0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1157
Okunma
En maço ustamdı
diyebilirim
çelik gibiydi
çelik gibi sinirleri vardı
maçlara dayanamazdı
Muhammet Ali Clay’in maçlarını defalarca seyrederdik
VHS videolardan o zamanlar
balyozla kırıyordu
kendinden 3 misli kayaları
Güneş’in o en sıcak zamanında
nilüfer çiçeğini severdi çok
ben şiir yazardım o sıralar 15 yaşında
o şiirlerini
çamaşır iplerine asmalısın
diye takılmıştı
sonra şiir yazmak işmiymiş.
Geceleri
sahile demir atardım aylak
kolları dövmeli çaylaklar keserdi yolumu
anlatırdım Usta’ma
onlarla nasıl anlaştığımı
kavga filan etmeksizin
yani
en çizgili gömleğim sırtımda
cebimde sakladığım yüzüklerim
denizin kaldırma kuvvetiyle
batık gemiler
ve hazineleri
çekerdi dikkatimi
makarna pişirirken ben mutfakta
Usta’m nakavtla
devirirdi rakiplerini
sonra beraber
kutlardık
bu zafer gecesini.
Şimdi Usta’m yaşlanmış
şehir spor salonunda genç
yeteneklere bakıyor
geçen ziyaretine gittim
çayını içtim
aradan tam 25 yıl
geçmişti
eşinden ayrılmış
ev diye salona
yerleşmişti
üzüldüm haline
antremandaki gençleri
seyrettik
ve birkaç boks müsabakası videosu
geç vakte dek sohbet ettik
sabah işim vardı
izin istedim
evin yolunu tuttum
erken kalkmak için
saatimi 7’ye kurdum
mışıl mışıl uyudum
rüyamda Usta’mı gördüm
bir rakibini
yine yere sermiş
gülüyordu
her zaman zafer benim
diyenlerin diyordu.
FARUK TABAK