7
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2028
Okunma
ışık rengi olsa kalem boyalarımız içinde,
o renge boyardık tüm yıldızları
ama yoktu ki.
yeşiller senin olsun dedik, benimkiler maviye boyalı,
gökyüzü dersen zaten, ikimize birden sevdalı
ne fark eder ki.
kitaplardan tanıdığımız o kuşları, ne kadar arasak o kadar bulamayacaktık
ve kaçan ilk uçurtmanın ardından, iki gözümüz iki damla yaş, ağlayacaktık
/ne güneş babamızdan bir ip ucu gelecekti kayıplarımıza
ne de ay dededen bir teselli, gece boyu ağlamalarımıza/
rengini bizden almayan yıldızlar gibi düşecektik başımıza, ölümler olacaktı
gökyüzünün hiç kimsenin olduğu, işte ancak o zaman, böyle anlaşılacaktı
haydi, el-ele göktaşı çukuruna koşalım,
bir baca gibi tüterken dumanları
el koyalım.
yeşili ormanımız olsun, mavisi sonsuzluk bakışlı,
gökyüzü kadar biz, yeryüzü sevdamızı
bir daha anlatalım.
yarınlarımızı almadan yanımıza, boyu bizden ulu bir fidan gölgesine sığınsak
bırakıp fal hesaplarını öte yana, el-ele denize dalacağımız rüyalara yol alsak
/ne kavrulmuş yapraklar arasından bir ışık düşer üstümüze
ne de korsanlar bırakır, tüm denizler adına ganimetleri bize/
son trampet takımı vurmalımızdan geçer, uygun adım üflemelerimize uçar
ve anlarız ki yeryüzü denilen masal, selam sevmeyen bir musalla taşında yatar
daima benim en sevdiğim elbiseyi giy,
seni göreyim derin olsun yırtmacı
çırılçıplak.
daldan yeşil evcilikler topla, mavi oynayalım oyunları,
gerçeğini içimizde saklıyormuş gibi yaşamı
kucaklayarak.
adımıza çocuklar doğuralım, şiir gibi oğlanlar ve kızlar, saçları yandan örgülü
bir cüret olup büyüsünler, alabildiğine sevecen ve olabildiğince hoşgörülü
/dünyanın yarınını biz, bugünü böyle yaşayarak değiştirelim
hangi düşüncemize makas olacak yasalar, izleyelim, görelim/
ve canımın içi, olmayacak bir duaya amin demek değil bu, düşün inanacaksın
işte ayak altında yeryüzü ve gökyüzü, bulunduğumuz yeri nasıl açıklayacaksın
Cevat Çeştepe
5.0
100% (11)