Misk kokan bir nefes, sımsıcak kucak Kalbim heyecandan durdu duracak Telefon sesiyle uyandım ancak Gerçek olsa idi böyle hülyalar!
Cemal Gören
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
İmanlı Ölen Herkese Şefaat İmanını muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır. Duha suresinin (Elbette Rabbin sana [şefaat hakkı ve pek çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın) mealindeki beşinci âyet-i kerimenin tefsirinde Resulullah efendimiz (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı olmam) buyurdu. Şefaate kavuşabilmek için de imanlı ölmek şarttır. İmanlı ölenler de ebedi kurtuluşa kavuşmuş demektir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kıyamette şefaat edeceğim. Ya Rabbi, kalbinde hardal zerresi kadar iman olanları Cennete koy diyeceğim. Bunlar Cennete girecekler. Sonra, kalbinde az bir şey olanlara, Cennete girin diyeceğim.) [Buhari]
(Ahirette ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.) [İbni Mace]
(Ümmetimden, şirk üzere ölmeyen herkese Allah’ın izni ile şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim]
(Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim.) [Müslim]
(Her peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı, ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari]
(Benden önce hiçbir peygambere verilmeyen beş şeyden biri şefaattir. Şirk üzere ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [Bezzar]
(Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) [İmam-ı Ahmed, Nesai]
Peygamber efendimiz, günahkârlara şefaat edeceğini bildirince, Hazret-i Ebüdderda, (İmanı olan hırsız ve zâniler de şefaate kavuşacak mı) diye sual etti, (Evet, onlara da şefaat edeceğim) buyurdu. (Hatib)
(Kıyamette, kum sayısından daha çok kimseye şefaat ederim.) [Taberani]
(Kıyamette “Ya Rabbi, zerre kadar imanı olanı Cennete koy!” diyeceğim. Hepsi şefaatimle Cennete girecek.) [Buhari]
(Şefaatime inanmayan kimse, ona kavuşamaz.) [Şir’a]
(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.) [Tirmizi]
(Ümmetimden geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam. Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne yapmamı istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını çabuk gör, sıkıntıdan kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi bana verilir. Onlara şefaat ederim. Hatta Cehennem hazini Malik "Ümmetinden cezalanacak kimse bırakmadın" der.) [Beyheki, Taberani]
(Rabbin sana [ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de hoşnut, razı olacaksın) mealindeki Duha suresi beşinci âyet-i kerimesi inince, Resulullah efendimizin, (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı oldum demem) diye söylediği tefsirlerde bildirilmiştir. (Tibyan)
Mahşerde Hazreti Peygamber Şefaati ________________________________________ MAHŞER álemi, herkesin mezarlarından çıkıp hesaba çekileceği álemin adıdır. Buna ahiret álemi diyoruz. Orada hesap vardır. Herkes dünyada yaptığının bedelini ödeyecek. Hiçbir şey gizli kalmayacak. Mahşer yerinin büyüklüğünü, ihtişamını, dehşetini, zorluğunu ve oradaki insanların çaresizliğini anlatmak çok zordur.
Mahşer günü, dünyamızın günleriyle kıyaslanamaz. Saatlerle ifade edilemez. Nitelik ve niceliğini ancak yüce Allah bilir. Söylenecek her söz, yapılacak her tanımlama yetersiz kalacaktır. Dehşeti tarif etmekten uzak olacaktır.
Orada sorgu var. Sorgu esnasında diller kilitlenecek, organlar konuşacak. Zalim zulmünden pişman olacak. Ama bu faydasız bir pişmanlık olacak.
Orayı hasret kapsayacak. Dostlar birbirinden kaçacaklar. Allah için kurulan dostluklar hariç, dostlukların, arkadaşlıkların hiçbir faydası olmayacak o gün.
Orada terazi kurulacak. Sevap ve günahların tartılacağı terazi. Bu dünyanın terazilerine benzemeyen bir terazi. "Teraziden maksat adalet midir?" Belki tartışılır ama orada bir terazinin olacağı kesindir. Orada sırat köprüsü kurulacak. Altından cehennem kaynayan sırat.
Amel defterleri dağıtılacak o gün. Defterler, iyilik ve günahların sicilini anlatır. Hafıza kaybına uğrayanlar o gün hatırladıklarında mutlu olmayacaklar. Dönmek isteseler dönemeyecekler. Bağırsalar duyulmayacak. Çaresizlik ve pişmanlık kasıp kavuracak.
İşte o dehşetli günün ümit parıltısı, Hz. Peygamber’in şefaati olacaktır. Sevgili Peygamberimiz, mahşer áleminin ateşini dindiren bir rahmet olacaktır o gün.
Bütün müminlerin yöneldiği bir pusula olacaktır. Yüce Rabb’imizin müsaade ettiği noktaya kadar şefaat yetkisini kullanacak ve insanların kademe kademe kurtuluşunda aracı olacaktır. Aslında kendisi, "Umulur ki Rabb’in seni makam-ı mahmuda (övülmüş makama) yükseltir" (İsra, 73) ayetinin kendisine verilecek şefaate işaret olduğunu şefaatle bildirmişti.
Her peygambere dünya hayatında reddedilmez bir dua imkánı verilmiştir. Ve her peygamber bunu dünyada kullanmıştır. O ise bunu ahirete saklamıştır. İnananlara şefaat olarak.
İşte size peygamberimizin şefaatini anlatan o salih hadislerden birisi: "Kıyamet günü olunca insanlar birbirlerine karışırlar. Hz. Adem’e (AS) gelirler. Ona, ’Bize Rabb’inin katında şefaatçi ol’ derler. Adem, ’Ben bu konumda biri değilim, siz İbrahim’e gidin. O Rahman’ın yakın dostudur’ der.
İbrahim’e (AS) gelirler. O da, ’Ben bu konumda biri değilim, siz Musa’ya gidin, o Allah’la konuşandır’ der.
Musa’ya (AS) gelirler. O da, ’Ben bu konumda biri değilim, siz İsa’ya gidin. O Allah’ın ruhu ve kelimesidir’ der.
İsa’ya (AS) gelirler. O da, ’Ben bu konumda biri değilim, siz Muhammed’e (SAV) gidin’ der.
Bana gelirler. Ben, ’Ben bu konumdayım’ derim. Ve Rabb’imin huzuruna çıkmak üzere izin isterim. İzin verilir. Bu esnada bana şu anda bilmediğim bazı hamd sözleri ilham olunur. Bunlarla Rabb’ime hamd ederim. O’na secdeye varırım.
’Kalk ey Muhammed! Konuş, dinleneceksin; istediğin verilecektir; şefaatçi ol, şefaatin kabul edilecektir’ denilir. Ben de, ’Ey Rabb’im! Ümmetim, ümmetimi istiyorum!’ derim.
Allahu Azze ve Celle, ’Haydi git, kalbinde bir arpa tanesi ağırlığınca iman olan herkesi ateşten çıkar’ buyurur. Ben de bunun üzerine giderim ve bildirileni yaparım. Sonra tekrar döner, aynı övgü sözleriyle O’na hamd ederim. Sonra secdeye kapanırım.
’Kalk ey Muhammed! Konuş, dinleneceksin; iste, istediğin verilecektir; şefaatçi ol, şefaatin kabul edilecektir’ denilir. Ben de, ’Ey Rabb’im! Ümmetim, ümmetim!’ derim.
Allahu Teala, ’Haydi git, kalbinde zerre miktarınca ya da hardal tanesi büyüklüğünce iman bulunan herkesi ateşten çıkar’ buyurur. Ben de bunun üzerine giderim ve bildirileni yaparım. Sonra tekrar döner, aynı övgü sözleriyle O’na hamd ederim, sonra secdeye kapanırım.
Allahu Azze ve Celle, ’Kalk ey Muhammed! Konuş, dinleneceksin; iste, verilecektir; şefaatçi ol, şefaatin kabul edilecektir’ buyurur. Ben, ’Ey Rabb’im! Ümmetim! Ümmetimi istiyorum’ derim.
Allah (CC), ’Haydi git, kalbinde hardal tanesinden çok az miktarda iman olan herkesi çıkar, onları ateşten çıkar’ buyurur. Ben de gider bunu yaparım."
Yüce Rabb’imizden bu şefaati hak etmeyi temenni edelim.
cehennemdende cennettende cikis yok, Ben Allahin kitabindan delil getiriyorum, sen duha suresinin 5. ayetini sefaate delil gosteriyorsun, o surenin sefaatle hic bir ilgisi yoktur, ne cektiysek bu din bezirganlarindan cektik, butunluk icerisinde, kuran oku kardesim. Allah kendisi raazi oldugu kisiye zaaten sefaat edecek, Allahin razi olmadigi kisiyi Allahin elinden kimse kurtaramaz, velevki bu kurtaracak olan peygamber bile olsa. saygilarimla.
cehennemdende cennettende cikis yok, Ben Allahin kitabindan delil getiriyorum, sen duha suresinin 5. ayetini sefaate delil gosteriyorsun, o surenin sefaatle hic bir ilgisi yoktur, ne cektiysek bu din bezirganlarindan cektik, butunluk icerisinde, kuran oku kardesim. Allah kendisi raazi oldugu kisiye zaaten sefaat edecek, Allahin razi olmadigi kisiyi Allahin elinden kimse kurtaramaz, velevki bu kurtaracak olan peygamber bile olsa. saygilarimla.
Hâşâ şefaatçim, hâşâ efendim; Günahlarım için endişelendim; Mahcubiyetimden bittim, tükendim; Çok zaman nefsime takmadım yular!’
[002.048] [DI] Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korunun. [002.123] [DI] Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin yarar sağlamayacağı ve onların yardım görmeyeceği günden korunun. [002.254] [DI] Ey inananlar! Alışverişin, dostluğun, şefaatin olmayacağı günün gelmesinden önce sizi rızıklandırdığımızdan hayra sarfedin. İnkar edenler ancak yazık edenlerdir. [002.255] [DI] Allah, O'ndan başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yaratıklarını gözetip durandır. Göklerde olan ve yerde olan ancak O'nundur. O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir, dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür. [006.051] [DV] Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an ile) uyar. Onlar için Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir aracı vardır; belki sakınırlar. [006.070] [DV] Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâkete dûçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır. [006.094] [DI] Onlara: «And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi size verdiklerimizi ardınızda bırakarak bize birer birer geldiniz; içinizde Allah'ın ortakları olduğunu sandığınız şefaatçılarınızı beraber görmüyoruz. And olsun ki aranızdaki bağlar kopmuş, ortak sandıklarınız sizden ayrılmışlardır» denecek. [007.053] [DI] Kitap'ın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Sonuç gelip çattığı gün, önceleri onu unutmuş olanlar, «Rabbimizin peygamberleri şüphesiz bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek» derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler onları koyup kaçmışlardır. [010.003] [DI] Doğrusu sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratıp sonra arşa hükmeden, işi düzenleyen Allah'tır, izni olmadan kimse şefaat edemez. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'na kulluk edin. Nasihat dinlemez misiniz? [010.018] [DI] Onlar, Allah'ı bırakarak, kendilerine fayda da zarar da veremeyen putlara taparlar: «Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır» derler. De ki: «Göklerde ve yerde, Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?» Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir. [032.004] [DI] Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah'tır. O'ndan başka bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmüyor musunuz?
İmanlı Ölen Herkese Şefaat İmanını muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır. Duha suresinin (Elbette Rabbin sana [şefaat hakkı ve pek çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın) mealindeki beşinci âyet-i kerimenin tefsirinde Resulullah efendimiz (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı olmam) buyurdu. Şefaate kavuşabilmek için de imanlı ölmek şarttır. İmanlı ölenler de ebedi kurtuluşa kavuşmuş demektir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kıyamette şefaat edeceğim. Ya Rabbi, kalbinde hardal zerresi kadar iman olanları Cennete koy diyeceğim. Bunlar Cennete girecekler. Sonra, kalbinde az bir şey olanlara, Cennete girin diyeceğim.) [Buhari]
(Ahirette ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.) [İbni Mace]
(Ümmetimden, şirk üzere ölmeyen herkese Allah’ın izni ile şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim]
(Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim.) [Müslim]
(Her peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı, ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari]
(Benden önce hiçbir peygambere verilmeyen beş şeyden biri şefaattir. Şirk üzere ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [Bezzar]
(Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) [İmam-ı Ahmed, Nesai]
Peygamber efendimiz, günahkârlara şefaat edeceğini bildirince, Hazret-i Ebüdderda, (İmanı olan hırsız ve zâniler de şefaate kavuşacak mı) diye sual etti, (Evet, onlara da şefaat edeceğim) buyurdu. (Hatib)
(Kıyamette, kum sayısından daha çok kimseye şefaat ederim.) [Taberani]
(Kıyamette “Ya Rabbi, zerre kadar imanı olanı Cennete koy!” diyeceğim. Hepsi şefaatimle Cennete girecek.) [Buhari]
(Şefaatime inanmayan kimse, ona kavuşamaz.) [Şir’a]
(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.) [Tirmizi]
(Ümmetimden geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam. Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne yapmamı istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını çabuk gör, sıkıntıdan kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi bana verilir. Onlara şefaat ederim. Hatta Cehennem hazini Malik "Ümmetinden cezalanacak kimse bırakmadın" der.) [Beyheki, Taberani]
(Rabbin sana [ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de hoşnut, razı olacaksın) mealindeki Duha suresi beşinci âyet-i kerimesi inince, Resulullah efendimizin, (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı oldum demem) diye söylediği tefsirlerde bildirilmiştir. (Tibyan)
Mahşerde Hazreti Peygamber Şefaati ________________________________________ MAHŞER álemi, herkesin mezarlarından çıkıp hesaba çekileceği álemin adıdır. Buna ahiret álemi diyoruz. Orada hesap vardır. Herkes dünyada yaptığının bedelini ödeyecek. Hiçbir şey gizli kalmayacak. Mahşer yerinin büyüklüğünü, ihtişamını, dehşetini, zorluğunu ve oradaki insanların çaresizliğini anlatmak çok zordur.
Mahşer günü, dünyamızın günleriyle kıyaslanamaz. Saatlerle ifade edilemez. Nitelik ve niceliğini ancak yüce Allah bilir. Söylenecek her söz, yapılacak her tanımlama yetersiz kalacaktır. Dehşeti tarif etmekten uzak olacaktır.
Orada sorgu var. Sorgu esnasında diller kilitlenecek, organlar konuşacak. Zalim zulmünden pişman olacak. Ama bu faydasız bir pişmanlık olacak.
Orayı hasret kapsayacak. Dostlar birbirinden kaçacaklar. Allah için kurulan dostluklar hariç, dostlukların, arkadaşlıkların hiçbir faydası olmayacak o gün.
Orada terazi kurulacak. Sevap ve günahların tartılacağı terazi. Bu dünyanın terazilerine benzemeyen bir terazi. "Teraziden maksat adalet midir?" Belki tartışılır ama orada bir terazinin olacağı kesindir. Orada sırat köprüsü kurulacak. Altından cehennem kaynayan sırat.
Amel defterleri dağıtılacak o gün. Defterler, iyilik ve günahların sicilini anlatır. Hafıza kaybına uğrayanlar o gün hatırladıklarında mutlu olmayacaklar. Dönmek isteseler dönemeyecekler. Bağırsalar duyulmayacak. Çaresizlik ve pişmanlık kasıp kavuracak.
İşte o dehşetli günün ümit parıltısı, Hz. Peygamber’in şefaati olacaktır. Sevgili Peygamberimiz, mahşer áleminin ateşini dindiren bir rahmet olacaktır o gün.
Bütün müminlerin yöneldiği bir pusula olacaktır. Yüce Rabb’imizin müsaade ettiği noktaya kadar şefaat yetkisini kullanacak ve insanların kademe kademe kurtuluşunda aracı olacaktır. Aslında kendisi, "Umulur ki Rabb’in seni makam-ı mahmuda (övülmüş makama) yükseltir" (İsra, 73) ayetinin kendisine verilecek şefaate işaret olduğunu şefaatle bildirmişti.
Her peygambere dünya hayatında reddedilmez bir dua imkánı verilmiştir. Ve her peygamber bunu dünyada kullanmıştır. O ise bunu ahirete saklamıştır. İnananlara şefaat olarak.
İşte size peygamberimizin şefaatini anlatan o salih hadislerden birisi: "Kıyamet günü olunca insanlar birbirlerine karışırlar. Hz. Adem’e (AS) gelirler. Ona, ’Bize Rabb’inin katında şefaatçi ol’ derler. Adem, ’Ben bu konumda biri değilim, siz İbrahim’e gidin. O Rahman’ın yakın dostudur’ der.
İbrahim’e (AS) gelirler. O da, ’Ben bu konumda biri değilim, siz Musa’ya gidin, o Allah’la konuşandır’ der.
Musa’ya (AS) gelirler. O da, ’Ben bu konumda biri değilim, siz İsa’ya gidin. O Allah’ın ruhu ve kelimesidir’ der.
İsa’ya (AS) gelirler. O da, ’Ben bu konumda biri değilim, siz Muhammed’e (SAV) gidin’ der.
Bana gelirler. Ben, ’Ben bu konumdayım’ derim. Ve Rabb’imin huzuruna çıkmak üzere izin isterim. İzin verilir. Bu esnada bana şu anda bilmediğim bazı hamd sözleri ilham olunur. Bunlarla Rabb’ime hamd ederim. O’na secdeye varırım.
’Kalk ey Muhammed! Konuş, dinleneceksin; istediğin verilecektir; şefaatçi ol, şefaatin kabul edilecektir’ denilir. Ben de, ’Ey Rabb’im! Ümmetim, ümmetimi istiyorum!’ derim.
Allahu Azze ve Celle, ’Haydi git, kalbinde bir arpa tanesi ağırlığınca iman olan herkesi ateşten çıkar’ buyurur. Ben de bunun üzerine giderim ve bildirileni yaparım. Sonra tekrar döner, aynı övgü sözleriyle O’na hamd ederim. Sonra secdeye kapanırım.
’Kalk ey Muhammed! Konuş, dinleneceksin; iste, istediğin verilecektir; şefaatçi ol, şefaatin kabul edilecektir’ denilir. Ben de, ’Ey Rabb’im! Ümmetim, ümmetim!’ derim.
Allahu Teala, ’Haydi git, kalbinde zerre miktarınca ya da hardal tanesi büyüklüğünce iman bulunan herkesi ateşten çıkar’ buyurur. Ben de bunun üzerine giderim ve bildirileni yaparım. Sonra tekrar döner, aynı övgü sözleriyle O’na hamd ederim, sonra secdeye kapanırım.
Allahu Azze ve Celle, ’Kalk ey Muhammed! Konuş, dinleneceksin; iste, verilecektir; şefaatçi ol, şefaatin kabul edilecektir’ buyurur. Ben, ’Ey Rabb’im! Ümmetim! Ümmetimi istiyorum’ derim.
Allah (CC), ’Haydi git, kalbinde hardal tanesinden çok az miktarda iman olan herkesi çıkar, onları ateşten çıkar’ buyurur. Ben de gider bunu yaparım."
Yüce Rabb’imizden bu şefaati hak etmeyi temenni edelim.
İmanlı Ölen Herkese Şefaat İmanını muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır. Duha suresinin (Elbette Rabbin sana [şefaat hakkı ve pek çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın) mealindeki beşinci âyet-i kerimenin tefsirinde Resulullah efendimiz (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı olmam) buyurdu. Şefaate kavuşabilmek için de imanlı ölmek şarttır. İmanlı ölenler de ebedi kurtuluşa kavuşmuş demektir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kıyamette şefaat edeceğim. Ya Rabbi, kalbinde hardal zerresi kadar iman olanları Cennete koy diyeceğim. Bunlar Cennete girecekler. Sonra, kalbinde az bir şey olanlara, Cennete girin diyeceğim.) [Buhari]
(Ahirette ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.) [İbni Mace]
(Ümmetimden, şirk üzere ölmeyen herkese Allah’ın izni ile şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim]
(Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim.) [Müslim]
(Her peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı, ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari]
(Benden önce hiçbir peygambere verilmeyen beş şeyden biri şefaattir. Şirk üzere ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [Bezzar]
(Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) [İmam-ı Ahmed, Nesai]
Peygamber efendimiz, günahkârlara şefaat edeceğini bildirince, Hazret-i Ebüdderda, (İmanı olan hırsız ve zâniler de şefaate kavuşacak mı) diye sual etti, (Evet, onlara da şefaat edeceğim) buyurdu. (Hatib)
(Kıyamette, kum sayısından daha çok kimseye şefaat ederim.) [Taberani]
(Kıyamette “Ya Rabbi, zerre kadar imanı olanı Cennete koy!” diyeceğim. Hepsi şefaatimle Cennete girecek.) [Buhari]
(Şefaatime inanmayan kimse, ona kavuşamaz.) [Şir’a]
(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.) [Tirmizi]
(Ümmetimden geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam. Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne yapmamı istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını çabuk gör, sıkıntıdan kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi bana verilir. Onlara şefaat ederim. Hatta Cehennem hazini Malik "Ümmetinden cezalanacak kimse bırakmadın" der.) [Beyheki, Taberani]
(Rabbin sana [ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de hoşnut, razı olacaksın) mealindeki Duha suresi beşinci âyet-i kerimesi inince, Resulullah efendimizin, (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı oldum demem) diye söylediği tefsirlerde bildirilmiştir. (Tibyan)
Mahşerde Hazreti Peygamber Şefaati ________________________________________ MAHŞER álemi, herkesin mezarlarından çıkıp hesaba çekileceği álemin adıdır. Buna ahiret álemi diyoruz. Orada hesap vardır. Herkes dünyada yaptığının bedelini ödeyecek. Hiçbir şey gizli kalmayacak. Mahşer yerinin büyüklüğünü, ihtişamını, dehşetini, zorluğunu ve oradaki insanların çaresizliğini anlatmak çok zordur.
Mahşer günü, dünyamızın günleriyle kıyaslanamaz. Saatlerle ifade edilemez. Nitelik ve niceliğini ancak yüce Allah bilir. Söylenecek her söz, yapılacak her tanımlama yetersiz kalacaktır. Dehşeti tarif etmekten uzak olacaktır.
Orada sorgu var. Sorgu esnasında diller kilitlenecek, organlar konuşacak. Zalim zulmünden pişman olacak. Ama bu faydasız bir pişmanlık olacak.
Orayı hasret kapsayacak. Dostlar birbirinden kaçacaklar. Allah için kurulan dostluklar hariç, dostlukların, arkadaşlıkların hiçbir faydası olmayacak o gün.
Orada terazi kurulacak. Sevap ve günahların tartılacağı terazi. Bu dünyanın terazilerine benzemeyen bir terazi. "Teraziden maksat adalet midir?" Belki tartışılır ama orada bir terazinin olacağı kesindir. Orada sırat köprüsü kurulacak. Altından cehennem kaynayan sırat.
Amel defterleri dağıtılacak o gün. Defterler, iyilik ve günahların sicilini anlatır. Hafıza kaybına uğrayanlar o gün hatırladıklarında mutlu olmayacaklar. Dönmek isteseler dönemeyecekler. Bağırsalar duyulmayacak. Çaresizlik ve pişmanlık kasıp kavuracak.
İşte o dehşetli günün ümit parıltısı, Hz. Peygamber’in şefaati olacaktır. Sevgili Peygamberimiz, mahşer áleminin ateşini dindiren bir rahmet olacaktır o gün.
Bütün müminlerin yöneldiği bir pusula olacaktır. Yüce Rabb’imizin müsaade ettiği noktaya kadar şefaat yetkisini kullanacak ve insanların kademe kademe kurtuluşunda aracı olacaktır. Aslında kendisi, "Umulur ki Rabb’in seni makam-ı mahmuda (övülmüş makama) yükseltir" (İsra, 73) ayetinin kendisine verilecek şefaate işaret olduğunu şefaatle bildirmişti.
Her peygambere dünya hayatında reddedilmez bir dua imkánı verilmiştir. Ve her peygamber bunu dünyada kullanmıştır. O ise bunu ahirete saklamıştır. İnananlara şefaat olarak.
İşte size peygamberimizin şefaatini anlatan o salih hadislerden birisi: "Kıyamet günü olunca insanlar birbirlerine karışırlar. Hz. Adem’e (AS) gelirler. Ona, ’Bize Rabb’inin katında şefaatçi ol’ derler. Adem, ’Ben bu konumda biri değilim, siz İbrahim’e gidin. O Rahman’ın yakın dostudur’ der.
İbrahim’e (AS) gelirler. O da, ’Ben bu konumda biri değilim, siz Musa’ya gidin, o Allah’la konuşandır’ der.
Musa’ya (AS) gelirler. O da, ’Ben bu konumda biri değilim, siz İsa’ya gidin. O Allah’ın ruhu ve kelimesidir’ der.
İsa’ya (AS) gelirler. O da, ’Ben bu konumda biri değilim, siz Muhammed’e (SAV) gidin’ der.
Bana gelirler. Ben, ’Ben bu konumdayım’ derim. Ve Rabb’imin huzuruna çıkmak üzere izin isterim. İzin verilir. Bu esnada bana şu anda bilmediğim bazı hamd sözleri ilham olunur. Bunlarla Rabb’ime hamd ederim. O’na secdeye varırım.
’Kalk ey Muhammed! Konuş, dinleneceksin; istediğin verilecektir; şefaatçi ol, şefaatin kabul edilecektir’ denilir. Ben de, ’Ey Rabb’im! Ümmetim, ümmetimi istiyorum!’ derim.
Allahu Azze ve Celle, ’Haydi git, kalbinde bir arpa tanesi ağırlığınca iman olan herkesi ateşten çıkar’ buyurur. Ben de bunun üzerine giderim ve bildirileni yaparım. Sonra tekrar döner, aynı övgü sözleriyle O’na hamd ederim. Sonra secdeye kapanırım.
’Kalk ey Muhammed! Konuş, dinleneceksin; iste, istediğin verilecektir; şefaatçi ol, şefaatin kabul edilecektir’ denilir. Ben de, ’Ey Rabb’im! Ümmetim, ümmetim!’ derim.
Allahu Teala, ’Haydi git, kalbinde zerre miktarınca ya da hardal tanesi büyüklüğünce iman bulunan herkesi ateşten çıkar’ buyurur. Ben de bunun üzerine giderim ve bildirileni yaparım. Sonra tekrar döner, aynı övgü sözleriyle O’na hamd ederim, sonra secdeye kapanırım.
Allahu Azze ve Celle, ’Kalk ey Muhammed! Konuş, dinleneceksin; iste, verilecektir; şefaatçi ol, şefaatin kabul edilecektir’ buyurur. Ben, ’Ey Rabb’im! Ümmetim! Ümmetimi istiyorum’ derim.
Allah (CC), ’Haydi git, kalbinde hardal tanesinden çok az miktarda iman olan herkesi çıkar, onları ateşten çıkar’ buyurur. Ben de gider bunu yaparım."
Yüce Rabb’imizden bu şefaati hak etmeyi temenni edelim.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.