6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1116
Okunma
Şiirin hikâyesi aslında pek de ilginç sayılmaz. Alışılagelmiş bir Türk filmi gibi gelebilir belki birçoğunuza… Ama açıklama yapmak en doğrusu gibi gözüktü. Lafı çok uzatıp hastane maceralarımdan bahsetmek isterdim ama tek diyebileceğim şu ‘’lösemi’’…
Şimdiden teşekkür ederim…
Uzaktasın...
Ne kaldı ki ölüme zaten?
Tüketilen her saniye,
Bir hücre daha öldürüyor içimde...
Uzağımdaydın...
Ne fark eder ki zaten?
Ben parça parça giderken,
Her parçamı
Sensizliğe satarken,
Serum kokan,
Buram buram terk edilme kokan
Hastane köşelerinde...
Aldırmadın...
Kaygın yok...
Yok ettin sabrını da bana ağlarken,
Bilirim...
Ama hiç değilse
’’yalandan’’
Eşlik etmez miydin son nefesime?
Belki yetineceğin tek şey olurdu
Koskoca ömründe...
Zamanım yok...
Sensiz, sana adanmış
18 ıslak, soğuk gün...
Ayları sana böldüğüm,
Her damla gözyaşımı
Biriktirip gömdüğüm;
Her ayın başı ve sonu,
9 ay,
18 gün,
Makine sesleri,
Kan kırmızılarının
Göz bebeklerimde,
Doktor beyazlarıyla dansı.
İliklerimde bana ait olmayan
Hiç tanışmadığım mikroorganizmaların sıvıları,
Tükenen sigaralar,
Ölüme yakılan hayatlar...
19. günüme hoş geldin;
Bugün beni görmeye,
Bir kereliğine hastaneye gelir misin?