4
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1453
Okunma

taş plaklardan yoklardım saçlarının kıvrımlarını
utanırdı içimin çocukluğu
bakardım sana dik dik tutulmuşluğumdan
öğle güneşi gibi alırdın gözlerimi
hep kırmızıda geçmişimdir senden
hatalarım ani frenle dururken önümde yaka paça
çarpılmışımdır kaç kez sol şeritte
kâh üzüntüden kâh sevinçten
yaşamak ağrısı nefes nefes dağlarken ciğerlerimi
ölmek için bile bir sebep olmalı değil mi?
eskimiş bir söylencenin eskimeyen dudak payı
yaşamak kadar ölümüm de sana bağlı...
derkenarıma kazımışım bir kere,soluğunun adını
hayat şansım demişim,bin kere kandırmışım amacımı
talih olmuşsun fincanıma binlerce kere
yıldız ülkesinin son baharı,son alkışı
ölüm saymışım yokluğunu
gönülsüz yürek kadar çıplağım sere serpe
varlığın kadar sevda cambazıyım hasretine
yandıkça ormanlarım kuruyorum topuklarımdan
anla/sana bir yanımın çarpıklığı italikliği ondan
göz torbalarım senin kamaşından büzülmüştür
ben senin yadına bile eş koyamam
irislerim hâlâ sen diye özlem yakarken
ışığı çalınmış bir ampul kadar kesiğim karanlık odalarda
sarfiyatım hâlâ sen diye özlem yakarken
yazılıyorsun ya boyuna faturama gider diye
işte bir tek dayanamam ona...
kırık dökük sultalar eskirken avuçlarımda
kafa tutan dağlara ateşim hissesiz
bir başına kalabalığım kimsesiz
bir adın var arzuhalimde başı sonu cümle/siz
usandım artık
bu kıyamet yaması cibiliyetsiz yarınlardan
ey vefasız yetmez mi daha
gel bir ağıt vakti sussun bu sensizlik...
metamorfoz birikintileri sayıklarken rüyalarda
kucaklayalım cepheden tüm umutları
serelim,kaybedelim tüm geçmişi , el ele yarınların hasırında
gel oynatalım ayrılığı, dokuz sekizlik buselik makamında...
ToprağınSesi
5.0
100% (4)