3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1494
Okunma
susma
çağlasın mutluluğa özlem
mühürlü dudaklar
belki öpülücek bir kaç toprak bulunur
ölümden uzak
göz gözü görür belki göz gözü görmez sancılarda
ve beyaz bir güvercin neşesi yeşerir
bütün renklere aşık bahçıvanın tek renk
sen ona tek düze de diyebilirsin yaşantısına
susma belki bütün bahçıvanlar
dudaklarına odaklıdır
çiçekler sudan çok sevgine muhtaçtır
şaşkın karmaşıklıklarla boğuşma
sessiz sedasız
üzme beni
balkonda güneşi bekleyen
güneşlenmeyi bekleyen
güneşi muhabbete bahane eden
’ki deyimde kahvehanedir karşılığı’ gönlüm!
öyle ıslak ve çaresiz işte
ki çare belki konuştukça
koklaştıkça büyüyen bir organizma
sonra kapıda gözüm gözüm!
bak oraya sessiz sedasız da gelebilirsin
öyle ki sen sessiz sedasız da konuşabilirsin
sen ne yap ne et susma
hani susamış bedevilerin
çöl’ü göl sandıkları o an vardır ya
kurumuş dudaklarında ağlamaklı
Allahım kurtar bizi bu dertten dedirten
usanmışlıkları
akıllarında hayat dolu yollar değilde
sevda dolu anılar biriktirirler
fakat konuşacakları çok
anlatacakları az şey vardır
çünkü susamışlardır
ve susuşmak çok tecrit cezadır
susma
çünkü sen sustukça
hüsran dolu geceler geliyor
her gördüğünü sen sanan
sana hasret yanakları al al
kimsensiz bir çocuğun göz pınarlarına
duygusal çöküşme
bir kaç gözyaşı sonra
ıslak yastıklara taşıyamadıkları sen yüklemeler
öznesiz kalıyor odalarım
garip ve muzdarip iklim kuşakları
ölüm çığıran notalar
en olmadık yerlerden bile sesler geliyor
tergenmeyen alışkanlıklar sigara içki falan
ölüm yaşamayı istiyor ıssız
yaşamayı ölüm sanıyor kalabalıklar
sen susma
sıra gelerek sana yaklaşıyor
acıların kadar konuşsan yeter aslında
kaçmadan yüreğinin sesinden
saklı gizli damlalarını göstere göstere
girerek kapıdan
çalmadan
tıngırdatmadan
sadece seslensen yeter
gönlüm balkonda
gözüm kapıda
bu denli
densiz ıslanmışlıklarla
koyup gitme beni yine ortada
kelime hokkabazı cümleler
tedarikli olsun diye bir kaç noktalama işareti
ne bileyim şöyle içten gelen
ve geldiği yere yakışır sarılmalar mesela
unutmadan buğusunu özledim gözlerinin
gülüşlerin hala aynı cebimde
öpüşlerin sonra...
bir dudak tiryakiliği...
sevmek seni işte öyle çocuksu
aceleci ve saf
çoğu kirlenmişliğin engel teşkil ettiği
virane evlerin
yoksul ama gururlu seslenişleri
yarım yırtık tutkular
pskolojik gerilimlerle dolu
zifir yalnızlıklar sonra
susma
söyleyecek tek cümlem kalmadı
bulanık bir pazar sabahı