39
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
2258
Okunma

Odur, semdar’ı sinsice içten zerk’le damlatan
Gurur ve kibrinin kara bulutlarının, üstüne zül çöküşünde
Güldür, bülbülü durmadan aşkla bağırtan
Bırakışta da, eli işte gözü oynaşta, o haince gülüş de
Bir kez de olsa, sevi hoşgörüyle anlayamaz mı?
Çözemez mi?
Sevgi bağının, özümleyen o can yüceliğini
Kapkara kör çukurlara da atıp da yıkar, durur kendini
Aşkının gülünü bir tutuşta, bağrına özle basacağını bilebile
Neden görmez de, kör bakar da durur çift gözle?
Yol uzun, yol yalman saplanır, vaveylalı yürekler de
Hainlik içinde kurulmuş, kalleşçesine tuzaklar
Yoklar olunur; gark olmuş sancılarının kıvranmaları içerisinde
Kalınmamalı, şeytan aklın kıvraklığının da gerisinde
Engelli ve çok da zordur, kaygandır da, metruk yamaçlar
Tükenir kalmaz bir gün, o güzellik içindeki tüm amaçlar
Pusu da kurar hain tilkice, sinsi sinsi efsunlar kendince
Hüzünler içinde bırakır da, firkat’in kavurup da yakar
Dağlar gibi sıralanırlar
Sırtını da, bir kez de olsun yaslamaz, hakkın güvencesince.
Bir an vardır ki, içte seyyal-i sıcak mı sıcak
Araya fesatça girerse köz, sen ilgilenmezsen
Çok mu, çokça da kurnaz, bir kan emicidir, alçak
Kor kurtlar, bir kez girmez olsun yaraya içten
Şerha şerha eder yüreği, acımadan yırtarak
Mazgal deliği gibi açar, koparır kalplerden
Koşup, sarıp anlasın istersin o an yürekten
Çöz sorunu ve koşsana aşkına, visalinle dersin
Haykırsın gerçeği, sevgiye sığınıp akıtsın Cam-ı lebinin derinliğinde
Sevi’nin, gerçek bağının yüceliğinde
Hak yerini bulsun da, delalete düşülmesin diye çırpınırsın.
Bir dönüm noktasıdır, işte o an “Sur’ca”
Öldürüp de diriltecek olan, bilesin
Münker ve Nekir gibidir sorgusu hayatça
O bir kezzap, o panzehirdir, kullanmasını şevk-i bilene
Aksın istersin, anlasın da dönsün dersin
Bir an bile, dolsa da içine
Yaksın istersin aniden, tüm iliğine dek akarak
Sıcacık bir kez de olsa, istersin huzurla yatmak
Tüm bedenin inler, kahırla donuşta, acıyla kıvranarak
Ama o kör şeytanın “Ekmel” cilvesi var ya!
Aklı başlardan, bir çıkartışı ile alan
Ortalar da; sahipsiz biçare üryan da bırakan
O var ya!
Nefsin kör gözüyle, çamurlara acımadan saplayan
İşte o an!
Boynu bükük ve gölgede, köhne bırakan
Paradoks’u sokuşta alaylı, o sana metruk bakan
Saçı başı da, sebepsizce melalle yolduran
Hataya itip, ciğer yangınlarına “şek’le” zorlayan
İşte, o zalimin elindeki tek kozlu an
O bu an!
Yakan bitiren andır, sarsıntılı firak o an.
Yıkılır tüm “Güman’lar”, yozdur tümden istemler
Gurur ve kibrin seni tutar, tutarda köstekler
Haşin ve gaddar oluverir, birden bire için
Kaskatı, taş gibi yüreğe, oturur da yıkar geçmişin
Batar mı da, batar!
Kırar
Yıkar mı da, yıkar!
Tümden çöker, o mesut ve bahtiyar umutları
Bir anda sönüverir, atinin lâmia ışıkları
Söner o hayata iren’ler veren ateşleri
Kapanıverir birden, o ebedin güneşi
Kanı kuruyuverir, hepten biterken tümden bağları
Dizlerinin bağı kopup da, çözülüverir o an
Tüm hayat, düşüp kalkma ile boş geçivermiştir.
İşte, o aldanan
Bu andır, iplerin de çürüyüp söküldüğü an
Tanıyamaz içini ve dışını, ciğeri de birden sönüverir
Yıkılıverir tüm dünya, o bahtsızın zül başına
Upuzun geçmişi, bir anda boş düşüverir
Ve inleyiverir ahlarla!
Mihmanı olduğu, bu hayal dünya o an biter
Çağırırlar, onu gel gel diye yanlarına
Tövbeler eder o an “Allah’ına”!
Salâvatı’nı da; bin pişmanlıklar içinde acele getiriverir
Heyhatlar la!
Silinip yok olur, istem bitip de tükeniverir
Rüzgârın, savurduğu o biçarenin külleridir
Son hürriyetini de, içine soluyarak çeker
Hayatını, bir anda eleyip elinde bir boşlukla kala kalır
Dağılınca, boş hayat çerçevesi de ortadan
Birden tüm geçmişi ve geleceğin çöküşüdür o an
İşte beklenen, an o andır
Tek bir an
Son anda, yüzünde ufacık bir şaşkın tebessümle
Hayatın boş geçen zamanları, başına da sarılıverdiği, o an
Kahrolur!
O sondur!
Her şeyde, birden bire de olur yalan
Öylece teslimiyete adanmış andır, o yaşanan
Nefessiz “Ram da” bıraktıran
O tek “AN”…
(16.04.2010)AZAP…
5.0
100% (33)