duyduğunu söylemez de kimisi söyler. Kimisi canım yandı demez de kimisi der! Yanılgım nerede?..
ÖRNEĞİN;BU ÜLKEDE ŞİMDİYE DEĞİN SAĞ-DÜNYA GÖRÜŞÜNE SAHİP OLANLAR SOL-DÜNYA GÖRÜŞÜNE SAHİP OLANLARI OLUMSUZLAYIP,ÇOKÇA BİR KİTLEYİ, O DOYUMSUZ ŞİİR VE MÜZİK ESERLERİNİ "YAŞAMASINA" ENGEL OLDULAR...Kİ AĞA-BABALARI Bİ GÜN NAZIMDAN ŞİİR OKUYUNCAYA KADAR...VEYA TERSİ OLDU..SOLCU-ELEŞTİRMENLER DE "SAĞCI" BİLDİKLERİNİ "OLUMSUZLAYIP" YİNE ÇOKÇA BİR KİTLEYLE BAĞLARINI KOPARDILAR...CEMİL MERİÇ SOLCULARIN "GAZABINDAN" YENİ KURTULDU-NECİP FAZILIN "GÜÇLÜ" ŞİİRLERİ VAR....
iŞTE BÖYLESİ "TEHLİKELİ" BOYUTLARA YOL AÇIYOR,SANATSAL SÜREÇLERDEKİ "KURUMLAŞMALAR"...
Bilim,din,mantık v.s alanlarda "OTORİTELER" olabilir ve bunların ELEŞTİRİ hakkı ve yetkisi vardır...
ESTETİK alanda da "otoriteler" söz-yargı koyma hakkına sahip kimseler vardır derseniz,bu alana en büyük "kötülüğü" yapmış olursunuz...
Ayrıca şiir ANLAŞILMAZ,Sayın Şair ...Şiirsel olan bir metni okuduğunuzda ben bu metni ANLADIM diyemezsiniz,derseniz kavram kargaşasına yol açarsınız...
Bir resme baktığınızda onu ANLAMAZSINIZ...Anlamak kaygısıyla resme bakan gözde estetik duyarlılık henüz gelişmemiştir...Renklerin-biçimlerin SERSEMLETİCİ-büyüleyici "ritmi" vardır resimde...
Bir EZGİYİ dinlerseniz,ritm(İn)e kaptırırsınız o SÜREYİ-YAŞARSINIZ...onu ANLAMAZSINIZ...
ESTETİK denilen alan AŞKIN alandır,ve bu alanda ortaya konan ESERLERİN amacı,bir-şeyleri anlatmak değil YAŞATMAKTIR...Esinlendirmektir...
Bir sanat eserini "sezgisel" süreçlerimizi devreye sokarak,ona "nüfuz" etmeye çalışırız...Ve estetik/sanat alanında olduğumuzda O ANDA aklımızı kullanmayız...Bu sabah okula giderken,gün doğumunun oluşturduğu o "muhteşem" renklerin büyüleyici GÜZELLİĞİNİ yaşadım...Üstelik kulagımda da doyumsuz ezgilerin tınısı vardı...Şimdi o anda bende oluşan YAŞAM-İÇERİKLERİNİ size nasıl bildireceğim...Sanırım bunların AKIL-MANTIK V.B unsurlara dayandırılarak İLETİLEMEYECEĞİNİ siz de kabul edersiniz...Bu durumda benim oturup,ŞİİRLENMEM veya TINILANMAM veya RENKLENMEM gerekiyor...İşte sanat eseri bu noktada DOĞUYOR...Peki bu doğduğu noktadan aldığımızda,hangi ELEŞTİRİ gücü bana,o içerikleri anlatır,veya sanat eseri üzerine yazılan eleştirel metinler DIŞ-FİZİKİ unsurlar ötesinde bana ne anlata-bilir...Bunu DENEMEYE çalışanlar HADDİNİ aşmış olmuyor mu?
Hani deriz ya,bir dilde yazılan bir şiir OLDUĞU gibi BAŞKA bir dile aktarılamaz...Aynı şekilde,kültürel-anlamsal farklılıkların ötesinde,bu alanda,hem tüketici hem üretici açısından,tamamen ÖZNELLİK-ÖZGÜNLÜK vardır...
Duygular-estetik bağlamıyla-eleştiri yapmaz,SADECE yaşar...Eleştiri şaire zarar vermiyor,veremez DE,şiire ve onu tüketmeye hazırlanana zarar veriyor...Estetik alanada,eleştirel düşünceyi OLUMLADIĞINIZ anda bu alanda KURUMLAŞMANIN DA önünü açmış oluyorsunuz...bu kurumlaşma da dönüp,sanat eserlerini "vurmaya" başlıyor...O alana dair şablon tutum ve tavırların oluşumuna neden oluyor... Bilir misiniz yengeç sepetine hiç kapak gerekmez der C.Allen bir yengeç yukarı doğru tırmanaya başlarsa ikinci yengeç mutlaka onu tutar ve hep aşağı çeker ben hep benzetirim insanları öyle uzun yolumuz var ki daha okyanusda bir damla olmak adına gecemi gündüzüme kattığım ve bakın saat sabah 5.04 ben hâlâ okuyor ve yazıyorum umarım dilerim ve en büyük duamdır bir damla olacağım edebiyat deryasında .... Her zaman bilirim ki değerli şair Hatayı kabullenmek bir uygarlık ölçütüdür varsa eğer teşekkürler ediyorum yazdıklarınıza Yasemince baktım değerlendirmelerinize ki size her ne kadar hiç katılmasamda ayrıca tarzım ve tavrım adına her hangi bir polemik oluşmasını önlemek için cevap yazarsanız size ilk ve son yazımdır bilmenizi istiyorum kıymetli neştercim bir kusurum varsa yine de affola
Şiirin altında epey patırtı kopmuş. Ne yazık ki bazı yorummcular şiir tahlili ile şiir tenkidini birbirine karıştırıyorlar. Tahlil şairin iç dünyasının şiirle olan alakasını ortaya koymaya çalışmaktır. Bu da belli bir metodu ve edebi bilgiyi gerektirir. Çoğu yorumcunun tutturduğu yol da budur. Ben şiirin teknik bir takım arızalarına eğilmek ve sadece bu konuda konuşmak lazımdır düşüncesindeyim. Şairenin uzun savunmasını okudum. Ders verici nitelikteydi ve faydalandım, teşekkür ediyorum. Bazı tenkidci dostlar kelimelerle, kelime gruplarıyla ve bunların arkaik anlamlarıyla çok ilgileniyorlar. Oysa kelimeler bu gün kullanılıyor, bu yüzden anlamları da bugünle sınırlıdır. Şair tenkid edilebilir; ancak bu eseriyle sınırlı kalmalıdır. Bir de şaire 'şiir böyle yazılır' gibi kürsüden ders vermeye kalkışılmamalıdır. Hangi şiirin geleceğe kalacağını şimdiden kestirmemiz mümkün değildir. Sözümüzü efendi efendi söyler, kenara çekiliriz ve sözü zamana bırakırız; çünkü son sözü her zaman o söyler... Gerisi laf ü güzaf... Saygı ve selamlar...
O kadar Naz kadı kızında da olur derdi hep Babaannem Dedeme valla bak öyle derdi... :)))
---- O kadar hata şairlerde de olur :)
Sayın Saadet ÜN size katılıyorum. Neşter uygulaması çıkmadan önce nerdeydi demi bu kadar yorumlar. işte herkesin bir derdi var herkesler birşeyler yapmanın peşinde . Diyecegim Şu'ki , Artık yapılan yorumlar neştere seçilmek amaçı ile yapılıyor. Biliyorum ki çoğu bunun peşinde (Sözüm meclisten dışarı)
Son olarak bir şiirin altına 1 kez fikir beyan edilir . sayın Eskidji fikrinizi söylediniz , fikrimi söyledim çektim gittim .. ( bu son gelişim bir daha gelmem)
Tekrar gelipte açıklama yapmanıza gerek yoktu. Çünkü ben ilk bildiğimi doğru bilirim . Onca yapmış olduğunuz yorum için teşekkür ederim. Ama bana bir yarar sağlamadı ( yorulmadınız mı onca yorumu yapmaktan :)) )
Merhaba Yasemin Hn. Son söyleyeceğimi baştan söylemek istiyorum; şiirlerin altında tartışmak ki inanılamayacak kadar antipatik, seviyesiz ve sevimsiz geliyor ki bana, genelde ne şiirime yapılan eleştiri-yoruma ne de herhangi bir şiire yaptığım eleştiriye verilen cevaplarda; saygısızlık yapılmadığı sürece, cevap vermemeyi daha doğru buluyorum..
Cevap vermeme ve almama isteğinize saygı duyuyorum fakat –neştercim- benzetmesi ve üslup hoşuma gitmediği için bu cevabı verdiğimi bilmenizi isterim..
Öncelikle şunu belirteyim, bir şiire eleştiri yaparken, yazanın kim olduğuna pek dikkat etmem ki eğer dikkat çekme kaygım olsaydı, her şiirin altında; herkes kadar adım olurdu !..
Vermiş olduğunuz cevabın her kelimesine katılıyorum çünkü bu cevapta, şiirlerin psikoanalizi hakkında yapılması gereken birçok şey var ve fakat ben şiirin iç dünyasından ziyade türkçe ile ilgili ve ilk bakışta göze çarpan aksaklıkları işaret etmek istedim ki bunu yapmak için ne şair ne eleştirmen ne de -neşterci olma isteği- gerekmiyor ki türkçe’ye dikkat etmek yeterlidir bunun için..
-şiir anlatamamanı çığlıdır- diyorsunuz ki evet size katılıyorum ve bu, şiirin tanımı hakkında kabul görülmüş doğru bir benzetmedir ve fakat ben tersini söylemedim ! ki; şiir anlatamamanın çığlığı ise eğer; demek ki bu sitede çok cümle ile çok daha fazla şey anlattığını sanıyor insanlar ki değerli şairler..
Öyleyse, herkesin bildiği yol, kendine mübahtır diyerek size edebiyat hayatınızda başarılar diliyorum..
***
Sevgili Yalnızlık Abidesi. Hoşgeldiniz :) Tavrınız için teşekkür ederim ki gayet hoş ve içten bulduğumu belirteyim..
Öncelikle diyebilirim ki ne şair bir başkası ile ne de şiir farklı şiirlerle mukayese edilir ki bu son derece yanlış bir davranış olur.. Can Yücel başkadır Nazım Hikmet başka. Siz başkasınızdır, ben başka.
Şiirde katılmadığınız başlık hakkında bende sizin söylemek istediğinizi savunuyorum zaten !..
-asmayı astık kesmeyi kestik olmaz işte-
Demişsiniz, ki bu –ölüyü gömdük toprağı attık- demek gibi birşey olurdu zaten ve bende tam olarak bundan bahsediyorum şiirin başlığı için belirttiğim fikirlerimde, çünkü –kefen-otopsi-ölüm- sonuç itibarı ile bir bütün değil midir ? Evet.
Peki madem şiirlerde derinlikten bahsediyorsak, bu düzlemi şiirle nasıl kombine edebiliriz ki şiirin amacı biraz da tezatlık oluşturmaksa; savunduğum gibi –yaşayan çiçeğe otopsi yapılmaz mı- demek özneldir ve tezatlık oluşturmak bakımından daha doğru bir tercih olurdu..
-Algıda seçicilik- ise; bir konuyu, olayı, söylevi vs. kişinin bunları kendi istediği gibi algılaması anlamına geliyor ki bilimsel bir terimdir bu ve ben şiirin teması için bu ifadeyi kullandım dikkat ederseniz;
-Ben şiir hakkında ‘’algıda seçicilik’’ yaparak; kişisel olduğu kadar gençlerimizin ve yazanın bayan olması itibarı ile genç kızlarımızın parçalanmış geleceği ile yaşama hakları ve alanları sınırlandırılmış olaylara vurgu yapmak istediğini arayacağımı belirtmek istiyorum- derken, şiiri; kişisel bir şiir olarak değil de daha çok kitlesel bir tema olarak kabul edeceğimi belirtiyorum
-ki tema hakkında iyi bir düşünce taşımaktır bu-
Siz şiirin girişi için neresi karmaşık diyorsunuz.. Birincisi imla hataları ile zaten dizeler birbirini sekteye uğratıyor ki ilk virgül yanlış, çünkü ilk iki dize aynı zaman ve yer oluyor burada..
-Musalla taşındaki lacivert gölgem, Sen söyle,sen! Sebebimi bileyim.-
Buraya kadar bütünlük var evet ama ya sonrası ?
-Prangalı düşlerim, sorgusuz sualsiz rengini kaybetti. Ve susmuyor artık takas edilmiş ıslak kelebekler. Usulca yeniden doğururken, Günahlarını örten çıkmaz sokağını-
Buradaki son dört dize, ayrı ayrı boşlukta kalıyor. Neden derseniz, birincisi; sorgusuz-sualsiz bu ikisi aynı şeydir ve bir arkadaşınızla konuşma esnasında –sende beni sorgusuz sualsiz yargılama- deyebiliriz ki dikkat çekmez çünkü kelime ve ses ahengi var ama türkçe’yi doğru kullanmamız gerek yerlerde- özellikle şiirlerde- bu iki aynı anlamı taşıyan cümleleri bir şiir dizesi nasıl yapabiliriz anlamış değilim ki anlam itibarı ile tıpkı şu şekilde kurulan yanlış kurulmuş cümlelere benzer; -sorumun cevabını yanıtla-
Bu doğru mu sizce ?
Aynı dizede –rengini kaybetti.- dikkat ederseniz nokta ile bitirilmiş oysa ki bir alt dizede –ve- bağlaçtır kaldı ki üst dize noktayla bitti diyelim ve aşağıdaki bölümler şiiri başka bir söyleme taşımak istiyor işte o vakit bu dize başlagıcındaki –ve- yine yanlış çünkü ve ile satır başlayamaz ki bu çok net bir kuraldır..
Son olarak bu bölümün tamamındaki imla hatalarını bir kenara bırakıp, dize kurulumuna ve bitişe bakalım.
-Prangalı düşlerim, sorgusuz sualsiz rengini kaybetti. Ve susmuyor artık takas edilmiş ıslak kelebekler. Usulca yeniden doğururken, Günahlarını örten çıkmaz sokağını-
Tek tek okumayı denediniz mi bu bölümü ? Son dizenin üstteki tüm bölümlerle ne kadar ayrık ve hatalı bitişinde mi farkında değilsiniz ?
-Günahlarını örten çıkmaz sokağını- -sokağını- hiçbir biçime sokamadım üst bölümlerle, eğer varsa biçimlendirebilen; buyursun anlatsın ki bende diyebileyim -hata yaptığımı-
Bu neyin sokağı ve yukarıda hangi dizeye uyumlu veya betimlemesi var ?
Şimdi bu dizeye derin bakmakla neyi bulacağız ki en başa dönüp satırsonu olan –gölgem- ile mi bağdaştıracağız bu bitişi ?
Ki benim, buradaki anlam karmaşası hakkındaki fikrim hala geçerli..
-Uzun lafın kısası eleştiri adına pek bişey göremedim-
Demeniz ise çok veciz bir açıklama olmuş..
Ki Yasemin Hn. ile ayı düşüncede olduğumu başta da söylemiştim ki bu yazacağım son şeydi..
Önce Eleştiri yapmak güzel bir yetenektir demi ama .. yalnız dogru eleştiri yapmak YETENEKTİR edebiyat adına...
Kısa kısa öz öz az az geçecegim... Şiirin başlığına yapılan eleştiriyi yerinde bulmuyorum... Gayet anlam lı ... Bir bütün olan kelimeleri farklı anlamda cümle oluşturmak yetenektir ... ki şaire bu yetenegi konuşturmuş...
Söz söyleme sanatı nedir bilirmisiniz ?
Ki nice şairlerin cümlelerinde vardır bu. asmayı astık kesmeyi kestik olmaz işte ...
''algıda seçicilik'' terimi kullanılmış.. Algıda secicilik nedir ki acaba ... Şiir için kullanılması gerekmeyen bir terim... bu terimin anlamını daha iyi kavramak için. psikoloji kitaplarında Algı'nın tanımı ile başlayan bir konu var. orda daha iyi anlatılıyor. bunada katılmıyorum(algıda seçicilik)
Şaire sütten çıkma ak kaşık mı ? değil tabikide.. yapmış olduğunuz eleştiride yerden göge kadar kutuptan güneye kadar haklı oldugunuz yerlerde var. Ama benim görüşümce hatanın olmadıgı yerler eleştiriye tutulmuş ara ara .....
ve birşey daha....
-Musalla taşındaki lacivert gölgem, Sen söyle,sen! Sebebimi bileyim. Prangalı düşlerim, sorgusuz sualsiz rengini kaybetti. Ve susmuyor artık takas edilmiş ıslak kelebekler. Usulca yeniden doğururken, Günahlarını örten çıkmaz sokağını-
bu kısımın neresi karmaşık bilmiyorum .. Önemli olan özün içindeki özü bulmak değilmidir şiir adına.. hiç birimiz bir Atilla İLHAN , N.F.K , Can YüCEL olamayız . Lakin bu üstadlar'ın bile hatası var...
Şiir yazmak eleştiriye açık olmaktır ... Ama eleştiri adına yapılan yorumlara açık olmaktır...
Uzun lafın kısası eleştiri adına pek bişey göremedim. Ve saygılı bir şekilde yapmaktır ki. zaten bunu çok güzel yapmışınız gerçketen bu yönünüzü ayakta alkışlıyorum .. Nazik bir üslup ile kaç kişi çıkıyor ki insanın karşısına ...
Güzel ve yerinde verilen bir cevaptı şairenin ki...
Benimde amacım iyi biliyorum demek değil. hatta hiç bişey bilmiyorum gibi birşey....
Sanırım şairenin üzeri unlu idi değirmenci sanıldı ... Bence buğday ügütülecek bir sayfa değil. bu şiir'e aç gelen tok gider...
yerinde bir seçim almış ... Tebriğimle
Kırmak ve üzmek adından uzak kalmamız dileğim ile ...Benimkisi nacizane fikir paylaşımı , paylaşım platforumun da ...
''...Şiir "A N L A T A M A M A N I N Ç I Ğ L I Ğ I D I R!!''
(Şair şiiriyle "anlatabilseydi" BİR-KEZ yazar bırakırdı...gerisi DE söz İSHALLİĞİ OLURDU...)
Böylesi bir alanın NEYİNİN kritiğini yapacaksınız...
(Veya "eleştiriyi" savunanlar şuraya bir-şiir eleştirisi ÖRNEĞİ koysunlar da NEYİNİ-NASIL eleştirdiklerini görelim...) affedin bu özel bir yetenektir.Ben hiç anlamam da:)))
Kıymetli Şair... Günlerdir bir neşterci bekliyor Yasemin Canan biliyor musunuz:)))) Oley benim de oldu:))) şükürler olsun her eleştiri her yorum başımın tacıdır bilesiniz ve onurdur .Çok uzun yıllarımda yüzlerce dizeye şiire attığım imzamın arkasında durdum hep ,ayrıca çok sevdiğim nefesim dediğim edebiyat sevdam ki hep davamdır son nefesıme kadar Rabbim bana izin verdiği sürece bu yoldayım yüreğim ve kalemim döndüğünce bana sevda militanı ismini yakıştıran okuyanlarım var beni yalnız bırakmayan okurlarım sizin huzurunuzda bir kez daha sonsuz teşekkürler ediyorum hepsine .... Değerli Şair... Her kalemin sesi tınısı rengi yankısı tınısı tonu sesi darası aynı değildir. Kimi düşürür kan ter içinde belki zor kalkarsın!.. Kimi düşündürür 40 yıl geçse de anlayamazsın.. Yani kalem tutan eller aynı olamaz değil mi? Aynı olmasıda beklenemez der şair. Yürek farkı diyelim mi? Ve ruh neden bunları görmezden gelir insanlar şiir kapalı da yazılır açık da ne farkeder şair sonuç da hep ruhunu yazar .Duygular bazen masum bazen en mahremde olabilir bu öyle ucu açık öyle geniş bir dünya ki... Şiir, şairin içerisinde bulunduğu bir enerji akışının (duygu-sezgi-hissediş-yaşayış) sözcüklerle kendini ifade etmesidir. Şiir, yazılan sözcüklerin toplamından daha da fazlasını içerir ve bunu okuyucusuna da yaşatır 50'li yılların edebiyat sanat dergilerine bakmıştım bir ara, farkettim ki, o vakit ortalığı yıkan inleten, onu bunu beğenmeyip kerameti kendinden menkul değerlendirmelerle saldırgan tutum izleyenlerden bugüne kimse kalmamış. Adlarını dahi hatırlayan yok şimdi... Eleştirmenlik zor bir iştir. Her şeyden önce eleştirmenin eleştireceği konuyla ilgili yeterli bilgiye sahip olması gerekir. Aynı zamanda iyi bir eleştirmenin çağdaş sanat akımlarından, düşünce tarihinden, sosyoloji, psikoloji, antropoloji, tarih gibi dalların temel kavramlarından haberdar olması gerekir. Kendi kültürünü, sanatını ve meselelerini iyi bildiği gibi, dünya edebiyatından ve meselelerinden de haberdar olmalıdır.
Şiir yazanında çıktıktan sonra herkesindir numarasız gözlükler der Şair eşref ben isim belirtmiyorum herkese uysun diye ve birilerine . Onlarla bakın şiire bir şiir eleştirisinde okumuştum size iki değerli arkadaşın farklı görüşlerini ve o metni aynen yazıyorum teşekkürler ediyorum kendiilerinede.Elbette sanatçı duygu-sezgi-his-yaşayışları toplamını ürüne dönüştürür ve toplumsallaştırmaya açar. Alıcı da kendince aldıkları ile duygu-sezgi-his ve yaşamaklarına birşeyler katar. Bu alışverişe karışmak kimin haddine? O süreçte yaşanan coşkunluklara karışmak kimin haddine?..
Tam bu noktada anlaşamadığımız bir yer var. İlgili sanat eseri toplumsallaştırılmaya açıldığı ilk andan itibaren de eleştiriye açılmış demektir. Eleştiriye farklı anlamaları elbette yükleyebiliriz ama ne sağlar bu bize? Alıcı olarak ilgili eserin bizim duygu dünyalarımıza kattıkları/katamadıkları da özünde eleştiridir diyorum. Yani şu kadarını seçer alırız! Seçmediklerimiz negatif eleştiri alanımızı, seçtiklerimiz pozitif alanı anlatır! İşte bunu 'söze dökmenin sakıncaları var' diyoruz. Niçin diyorum ben de? İçimizin eleştirdiklerini dışa dökememek değil mi zaten bir çok sıkıntımızın kaynağı diyorum? Bu anlamı ile hem bu ve hem de şu sorularımı ve açılımlarımı geçebilirsek sanırım ortak bir nokta yakalayabiliriz:
- Birisine 'seni seviyorum' dediğimizde karşımızdakinin 'gerekçeli red hakkı' ne kadarsa şiire eleştiri hakkımız da o kadardır diye düşünüyorum, ne eksik ne fazla...(Hele bunu bir karşıcinsimize söylüyorsak! Bundan daha yoğun duygu mu var?..).
- Oysa doğal olan eleştiridir! Bir resim sergisinde bir resme şu kadar bakar, dalar gidersin, bir diğerinden transit geçersin! Dikkat, söz yok burada, göz var! Bir mağazaya girersin şu kadar gömleğe bakarsın ama şunu alır çıkarsın! Söz yok! İtiraz söz girince, değil mi? Neden peki?..
- Söze gerek yok, sössüz dahi olsa her türlü seçimimiz eleştiridir, eleştirimizdir! Üstelik her seçimimizle de binlerce değişik alternatifin duygu dünyaları dahil bütün dünyalarını deler geçeriz, bilerek veya bilmeyerek!..
- Her şiir eleştirisi bir maske indirmektir yere. Her dize bir maskedir çünkü ve her dizesi yere indirilen her şair ölür mutluluktan! Hem şiir, hem şair, hem eleştiren ve hem de okuyucu aşar kendisini bu süreçte...
- Duygular en net eleştirmenlerdir! Neden gönül kırkına bakar da birine aşık olur? Gönül gözünü yeryüzüne indirmek çabasındaki şairin yardımcısıdır her türlü eleştiri; ister sessizce yaşansın içimizde, isterse seslensin dillerde. Hiç kimse en sert sözleri ile bile yıkamaz gönülden gelen ''Seni seviyorum!''u...
- ...yaşamın kendisini bu kadar güzel aktarabiliyorsa söz, aktaramayanlara eleştiri dilini neden kapatıp da kurulu düzeni devam ettirelim?..
- Tartıştığımız konudaki en can alıcı soru da şudur: ''Hoop kardeşim, senin ne haddine eleştiri!'' diyorsak, hangi mantıkla sanatımızın onlara ulaşabildiğini (kendisini anlatabildiğini) söyleyebiliriz?..
''...Her şiir, okuyucusuyla kendisi arasında çok özel bir ilişki kurar, yani herhangi bir şiirden, herhangi bir okuyucunun neyi anlayacağı, neyi sezeceği, neyi hissedeceği ve neyi yaşayacağını ne şiirin kendisi, ne şiirin yazarı, ne de şiirin eleştirmeni bilebilir. Bu son derece hassas, ince tınıları ve derinliği olan çok farklı bir ilişkidir. Bu anlamda ne okuyucu şiirin kendine hangi duyguyu-hissedişi-sezgiyi yaşaması gerektiğini bir başkasının düşüncelerinden öğrenmek ister, ne de şiir hangi duyguyu-hissedişi-sezgiyi anlattığını 1. şahsa 2.şahsın düşünceleriyle anlatmak ister. Kısaca, herhangi bir şiirden her okuyucunun YÜKLENECEĞİ ENERJİ birbiriyle farklılıklar gösterecektir. Bu farklılıkların tartışılması da renklerin tartışılmasına benzer. Kırmızı mı ? Mavi mi ?..'' diyorsunuz...
Kısacası şiir ile okuyucusu sevişir ve biz de bunu hem rontgenleyip ve hem de sağda solda dedikodusunu yapmayalım Yani hem böyle bir farklılığı biz de alıp bir başka farklılık alanlarına çekersek ve hem de çarşaf renkleri ile uğraşmayı eklersek fena ayıp ederiz Çünkü şairin sevişme tekniklerinin ve özünden verdiklerinin okuyucuya ne anlattığını, neyi sezdirdiğini, hissettirdiğini, yaşattırdığını ne o süreç, ne şair ve ne de eleştiren bilebilir İyi hoş da eleştirmenin de bir okuyucu, yani şiirle sevişen, olduğunu neden es geçiyorsunuz? Kimi sevişen çok mutlu olduğunu, haz duyduğunu söylemez de kimisi söyler. Kimisi canım yandı demez de kimisi der! Yanılgım nerede?..
ÖRNEĞİN;BU ÜLKEDE ŞİMDİYE DEĞİN SAĞ-DÜNYA GÖRÜŞÜNE SAHİP OLANLAR SOL-DÜNYA GÖRÜŞÜNE SAHİP OLANLARI OLUMSUZLAYIP,ÇOKÇA BİR KİTLEYİ, O DOYUMSUZ ŞİİR VE MÜZİK ESERLERİNİ "YAŞAMASINA" ENGEL OLDULAR...Kİ AĞA-BABALARI Bİ GÜN NAZIMDAN ŞİİR OKUYUNCAYA KADAR...VEYA TERSİ OLDU..SOLCU-ELEŞTİRMENLER DE "SAĞCI" BİLDİKLERİNİ "OLUMSUZLAYIP" YİNE ÇOKÇA BİR KİTLEYLE BAĞLARINI KOPARDILAR...CEMİL MERİÇ SOLCULARIN "GAZABINDAN" YENİ KURTULDU-NECİP FAZILIN "GÜÇLÜ" ŞİİRLERİ VAR....
iŞTE BÖYLESİ "TEHLİKELİ" BOYUTLARA YOL AÇIYOR,SANATSAL SÜREÇLERDEKİ "KURUMLAŞMALAR"...
Bilim,din,mantık v.s alanlarda "OTORİTELER" olabilir ve bunların ELEŞTİRİ hakkı ve yetkisi vardır...
ESTETİK alanda da "otoriteler" söz-yargı koyma hakkına sahip kimseler vardır derseniz,bu alana en büyük "kötülüğü" yapmış olursunuz...
Ayrıca şiir ANLAŞILMAZ,Sayın Şair ...Şiirsel olan bir metni okuduğunuzda ben bu metni ANLADIM diyemezsiniz,derseniz kavram kargaşasına yol açarsınız...
Bir resme baktığınızda onu ANLAMAZSINIZ...Anlamak kaygısıyla resme bakan gözde estetik duyarlılık henüz gelişmemiştir...Renklerin-biçimlerin SERSEMLETİCİ-büyüleyici "ritmi" vardır resimde...
Bir EZGİYİ dinlerseniz,ritm(İn)e kaptırırsınız o SÜREYİ-YAŞARSINIZ...onu ANLAMAZSINIZ...
ESTETİK denilen alan AŞKIN alandır,ve bu alanda ortaya konan ESERLERİN amacı,bir-şeyleri anlatmak değil YAŞATMAKTIR...Esinlendirmektir...
Bir sanat eserini "sezgisel" süreçlerimizi devreye sokarak,ona "nüfuz" etmeye çalışırız...Ve estetik/sanat alanında olduğumuzda O ANDA aklımızı kullanmayız...Bu sabah okula giderken,gün doğumunun oluşturduğu o "muhteşem" renklerin büyüleyici GÜZELLİĞİNİ yaşadım...Üstelik kulagımda da doyumsuz ezgilerin tınısı vardı...Şimdi o anda bende oluşan YAŞAM-İÇERİKLERİNİ size nasıl bildireceğim...Sanırım bunların AKIL-MANTIK V.B unsurlara dayandırılarak İLETİLEMEYECEĞİNİ siz de kabul edersiniz...Bu durumda benim oturup,ŞİİRLENMEM veya TINILANMAM veya RENKLENMEM gerekiyor...İşte sanat eseri bu noktada DOĞUYOR...Peki bu doğduğu noktadan aldığımızda,hangi ELEŞTİRİ gücü bana,o içerikleri anlatır,veya sanat eseri üzerine yazılan eleştirel metinler DIŞ-FİZİKİ unsurlar ötesinde bana ne anlata-bilir...Bunu DENEMEYE çalışanlar HADDİNİ aşmış olmuyor mu?
Hani deriz ya,bir dilde yazılan bir şiir OLDUĞU gibi BAŞKA bir dile aktarılamaz...Aynı şekilde,kültürel-anlamsal farklılıkların ötesinde,bu alanda,hem tüketici hem üretici açısından,tamamen ÖZNELLİK-ÖZGÜNLÜK vardır...
Duygular-estetik bağlamıyla-eleştiri yapmaz,SADECE yaşar...Eleştiri şaire zarar vermiyor,veremez DE,şiire ve onu tüketmeye hazırlanana zarar veriyor...Estetik alanada,eleştirel düşünceyi OLUMLADIĞINIZ anda bu alanda KURUMLAŞMANIN DA önünü açmış oluyorsunuz...bu kurumlaşma da dönüp,sanat eserlerini "vurmaya" başlıyor...O alana dair şablon tutum ve tavırların oluşumuna neden oluyor... Bilir misiniz yengeç sepetine hiç kapak gerekmez der C.Allen bir yengeç yukarı doğru tırmanaya başlarsa ikinci yengeç mutlaka onu tutar ve hep aşağı çeker ben hep benzetirim insanları öyle uzun yolumuz var ki daha okyanusda bir damla olmak adına gecemi gündüzüme kattığım ve bakın saat sabah 5.04 ben hâlâ okuyor ve yazıyorum umarım dilerim ve en büyük duamdır bir damla olacağım edebiyat deryasında .... Her zaman bilirim ki değerli şair Hatayı kabullenmek bir uygarlık ölçütüdür varsa eğer teşekkürler ediyorum yazdıklarınıza Yasemince baktım değerlendirmelerinize ki size her ne kadar hiç katılmasamda ayrıca tarzım ve tavrım adına her hangi bir polemik oluşmasını önlemek için cevap yazarsanız size ilk ve son yazımdır bilmenizi istiyorum kıymetli neştercim bir kusurum varsa yine de affola
Sevda militanına yakışan ustaca yazılmış bir eser ve şiir hakettiği yerde başarılarının devamını dilerim yürek sesin hep çoşkuyla aksın can arkadaşım...
anathema nın are you there adlı şarkısıyla birkez daha okudum arada kaçırdıklarım oldu tabiki. ama kaçarını bulamadığım dizeler daha fazlaydı. tebrikler...
Bil ki ... Borçlusun, kilitleri çilingirsiz çırılçıplak bir hasrete. Karanlığın koynunda bir sürgüne vurulan, Kefensiz çiçeklere otopsi yapılmaz mı sanırsın?
Özellikle finali, finalde de ikinci satırla birlikte son satırı mükemmel buldum. Cümlelerin az kullanılmış bir omurga üstüne oturtulmuş olması değerini artırıyor. Tenrik ve takdirlerimle...
Ayrıntıda Gezinmek tarafından 12/11/2010 12:36:37 AM zamanında düzenlenmiştir.
merhaba aşkın güzel yüzü tebrik ederim güne düşen şiirini her karesinde sen varsın yine harikalar yaratmışsın o güzel yüreğin yalnız kalmasın hep aşkla kal
Duymasın isterse hiç kimse, Sendelerken,susarak hayatın seksek oyunlarında. Bu dem anadan üryan, her akşam. Kızıl saçlı kadın, kendini avuttu, Nadası eskimiş bekleyişlerinde.
Bil ki ... Borçlusun, kilitleri çilingirsiz çırılçıplak bir hasrete. Karanlığın koynunda bir sürgüne vurulan, Kefensiz çiçeklere otopsi yapılmaz mı sanırsın?
bilirmisin sevdalanan yüreğin cılgın atışlarını kelimeler bile yetersiz kalır içindeki ateşe anlatmak ister satır satı içindeki fırtınaları öyle güçlükü kalem her yazışında ok misali deler yürekleri haykırır cümleler kopan fırtınaları anlamaz ki insanlar gizemli şiiri içinde ne umutlar saklı ne isyanlar gömülü şaiir döktürür isyanlarını çarpar kaya olur akıllara anlayan anlar anlamayana zaten bir şey kalmaz
harikasın kukum şirde öyle sevgilerim yüreğimin en safi köşesinden bolca HAYIRLI CUMALAR
Dünümü yargıladım bugünümde, Şimdi, zavallı yarınlarımda sallanıyorum. Yarınlarım desen kaçışların öyküsünde, Sevmelerime kaza süsü vererek yaşıyorum. Küstahlığım diz boyu, İç seslerimden uzak bir ben, Ve yokluğundan uzak bir sürü psikopatça düşünce... Hiçbir intihar kabul edemez geçmişimi, Geleceğim yeni intiharları doğurmaya gebe...Alıntı
Ben, kaç cesedimin kulağına sevda dolu mısralar fısıldadım? Şimdi; kasıkları nasiplerini bekleyen fahişeler, Piç iniltiler,üflesinler sevda diye soluklarına! Tek bir hediye yolluyorum ömrümden sana. Birkaç tutam devrik cümle içinde, ‘’Sevdim be seni sevdim’’ HARİKA YİNE..ZATEN BAŞLIK ŞİİRİN TAMAMININ REVERANSI GİBİ..BETİMLEMELER VE SEMBOLLERE BAKARMISINIZ..ÇOK ÇOK GÜZELDİ..YÜREĞİNİZ VEDE KALEMİNİZ DERT GÖRMESİN..
Bil ki ... Borçlusun, kilitleri çilingirsiz çırılçıplak bir hasrete. Karanlığın koynunda bir sürgüne vurulan, Kefensiz çiçeklere otopsi yapılmaz mı sanırsın? Yasemin aşk acısı bu kadar güzel anlatılabilir,harikasın canım güzel günler dileğiyle sevgi ve selamlar.
Duymasın isterse hiç kimse, Sendelerken,susarak hayatın seksek oyunlarında. Bu dem anadan üryan, her akşam. Kızıl saçlı kadın, kendini avuttu, Nadası eskimiş bekleyişlerinde.
Bil ki ... Borçlusun, kilitleri çilingirsiz çırılçıplak bir hasrete. Karanlığın koynunda bir sürgüne vurulan, Kefensiz çiçeklere otopsi yapılmaz mı sanırsın?
YASEMİN CANAN...
nefis bir fon resmiyle bütünleşen anlamlı bir şiirdi okuduğum, teşekkürler, tebrikler, saygımla,selamlar...
Duymasın isterse hiç kimse, Sendelerken,susarak hayatın seksek oyunlarında. Bu dem anadan üryan, her akşam. Kızıl saçlı kadın, kendini avuttu, Nadası eskimiş bekleyişlerinde. ...........................................Güzeldi
Duymasın isterse hiç kimse, Sendelerken,susarak hayatın seksek oyunlarında. Bu dem anadan üryan, her akşam. Kızıl saçlı kadın, kendini avuttu, Nadası eskimiş bekleyişlerinde.
Birkaç tutam devrik cümle içinde, ‘’Sevdim be seni sevdim’’
Nadası eskimiş de olsa, yazmak yazmak sayfalar dolusu, kitaplar dolusu...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.