5
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1436
Okunma

DAHA ÇOK ÇOCUKSUN
hala çocuksun
koşup oynarken dizlerini acıtır, ağlarsın
ansızın on yaşına gelirsin
gözlerini hayata dikersin
tüm oyunları arkanda bırakarak
on beş yaşında
büyük insanların arasında olmanın ilk buluşması ile… başın döner
yirmi yaşında hayat seni öyle kucaklar ki
oyuncaklarını çok özlersin
yirmi beş yaşına geldiğinde, artık çocuk olmadığına karar verirsin
dünyanın tos pembe renklerini, silersin
derken yaş otuz beş olunca
şiirin etkisinde kalır
yolun sonuna mı geldim dersin
yıllar sana: “kırk yaşındasın” diye seslendiğinde
üzdüğün insanları ararsın
“ne kadar haklıymışlar” diye tahta sandalyede saatlerce düşünürsün
sonra bir bakarsın ki :
“sen, tekrar çocuklarında yaşıyorsundur”
ama onlara kaygılanan sensindir…
anlarsın, senin için endişelenen insanların kıymetini
zamana, hayata suç atarsın
yakalayamadıklarına sessiz kalırsın
Yıllar senden alıp gittikleri ve sana bıraktıkları ile böylece akıp gider
bir gün, camın pervazında begonyaların olduğu, sararmış tül perdeyi aralarsın
caddeden koşturan insanlara bakarsın
kulağın geçmişten gelen bir şarkıya takılır
ellerin buruşmuş sana, seni hatırlatırken
sen,
kendine şöyle dersin:
“daha çok çocuksun”
sesin usulca kulağına fısıldarken
hayatta ne kadar çok düşüp,
avuçlarının nasıl acıdığını anlarsın..
kırıp geçtiğin dostlarının, kandilleri altında bir mezar taşı dikersin, kabrine
elinde sana ait tek kitabınla
öylece dura kalırsın
hani doğduğunda defter olarak yüreğine verilen…
15 ekim 2009