1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1821
Okunma
Aah gardaşım ah!
Nasıl söylesem, nerden başlasam bilmem ki…
Köyde bize:”Kör Seydiler”derlerdi.
Ben Kör Seydi’nin oğlu Çolak Ramazan
Ramazan Usluduran…
Hani şu Kasım Ağa var ya
Üç tane karısı olan…
Onun kapısındaki çoban…
Diyenler doğru derler
Değneği bırakıp gitmiştim Avrupa’ya.
Olacak bu ya
Amcamın oğlu Sefer,trafik kazasında ölünce
Ben geçtim yerine.
Çok kazandım.
Para çok olunca dertler biter sandım.
Çocuk parasını da alayım diye
Çocukları da götürdüm Brüksel’e.
Beş tane ellerinden öper.
Gerçi onlar da ana oldular,baba oldular da
Ben,torunlarımı görmedim daha.
Söylenenler doğruysa eğer
Ortanca kızım Döndü ile büyük oğlum Satılmış
Eşlerinden ayrı yaşıyorlarmış.
Ve bir yığın dedikodu:
Mış mış da mış mış,mış mış da mış mış…
Daha derine inmeyelim
Altından çapanoğlu çıkarmış…
Aah bir de belim!
Elimin çolaklığı yetmiyormuş gibi
Bir de belimi sakatladım.
Gâvurun işleri ağır.
Sahi “gâvur”dedim de aklıma geldi.
Avrupalı olalı,
Unutuldu çolaklığım,unutuldu soyadım,
Köydeki çocukların bile dilinde artık
“Gâvurcu Ramazan”ım.
Duydukça bana gâvurcu diyen sesleri
Güceniyorum bir yandan
Bir yandan da içim parçalanıyor.
Zavallılar..
Açlıktan kokuyor nefesleri.
Geldiğimde özden,yürekten
Bir “hoş geldin” bile demezler bana
Ama
Vicdanım hep onlardan yana.
Hele bir de şu Uzun Çarşı var ya…
Altıncılar,ayakkabıcılar,giysi satanlar
Çaycılar,lokantacılar
Katmer satan bacılar…
Bilumum bütün esnaf
Ben daha gelmeden Avrupa’dan
Yatarlar zamlı siperlere saf saf…
Suvermez caddesinde
Çevre yolunun oralarda
Altı dükkân üstü ev bir mekânım var
Kendi halinde.
Yedinci ayda izne geldiğimde yaptırmıştım
Yetmiş yedi’de…
Aah gardaşım ah!
Bir gelirim yıkmışlar bahçenin duvarını
Her yer bira şişesi
Her yan insan pisliği
Kara kara poşetler
Kibritler,izmaritler…
“Buna şükür!” der,
Yıkılan yerleri yaptırır yeniden
Temizletirim dört bir yanı
Giderim.
Ertesi yıl bir gelirim
Kırmışlar kapıyı pencereyi.
Bakarım evin içine
Alıp götürmüşler her şeyi.
“Buna da şükür!”derim.
Ya ateşe verseler ne ederim?
İzne geldiğimizde nerede yatar çocuklarım?
Sonra başımın etini yemez mi
Lânet olası karım?...
Aah gardaşım ah!
Lâf lâfı açıyor.
Karımın uzaktan akrabası olur
Çocukluk arkadaşım Gede Memiş.
Allah onu yaratırken tüm güzellikleri esirgemiş.
Çok uğraştı Avrupa’ya gitmek için
Ama kısmet değilmiş.
Baktı bu iş olmayacak
Mezar yoluna bir berber dükkânı açtı.
İşte o günden beri
Dostluğumuzun tadı kaçtı.
Memiş’te bir kurum bir kurum
Sorma.
Ama ben yine de
Geçerken dükkânının önünden
Selâm verip otururum.
Tıraşı ona olur
Bir yirmilik uzatır
“Üstü kalsın.” Derim.
Üstelik
İçilen çayların bile parasını ben öderim.
Geçen de öyle ettim.
Selâm verip oturdum.
Biraz hoşbeşten sonra:
“Nedir bu dükkânın yıllık kazancı?” dedim.
Hepsi bu…
Keşke demez olaydım.
Ne anam kaldı ne avradım
Ne südüm ne sülâlem…
Kopartılan gürültüye toplandı cümle âlem…
Kâhyası mıymışım Memiş’in kazancını.
Ne çabuk unutmuşum
Kasım Ağa’nın kapısındaki çobanlığımı…
Ben,asıl Döndü ile Satılmış’ın dertlerine yanmalıymışım…
Aah gardaşım ah!
Düşmanıma vermesin Allah!
“Gâvurcu” olmak zormuş bu memlekette.
İllâllah,illâllah,illâllah...
Ahmet KÖKEN