6
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1834
Okunma

Hikayesi hüzünden ibaret...
hayat saçlarını döküyor
sesimi duyamadığım bir mekanda,
perdesini indirmiş bahçelerin miftahıyım
rengini okşuyorum soluk asumanın
ne kadar da ak düşmüş yapraklarıma
çiğnenmesi zor bir kulübenin
sadık tahtalara döktüğü yaşlara şahidim
rüzgarın kendisini attığı zamanda çadırlara göçebeydi ismim
kimi zaman seherin gölgesi olur ümidim
kimi zaman suskunluğun şiarı olur sukunetim
kof gecelerin ardında kabahatli bir mum gibiyim
bir zaman göçebeydi ismim
sıska gurbeti,
nice duygu körlüğünden ıslanmış yağmurlara bıraktım
Ey Asuman!
ellerin değmeyeli sokaklarıma yağmurları toz bürüdü
tepemden topuklarıma hülyalaşmış ince tellerin uzandı
gözlerim sende düğümlenip çarmıha gerdi yorgun titreyişlerini
bir kül olup sadırlara düştüm
geçmiş zaman olup siretinde çizgileştim
sayamadığım kadar bekledim de gelmedin
yoksa mekana çöl mü oldun Asuman
yarama sızı olma Asuman!
karanlık izlerini sürüyüp yürüyüşüme
beni satırlara mahkum edip sessizleşme!
ne yağmurlar bekledim...
güneşe kara bir perde mi oldun
rüyadan uyandığım gün
hangi gizemde derin oldun Asuman?
5.0
100% (2)