4
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
863
Okunma
Ölümü Sınamalı İnsan
tırısta seyreden yelkovanların terkisinde
bir andan başka ‘an’a duramaksız
rivayetleri korkudan menkul
o bir varmış bir yokmuş yolcukta
bin kere kendini sınayan ölümü
en azından bir kere de kendi sınamalı insan
bir kere de olsa elveda diyebilmeli
kırmızı ışıkların mütebessim çocuklarına,
önlüklülere...
nefesin yetmediği yerde vazgeçmeye esrik olmadan
yarım bırakmaktansa bir şarkının nakaratını
ölmeli insan
annelerin kundaktaki hayale ördüğü patiklerin
çorap söküğü kıvamında
zamanın karanlık perdesinden soktuğu eliyle söküp bir ucundan
mazurlaştırdıkça ölümü
kendine en vahim ölümü örebilmeli insan
örneğin Boğaz’da sınamalı bir gece vakti
iki uzak kıyı arasına yaymalı
dünyadan geçen koca geminin sireninde
hiçliğe duyduğun özlemi besleyen kulaçların gücü tükenedursun
durmalı o an seyre konu film ki
sevgilin gül kurusu mantosunun içinde
çıkagelebilmeli zamanın “fi” yerinden
yarım kalan nakaratı tamamlamalı kulağına
sonra ince belli bardaktaki illizyona öykünmeli
transparan içliğini sıyırıp ince belini kırdıran şerefin gibi
kırabilmelisin orta yerinden kendini
işte böyle!
bir yarım ömür omzuna yüklenen ağırlığın omzuna yükleyebilmeli tüm ağırlığını
ve sarkıtmalı yavaşça insan hiçlik kuyusuna o sahte varlığını
Mehmet Dokumacı
5.0
100% (3)