13
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
3295
Okunma

Bir şiirdir her hayat yazılır mısra mısra;
Kimisi unutulur kimi kalır bugüne.
Ömrüm bereketlenip sığar mı koca asra,
Yoksa iç çekişlerle döner mi bir sürgüne?
İstemem güç tacını, onu krallar taksın.
Aynalara dostlarım, alnı açıklar baksın!
…
Yusuf gibi atıldım karanlık bir zindana;
İşlemediğim suçun hesabını sordular.
Siz söyleyin dostlarım zor gelmez mi insana?
Yalnızlığın koynunda sessizlikle yordular.
Kaç mevsimdir ışıksız, zihnim nasıl ayıksın,
Kalbim fırtınalardan söyleyin nasıl çıksın?
Taşı eritmek nedir, bunu Hallac’a sorun.
Ben elimde bir körük, yüreğimi harlarım.
Çilemin başındayım; bu yol ince ve uzun
Her adımda kapanan kapıları zorlarım.
Dillerine dolayıp diyorlar ki ‘Çıraksın!’.
Yanmaksızın dostlarım bu yürek nasıl yaksın?
Murad’ın imtihanı tek bir sabahla oldu;
Ömrünün her gününde çekti ıstırabını.
Benim kabım günahla, bin bir eyvahla doldu;
Göstermedi pusulam doğrunun mihrabını.
Cazibenle ey dünya koca bir münafıksın!
Gelgitleri dostlarım yüreğim nasıl yıksın?
Şems-i Tebrîzi gibi hiçbir şey beklemeden
Öylece yürüseydim izbelerinde yerin.
Sâfiyane sözlere başka söz eklemeden
Hakikatin kalbine baksaydım derin derin.
Heyhat! Çöl ortasında çölden daha çoraksın.
Dostlar söyleyin bana, ırmaklar nasıl aksın?
Ömürleri boyunca ne Mecnun ne de Ferhat
Ulaşmadı bilirim kutlu menzillerine.
Gurbete esti rüzgâr, burkulup kaldı hayat;
Ayrılığın şarkısı dolandı dillerine.
Aşka kapalı kapın, gönlü daim kırıksın;
Eleme tutkun ruhum, elemden nasıl bıksın?
…
Bilirim her varlığın bir bir tutulur kaydı
Tek bir ânı kaçmadan ezelden ebetlere.
Dinmez buhranlarıma sıla çare olsaydı
Aramazdım ışığı gitmezdim gurbetlere.
Sahte abidelere bağlanmaz bir kuşaksın.
Aah! Bu yangın arayış beni nasıl bıraksın ?
5.0
100% (10)