17
Yorum
0
Beğeni
4,4
Puan
2767
Okunma
söylenir segah gibi
yokluğunu yaşayan yastadır siyah gibi
dil susar ruhu söyler her hece bin ah gibi
binlerce söz doğurur sensizliğin gölgesi
yürekleri sızlatan içli bir eyvah gibi
varlığında baharı zemheriye çeviren
huzurunu yitirmiş ağlıyor timsah gibi
kalbinin kapısında rahatlık arayanlar
sevdanı anlamaya uzaktır fersah gibi
karanlığı bilenler bilirler ki gereksin
gündüze güneş gibi geceye bir mah gibi
hayalin bulvarında senin yanında olmak
kendisinden keramet beklenen nikah gibi
göklerde bestelenir her bir makamda adın
nihayet yeryüzünde söylen/r segah gibi
kovsan da gidemeyiz gönlümüzde prangan
etrafında dolaşır döneriz semah gibi
kokunla geliyorsa çığlığımız duyulmaz
acının ırmakları aksa da gümrah gibi
boşa arama kalbim candan öte cananı
ondan gayrı dost olan terk eder günah gibi
tasalanma ey gönül zaman dediğin geçer
senden gidenler sana yüz sürer dergah gibi
Kenan YAŞAR
açık bir çek yazıldı acıya dair
düşünmezsen düşünemezsen
hissetmek mümkün değil
ne acıyı ne huzuru
anlamını tespit için hayatın
yüreğini açmak tüm duygulara
acıyı yaşamak öpercesine
ve öylece samimi
ve öylece tutkun
olmak gerekli
sen ki eğer
bir yılan gibi
sırf kendi emeğinle
sürünürken zirveye
zirveden düşen
vurulmuş baykuşlara
bakıp ta görmemişsen
sen neyi yaşamışsın
dilini ısırmaktan özge
bir sancı duymamışsan
aksırmak haricinde
gür sesin çıkmamışsa
yaşadığın ömre yazık değil mi
ve ben iyi tanırım bunları
yaşamak için başvurduğumda dünyaya
açık bir çek yazıldı acıya dair
ve ben en büyük miktarı yazarak çeke
koşuyorum acı banka
çeki açıyorum
çeki veriyorum
ve acıyı çekiyorum
üstüne basa basa kelimelerin
korkusuz
kendinden emin
yaşamak bu diyorum
ve bunu yaşıyorum.
Kenan YAŞAR
dağlarla boy ölçüşen vuslatın
rüzgara karşı yürümek
direnmenin ötesidir
yaşamak için ölmenin
gülmek için ağlamanın
dinlenmek için yorulmanın
lehçesi bu olsa gerek.
tezatları uzlaştırıp
anlamı yakalamak
hayata hakim kılmak
ve bu çağdan o çağa
ona seslenebilmek
en içten en derinden
ey güneşi kıskandıran nur şelalesi
ayağına batsın diye
yollarına dökülen dikenleri
toplamaya geliyorum dilimle
zerre kadar iman yetişmez bana
kinimle değil dilimle değil
düzeltmeye geliyorum elimle
kanayan ayaklarına
yaralarına
merhem bilmiyorum
çağlayan misali
gözyaşı sunuyorum
biriken özlemin ki
dağlarla boy ölçüşür
vuslatın nerde
gözlerimi sürmek nerde
dudaklarımı mıhlamak
ayağının altına
ağlamak nerde
o günler nerde
sana sende varmak
yanında olmak
iki cihanda
bir safta olmak ve savaşmak
izinden gelmek ıskalamadan
seni sende bulmak
ve kendimi adamak
ismail gibi vefalı
o günler nerde ?
Kenan YAŞAR
Durdu ŞAHİN: Şimdi yukarıda üç şiirini okuduğunuz Kenan Yaşar Bey’e soruyoruz: Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Kenan YAŞAR: 1971 Mecitözü doğumluyum. 1989 Dokuz Eylül Üniversitesi Tapu Kadastro ve 1994 Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. 1996 yılından beri Çorum’da serbest avukatlık yapmaktayım.
Lise yıllarından itibaren başta şiir olmak üzere edebiyata olan ilgim gerek okuma gerekse yazma anlamında devam ediyor. 200 kadar şiirim var. Bunlardan 67 tanesini bu yıl nisan ayında “Mor Hırkalı Aşk” adı altında kitaplaştırdım. Bir yerel gazetede “Kum Saati” adı altında köşe yazarlığı yapmaktayım. Ayrıca “Yazılıkaya Kültür ve Sanat Eki”nin yayın kurulunda bulunmaktayım.
Durdu ŞAHİN: Şiir okumayı seviyor musunuz?
Kenan YAŞAR: “Lanetli lokma” da denilse “zehirle pişen aş” da denilse şiir okumayı ama şiir gibi okumayı seviyorum. Okuduğum yazdığım her şiir, beni hayata bağlayan hayatın anlamını çoğaltan , haritacı diliyle hayata atılan nirengi ve poligon oluyor.
D.ŞAHİN: Çok beğendiğiniz beş şairi ve beğenme sebeplerinizi öğrenebilir miyiz?
Kenan YAŞAR: Saymak sınırlamaktır. Herhangi bir sınıflandırma yapmadan isim vermek zor ama son dönemde şiirleri üzerinde inceleme yaptığım şairlerden bazıların sayayım. Kendi şairlerimizden Fuzuli,Şeyh Galip,Necip Fazıl,Sezai Karakoç ve Atilla İlhan.
Her birinin bana göre ortak paydası şiirimizin omurgaları olmaları ve bir sonrakilerin öncekileri yok saymadan kendi şiirini “suya” değil, “taşa” yazabilmeleridir. Bu şairlerin şiirleri, okundukça tükenen değil tekrar tekrar kendini üreten bir yapıdadır.
Durdu ŞAHİN: Günümüzde şiir ve şair enflasyonu olduğu doğru mudur?
Kenan YAŞAR: Şiir okurundan çok şair olduğu tespitine katılıyor ve bu konu ne zaman gündeme gelse mürit isteme hikayesi aklıma gelir.
Bir Derviş başka bir diyarda ki dostu olan dervişe mektup yazar. “Burada çok iyi ilmiyle amil bir mürşid var, sizin oralardan mürit gönderebilirsin” der. Diğeri cevap yazar: “Bu diyardan mürit istemişsin. Bizim buralarda hiç mürit yok ama sana istediğin kadar mürşid gönderebilirim”.
Bizde de şiir okuru yok ama “şair” çok.(!?) . Önceki sorunuzu beş şair değil de beş okur söyler misiniz şeklinde sorsaydınız, daha fazla zorlanırdım. Yalnız bu zorlanma nitelikli okurun çokluğu değil yokluğundan kaynaklanıyor. Şiirin arzı endamı eskisi kadar zor değil sanal alemde sitelerin filanca şairimiz şiirleri diye reklam yaptığı “aile” yerine “ayle” diye yazan dili bilmeyen hem cahil hem cesur ne şairler (!?) görüyoruz. Şiir dergilerinde şiir üzerine üç kelime etmekten aciz nice insanların imge niteliği olmayan saçma sapan söz öbeklerinin boy gösterdiğine üzülerek şahit oluyoruz.
Ama çok karamsar olmamak lazım. İyi şiir bir şekilde alevini yukarılara doğru ulaştıracaktır. Kendini fark edilir kılacaktır.
Durdu ŞAHİN: Hangi şairlere iyi şair demeliyiz?
Kenan YAŞAR: “İyi şiir yazabilene” demek sanırım biraz pratik bir cevap olacak.
İyi şair kalbinde ki yangını yıldız yapabilen ve şiiriyle ölümsüzleşebilendir. Yerel nitelikteki konuları özgün bir formatta sunarak evrensel kılabilendir iyi şair.
Truva savaşına tüm dünyanın dikkatini çeken Homeros’un şiirleri olmuştur. Eminim ki Aşil’de bu gün yaşasaydı buna en çok şaşıran olurdu.
Şair bir yandan sezgileriyle kurduğu şiiri toplumun önündeki karanlığa meşale yaparken, diğer yandan yaşadığı çağın fotoğrafını çeker. İyi şairde şiiriyle zaman karşı direnebilendir.
D. ŞAHİN: “Şairi çok,şiiri az bir toplumuz” deniliyor. Bu görüşe katılıyor musunuz?
Kenan YAŞAR:Tırnak içinde şair olarak kastediyorsak doğru. Tabi sormak lazım bu kadar şairin şiirleri nerde?
Halep oradaysa arşın burada deyip bu şairlerden iyi şiirleri talep etmek lazım.
Ya da Diyojen’nin gündüz vakti elinde fenerle gündüz vakti “adam arıyorum , adam..” diye dolaştığı gibi dolaşıp şiir aramak lazım.
D. ŞAHİN: Gençleri daha çok şiir sever kılabilmek için neler yapılmalıdır?
Kenan YAŞAR: Şiirin ne olduğunu öğretmek ve eğitim dönemlerinde çokça şiir tahlili yaptırmak. Estetik bakış açısı kazandırmak. Okuma eylemini kavrama ile aynileştirecek bir çabanın kişiliklerinin bir parçası haline getirilebilmesi gerekir. Sistematik okuma ve sistematik düşünme alışkanlığını bir şekilde onlara kazandırmak.
D. ŞAHİN:Yukarıdaki görüşlerinize eklemek istediğiniz bir husus var mı?
Kenan YAŞAR: olumsuzluklara rağmen şiire yolculuğa devam etmek lazım. 1500 yıllık bir şiir birikimimiz var. Mutlaka Şeyh Galip gibi bizim de açıp tüketeceğimiz nice hazineleri henüz bulamamış olabiliriz. Bazı şeyler aramakla bulunmayabilir,ama bulanlar yalnız arayanlardır. Her birimiz belki bir Yunus,bir Nef’i ,bir Baki olamayacağız. Bazılarımızda FUZULİ olacaktır.
Durdu ŞAHİN: Sorularımızı bütün içtenliğinizle cevaplandırdığınız için bir yürek dolusu teşekkür ederim.
Kenan YAŞAR: Ben teşekkür ediyorum.
------------------------------------------------------------------------------
Şair- Yazar Kenan Yaşar İle
ŞİİR, ŞİİRDE FİKİR, ŞİİRDE AHLAK VE İLİM ÜZERİNE...
Durdu ŞAHİN: Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Kenan YAŞAR: 1971 Mecitözü doğumluyum. 1989 Dokuz Eylül Üniversitesi Tapu Kadastro ve 1994 Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. 1996 yılından beri Çorum’da serbest avukatlık yapmaktayım.
Lise yıllarından itibaren başta şiir olmak üzere edebiyata olan ilgim gerek okuma gerekse yazma anlamında devam ediyor. 200 kadar şiirim var. Bunlardan 67 tanesini bu yıl nisan ayında “Mor Hırkalı Aşk” adı altında kitaplaştırdım. Bir yerel gazetede “Kum Saati” adı altında köşe yazarlığı yapmaktayım. Ayrıca “Yazılıkaya Kültür ve Sanat Eki”nin yayın kurulunda bulunmaktayım.
Durdu ŞAHİN:Şiir nedir,ne değildir?
Kenan YAŞAR: Şiirin ne olduğuna dair tanımlamalar yapılmasına rağmen üzerinde herkesin uzlaştığı müşterek bir tarifin olmadığı hepimizin malumudur. Böyle olması da son derece doğaldır. Zira şiir bilinmeyene yapılan yolculuktur. Bilinmeyen ötenin tarifidir şiir. Sonsuzun bir parçasıdır. O parça bütünün habercisidir. Bütünün vekilidir. Ama bütün değildir.
Şiirin tanımı her bir şiirin içinde ayrı şekilde gizlidir. Bir nevi , her şiirin parmak izi farklıdır. Ama aynı zamanda benzerdir.
Yahya Kemal ‘Şiir bir nağmedir’ der.
Valeri ‘Şiir dans gibi kendisinde başlar, kendisinde biter.Asaleti de buradan gelir’ der.
Orhan Veli ‘Kolay okunabilen şiirin kolayca yazıldığını sanmayın’ der.
Bana göre de ‘Şiir;duygu, hayal ve fikir unsurlarının çapaksız bir dille , bir yandan bilinenin bilinmeyene tahvili ile gizemli hale getirilmesi, diğer yandan bilinmeyenin gizeminin çözülerek bilinene tahvilidir. Bunun dışında olan da şiir değildir.
Durdu ŞAHİN: Şiirde fikir konusundaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Kenan YAŞAR: Yukarıda da şiirin unsurlarını belirttim. Bu unsurların hepsi bir arada bulunursa ortaya çıkan şey “şiir”dir. Yoksa yine kendi ifademle bir şiirle değil “şiir benzeri” ile karşı karşıyayız demektir.
Sadece bilgiyle yazılan soğuk, sadece hayalle yazılan uçuk,sadece duyguyla yazılan ise saman alevi tarzı kısa ömürlü olmaktadır. Dilin yokluğu ya da zayıflığı ise şiiri bedensiz ruha dönüştürür.
Belki burada belirtmemiz gereken bir şeyde “fikrin” sütün içinde ki şeker gibi erimiş olması ve okundukça tadının fark edilmesi. Kaba bir tabirle “Ben buradayım” diye çağırmaması gerekir.
Durdu ŞAHİN:Şiir ve ahlak konusundaki görüşünüz nedir?
Kenan YAŞAR: Ben sanatın aynı zamanda bir faydayı gözetmesi gerektiğini düşünüyorum. Fayda gündeme geldiğinde ise alanı çok daraltılmamış bir ahlakiliğin şiirin estetik unsuru olarak görüyorum. Şiirle arananın gerçek güzel ve ahlaki niteliklere sahip olduğu kanaatindeyim. Şiirin “yüksek bir değer” olarak kalması ancak bu unsurlarla mümkün olabilir.
Durdu ŞAHİN:Şiir ve ilim konusunda neler söylemek istersiniz?
Kenan YAŞAR: Şiire ilişkin özel bilginin gerekliliğini tartışmaya gerek yok sanırım geniş anlamda ilime gelince; Fuzuli “ilimsiz şiir, temelsiz duvar olur” diyor. İlim ve şiir birbirini besliyor. İkisini iyi bir kokteyl haline getirebilen, harmanlayabilen kişi damıtılmış saf ve çapaksız bir şiire ulaşacaktır.
D. ŞAHİN:Yukarıdaki görüşlerinize eklemek istediğiniz bir husus var mı?
Kenan YAŞAR: Şiir, sözün özü ve büyüsüdür.
Ayrıca şiirin dilin gelişmesine katkısını da ifade etmek lazım. Dilin bütün olanaklarını kullanarak, yeni imajlar,semboller ,imgeler oluşturularak dili zenginleştirmektedir.
Şiir üzerine poetik yazıların çoğalması gerekir. Bu sayede şiir ve şiir benzerinin belli olarak,elmas ve cam kırıntılarının ayırt edilmesi mümkün olacaktır.
Durdu ŞAHİN: Sorularımızı bütün içtenliğinizle cevaplandırdığınız için bir yürek dolusu teşekkür ederim.
Kenan YAŞAR: Ben teşekkür eder, şiir tadında saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
--------------------------------------------------------------------------------------
Durdu ŞAHİN:Yeni bir mülakata başlamadan üç şiirinizi daha bizlerle paylaşır mısnız?
Kenan Yaşar: Memmnuniyetle....
ihtiraslar gemisi
ihtiraslar gemisinde idim dün gece
ve dün gece fark ettim ihtirasın zehrini
akşamı satırla doğrayıp güne serpince
ihtiraslar gemisinde idim dün gece
gerçekleri çekiçlerle döverek
şehvetin tasmasını çıkararak ruhumdan
bütün şüphelerimi izale ederek
ihtiraslar gemisinde durdum dün gece
acıların ilmeğini geçirerek boynuma
sabırlar üretip küçücük yüreğimde
ve demir atıp hakikat diyarına
ihtiraslar gemisinden indim dün gece.
Kenan YAŞAR
marasanta
doğduğun dağlarda kalma
marasanta denizler seni bekler
güneş doğar yüreğinin üstüne
rüzgar tarar bundan böyle saçını
ve seni beklerken yaşlanır zaman
akşam ocakları ateşler yorar
bir kral yakarır sorar suçunu
korku sarmaşığı sarar içini
güneş taşlara çizer
sen gidersen resmini
taşlara ektiğin gümüş laleler
kil tabletler gibi kokar kırlarda
hüznünde süzülür çağların sesi
bürünür yolların kırmızı tüle
uzun bir havuzda yüzerken gece
çıplak ayağıyla sarnıçlar yürür
kuşkulu kayalar taşlar şaşırır
konaklar da üşür ağıtlarınla
yokluğunda mevsimleri sis kaplar
gözlerinde kurur ağaç
kurur çayır dağ pınar
doğurmaz olur hayat çevrilirsin duvarla
önce kızarır yüzün sonra kızar yüreğin
tohum gibi dağıtırsın
günlerimi rüzgarla
madem gideceksin git
marasanta kal desem de yine git
tadını tuzunu şafakta götür
kokunu kokumdan ayır öyle git
dağları alkışlayan dağlardan akışını
gümüş gülüşlerine döndürmeliyim
sedir ağacının tütsüleriyle
sesini denizlere göndermeliyim
Kenan YAŞAR
seni ben sol yana yazdım
aşk ateşi düştü bana sanki ben de yana yazdım
sildim içimden her şeyi seni ben sol yana yazdım
geldim yoktun hayalini içtim sana kana yazdım
baygın düştüm seni yine kıpkırmızı kana yazdım
paylaşırken mevsimleri ölümlere bana yazdım
sana bahar ile yazı zemheriyi bana yazdım
düşmedi gönlümden ismin özlemi hep ana yazdım
şefkatini gördüm taşa seni dertli ana yazdım
neyim varsa verdim en son kalan canı suna yazdım
sordular kim olduğunu yere göğe suna yazdım
yana yazdım kana yazdım bana yazdım ana yazdım
sordular kim olduğunu yere göğe suna yazdım
Kenan YAŞAR
Şair- Yazar Kenan Yaşar İle
ÇAĞIMIZDA SANAT VE SANATÇIYA DÜŞEN GÖREVLER ÜZERİNE...
Durdu ŞAHİN: Sanat nedir?Sanatçı kimdir?
Kenan YAŞAR: Sanat çokça örselenen bir kavram. Her tanım yapan insanın penceresinden gelen ışıklarla farklı ifade şekillerine bürünmekte. Sanatı, hayatın olağanüstü kavranarak başkalarının kavrayışına hazır hale getirilme eylemi olarak tanımlayabiliriz. Tarihin her dönemimde sanata bakış ve sanattan anlaşılan değişik olmuştur.
Sanat bünyesinde estetik güzelliği barındırır. Sanatçı toplumsal etkilerle kendinden özgün ve özel bir şeyler katarak sanat eserini vücuda getirir.
Kimine göre sanat sanat içindir.
Kimine göre sanat toplum içindir.
Kimine göre sanat Allah’ı aramaktır. .
Kimine göre sanatın tek amacı kendisidir.
Hepsinde de belli oranda haklılık payı vardır. Sanatçının hangisini merkeze koyacağı ise kendi kararıdır.
Olağanüstü bir kavrayışı gerektiren sanat sezgi ve bilginin estetik sunumudur.
Sanat bizi bulunduğumuz noktadan başka bir noktaya çağırır. Çağırdığı yerin göreceli de olsa daha iyi olduğunu iddia eder. Bu çağrının doğruluğu ya da yanlışlığı farklıdır. Doğru çağrıya cevap toplumsal ve kültürel gelişimi doğurur.
Sanatçı keskin bir zeka ve sezgi gücüne sahip; farklılığını bilen ,hisseden ve hissettiren bu suretle taşa yazı yazan kişidir. Sanatçı önde gittiğinin farkındadır. Bu farkındalık ona bir aydın sorumluluğu yükler. Uçakta yolculuk sırasında yolculardan biri rahatsızlansa oradaki doktorla diğer yolcuların sorumluluğu bir değildir. Doktorun hastaya müdahalesi kendi bilgi ve sezgisine göredir. Çevrenin etkisi bu noktada sınırlı ve bu sınırı belirleme hakkı doktorundur.
Durdu ŞAHİN:Toplumun ve insanların sanata ve sanatçıya ne gibi noktalardan ihtiyaçları vardır?
Kenan YAŞAR: Sanat, hayatı daha iyi yaşanabilir kılmak için gereklidir. Toplumları daha iyiyi aramaya yiter. Gizem ve belirsizlik hayatın bilmecesidir. Bilmecenin çözümünde mutluluğun ve daha iyinin varlığına ümitlendiren sanattır. Sanat ve sanatçı topluma bir yandan ayna tutar ve diğer yandan “Ayna ,ayna söyle bana benden güzel var mı?” sorusuna, bireyi arayışa sevk edecek “Var” cevabını verir.
Sanat ve sanatçı insana bir yol haritası çıkarır. Aradığımızın uzakta bir yerde olduğunu duymak ya da bilmek bir gerçeklik. O gerçekliğe nasıl ulaşılabileceği dahası ulaşılabilirliği sanatın işlevleri arasındadır.
Bu noktada sıkça konuşulan “popüler sanat” “yüksek sanat” ayrımına değinmek lazım. Aslında bu ayrım yerine “sanat” ve “sanat benzeri” ayrımın tercih ederim.
Popüler sanat ya da sanat benzeri , yüksek sanat ile sanat olmayan arasında durmaktadır. Popüler sanat bir yandan sanatın geniş kitlelerce kavranmasına aracılık yaparken, diğer yandan yüksek sanatın örselenme ve dejenere edilme tehlikesini bünyesinde barındırıyor.
Sanat bir şeye yarar-yaramaz tartışmaları olayı ele alış şekliyle ilgilidir. Sanatı bir sonuç olarak görmek isterseniz “Bir şey olmadığı’ kanaatine sahip olursunuz. Sanatı gizemli dağların ötesine götüren yol olarak bakarsanız “ Sanatın faydasını” tespit etmiş olursunuz.
Sanat toplumsal hayatın gelişerek devamı nitelikli bireylerin yetişmesini sağlar. En yüksek değerlerin toplumsal yaşantıya nüfuzunu sağlar.
İnsanların sanatla uğraşısı gerek maddi açıdan gerekse kültürel açıdan belli bir seviye yakalamak ile sağlıklı bir hal alır.
Türkiye’de fert başına düşen milli gelirin artması gelir dağılımındaki uçurumun ortadan kalkması, eğitimin iyi olması sanatı da iyi noktaya taşıyacaktır.
Durdu ŞAHİN: Türkiye’de sanatın ve sanatçının durumu nedir?
Kenan YAŞAR: Türkiye’de yukarıda ifade ettiğimiz gibi “sanat benzeri” bir kültür “sanat” olarak yutturulmaya çalışılmaktadır. Toplumun acılarını duymayan değerlerini bilmeyen dahası yok sayan bir anlayış “gerçek sanatı adeta boğmuş ve boğmaya devam etmektedir.
Kitle iletişim araçlarını elinde bulundurulanlar, toplum mühendisi olarak eğlenceyi, ucuzluğu basitliği “bu sanattır” diye halkın önüne sunmaktalar.
Birkaç yıl önce gazeteden okuduğum bir haberi sizinle paylaşayım. Haber : “Kısa bir süre önce kendisine tecavüz edilen …….( Bir erkek ismi) kaset çıkardı. Sanatçı sorularımızı yanıtladı…”
nsanın kanını donduracak bir haber. İster hukuki açıdan bakın,ister meslek ahlakı açısından bakın, isterseniz sanatçı nitelemesi açısından bakın.
Sanat ve sanatçı açısından Türkiye’de elmaslarla cam kırıkları birbirine karışmış durumda.
Durdu ŞAHİN: Çağımızda sanata ve sanatçıya düşen görevler nelerdir?
Kenan YAŞAR: Evrensel değerleri çok fazla örselemeden, bireyin gerek beynine vurulan gerekse fiziksel anlamda vurulan prangaları çözmeye çalışmak. Günceli yakalayıp, o günceli evrensel kılabilecek nitelikte kaliteli, özgün yapıtlar sunabilmek. İnsan hayatını her şeyin üstünde tutarak çağın problemli alanlarından bireylere çıkış noktasını gösterebilmek.
Durdu ŞAHİN:Türkiye’de sanatın ve sanatçının gereken ilgiyi görebilmesi için kimlere ne gibi görevler düşüyor?
Kenan YAŞAR: En başta sanatçıların kendini toparlayabilmesi gerekir. Pazarlayabilmek için üretmek gerekir. Üretirken de defolu değil, kaliteli özgün ihtiyaca cevap verebilen ve kendi ayakları üstünde durabilen, halkın değerleriyle barışık, her koynu çok bilinmeyenli denklem olarak ele alabilen, hayatı siyah-beyaz değil gökkuşağından daha zengin görebilen olmalılar.
Onun dışında medyanın sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerekir.
Eğitimin gerektiği gibi olması bireyi çok yönlü olmaya yöneltmesi gerekir.
Son olarak iktidarın da engel olmaması, sanat ve sanatçının yetişmesinin önündeki engelleri kaldırması sanat ve sanata olan saygınlığı arttıracaktır.
Durdu ŞAHİN: Konuyla ilgili dile getirmek istediğiniz başka bir husus var mı?
Kenan YAŞAR: Türkiye’de her şey sanatla özdeşleştirilir. Yaşamak bir sanattır…
Siyaset bir sanattır. .. Bu tür benzetmelerin temelindeki düşüncelerin sanata zarar verdiği, sanatı bayağılaştırdığı,sığlaştırdığı ve kirlettiği kanaatindeyim.
Bir aydın sorumluluğunu omuzlarında hisseden bir anlayışla bakir alanlardan çok değişik tarzda sanatsal yapıtların ortaya çıkacağını düşünüyor ve ümit ediyorum.
Durdu ŞAHİN: Bizleri sanat konusunda aydınlattığınız için teşekkür ederim.
Kenan YAŞAR: Ben teşekkür ederim… Sanatın ve sanatçının anlaşılmasına yönelik bu gayretleriniz için ayrıca tebrik ederim.
Konuşan: Durdu ŞAHİN
5.0
71% (5)
4.0
14% (1)
2.0
14% (1)