6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1956
Okunma
a.
Sabahın ilk ışıklarıyla
Sürüden ayrılmış garip bir ceylan
Ürkek bakışlarla çayıra çıkar
Güzel mi güzel!
Mağrur endamlarla dolanır
Kara gözlerinde gök pırıltılar
Saklasa da bellidir;
Hoyrat ellerce hırpalanmış
Ürkek sıçrayışlarında tereddüt,
Tebessümü bile yaralı..
Yine de alımlı mı alımlı!
Ve zavallı süzülüşünde gurur
Belli ki bilmiyor etrafta neler var?
Önceden hiç görünmeyen çakallar
Fırsattır diye pervasızca;
Ne güzellik, ne merhamet
Mide telaşı, kolay lokma iştahıyla
Ağızlarından salyalar saçarak
Etrafını sararlar..
b.
Yay gibi gergin bedeni,
İpek gibi yumuşak ve pırıl pırıl teni
Yeri incitmeden sert basan adımlarla
Şöyle keyiflice dolanan bir puma;
İskender’in kılıcı kadar keskin,
Herkül’ün yumruğunca kuvvetlidir
Görünmeyen pençeleri!
Gök pırıltılarla yanar kara gözleri
Gençliğinin verdiği hırsla
Kendinden emin ve meydan okuyarak
Ava çıkar; ne bulsa avlayacak!
Gözüne kestirdiği bir antilop peşinde
İştahla iner çayıra
Şöyle bir dolanır..
Tut ki boş vermiş tedbirlere!
Derken bir bizon sürüsünün
Ortasında kalakalır..
Kızgınlıktan gözü dönmüş yüzlerce öküz;
Çevirip boynuzlarını hışımla,
Dört bir yandan saldırır
O güçlü ve keskin pençeler,
Kaç boynuza dayanır!
Hangi biriyle uğraşacak
Hırçın ve mağrur puma
Bir boynuz, bir boynuz daha..
Derler ki:
“Ava giden avlanır”