10
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
2039
Okunma

buğulu bir göz ucu damlasıydın
tüm parantez içleri dolu bir muamma
korkar bir çekingenlik yaftalıydı , haresi yanık tenimde
denize ilk girer gibi ürkek, tedirgin ve usulca
berhüdar bir nar çiçeği gibi sokuldun içime, hunharca
çatladın
ve dağıldın hücrelerimde
İstanbul kadar sıcaktım ama
Erciyes kadar üşüyordum her nasılsa
ve
Ağır bir Şaka Kurbanıydım galiba!
__iki beden, bir bilmece, üç harf tek hece__
ilgisiz teğet bakışların
tereddüt bozdururdu zihnime, her okunda
kalıcı bir parankima kumalanırdı, hırsıma
kırmızıydı nefeslerim
dal budak sap saman kırık dökük
döver biçere girer gibi
tümüyle ekleniyordum sana
tanımadık bir secdede kıyamdaydı avucumdaki hararet
ve aşktın sen, on ikide vuran güneş gibi kızıl kıyamet...
hiç söyleyemedim
oysa, yeni bir sol fraksiyonun deşifresiydin!
Taksim_Tünel arası ne çok yürürdün benimle
dalgın şapşal ve ona buna çarpar şekilde
bir alayişin tam göbeğiydin, asil azdırır
aşıktım adam gibi
yıldızları kökünden koparıp sererdim günlerce önüne
durdururdum ayı, şavkını damıtıp içerdim kadehlerce
çukur şarkılarıma kanat olurdun
ensesinden vurulu karanlık gece vakitlerine, nişangah
bazen, ruhuma çiseleyen aptal ıslatan
çoğu zaman, hüzzam olur yağardın sağanak sağanak
kızardım
aşıktım ama, kıyamazdım
ve ben hep buselik öperdim seni hafifçe, dudaklarından...
tükenmez filmlere sarardım seni
tabakamın nefesi kesik, gammaz güftelerine
ölürdüm
_hele bir daha göreyim de_
uçardım deliler gibi
sırça köşklerim olurdu, çocuklar gibi
uzardı geceler
uzanırdın misk kokulu gerdanını gererek
boyardım kendimi senli hülyalarla
içerdim seni renk renk
sonra...
sabah olurdu!
_giderdin_
üzülürdüm
ve göçerdim!
’’gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere
ama, ayağım takılırdı yerdeki o gölgeye’’...
__ artık ben yoktum! bir öğle vaktiydi__
ToprağınSesi
5.0
100% (9)