1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4088
Okunma

Yağmurlarla büyümüş bir Karadeniz çocuğuyum ben...
Mutlu,keyifli,heyecanlı ve isteklidir yaşamımız...Ama hep ıslak...
Yağar; sırılsıklam ıslanırız yağmurdan...,Açar; ter içinde kalırız güneşten ve nemden...Yani hep ıslak...
Bir de ayrılıklarımız çoktur sebeb-i gurbetten.
Hiçbir eser kalmamış
Dar sokaklarındaki evlerin
Bahçe duvarlarından süzülen
Hanımeli kokuları mevsiminden.
Islak sokaklar mevsimi
Şimdi bu şehrin.
Ve ağlayan bir genç kızın
Gözyaşları gibi boncuk boncuk
Vitrinleri caddenin.
Dik kaldırımlarındaki
Oynak taşların altına saklanmış
Kurumaktan kaçan sular
Görmeden bastığında
“Dikkat et” der gibi
Ta yüzüne kadar sıçrar.
Yamaçlarında harmanlamış kendini
Yağmurların verdiği yüzlerce ton
Sarı,yeşil renk.
Ve her farklı renginde
Ayrı bir zevk,
Ayrı bir ahenk…
Ötede kabarmış deniz.
Göğsünü gere gere
Yollara vuracak kadar.
Olanca siniriyle
Haddine sınır koyan
Kayalığa laf atar.
Ve engin ufuklarında denizin
Renkleri suya sermiş
Turkuazlar…Maviler…
Onlarca ton maviler
Beyaz gelinlik giymiş
Köpüklerle dans eder.
Dağlar suskun,
Denizler hırçın,
Sokaklar ıslak.
Her taraf sırılsıklam.
İnsanlar yollarda
Eller vedalaşmada…
Belki de bu yüzden
Ağlar gibi gökyüzü
Yağar,Yağar,
Yağar günlerce bu şehirde…
Bu ıslaklar içinde
Karışır gözyaşları.
Güneşi göstermez bulutlar.
Ve hanımeli mevsiminden kalan
Kelebek ömürlü aşklarda
Başlar ayrılıklar…