41
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2444
Okunma

I.
Hani vuslat sığınırdı ya sevdalara
Bir buket çiçek tazeliğinde sararma öncesi
Ve ellerimizde kururdu,
Sonra dökülürdü yalnızlıklara
Issız sokaklarda gölgeler kaçışırken kuytulara
Bir ah yükselirdi karanlık geceden içimizi titreten
Beklerdik görünsün diye eli kanlı anılar
Beklerdik ağlayan bir yüz pencerelerden
II.
Sus olmuş, sessiz dilimde feryatlar
Boğuluyorum kendi sessizliğimde
Sesler duyuyorum sesler içinde, seslenemiyorum
Sessizce bekliyorum sensizliğimde
Gece karanlık ve karanlık bir örtü üzerimde
Duysa beni sessizlikten anlayan biri diyorum
Sessizlik çevremde dolaşıyor sessizce
Anlatamıyorum.
III.
Hani umut sığınırdı ya beklentilere bir zaman
Çekildiğinde sular eski yerine
Geride kalan sevdadır zannedilirdi
Tozlu bir kitabın sararmış sayfalarında kalan
Kumsalda iz sürerdik mazi olan günlerden
Anlatamadığımız hikayeleri vardı her birimizin
Ve yıkılmış kumdan kaleleri
Yerinde ölü balıklar
Titrerken gözlerimizde ürkek silüetler
Kararsız avuçlarımızda rüzgarın esintisi kalırdı
Bir de terk edemediğimiz tutsak hatıralar.
Gidiyorum…
Dilimdeki sus’ların cümlesini sessizliğe terk ederek
Çığlıklarımı martılara emanet ediyorum
IV.
Hani özlem sığınırdı ya insana
Elimizi uzatsak değerdik
Yüreğimizi uzatsak ulaşamazdık bir türlü
Hasret bitmek bilmezdi.
Gidiyorum…
Karanlık örtüleri atarak üzerimden
Zulmeti sabaha terk ediyorum
V.
Hani insan sığınırdı ya yalnızlıklara
Belki de kimse görmesin diye çektiklerini
Bırakırdı kendini en derin karanlıklara
…
Ve…
Nihayet anladım laf-ü güzafmış sevda dedikleri
Yeknesak duyguların limanıymış aslında
Beklentiler boş, vuslat hikâyeden ibaretmiş
Leyla nın kasrında anlatılan
Ve ölüm en büyük gerçekmiş vaat edilen
Ötesi yok dedikleri.
VI.
Gidiyorum…
Geride kazığı sökülmüş bir dünya
Ve çivisi çıkmış bir hayat bırakıyorum
Hüseyin AKOVALI