10
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1870
Okunma

felaketin girdabında gökyüzü
şafaksız kaldın
şefkatsiz kaldı perçemlerin
hükümsüz kalan çorak topraklarda
çiçek açar mı dalların
suskunluğunla başlamıştı her şey
kendi fırtınanı hazırlar gibiydi içinin sessizliği
hiç beklenmedik bir anda esti tozu dumana katarak
sildi gözlerindeki sevinçlerini bakışındaki hüznün
yaralandın
derin yaralar aldın
çokça kırgın, sitemkarsın biraz da
nahoş bir kokunun sarhoşluğundasın
sen dirilmeye çalışırken harap ve bitap
zaman kendine dönüyordu kadranı bozuk saatlerde
yanıldın frezya
sen yarınlara düşler kurarken
kök saldı kaktüsler can evinde
kala kaldın
desem ki…
değişir iklim, rengarenk çiçeklerin açar yine
bir demet güneş sunar sana gökyüzü
bir nefeslik de olsa ömrün / diren
kahretme baharların sarardı diye
yeniden dirilir misin
oyunlarıyla gelir felek
o kendi kuralına göre oynar oyununu
bedenini bir kuklaya yerleştirip
evirip çevirir seni kırılası elleriyle
sıkıştırır kalın bir çerçeveye sararmış yüzünü
en acımasız yanıyla
göğsünde sıkışan acının varlığıyla
ışıksız sığınağında
kaç kez küs uykularına yattığını
ve üstüne kaç damla yağmur yediğini
bilemez kimse
doğduğundan beri, uzun bir kış mevsimi
imzasında mekik dokuyor
almış ömrünü kale bendine
sesinden
ellerinden
ve titreyişinden belli
üşüyen kanında yüreğin
sen yankısız çığlık
çatırdıyor gövden
27 / 02 / 2010 / N_Erol