1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1363
Okunma

tik tak tik tak ömür eriyor
nedamet fışkırıyor yırtılan gözlerinden
her lahzan bir ah ile geçiyor
geçilmiyor ateşle örülü köprülerden
kapanmış güneşe giden yolların hepsi
ve zincirlerle çevrilmiş sanki afak
güneş dediğin gökte bir sarı tepsi
küçüldükçe küçülmüş, afaktan ufak
gayba çıkıyor her solukta yolun
düşüyor üstüne gölgeden perde
bilmem ne olacak böyle sonun
her zerre hesabın sorulduğu yerde
aynadaki yüz(süz) bu hesap senindir
bak da gör aynanın arkasına
bu saydıklarım sana az gelir
hazır ol dahası ve dahasına
kayboldu benliğin, değildir sende
sanki bir serseri mayın gibisin
ateş yağmuruna naylondan tente
aşikar gerçek; sen bir delisin
bir yalan gibi süzülüp gittin
sırra kademsin uzayan boşlukta
kendi elinle kendini ittin
serserilik de senin berduşluk da
ne kaldı elinde aç avcunu bak
yarını bugün yedin, bugünü dün
çökme üstüne dizlerinin, kalk!
taş değil taşıdığın, bir çuval yün
tartılır yün de olsa terazide
doğup öldüğün iki nefes arası
bomboş günlerin hepsi mazide
ömründen ağır ömrün darası...
aynadaki yüz; Ahmet Akkuş
5.0
100% (1)