33
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1861
Okunma

Kaybolmasını istemediğim bir şiirim.
Adı Ahmet
Otuz yaşında
Yaklaşık sekiz yıldır da emellerine toprak ediyor bedenini
Teninde gezinirken gece siyahı
Terine siner makberin soğuk soluğu
Amaç e(k)mek
Araç ise siyah betonların duvarlarını tırnakla söküp ,ilmek ilmek işle(n)mek
Göz çukurlarına düşen morluklar ıskalıyordu hayatını
Adımları ancak bir sonraki adımına yetişecek güçteydi
Ahmet yorgun
Ahmet telaşlı
Ahmet sıktığı yumruktan ateş çıkartacak kadar asabi
Ismarlama sözlerle kâğıttan bir gemi yapmış kendine
Ve bırakmış küçük bir su birikintisinin üzerine
Arada yön verse de , rotası belli
Sınırlıdır sığınacağı limanı
Özgürlük ise kendi elleri ile kelepçelediği bir mahkumdur
Dünü g(b)itmiş, yarını ya kısmetlerde
Bugün ise bir muammanın içinde , tetikte
Bakışları kayıp bir şehirde adres soran yabancı gibi
Toz bulutlarının köklerinde uyanıyordu her biri
Gölgeler birbirinden kopya çekerken ,mesafe hep bir omuz ilerisi
Bir yanı anneyi anarken
Diğer yanını dolduran hasret kokulu yârine borçlanıyordu
Ömür ipini asmış kömür ocağının en ulaşılmaz yerine
Ne eli uzanıyor , ne de adımları ona götürüyordu
Sabrın taneleri çürümeden içinde
Filizlerine ışık olmalıydı inancı
Her zaman ki gibi elleri semada , şükür zikirleri gelir aklına
Gün doğurgandı
Ve gözü kapalı sızıyordu sonrasına
Nasırlanmış işçiliğini bırakıp arkada
En ön koltuktan yerini ayırtır Ahmet
Raylar hazırdır artık beklenen yolculuğa
Kömür karasına buruk bir veda sahnesi düşer geçici de olsa
Toprak buluta zincirlenmiş gibi , başlar yolculuğuna
Son kez silerken alnının katran karası terini
Siyah bahçeden topladığı aşı , beyaz sofraya sunma vaktidir sıradaki
Ahmet ’ın gözlerinde güneş uyanır
ve
Gök ışığını açar , gün aydınlığa kalır
04/08/2010
17;55
eMİNE
5.0
100% (20)