0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1052
Okunma
çığlığı tekrardan bileğime düşüren bu azgın bu bilinemezlik yüklü acımasız dünyanız
içine tükürdüğüm bu kaldırımlardan ne bir umut var ne bir ses beni gökyüzüne buluşturmaya
tesellimi şimdi küfürlerimde arıyorum
senin de onun da içine edeyim o dengesiz dünya düzeniniz
beni yerden yere vura vura içimden akan bu irin şimdi gözyaşlarınız olsun
elime fikrime tutuşturduğunuz bu dünya bu küre şimdi sizin olsun: ben istemem
yapıp yapacağınız dolandırmak-aldatmak-yanıltmak
içimden şimdi korkunç bir sitem çıksın her bilmem necinize
yeniden yeniden yepyeni yıkanmış yıpranmamış bir kavramla ben çıkıncaya dek
içimden alıp götürün bütün gençlik hayallerimi
bana biraz hüzün biraz sinir biraz dargınlık bırakın
ne de olsa yıpranmama, içinden çekip yakınmama ne bir ses ne bir soluk vereceksiniz
siz de beni anlayamacaksınız herkesin herkesi anlamadığı gibi
en çoğu süs yaparsınız hayatınıza imgelerimi-kafiyelerimi-hayallerimi yani şiirimi
beni mutlu sayarsınız, âşık sanarsınız
gözünden öpeyim senin, elinden, bacağından: benim sevdiğim, sevmeye uğraştığım
haydi beni koyma bu çetref dünyanın çirkef insanlarına
gayrı mutlu etsin beni “umut” dolu dünya
dünyamız olsun yeni ufuklara bezenmiş yenilikler, anlayışlarla dolu
ellerinden, gözlerinden her uzvundan
peki siz, yine beni asarsınız darağacında, astığınız gibi yüzlercesini
kafanızı koyar bir doğrultuya ilerlersiniz, sürersiniz kör dünyanızı
oysa “sen” beni al, harmanla, büyüt ellerinde
gayri mutlu olsun “umut” dolu dünyamız
açan halkımızın, yinelenen sözlerimizin ve doğan yeni fikirlerinmizin emekleme patırtısında