2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1182
Okunma

Sekiz yaşına geldiğinde
ablanın yanına bıraktılar
seni okullu yaptılar
artık soracağın her sorunun
yanıtını verebilecek
bir öğretmenin vardı
ve öğrendikçe anladın ki
bu dünya çok dardı.
Beş yılın sonunda öğretmenin
“bu çocuk okumalı” dedi
ve bu fikrini balcı babana söyledi.
“bal satar
balım yoksa ceketimi satar
yine de okuturum oğlumu” dedi balcı baban.
ve balı satmaya götürdüğü
sana leblebi, bisküvi, akide şekeri getirdiği
kasabadan
kalacak bir yer ayarladı.
bu kez seni,
kasabaya uğurladı.
Çok geçmeden
dünyanın küçük olmadığını
on beş ev ve altmış beş kişiden oluşmadığını anladın.
Ders kitaplarının dışında
ilk kez farklı kitapları tanıdın.
Öğretmenin,
kısa tatilde okuman için
iki kitap seçmişti
okumanı istemişti
Kısa tatilde
okumanın ötesinde
ömründe ilk kez tanıştığın
bu kitapları
ezberlemiş
yutmuş
adeta hatim etmiştin.
İşte o kitaplar, senin hayatında
bir dönüm noktası oldu.
Bu dünyanın dışında
bir de kitapların dünyasını tanıdın
ve yep yeni ufuklara yelken açtın
Yakup Kadri’nin Yaban’ıyla
ve de Reşat Nuri’nin Çalıkuşu’yla…
Lise’ye başladığında
Rus köylüsüne Mujik dendiğini
Hamingway’in savaş muhabiri olduğunu
ve İnce Memed’in üç cildini biliyordun artık.
Ve balcı babanın
ve susukun annenin
ve on beş haneli köyündeki
altmış beş kişinin
hiç duymadıklarını
hiç görmediklerini
hiç bilmediklerini
duyuyor
görüyor
biliyordun
Ve durmadan
bıkıp usanmadan
yorulmadan
yaşamaya dair
insanlığa dair
yeni
yeni şeyler öğreniyordun
ve senin yüzünden
doğrusu senin sayende
balcı baban
bir değil
bir çok adım ileri atmış
on beş haneli
altmış beş nüfuslu
dört dağ arasında unutulmuş o köyü
bir tek bal arılarını bırakıp geride
terk edip
kente yerleşmişti.
senden sonraki kardeşin de
ilkokula başlamıştı.
İnce uzun boyunla
elli’yi geçmeyen kilonla
kocaman ela gözlerin
ve düzgün burnunla
artık bir liseliydin.
Balcı babana inat
suskun ve içine kapanıktın.
Kendini okuluna ve derslerine adamıştın.
Balcı babanı tanıyıp bilenler
senin onun oğlu olduğuna inanamıyordu.
Çünkü balcı baban
hayattan zevk alan
yanakları kırmızı kırmızı hep sağlıklı olan biriydi
Ve hep tebessüm edip kahkaha atıyordu.
Dilinden türküler şarkılar düşmezdi
ve asla hüzünlü türküler söylemezdi.
Neşeliydi hep
soranlara:
Felekle dalga geçiyorum derdi.
Önce senin
sonra küçük kardeşinin
ve kendilerinin geleceği için
haftada bir kez köye gidip
arılarına bakıp dönerdi.
Arılar çok önemliydi
onun her şeyleriydi.
Arılar bal yapacak
balcı baban bal satacak
bal satıp para kazanacak
ve sizler bu sayede
okuyacak
yazacak
yaşayacaktınız.
Bir süre sonra gördü ki balcı baban
bu kentte
yedi ay boyunca yollar
kardan kapanmıyor
ve bu yüzden yedi ay boyunca
yan gelip oturulmuyor
önce senin
sonra küçük kardeşinin
ve kendilerinin geleceği için
daha çok çalışmalıydı.
Yörenin en büyük tuğla fabrikasında bekçi oldu.
Aynı gün bir müjdeli haber alınmıştı
Gülten ablan bir çocuk annesi
balcı baban dede olmuştu.
Çocuğu olunca Gülten ablanın
kocası
alıp karısı ve oğlunu
çalışıp karnını doyurduğu
İstanbul’a götürdü
Ve sana da yine yol göründü.
Artık kabına sığamıyordun
büyük kentlere gitmeliyim diyordun.
Böylece lisenin ikinci sınıfında
ablanın yanında
okula başladın İstanbul’da….
DEVAM EDECEK...
5.0
100% (2)