9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1663
Okunma

Ne baharım, ne güzüm; ne dalda dikenli gül
Ben sevda çıkmazına, sürülmüş bir deliyim
Nefes almak bir diyet; çile, keder, gam ödül
Zincirlerle bağlanmış, dürülmüş bir deliyim
Derler “Mazlumun ahı tahttan edermiş şahı”
Bu yüzden kimse bilmez, bende ki giz ervahı
Baskı yapmayın heyhat! Yoktur bunun izahı
Mahir ellerde tek renk, örülmüş bir deliyim
Alnıma kör kurşunla iz vurdum, silinmez ki
Hem kara hem de derin nasıldır; bilinmez ki
Kalbim elmas parçası, hançerle dilinmez ki
Bin sevda mermisiyle, vurulmuş bir deliyim
Musa’ya asa oldum, Nil’e “akma, dur” dedim
Aşka âşık Mecnun’a, “çöle hayal kur” dedim
Zalimin zulmü ağır usanmadım “vur” dedim
Bu yolda sürünürken, yorulmuş bir deliyim
Ram olamam kimseye; vara- yoğa aldırmam
Başım omzuma değil; yere düşse kaldırmam
Kem gözlerle bakana kafa tutmam saldırdım
Bu yüzden bin parçaya, kırılmış bir deliyim
Zaman zaman gezerim, dağları düz ederim
İlkbahar yaz demeden, mevsimi güz ederim
Yüz bin ciltlik kitabı, toplar bir cüz ederim
Kırk yıl öldükten sonra dirilmiş bir deliyim