13
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1468
Okunma

200 metrede altın ve bronz madalya kazanan Amerikalı iki siyah atletin, Tommie Smith ve John Carlos’un siyah deri eldivenli yumrukları havada, başları önde...
Önde duran gümüş madalyalı Avustralyalı beyaz atlet Peter Norman...
Mexico City’de 200 metre finali koşulmuş. Amerikalı (siyah) atletler Tommie Smith ile John Carlos birinci ve üçüncü gelirken, ikinciliği Avustralyalı (beyaz) Peter Norman kazanmış.
Madalya töreni için bekledikleri sırada, Carlos, Peter Norman’ın yanına gelerek sormuş:
- İnsan haklarına inanıyor musun?
- Evet, inanıyorum.
- Peki ya Tanrı’ya?
- Bütün kalbimle...
Bunun üzerine, iki siyah atlet kafalarındaki eylem planını açıklamışlar, Norman tereddütsüz katılmış:
- Ben eyleminizi destekleyeceğim, bana ne yapmam gerektiğini söyleyin!
İlk defa, o günler için müthiş bir provokasyon hatta devrim sayılacak bir eylem planlıyor iki genç adam: Amerika’daki ırk ayrımcılığını ve siyahlara reva görülen fakirliği ve ikinci sınıf vatandaşlığı protesto edecekler... Ama nasıl?
Fikir Norman’dan geliyor: bir çift siyah deri eldiven buluyorlar, sağ tekini Tommie, sol tekini John eline geçiriyor; fakirliği sembolize etmek için çıplak ayakla kürsüye çıkıyorlar, başları kederle öne eğik, sıkılı yumruklarını havaya kaldırıyorlar. Önlerinde duran beyaz atlet Peter Norman da, dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne ‘İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi Hareketi’nin kokartını iğneliyor.
Amerikan milli marşı çalarken plan icra ediliyor ve eylem koyuluyor.
Ve tabii dünya birbirine giriyor. Amerika ayağa kalkıyor. Olimpiyatlar bile gölgede kalıyor, dünya gazeteleri yumrukları havada siyah atletlerin fotoğrafını birinci sayfadan veriyor...
Amerikan Olimpiyat Komitesi iki siyahın spor kariyerini o saniye bitiriyor. Eylem amacına ulaşmış, Amerika’daki zenci azınlığın durumu dünya gündemine girmiştir. Smith ve Carlos spor hayatlarını (ve buna bağlı olarak geleceklerini) feda etmişler ama dünya tarihine geçmişlerdir. Dünyadaki yüz milyonlarca ezilmiş siyahın ilahı haline gelmişlerdir.
Peki ya Avustralyalı beyaz Peter Norman?
Norman’ın da hayatı kararmış.
Tommie Smith diyor ki:
“Peter, bir beyazdı. O günlerde siyahların haklarını savunma cesareti gösteren, onurlu ve belkemiği sahibi beyaz çok azdı. Peter, Avustralya’ya döndüğünde kimse yüzüne bakmadığı gibi, herkes tarafından yargılandı. Onun da atletizm kariyeri bitti, spor çevrelerinden dışlandı. Tehditler, işsizlik ve tecrit nedeniyle öyle sıkıntılı günler yaşadık ki, üçümüzün de ilk evliliği sona erdi.”
Avustralya Devleti Norman’ı ölene kadar affetmemiş ama... Norman intikamını mezara götürmüş: 1968 Olimpiyatları finalinde ikinci olurken kırdığı 200 metre Avusturalya rekoru hâlâ, 38 yıl sonra kırılamamış.
Ölene kadar süren ‘eylem kardeşliği’
İki amerikalı ve bir Avustralyalı ‘lanetli’ atletin o gün başlayan ‘eylem kardeşliği’ ve dostlukları ömür boyu sürmüş. Aradan geçen 38 yıl boyunca, yazışmışlar, buluşmuşlar, görüşmüşler.
Ta, geçen hafta, Peter Norman evinin bahçesinde kalp krizi geçirip 64 yaşında ölene kadar.
Melbourne’de yapılan cenaze töreninde. ‘Onurlu beyaz atlet’ Peter Norman’ın tabutu, Tommie Smith ve John Carlos’un omuzlarındaydı!
Üç ‘eylem kardeşi’ son kez omuz omuzaydı...
KAYNAK: Serdar Devrim
Star, 16 ekim)
18 Ekim 2006
© Copyright 2006 Hürriyet
Kan kokusu
Kurdun kuşa ettiği…
Yankısız dağların gün ölümünde
Yeni ağarmıştı tan kuşkusu
Yeni çözülmüştü tomurcuğun toprağa dili
Otağına it düşmüş
Feveran bir geçmişti
Kendi koyaklarında vurulan…
Siyah üç yumruk gökyüzünün gözlerine
Ve oraya
Üç mil/ üç oyun/ üç soluk
Gibi düştü/ düş’tü
Sırtından kopan bir çığın (çağın) ıslığı
Islığın çizdiği kuralsız bir ay çukuruydu
Dişlerinin buğusu…
Çözüldü sonra
Bir rahibenin rahminden sızan utanç
Kaldı ki
Bu şehir
Bu dağın piçi…
Bu dağ
Bu şehrin yetimiydi
Yetmiş miydi
Kan kokusu
Kurdun kuşa ettiği…
Ali Kemal Tanyıldız