56
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
3521
Okunma

Martılar geldi önce Süleyman
üşüştüler,
seni beklemiyordum.
Yaprakları şaklatıyordum avucumda ben,
sarı en çok sarı olanlardan ses çıkıyor.
Adımlarımı yürüyüp geri geri, dallara bulaştırmadan paçamdaki çamurları
kuşları beslemeye çıkmıştım odama,
Gülüyorum Süleymen gülüyorum sen bakma geceye
Papatyalar dikmişler ya horoza bir kavgada kaybettiği tüyleri yerine,
en son ona güldüm.
Şimdi karşı köprüden geçerken kamyonlar birbirlerine ışıktan selamlar veriyorlar ya,
kahkahaları yakalayınca köprü kenarlarını çırılçıplak bir aydınlıkta ona güldüm.
Komik adamlardan daha çok komik aşklara gülüyorum Süleyman.
Çamurlu elleri ile bir mandanın üzerine yuvarlak çizenler kadar,
özgür seyrediyorum aşkın renklerini,
hiçbiri maviş, hiçbiri pembemsi, hiçbiri kıpkızıl değil artık.
Usturalı acı çığlıklarını kesmek için sünnet çocuklarının,
hastane duvarlarını kalın yapıyorlar da,
cezaevlerinin duvarlarını kağıt helvadan yapmayı akıl edemiyorlar ya ona gülüyorum.
Özgürlüğüne koşarken canından olan Ali nin yazdıklarını okuyorum
bir de Ali Adnan ın yaptıklarını
birine gülemiyorum Süleyman, birine ağlıyamıyorum.
Ayaklarımı rehin verdim soğuğa Ocak larda
potinlerimi ellerime bağlıyamıyorum Süleyman, ona gülüyorum.
Arşa yükselen aşklarla işim yok benim Süleyman,
yerin dibine batası aşklara gülüyorum ben.
Ağlamayı en son bir Mersin linin dizelerinde bıraktım
afedilmeyeceğimi asla anlayınca...
gülüyorum Süleyman, gülüyorum
Eeee ... boşver şimdi Süleyman
bıraktım kuşları yemlemeyi. Sen anlat,
bıraktın mı cigara dumanından resimler yapmayı,
şarap şişelerinin diplerinde mi uyanıyorsun hala Süleyman ?...