1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1160
Okunma
Acıların yüksündüğü yüreksiz dünya
Bulutlar toplanmış ortalık toz, duman
Karanlık bir yana, ama yağmursuz
Gözümde biriken tomurcuk yaşlar, yaşsız
Suskunluğun perçeminde bir zaman dilimi
Hain, sinsice, puştluğun zulasında özlem, akşamüstü
Gizli emellerin tutsağında karanlık eller
Yadsıma beni ey hayat, kırık bir düşün ötesinde
Bir Temmuz sıcağında, gözler Sivas’ta
Madımak pusuda, oysa çağının ateşlediği yangınında
Uzattığın dosyaya bakan savcı, kuytuda, çay içiminde
Nasıl olsa küller kalmaz, çıkacak değil duman olsa da
Çay, gayet demlenmiş tavşan kanı
Dökülen çay mı...kan mı... dosyaya ne gerek
Üstelik o demde kaç tavşan telef edilmiştir!
Vazifesi çay içmek olan tüccar misali...
Git artık çağ yangını, artık git
Gelme, yaşamın mutluluğunu kucaklamışken
Rüzgâr, savursun bize bıraktığın küllerini havaya
Artık ne duman kaldı, ne de savrulan insan...
5.0
100% (1)