5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2451
Okunma
Yapraklar ölümü gördü
Kurumuş topraklarda
Bıçak gülüyordu
Bulut ağlıyor
Etraf darma duman
Haydi durma
Ağustos böceği
Sen de davran.
Bu davaydı, önümüze koyulan
Ve başımız üstünde yeri olan
Oysa başımız gövdemizde
Falan değildi.
Irmaklar kan ağlar.
Yeşilin neşesine bakıp da aldanma
O çokça yalan baharları
Taşır koynunda.
En sonunda derin uykuya dalan
Yılan gibi kıvrılır
Son yolculuğunda.
Güneş, ölümü yaşıyordu her an
Ay, çıkmak için bocalarken semaya
Karınları aç insanlar vardı
İnatla bakıp buluta
El açan.
Uzun zaman önceydi
Davulun sesi hoş gelirdi
Uzaktan.
Ölmeyi bilmeyen insanların
Canına minnet
Vuruluyordu taşlar.
Yahut havada uçan kuşlar.
Ömrünü tüketip de
Dağı bağ yapan
Nice dedeler, nice nineler
Bir türkü dinlemeden
Ağaç gölgesinde
Çekip gittiler.
Namlusunda güller açan çocukları
Düşlediler.
Kırılmış dişlerinin arasından
Gülüşürken.
Ufku kaplayan bulutları gözlediler
Dillerinde bitmeyen çileyle.
Çileye, hasreti gerdiler.
Ölümü görmüştü bir kuş,
Ondandı bütün yorgunluğu
Hayatı hep yokuş
Sırtında dünyanın derdi.
Bıçak, sırtüstü yatıp gülerken
Toprağa.
Toprak,
Bakakaldı bulutlara.
Dağları aşıp gelmeyi bilmeyen.
Uzun gecelerde anlatırdı
Salkım saçak oturmuş divana
Elleri saz çalardı.
Gözleri, yanık buğday
Sesi acı badem tanesi.
Irmaklar, kan ağlardı.
MS./2010
KAHRAMANMARAŞ