0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1072
Okunma
şimdi hangi şehrin kokusu sindi üzerimize
yıkık duvarlı han gibiyiz
kuzeyimize cim düşmüş / güneyimiz güneş yanığı
ağrıları dinlemekten başka yok çaremiz
hasret kovuğunda ölümü bekler
ak kırağılı yıldız düşmüş tepemize
deniz aşırı ülkeler gibiyiz
hep birbirimize uzağı yakın eden
lütfun kanadı kırık kelebekleriyiz.
ne kadar iç çektiğimize yazılırsa yazılsın öyküler
yalnızlığa savurduğumuz yıldızlar olmalıydı
şu dudaklarımızda fısıldayan nameler
çok uzakta yıkılan köprüler
burkulan yürekten, ne bekler.
zaman haylaz bir kurşun yer
ne küvetliydi O
uzattıkça kısalan ellerimiz
kaybolan yıldızlarda kavuşma itimali
___ömre tuzak
__Oysa çok sevmiştik( 2)
kucaklaşmıştı hayallerimiz
gençlik böyle kuvvetli olmalıydı
ah! arsız suallerimiz
___Kahretti !
o güneş bir daha doğmalıydı
geri gelmez umudunu yitirmiş
atsız bir haritanın orta merityeninde
çorak topraklar yeşilini bitirmiş
çiçeklerin özünde bir beklentisi var hala.
bu zemberekte kaç çan sesi var
ölüm vakti, temmuzlardan
yürek sesi;nasıl olurda böyle takatsizliğine yanar
severek ölmek yakışır sana
severek ölmek yakışır sana
öç duygusu başımın belası
tel örgülerin arkasından haykırsam duyar mısın?
bir ölü var, veriliyor salası
Oysa; duanın arkasından dizelere dökülmemiş mısrasın
sevdiğini söyler misin?
haykırır mısın ?
severek ölmek yakışır sana
seni sevdiğimi söylüyorsam
bir toprak atar mısın ?
son defa
güller bile ağlasın
baykuş sessizliğinde.