Okuduğunuz
şiir
14.3.2009 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
DELİ GÖNÜL GÜLMEDİ
Onulmaz dertlere saldı başımı; Gamda kaldı deli gönülgülmedi. Gözümden akıttı kanlı yaşımı; Gamda kaldı deli gönülgülmedi.
Yıllar yılı gördüm ahı amanı! Yaşayarak bildim kışı yamanı. Yiğitliğin geldi geçti zamanı; Gamda kaldı deli gönülgülmedi.
Bazen ak giyindim bazen karalı, Hasta düştüm ciğer parem yaralı. Vefasız bir yâri sardım saralı; Gamda kaldı deli gönülgülmedi.
Muhabbet bağında kursam da çarşı, Bir sefa sürmedim ellere karşı. Kaplarken figanım semayı arşı; Gamda kaldı deli gönülgülmedi.
Ne günah işledim bilemedim ben, Böyle bir kaderi dilemedim ben. Karalı yazıyı silemedim ben; Gamda kaldı deli gönülgülmedi.
Feyzi’yim yanarım kendi narımdan, Dağlar taşlar ağlar ahü zarımdan. Ayırınca kader beni yarımdan; Gamda kaldı deli gönülgülmedi.
12 Mart 09 / Ank.
Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yorumların geneline bakıldığı vakit beğeni almış bir şiir.Fakat bir yoruma ve sizin o yoruma verdiğiniz cevaplara bakınca biraz şaşırdım.Neden diye sorarsanız eğer izah edeyim size bir kaç cümle ile.
Eğer Halk şiiri ve Şairlerini tartışıyorsak; unutmamamız gereken bazı hususlar var.Mesela
Âşık ve saz şairi sözcükleri anlamdaştır, aralarında ayrım yoktur. Sazşairleri ya da âşıklar
a.Ümmîdirler (okuma yazma bilmezler, hiç öğrenim görmemişlerdir ) b.Saz çalmasını bilirler ( şiirlerini saz eşliğinde söylerler ) c.İrtical (yani hazırlıksız şiir söyleme) başlıca özeliklerdir. d.Şiirler hece ölçüsüyle yazılır.
(Siz hangi seçenekte karar kılarsanız kabûlümdür )
Âşıkların bir kısmı ise, belirli bir öğrenimden geçtikleri gibi, saz çalmasını da bilirler. Fakat şiirlerini hem hece, hem de aruz ölçüleriyle yazmışlardır ( Âşık Ömer, Gevheri, Dertli, Erzurumlu Emrah gibi). Hem öğrencim olsanız sizi azarlardım diyorsunuz hem de o yorumun her satırına imzamı atacak olan ben gibi bir Halk şiiri yazmamış fakat Halk şiirinden anlayan birine de hakaret etmiş oluyorsunuz.Bunu çok yadırgadım. Eleştiri almak hiç bir Şair sıfatına lâyık kişiyi asabiyete sürüklemez.Şair daima ileriyi görür.Hatası var ise hatasını telafi eder.Öğretmen iseniz şayet siz de tüm okuyucular gibi gerçekliğe dayanan o eleştirilerden hakkınıza düşen eleştiri payını alıp teşekkür etmeniz gerekirdi.
Bir de Türk edebiyatında şöyle bir durum var.Ne hikmetse öğretmenler hep Şairlere özenmişlerdir.Tıpkı Şairler gibi şiir yazmak,ozanlar gibi söylemek isterler fakat Tanrı'nın bahşettiği okumakla yazmakla olmuyor.Orjinal diyeyim ben buna...
Türk halk şiirinde ölçü vezin karşılığı ölçü, daha seyrek olarak da tartı terimi kullanılır. Türk halk şiirinde ölçü hece ölçüsüdür. Divanü Lügat-it Türk’te vezin ölçü karşılığı köğ terimi geçer. Hece ölçüsü, Türk dilinin yapısından doğmuştur. Hece ölçüsünde esas, dizelerdeki hece sayısının birbirine eşitliğidir. Oysa görüyorum ki siz '' durak ''ın ne olduğunu dahi açıklamaktan çekiniyorsunuz.
Sözün özü şudur ki; İyi şeyler yazmak doğru yazmak adına eleştiri var ise kabul edelim.Ukalâ bir üslupla ben size öğretirim, azarlarım gibi sözler sarfetmek ne size yakışır ne de aldığınız kurdelaya.
Daha doğru ve hatasız şiirlerinize eleştiri bırakabilmeyi ümid ediyor ve size bu yolda başarılar diliyorum.
Saygılarımla Ozan Feyzi Bey
rua tarafından 3/15/2009 5:27:35 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yorumunuz için teşekkür ederim. Bu konunun daha geniş ortamda tartışılması için, forum ortamına taşıdım diğer şairlerin de yararlanması için görüşlerinizi orada da belirtirseniz sevinirim.. Selam ve sevgilerimle...
Yorumunuz için teşekkür ederim. Bu konunun daha geniş ortamda tartışılması için, forum ortamına taşıdım diğer şairlerin de yararlanması için görüşlerinizi orada da belirtirseniz sevinirim.. Selam ve sevgilerimle...
“Sevgili Dost: Bu kadar yüksek bilgini forumlarda dile getirseydin de doya, doya konuşup tartışsaydık. Burası tartışmanın yeri değil diye düşünüyorum. Ancak, şu kadarını söyleyeyim ki, öğrencilerimden biri olsaydınız azarlardım sizi.”
Konuyu forumda dile getirmem için genellik arz etmesi gerekir ki, konu şahsınıza ait bir şiirden ibârettir. Eksik olmasına rağmen ‘Günün Şiiri’ ilân edilmişse bir şiir, şiire yapılan eleştiri şiir sayfasında olmalıdır. Bu bir tartışma değildir. Eleştiriyi kaldıramıyorsanız ve dâhi doğrular ortaya koyulmasına rağmen hâlâ ‘yanlış benim yanlışımdır’ diyorsanız, amennâ… Ayrıca, size öğrenci olabilmem için sizin şiir bilginizden emin olmam gerekir ki, iddia ederim ‘Durak’ın ne olduğunu bilmiyorsunuz…
"Halk Şiiri" konusunda ne kadar bilgi sahibi(!) olduğunuz, benden örnek istemenizden belli oluyor!”
Sizden konuyla âlakalı örnek istemem, Halk Şiiri’ni bilmediğim anlamına gelmez. Ozanlar her sözü ölçerek, tartarak söyler. Boş bulunmaz. Ve saldırı boyutuna girmeyiniz; her şey bellidir.
"Ozanlarımızın ünlü olup olmamaları, işin doğru olup olmadığına referans olamaz. Ve merak ediyorum, bunlara birkaç örnek verebilir misiniz?" demişiniz, işte birkaç örnek:
Haşarı hey deli gönül haşarı 6+5 (4+4+3 de değerlendirilir) (Bu mısranın durakları 4+4+3’tür. Asla 6+5 değildir!) Ah ettikçe ala gözler yaşarı 6+5 ( " " ) (Bu mısranın da durağı 4+4+3’tür. Yine asla 6+5 değildir!) Kerem et sevdiğim çıkma dışarı 6+5 (Bu mısrayı tutturmuşsunuz; 6+5’tir) Seher yeli zülüfünden tel çalar 4+4+3 (Bu mısrada 4+4+3’tür) RUHSATİ
Yine bahar geldi bülbül sesinden 6+5 (Evet… 6+5’tir durak!) Seda verip seslendin mi yaylalar 4+4+3 (Evet… 4+4+3’tür, durak) Çevre yanın lale sümbül bürümüş 6+5 (Bu mısrada da takılmışsınız; mısranın durakları 4+4+3’tür! 6+5 olması mümkün değildir!) Gelin olup süslendin mi yaylalar 4+4+3 (4+4+3’tür!) RUHSATİ
Ne çekerse dertli sinem dağ olmaz 6+5 (Burada da durağı sallamışsınız üstâd, 4+4+3’tür, durak.) Günler gelir geçer ömür çoğalmaz 6+5 (Doğru 6+5) Neşterlidir yaralarım onulmaz 4+4+3 (Doğru 4+4+3) Göğerdi çevresi karalandı gel 6+5 (Doğru 6+5+) PİR SULTAN ABDAL
Benim uzun boylu servi çınarım 6+5 (Doğrudur, 6+5) Yüreğime bir od düştü yamarım 6+5 (Yine boşa düşmüşsünüz zirâ durak 4+4+3’tür.) Kıblem sensin yüzüm sana dönerim 6+5 (yine yanlış yapmışsınız durakları, 4+4+3’tür) Mihrabımdır kaşlarının arası 4+4+3 (doğru 4+4+3) PİR SULTAN ABDAL
““Karacoğlan, Aşık Veysel, Dadloğlu gibi nice ozandan örnekler vermek mümkün; ama burası yeri değil. Bu ozanları okursan görürsün. Onun için halk şiirini iyi incele dedim.””
Halk Şiiri, ses âhenginin yoğun olduğu, ritmik özelliklere sahip bir san’atımızdır. Daha evvelde dedim, ‘tereciye tere satma bâbını geçelim, lütfen… ‘Bu ozanları okursan görürsün’ gibi saçma sapan bir sözü söylenmemiş addediyorum. Halk Şiiri’ni bilip bilmediğime ne siz ne ben karar vereyim; bırakınız başkaları karar versin…
”Diğer konulara gelince: Buradan yanıt verme gereğini görmüyorum.”
Veremezsiniz çünkü doğru olanlar yazılmıştır. Yeniden sıralamaya gerek yok; burada büyüklük edip, kabullenmek yerine meseleyi farklı boyuta taşıma uğraşı görüyorum. Oysa şiir adına bir şeyler yazmıştım ben… Şiirdeki eksiklikleri bir bir ortaya koydum; siz cevap verseniz ne vermeseniz ne?
“Ben yazıp yayınlayan bir ozanım; değerlendirmek okuyucuya aittir. Bu şiire yapılan diğer yorumlar da gerekli yanıtı veriyor sanırım. (yoksa onlar anlamıyor mu?)”
En güzeli nedir biliyor musunuz, ÜSTÂD? Eleştiriye açık olabilmek ve yanlışta ısrâr etmemek, ayrıca doğruları kabullenmek ve saldırı pozisyonu alarak, doğruların üzerini kapamaya çalışmamaktır. Bu şiire yorum yapanların çoğu şiiri okumuyor bile, üstâd… Kopyala, yapıştır dörtlüğü... Ki, şiire yorum yapanların ne derece hece bilgisi var o da ayrıca sorgulanır. Zaten çoğu bir şeyler yazayım OzanFeyzi’ye, OzanFeyzi de gelsin benim şiirimin altına bir şeyler yazsın mantığındadır. Bu sizi yanıltmasın… Ben şiirinizi eleştirmekle Türk Şiiri’ne verdiğim önemi ortaya koyuyorum. Ama sizin işinize gelmeyince daha doğrusu övgüye alışmış hissiyatınız duvara çarpınca birden afallıyorsunuz.
Beni asla ‘azarlayamazsınız’; Haa ben sizin yerinizde olsa idim, yâni OzanFeyzi olsa idim, Kurtbala’yı alnından öperdim. Çünkü Kurtbala’nın yaptığı riyâdan uzak, samimî ve ilmî yaklaşımdır.
Hece Vezni, Türk Şiiri’nin belkemiğidir; kırılırsa, hele de ozanların eliyle kırılırsa, çayırda çimende deli taylar gibi koşan Türk Şiiri yatalak olur.
Ben ‘Kral çıplak’ diyorum ve bunu delilleri ile ortaya koyuyorum.
”Halk şiiri konusunda bu kadar bilgili olduğunuza göre, bu tarzda (11 ve 8 ölçülü) yazılmış eserlerinizi de okumak ve yararlanmak isteriz…”
Size 11 ve 8 ölçülü yazdığım tren yüküyle şiir sunabilirim. Birkaç örnek;
8 Ölçülü (çeşitleme nedeniyle dörtlükler hâlinde sunacağım)
Örnek 1: Ben Irkımın Ozanıyım adlı şiirimden
“Sayram odu sağım solum Âzam tahtı tünce dolum Maturidî akıl yolum Ben ırkımın ozanıyım
Deli dolu soluklarda Söz tohumu doluklarda Kopuz kopuz oluklarda Ben ırkımın ozanıyım”
Örnek 2: Namı Topal Adı Osman adlı şiirimden
“Kars ırakta Havza derin Dört bir yöne salık verin Dağda taşta uğrak yerin Şan kanında zağlı yalman -Namı Topal adı Osman-“
Örnek 3: Kız Ben Sana Demedim Mi adlı şiirimden
“Kızıl saçın perde perde Alev saldı nice derde Yer yatağı gecelerde Kız ben sana demedim mi?
Mayası ham cevher bilmez Dokuz düğüm sözü silmez Kurt duruşu bala gelmez Kız ben sana demedim mi?”
“Kara çadır gölgesinden ter doğar. Her iklimde parıldayan fer doğar. Bilge Koca öğüdünden Ertuğrul, Yerim yurdum Türkmen obam der doğar.
Hayme Hatun yazmasının alında Kırk çiçekten kır kokulu balında Ertuğrul’un salkım saçak dalında Yetmiş ilde yetmiş beylik yer doğar
Han Oğuz’un tunç yürekli boyundan Yer dağlayan dağ eriten huyundan Günlemeli kara kazan suyundan Ebe Hatun ellerinde er doğar”
Örnek 3: Derviş Baba adlı şiirimden
“Boyçeçağlar kar delende dikine Kövrek cengden od yatırar köküne Aşıhların omuz verib yöküne Eşitmisen koşuğların dem edir Cümle nefis yohluğunda cem edir
Derviş Baba ağ kaftanın geyerdin Bahıp mene eyle boynun eyerdin “Türkman oğul, Gurt Balası” deyerdin Men duyam ki Derviş Baba derdi ne Albız çöküb guşluğ vahti merdine…”
Örnek 4: Benim Sırtımdaki Hançer Kadar Beslediğim Köpek Var adlı şiirimden
“Bir gül alı bir menekşe moruyla Uyku nedir salık bin bir soruyla Aman vermez yanardağlar koruyla Dört bir yandan sarılmışsın baskın var!
Katar olmuş onmaz derde can nedir? Akşam nedir gece nedir tan nedir? Nedir söyle damar nedir kan nedir? Ayağa kalk vurulmuşsun baskın var!”
Örnek 5: Gel Sanadır Ey Aklımın Zoru Gel adlı şiirimden
“Aş ekmeğim uykularım dilesin Şakağımdan buz terimi silesin Geldiğini kimse görmez bilesin Gel yanıma bulanma hey duru gel
Pak mayadan helâl sütten erine Cem tutanda aklıselim serine Kuşan da gel gökçe postun yerine Dik başımda yanardağın koru gel”
”Başarı dileklerimle selam ve sevgiler sunarım.”
Ben de size başarı dileklerimi arz ediyorum.
Ve hâlâ bana Türkçe öğretmenizi, Halk Şiiri'nin incelikleri hakkında bilgilendirmenizi ve yorumun nasıl yapılacağına, hece şiirinin ne olduğuuna dâir düşüncelerinizi aktarmanızı umud ediyorum.
Sevgili Kardeşim: Sizin bir yorumunuza karşılık olarak, benim "iki ölçünün de karışık kullanılabileceği" anlamındaki sölerime itirazınız sonucunda verdiğim örneklerde, karşık kullanıldığı görülmüştür. Gerçi bazılarının benim dediğim ölçülerde olmadığı(!) gerekçesiyle, düzeltmenize karşın, karışık olduğu açıktır. Buradan da sizin durak (es) anlayışınızla benimkinin uyuşmadığı anlaşılıyor. Kaldı ki halk şiirinde hem 4+4+3 hem de 6+5 ölçüsünde değerlendirilen dizeler vardır. Bu dizelere illaki şu duraklı bu duraklı demek yanlıştır. Çünkü şiir türkü olarak söylendiğinde, ezginin durumuna göre bu es yerleri değişebilir. Daha doğrusu şiirdeki duraklar hangisine ağır basıyorsa, makam da o yönde olur. Ben oturup şiir yazamam. Ben şiirlerimi önce doğaçlama türkü olarak söyler, ondan sonra aklımda kalanları yazarım. Duraklar da bu sırada belirlenir. Kısaca, ben halk şairiyim yani ozan. Bu nedenle ben halk gibi düşünür, halk gibi yazar ve halk gibi söylerim. Ben yazın öğretmeni değilim. Aşıklık geleneğindeki usta-çırak ilişkisi sonucunda, etkileşimle yazan birisiyim. Aşık Veysel, Aşık Ali İzzet Özkan, Mihmani, Sefil Selimi gibi ozanların yaşadığı yörede; "Emlek Yöresi"nde yetişmiş birisiyim. Dolayısıyla akdemiyenler ne söyler beni pek ilgilendirmez. Akedemisyenlerin bana öğreteceklerinden çok benim onlara öğreteceklerim vardır. Akademik bilgiyle olsa, tüm yazın öretmenlerinin veya profosörlerinin ozan ya da şair olması gerekirdi. Onlar da ozanlardan öğrendiklerini öğretmiyorlar mı? Aşık Ömer, Gevheri, Detli gibi ozanlar, Osmanlı'nın Türk'leri asimile amaçlı olarak, hece veznini yok etmek için dayattığı aruz vezni ile yazmışlardır; ama gerek Türkçe'ye uymaması ve gerekse halk tarafından benimsenmemesi üzerine yine hece ölçüsüne dönmüşlerdir; bazen de aruzu heceye uydurarak (4+4+3 e denk gelecek şekilde) "Öğrencim olsaydınız sizi azarlardım" dememin nedeni şu: Siz bir eleştiri yapmışınız ve ben de bir yanıt verdim. Ondan sonra uzun uzadıya yanıtlamanızın gereksiz olduğunu düşünmemdendir.Böyle yaparak beni bilgisiz cahil, halk şiirini yazıyor ama bilmiyor; gibi göstermeye çalıştığınız duygusuna kapılmamdır. Yoksa başka bir amacı yoktur. Dil konusuna gelince: Ben şiirlerimde günümüz Türkçesini kullanıyorum; yani halkın konuştuğu dili. Örnek olarak yazdığınız şiirleri çok beğendim. Ancak, günümüzde anlaşılacak, daha doğrusu kullanılan bir dil değil çoğunlukla. Benim için yazılanın anlaşılır olması önemlidir. Bunu size eleştiri anlamında söylemiyorum. Bu sizin tarzınız, onu ben değerlendiremem. Özgeçmişinizi de yazmadığınız için hangi yöreye hitabettiğinizi de bilmiyorum.. Ama dediğim gibi şiirlerinizi beğendim.. "Buradan yanıt verme gereğini görmüyorum" dememin nedeni de uzatmak istemeyişimden kaynaklıydı; ama benim isteğimle olmuyormuş... Kısaca ben bir geleneği sürdürmeye ve duygularımı da bu yönde yansıtmaya çalışıyorum. Beğenilmek, benilmemek gibi bir kaygım yoktur. Burada bu tartıştığımız şiire kırmızı kurdele takmışlar; ben kurdele taksınlar diye değil, duygularımı dilimin döndüğünce paylaşmak için bu siteye yazdım.. Ama siz de diyorsunuz ki senin dilin dönmüyor!.. Ne diyeyim? Eyvallah... Gençlerimizin hece şiirine ve Türkçeye duyarlı olmaları da bana ayrıca kıvanç verir.. Selam ve sevgilerimle..
Sevgili Kardeşim: Sizin bir yorumunuza karşılık olarak, benim "iki ölçünün de karışık kullanılabileceği" anlamındaki sölerime itirazınız sonucunda verdiğim örneklerde, karşık kullanıldığı görülmüştür. Gerçi bazılarının benim dediğim ölçülerde olmadığı(!) gerekçesiyle, düzeltmenize karşın, karışık olduğu açıktır. Buradan da sizin durak (es) anlayışınızla benimkinin uyuşmadığı anlaşılıyor. Kaldı ki halk şiirinde hem 4+4+3 hem de 6+5 ölçüsünde değerlendirilen dizeler vardır. Bu dizelere illaki şu duraklı bu duraklı demek yanlıştır. Çünkü şiir türkü olarak söylendiğinde, ezginin durumuna göre bu es yerleri değişebilir. Daha doğrusu şiirdeki duraklar hangisine ağır basıyorsa, makam da o yönde olur. Ben oturup şiir yazamam. Ben şiirlerimi önce doğaçlama türkü olarak söyler, ondan sonra aklımda kalanları yazarım. Duraklar da bu sırada belirlenir. Kısaca, ben halk şairiyim yani ozan. Bu nedenle ben halk gibi düşünür, halk gibi yazar ve halk gibi söylerim. Ben yazın öğretmeni değilim. Aşıklık geleneğindeki usta-çırak ilişkisi sonucunda, etkileşimle yazan birisiyim. Aşık Veysel, Aşık Ali İzzet Özkan, Mihmani, Sefil Selimi gibi ozanların yaşadığı yörede; "Emlek Yöresi"nde yetişmiş birisiyim. Dolayısıyla akdemiyenler ne söyler beni pek ilgilendirmez. Akedemisyenlerin bana öğreteceklerinden çok benim onlara öğreteceklerim vardır. Akademik bilgiyle olsa, tüm yazın öretmenlerinin veya profosörlerinin ozan ya da şair olması gerekirdi. Onlar da ozanlardan öğrendiklerini öğretmiyorlar mı? Aşık Ömer, Gevheri, Detli gibi ozanlar, Osmanlı'nın Türk'leri asimile amaçlı olarak, hece veznini yok etmek için dayattığı aruz vezni ile yazmışlardır; ama gerek Türkçe'ye uymaması ve gerekse halk tarafından benimsenmemesi üzerine yine hece ölçüsüne dönmüşlerdir; bazen de aruzu heceye uydurarak (4+4+3 e denk gelecek şekilde) "Öğrencim olsaydınız sizi azarlardım" dememin nedeni şu: Siz bir eleştiri yapmışınız ve ben de bir yanıt verdim. Ondan sonra uzun uzadıya yanıtlamanızın gereksiz olduğunu düşünmemdendir.Böyle yaparak beni bilgisiz cahil, halk şiirini yazıyor ama bilmiyor; gibi göstermeye çalıştığınız duygusuna kapılmamdır. Yoksa başka bir amacı yoktur. Dil konusuna gelince: Ben şiirlerimde günümüz Türkçesini kullanıyorum; yani halkın konuştuğu dili. Örnek olarak yazdığınız şiirleri çok beğendim. Ancak, günümüzde anlaşılacak, daha doğrusu kullanılan bir dil değil çoğunlukla. Benim için yazılanın anlaşılır olması önemlidir. Bunu size eleştiri anlamında söylemiyorum. Bu sizin tarzınız, onu ben değerlendiremem. Özgeçmişinizi de yazmadığınız için hangi yöreye hitabettiğinizi de bilmiyorum.. Ama dediğim gibi şiirlerinizi beğendim.. "Buradan yanıt verme gereğini görmüyorum" dememin nedeni de uzatmak istemeyişimden kaynaklıydı; ama benim isteğimle olmuyormuş... Kısaca ben bir geleneği sürdürmeye ve duygularımı da bu yönde yansıtmaya çalışıyorum. Beğenilmek, benilmemek gibi bir kaygım yoktur. Burada bu tartıştığımız şiire kırmızı kurdele takmışlar; ben kurdele taksınlar diye değil, duygularımı dilimin döndüğünce paylaşmak için bu siteye yazdım.. Ama siz de diyorsunuz ki senin dilin dönmüyor!.. Ne diyeyim? Eyvallah... Gençlerimizin hece şiirine ve Türkçeye duyarlı olmaları da bana ayrıca kıvanç verir.. Selam ve sevgilerimle..
"Sevgili Dost: Halk şiirinde 6+5 ile 4+4+3 ölçüsü birlikte kullanılmaz diye bir kural yoktur. Ayrıca örnek verdiğiniz de 6+5 ölçüsündedir. (Gamda kaldı deli (6)+ gönül gülmedi (5).. Karışık kullanılmaz diye kural olmamısına karşın, hangi ölçüde başlanmışsa o ölçüde bitiren bir ozanım.. Ünlü ozanlar da hep karışık kullanmışlardır.. Diğer yazdıklarınıza gelince; "Halk Şiiri" ni iyi incelemeniz ve iyi öğrenmenizi tavsiye ederim. Çünkü hece şiirini yazarken ve bir şiire yorum yaparken gereklidir.Hele Türkçe'yi iyi bilmek daha çok önemlidir.. Yorumun için teşekkür ederim. Selam ve sevgilerimle..." OzanFeyzi
Nezâketiniz nedeniyle teşekkürlerimi arz ederim, OzanFeyzi üstâd... Verdiğiniz cevap ile bir anlamda beni hem bir gönül sohbetine buyur ettiniz, hem de Türk Söz İlmi hakkında düşüncelerimi açıklamama vesile oldunuz; bahtiyârım.
“Halk şiirinde 6+5 ile 4+4+3 ölçüsü birlikte kullanılmaz diye bir kural yoktur.”
Türk Söz İlmi, disipline edilmiş bir sistem içerisinde seyir hâlindedir. Türk Halk Şiiri ise, disipline edilmiş bu sistem içerisinde en hassas konumda olan bir başlıktır.
Halk şiirinde 6+5 ile 4+4+3 ölçüsünün bir arada bulunmaması gibi bir kuralın olmaması demek, şiirdeki bozulan disiplini ya da düzensizliği görmememiz anlamına gelemez. Ki, bu kaliteli bir sitede ‘Günün Şiiri’ ilân edilen bir şiir ise, mutlâk sûretle görmemiz/göstermemiz gereken bir durumdur. Zirâ, örnek teşkil etmektedir.
“Ayrıca örnek verdiğiniz de 6+5 ölçüsündedir. (Gamda kaldı deli (6)+ gönül gülmedi (5).. Karışık kullanılmaz diye kural olmamısına karşın, hangi ölçüde başlanmışsa o ölçüde bitiren bir ozanım..”
Ben sadece bir örnek verdim: -Gamda kaldı deli gönül gülmedi- Bildiğim şudur ki, ‘deli gönül’ Türk Halk Şiiri’nin vazgeçilmez sıfat tamlamalarından birisidir. Ve söz konusu mısranın durağıyla okunuşu şu şekildedir: -Gamda kaldı(4) deli gönül(4) gülmedi(3)- “Gülmedi.” Kim gülmedi? Deli gönül... “Gamda kaldı.” Kim gamda kaldı? Deli gönül... Yanılıyorsam, sitemizde birçok değerli Türk Edebiyatı eğitimi almış öğretmen/dost/arkadaş mevcuttur.
Yoksa, sizin duraktan anladığınız yâ da durak zannettiğiniz ‘mısradaki hecelerin sadece sözcüklerden bölünmesi’ mi?
Ayrıca ben sadece bir tane örnek verdim. Madem söz açıldı, şiirin tamamındaki durakları sırlayayım, müsâdenizle:
Ozanlarımızın ünlü olup olmamaları, işin doğru olup olmadığına referans olamaz. Ve merâk ediyorum, bunlara birkaç örnek verebilir misiniz?
“Diğer yazdıklarınıza gelince; "Halk Şiiri" ni iyi incelemeniz ve iyi öğrenmenizi tavsiye ederim. Çünkü hece şiirini yazarken ve bir şiire yorum yaparken gereklidir.Hele Türkçe'yi iyi bilmek daha çok önemlidir..”
Bunu bana demenize şaşırdım, doğrusu... Bilmediğim bir konuya müdâhil olmama gibi prensibim vardır. Ama yine de ben alçakgönüllü olayım ve mümkün olan zamanlarınızda bana Türk Halk Şiiri konusunda eksiklerimi öğretiniz. Bu cümlem, hece şiiri yazma konusunda da, bir şiire yorum yapma konusunda da geçerlidir, üstâdım.
Türkçe’yi bilmek... Bu konuda da yardımınıza ihtiyacım olacağı mutlâktır.
“Yorumun için teşekkür ederim. Selam ve sevgilerimle...”
Ben size teşekkür ederim, üstâdım. Şimdi izninizle şiirinizi baştan sona inceleyeyim:
“DELİ GÖNÜL GÜLMEDİ”
Çok klasik bir başlık... Özellikle hece şiirinde... Hece Şiiri’nin birçok meydanlarında, dağlarında ve ovalarında mevcut ve mevcuda yakın kullanımlar vardır.
Ayrıca, şiir başlığının ‘Deli Gönül Gülmedi’ olarak ilânı, Üstâd OzanFeyzi Bey’in “Gamda kaldı deli (6)+ gönül gülmedi (5)” sözünü de boşa düşürmektedir.
“Onulmaz dertlere saldı başımı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi. Gözümden akıttı kanlı yaşımı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Onulmak... Anlam itibâriyle Onulmak, 1) İyileşmek, 2) Düzelmek anlamındadır. Deli gönlün, başı iyileşmez/düzelmez dertlere salması ve sonra da gamlanması/tasalanması... Ve gülmemesi... Ardından yine deli gönlün, kanlı yaş akıtması... Sonra yine gamlanması ve gülmemesi...
Deli gönül, aşkın ıstırap velvelesidir. Şâiri/Ozanı/Üstâdı öyle bir hâl içine sokmuştur ki, sonra da mesût bir gün görememiştir(gülmedi).
Kâfiye: a/b/a/b ‘ımı redifi kullanılmıştır; ‘aş’ Tam Kafiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 4+4+3 // 6+5 // 4+4+3 Ses: Halk Şiiri’dir ki, ses mutlâka iyi olmak zorundadır. Sözcük Kullanımı: Normal
“Yıllar yılı gördüm ahı amanı! Yaşayarak bildim kışı yamanı. Yiğitliğin geldi geçti zamanı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Yıllar yılı görmek... ‘görmek’ sanırım ‘yaşamak’ anlamında kullanılmıştır. Ancak, ‘yıllar yılı görmek’ anlatım bozukluğu meydana getirmiştir. ‘yıllar yılı yaşadım’ denilmeli idi ki, bu durumda hece oturmayacaktı. Bunun yerine ‘yaşadım ve gördüm’ denilebilinirdi. Âh ve aman... Âhın anlamı, 1) Feryât hâli, 2) Beddua, ilenme... Amanın anlamı, 1) Yardım tâlebinde bulunmak, 2) Af dilemek, 3) Ricâda bulunmak, 4) Usanç hâli... ‘âhı amanı’ ne birbirlerine yakın sözcükler, ne birbirlerini tamamlayan sözcükler ve dâhi ne de birbirlerine zıt sözcükler ki, pekiştirme yâ da hâl üzere kullanılabilsin...
‘Yaşayarak bilmek’ bir önceki mısrada olduğu gibi ‘yaşayarak görmek’ şeklinde değerlendirebilinir. Devâmla, ‘kışı yamanı’ tamâmen hece ve kâfiye kaygısı olarak değerlendiriyorum. ‘yaman kış’ sıfat tamlaması orijinal hâlidir.
Mısralardaki anlatım bozukluğu anlamı zorlaştırmıştır.
Kâfiye: c/c/c/b ‘ı’ redifi kullanılmıştır; ‘aman-yaman ve aman-zaman’ Tunç Kâfiye, ‘aman-yaman-zaman’ Zengin Kâfiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 6+5 // 4+4+3 // 4+4+3 Ses: Malum üzere... Sözcük Kullanımı: ‘yıllar yılı görmek’ - ‘âhı amanı’ - ‘yaşayarak bilmek’ - ‘kışı yamanı’ geniş değerlendirme yukarıda izâh edilmiştir.
“Bazen ak giyindim bazen karalı, Hasta düştüm ciğer parem yaralı. Vefasız bir yâri sardım saralı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Son iki mısra çok güzel... Ancak, ilk iki mısrayı inceleyelim. ‘bazen ak giyinmek bazen karalı’... Sanırım düzgün olanı şöyle olmalı idi; “Bazen ak giyindim, bazen kara” Bazen iti hâli bazen de kötü hâli belirtmek maksâdıyla kaleme alınmıştır. İkinci mısrada Üstâd Ozan Feyzi Bey, hâzin hâli belirtmek istemiş; ‘hasta düştüm ciğer parem yaralı’... Bunu da ciğer parçam yaralandı hasta düştüm şeklinde yorumladığımızda sanırım doğru olanı yapmış oluruz ve mısrayı kurtarırız.
”Muhabbet bağında kursam da çarşı, Bir sefa sürmedim ellere karşı. Kaplarken figanım semayı arşı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Birinci mısra ile ikinci mısra çelişkili bir anlatım gibi görünürken ‘kan kusup kızılcık içtim demek’ gibi yorumladım. Fakat, üçüncü mısrada ‘figân’ı görünce sanırım bir anlatım bozukluğu var diyorum. Bir de ‘muhabbet bağına çarşı kurmak’... ‘çarşı’ ne derece uygun kullanılmıştır ayrıca düşünülmesi gereken bir mevzuudur. Üçüncü mısrada, ‘semâyı arşı’ dikkât çekicidir. Semânın anlamı, ‘gök, gökyüzü’dür; Arşın anlamı, ‘gök, göğün en yüksek katı’dır. Bir bakıma ‘semâ ve arş’ eşanlamlıdır. Doğru kullanılmamıştır, mısrada...
Kâfiye: e/e/e/b ‘arşı-karşı ve arşı-çarşı’ Tunç Kâfiye, ‘çarşı-karşı-arşı’ Zengin Kafiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 6+5 // 6+5 // 4+4+3 Ses: Malum üzere... Sözcük Kullanımı: ‘çarşı kurmak’... ve ‘semâyı arşı (anlamdaş)’
”Ne günah işledim bilemedim ben, Böyle bir kaderi dilemedim ben. Karalı yazıyı silemedim ben; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Güzel bir dörtlük... Çekilen sıkıntıları, bir günâhın bedeli olarak görmek... Kişinin kendi kendini sorgulaması...
Kâfiye: f/f/f/b ‘emedim ben’ ve ‘medim ben’ redifleri kullanılmıştır; ‘bil-sil’ Tam Kâfiye, ‘dile-bile-sile’ Zengin Kâfiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 6+5 // 6+5 // 4+4+3 Ses: Malum üzere... Sözcük Kullanımı: Normal
”Feyzi’yim yanarım kendi narımdan, Dağlar taşlar ağlar ahü zarımdan. Ayırınca kader beni yarımdan; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Üstâd OzanFeyzi Bey, mahlâsını güzel bir şekilde kullanmıştır, son dörtlükte... Kişinin ‘kendi nârında yanması’ son derece anlamlıdır. Devâmla, dağların taşların Üstâd’ın ağlamasına (âh u zâr) görünce dayanamayıp, ağlamaları...
Üçüncü mısrada Üstâd OzanFeyzi Bey’in Türkçe konusunda bilgisine başvurmakta fayda vardır. Üçüncü mısrada kullanılan ‘yarımdan’ ‘yârimden’ midir, yoksa ‘yarımdan’ mıdır? Ben yazım şekline göre kaderin sizi ‘yarı’nızdan ayırdığını düşünerek kâfiye değerlendirmemde ‘yarı’ olarak aldım.
Kâfiye: g/g/g/b ‘ımdan’ ve ‘mdan’ redifleri kullanılmıştır; ‘nâr-zâr’ Tam Kâfiye, ‘nârı-yarı ve zârı-yarı’ Zengin Kâfiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 6+5 // 4+4+3 // 4+4+3 Ses: Yine mâlum... Sözcük Kullanımı: Normal
Genel Değerlendirme (Tekrârdır)
6 dörtlükten oluşma şiirin tam 4 adet dörtlüğü 'ı' harfi düzeneği ile kâfiyelendirilmiştir. (1., 2., 3. ve 4. dörtlükler) Diğer iki dörtlük de 'n' harfi düzeneği ile kâfiyelendirilmiştir. Böylesi kısa şiirlerde, bol çeşitli harf düzenekleri kafiyelendirme yapılabilinirken Üstâd, 29 harfli âlfabemizin sadece iki harfini, ‘ı’ ve ‘n’ harflerini kullanmıştır.
‘Ünlü ozanlar’ böyle yapmamıştır.
Ek Not
Bana “Hele Türkçe'yi iyi bilmek daha çok önemlidir.” diyen Üstâd OzanFeyzi Bey’in, şiirdeki Türk Dili’nin kullanımına, İmlâ Kuralları’na ve noktalamalara özellikle dikkât etmesi gerekirdi. Sanırım Üstâd, bu sözü söylerken boş bulundu. Türk Dili konusundaki hassasiyetimi bir şiirimle iletmek isterim:
Tanrım Erek Eylesin Öz Dilimi Öz Koysun
'Şimden girü hiç kimesne kapuda ve divânda ve mecâlis ve seyrânda Türkî Dili'nden gayrı dil söylemeye...' Karamanoğlu Mehmet Bey (13 Mayıs 1277)
Yığınlarda yılgınlık mahâllerde solgunluk Alperenler yürüsün kırk yokuşu düz koysun Bel dağlayıp zamanda er büyüten olgunluk Demir dağlar hatrına yetmiş körük köz koysun
- Tanrım erek eylesin öz dilimi öz koysun -
Bir yazgıdır metânet kudret sağan fendine Nam derlerken tarihe kuş uçurmaz bendine Bir damlacık zahmeti çok görürken kendine Hangi dirlik mühleti gök harsıma göz koysun
- Tanrım erek eylesin öz dilimi öz koysun -
Çağlar aşıp türeyen dalga dalga yürüyen Çamçaklarla esrimiş bozkırları sürüyen On bin yıldır acunda gönülleri bürüyen Kocamışlar bilgeler el vermeye yüz koysun
- Tanrım erek eylesin öz dilimi öz koysun -
Bulağların başında boz bulanık salında Onmaz tünler ardında seher tahtı alında Etek tutan kızların kor bakışlı yalında Alpozanlar çağlasın kopuz kopuz söz koysun
- Tanrım erek eylesin öz dilimi öz koysun -
Yokluk bende yok olsun alınyazım sözümdür Koşuk koşuk şad eden dosta nâzım sözümdür Kurtbala’yım sözümdür erim kızım sözümdür Türkçe dilim yaşasın Türk ilimi öz koysun
- Tanrım erek eylesin öz dilimi öz koysun -
10 Mayıs 2006 // T A R S U S
Hakan İlhan Kurt (Kurtbala mahlâsımdır.)
Hakan İlhan Kurt tarafından 3/15/2009 5:42:40 AM zamanında düzenlenmiştir.
“Sevgili Dost: Bu kadar yüksek bilgini forumlarda dile getirseydin de doya, doya konuşup tartışsaydık. Burası tartışmanın yeri değil diye düşünüyorum. Ancak, şu kadarını söyleyeyim ki, öğrencilerimden biri olsaydınız azarlardım sizi.”
Konuyu forumda dile getirmem için genellik arz etmesi gerekir ki, konu şahsınıza ait bir şiirden ibârettir. Eksik olmasına rağmen ‘Günün Şiiri’ ilân edilmişse bir şiir, şiire yapılan eleştiri şiir sayfasında olmalıdır. Bu bir tartışma değildir. Eleştiriyi kaldıramıyorsanız ve dâhi doğrular ortaya koyulmasına rağmen hâlâ ‘yanlış benim yanlışımdır’ diyorsanız, amennâ… Ayrıca, size öğrenci olabilmem için sizin şiir bilginizden emin olmam gerekir ki, iddia ederim ‘Durak’ın ne olduğunu bilmiyorsunuz…
"Halk Şiiri" konusunda ne kadar bilgi sahibi(!) olduğunuz, benden örnek istemenizden belli oluyor!”
Sizden konuyla âlakalı örnek istemem, Halk Şiiri’ni bilmediğim anlamına gelmez. Ozanlar her sözü ölçerek, tartarak söyler. Boş bulunmaz. Ve saldırı boyutuna girmeyiniz; her şey bellidir.
"Ozanlarımızın ünlü olup olmamaları, işin doğru olup olmadığına referans olamaz. Ve merak ediyorum, bunlara birkaç örnek verebilir misiniz?" demişiniz, işte birkaç örnek:
Haşarı hey deli gönül haşarı 6+5 (4+4+3 de değerlendirilir) (Bu mısranın durakları 4+4+3’tür. Asla 6+5 değildir!) Ah ettikçe ala gözler yaşarı 6+5 ( " " ) (Bu mısranın da durağı 4+4+3’tür. Yine asla 6+5 değildir!) Kerem et sevdiğim çıkma dışarı 6+5 (Bu mısrayı tutturmuşsunuz; 6+5’tir) Seher yeli zülüfünden tel çalar 4+4+3 (Bu mısrada 4+4+3’tür) RUHSATİ
Yine bahar geldi bülbül sesinden 6+5 (Evet… 6+5’tir durak!) Seda verip seslendin mi yaylalar 4+4+3 (Evet… 4+4+3’tür, durak) Çevre yanın lale sümbül bürümüş 6+5 (Bu mısrada da takılmışsınız; mısranın durakları 4+4+3’tür! 6+5 olması mümkün değildir!) Gelin olup süslendin mi yaylalar 4+4+3 (4+4+3’tür!) RUHSATİ
Ne çekerse dertli sinem dağ olmaz 6+5 (Burada da durağı sallamışsınız üstâd, 4+4+3’tür, durak.) Günler gelir geçer ömür çoğalmaz 6+5 (Doğru 6+5) Neşterlidir yaralarım onulmaz 4+4+3 (Doğru 4+4+3) Göğerdi çevresi karalandı gel 6+5 (Doğru 6+5+) PİR SULTAN ABDAL
Benim uzun boylu servi çınarım 6+5 (Doğrudur, 6+5) Yüreğime bir od düştü yamarım 6+5 (Yine boşa düşmüşsünüz zirâ durak 4+4+3’tür.) Kıblem sensin yüzüm sana dönerim 6+5 (yine yanlış yapmışsınız durakları, 4+4+3’tür) Mihrabımdır kaşlarının arası 4+4+3 (doğru 4+4+3) PİR SULTAN ABDAL
““Karacoğlan, Aşık Veysel, Dadloğlu gibi nice ozandan örnekler vermek mümkün; ama burası yeri değil. Bu ozanları okursan görürsün. Onun için halk şiirini iyi incele dedim.””
Halk Şiiri, ses âhenginin yoğun olduğu, ritmik özelliklere sahip bir san’atımızdır. Daha evvelde dedim, ‘tereciye tere satma bâbını geçelim, lütfen… ‘Bu ozanları okursan görürsün’ gibi saçma sapan bir sözü söylenmemiş addediyorum. Halk Şiiri’ni bilip bilmediğime ne siz ne ben karar vereyim; bırakınız başkaları karar versin…
”Diğer konulara gelince: Buradan yanıt verme gereğini görmüyorum.”
Veremezsiniz çünkü doğru olanlar yazılmıştır. Yeniden sıralamaya gerek yok; burada büyüklük edip, kabullenmek yerine meseleyi farklı boyuta taşıma uğraşı görüyorum. Oysa şiir adına bir şeyler yazmıştım ben… Şiirdeki eksiklikleri bir bir ortaya koydum; siz cevap verseniz ne vermeseniz ne?
“Ben yazıp yayınlayan bir ozanım; değerlendirmek okuyucuya aittir. Bu şiire yapılan diğer yorumlar da gerekli yanıtı veriyor sanırım. (yoksa onlar anlamıyor mu?)”
En güzeli nedir biliyor musunuz, ÜSTÂD? Eleştiriye açık olabilmek ve yanlışta ısrâr etmemek, ayrıca doğruları kabullenmek ve saldırı pozisyonu alarak, doğruların üzerini kapamaya çalışmamaktır. Bu şiire yorum yapanların çoğu şiiri okumuyor bile, üstâd… Kopyala, yapıştır dörtlüğü... Ki, şiire yorum yapanların ne derece hece bilgisi var o da ayrıca sorgulanır. Zaten çoğu bir şeyler yazayım OzanFeyzi’ye, OzanFeyzi de gelsin benim şiirimin altına bir şeyler yazsın mantığındadır. Bu sizi yanıltmasın… Ben şiirinizi eleştirmekle Türk Şiiri’ne verdiğim önemi ortaya koyuyorum. Ama sizin işinize gelmeyince daha doğrusu övgüye alışmış hissiyatınız duvara çarpınca birden afallıyorsunuz.
Beni asla ‘azarlayamazsınız’; Haa ben sizin yerinizde olsa idim, yâni OzanFeyzi olsa idim, Kurtbala’yı alnından öperdim. Çünkü Kurtbala’nın yaptığı riyâdan uzak, samimî ve ilmî yaklaşımdır.
Hece Vezni, Türk Şiiri’nin belkemiğidir; kırılırsa, hele de ozanların eliyle kırılırsa, çayırda çimende deli taylar gibi koşan Türk Şiiri yatalak olur.
Ben ‘Kral çıplak’ diyorum ve bunu delilleri ile ortaya koyuyorum.
”Halk şiiri konusunda bu kadar bilgili olduğunuza göre, bu tarzda (11 ve 8 ölçülü) yazılmış eserlerinizi de okumak ve yararlanmak isteriz…”
Size 11 ve 8 ölçülü yazdığım tren yüküyle şiir sunabilirim. Birkaç örnek;
8 Ölçülü (çeşitleme nedeniyle dörtlükler hâlinde sunacağım)
Örnek 1: Ben Irkımın Ozanıyım adlı şiirimden
“Sayram odu sağım solum Âzam tahtı tünce dolum Maturidî akıl yolum Ben ırkımın ozanıyım
Deli dolu soluklarda Söz tohumu doluklarda Kopuz kopuz oluklarda Ben ırkımın ozanıyım”
Örnek 2: Namı Topal Adı Osman adlı şiirimden
“Kars ırakta Havza derin Dört bir yöne salık verin Dağda taşta uğrak yerin Şan kanında zağlı yalman -Namı Topal adı Osman-“
Örnek 3: Kız Ben Sana Demedim Mi adlı şiirimden
“Kızıl saçın perde perde Alev saldı nice derde Yer yatağı gecelerde Kız ben sana demedim mi?
Mayası ham cevher bilmez Dokuz düğüm sözü silmez Kurt duruşu bala gelmez Kız ben sana demedim mi?”
“Kara çadır gölgesinden ter doğar. Her iklimde parıldayan fer doğar. Bilge Koca öğüdünden Ertuğrul, Yerim yurdum Türkmen obam der doğar.
Hayme Hatun yazmasının alında Kırk çiçekten kır kokulu balında Ertuğrul’un salkım saçak dalında Yetmiş ilde yetmiş beylik yer doğar
Han Oğuz’un tunç yürekli boyundan Yer dağlayan dağ eriten huyundan Günlemeli kara kazan suyundan Ebe Hatun ellerinde er doğar”
Örnek 3: Derviş Baba adlı şiirimden
“Boyçeçağlar kar delende dikine Kövrek cengden od yatırar köküne Aşıhların omuz verib yöküne Eşitmisen koşuğların dem edir Cümle nefis yohluğunda cem edir
Derviş Baba ağ kaftanın geyerdin Bahıp mene eyle boynun eyerdin “Türkman oğul, Gurt Balası” deyerdin Men duyam ki Derviş Baba derdi ne Albız çöküb guşluğ vahti merdine…”
Örnek 4: Benim Sırtımdaki Hançer Kadar Beslediğim Köpek Var adlı şiirimden
“Bir gül alı bir menekşe moruyla Uyku nedir salık bin bir soruyla Aman vermez yanardağlar koruyla Dört bir yandan sarılmışsın baskın var!
Katar olmuş onmaz derde can nedir? Akşam nedir gece nedir tan nedir? Nedir söyle damar nedir kan nedir? Ayağa kalk vurulmuşsun baskın var!”
Örnek 5: Gel Sanadır Ey Aklımın Zoru Gel adlı şiirimden
“Aş ekmeğim uykularım dilesin Şakağımdan buz terimi silesin Geldiğini kimse görmez bilesin Gel yanıma bulanma hey duru gel
Pak mayadan helâl sütten erine Cem tutanda aklıselim serine Kuşan da gel gökçe postun yerine Dik başımda yanardağın koru gel”
”Başarı dileklerimle selam ve sevgiler sunarım.”
Ben de size başarı dileklerimi arz ediyorum.
Ve hâlâ bana Türkçe öğretmenizi, Halk Şiiri'nin incelikleri hakkında bilgilendirmenizi ve yorumun nasıl yapılacağına, hece şiirinin ne olduğuuna dâir düşüncelerinizi aktarmanızı umud ediyorum.
Sevgili Dost: Bu kadar yüksek bilgini forumlarda dile getirseydin de doya, doya konuşup tartışsaydık. Burası tartışmanın yeri değil diye düşünüyorum. Ancak, şu kadarını söyleyeyim ki, öğrencilerimden biri olsaydınız azarlardım sizi.
"Halk Şiiri" konusunda ne kadar bilgi sahibi(!) olduğunuz, benden örnek istemenizden belli oluyor! "Ozanlarımızın ünlü olup olmamaları, işin doğru olup olmadığına referans olamaz. Ve merak ediyorum, bunlara birkaç örnek verebilir misiniz?" demişiniz, işte birkaç örnek:
Haşarı hey deli gönül haşarı 6+5 (4+4+3 de değerlendirilir) Ah ettikçe ala gözler yaşarı 6+5 ( " " ) Kerem et sevdiğim çıkma dışarı 6+5 Seher yeli zülüfünden tel çalar 4+4+3 RUHSATİ
Yine bahar geldi bülbül sesinden 6+5 Seda verip seslendin mi yaylalar 4+4+3 Çevre yanın lale sümbül bürümüş 6+5 Gelin olup süslendin mi yaylalar 4+4+3 RUHSATİ
Ne çekerse dertli sinem dağ olmaz 6+5 Günler gelir geçer ömür çoğalmaz 6+5 Neşterlidir yaralarım onulmaz 4+4+3 Göğerdi çevresi karalandı gel 6+5 PİR SULTAN ABDAL
Benim uzun boylu servi çınarım 6+5 Yüreğime bir od düştü yamarım 6+5 Kıblem sensin yüzüm sana dönerim 6+5 Mihrabımdır kaşlarının arası 4+4+3 PİR SULTAN ABDAL
Karacoğlan, Aşık Veysel, Dadloğlu gibi nice ozandan örnekler vermek mümkün; ama burası yeri değil. Bu ozanları okursan görürsün. Onun için halk şiirini iyi incele dedim.
Diğer konulara gelince: Buradan yanıt verme gereğini görmüyorum. Ben yazıp yayınlayan bir ozanım; değerlendirmek okuyucuya aittir. Bu şiire yapılan diğer yorumlar da gerekli yanıtı veriyor sanırım. (yoksa onlar anlamıyor mu?) Halk şiiri konusunda bu kadar bilgili olduğunuza göre, bu tarzda (11 ve 8 ölçülü) yazılmış eserlerinizi de okumak ve yararlanmak isteriz… Başarı dileklerimle selam ve sevgiler sunarım.
Sevgili Dost: Bu kadar yüksek bilgini forumlarda dile getirseydin de doya, doya konuşup tartışsaydık. Burası tartışmanın yeri değil diye düşünüyorum. Ancak, şu kadarını söyleyeyim ki, öğrencilerimden biri olsaydınız azarlardım sizi.
"Halk Şiiri" konusunda ne kadar bilgi sahibi(!) olduğunuz, benden örnek istemenizden belli oluyor! "Ozanlarımızın ünlü olup olmamaları, işin doğru olup olmadığına referans olamaz. Ve merak ediyorum, bunlara birkaç örnek verebilir misiniz?" demişiniz, işte birkaç örnek:
Haşarı hey deli gönül haşarı 6+5 (4+4+3 de değerlendirilir) Ah ettikçe ala gözler yaşarı 6+5 ( " " ) Kerem et sevdiğim çıkma dışarı 6+5 Seher yeli zülüfünden tel çalar RUHSATİ
Yine bahar geldi bülbül sesinden 6+5 Seda verip seslendin mi yaylalar 4+4+3 Çevre yanın lale sümbül bürümüş 6+5 Gelin olup süslendin mi yaylalar 4+4+3 RUHSATİ
Ne çekerse dertli sinem dağ olmaz 6+5 Günler gelir geçer ömür çoğalmaz 6+5 Neşterlidir yaralarım onulmaz 4+4+3 Göğerdi çevresi karalandı gel 6+5 PİR SULTAN ABDAL
Benim uzun boylu servi çınarım 6+5 Yüreğime bir od düştü yamarım 6+5 Kıblem sensin yüzüm sana dönerim 6+5 Mihrabımdır kaşlarının arası 4+4+3 PİR SULTAN ABDAL
Karacoğlan, Aşık Veysel, Dadloğlu gibi nice ozandan örnekler vermek mümkün; ama burası yeri değil. Bu ozanları okursan görürsün. Onun için halk şiirini iyi incele dedim.
Diğer konulara gelince: Buradan yanıt verme gereğini görmüyorum. Ben yazıp yayınlayan bir ozanım; değerlendirmek okuyucuya aittir. Bu şiire yapılan diğer yorumlar da gerekli yanıtı veriyor sanırım. (yoksa onlar anlamıyor mu?) Halk şiiri konusunda bu kadar bilgili olduğunuza göre, bu tarzda (11 ve 8 ölçülü) yazılmış eserlerinizi de okumak ve yararlanmak isteriz… Başarı dileklerimle selam ve sevgiler sunarım.
“Sevgili Dost: Bu kadar yüksek bilgini forumlarda dile getirseydin de doya, doya konuşup tartışsaydık. Burası tartışmanın yeri değil diye düşünüyorum. Ancak, şu kadarını söyleyeyim ki, öğrencilerimden biri olsaydınız azarlardım sizi.”
Konuyu forumda dile getirmem için genellik arz etmesi gerekir ki, konu şahsınıza ait bir şiirden ibârettir. Eksik olmasına rağmen ‘Günün Şiiri’ ilân edilmişse bir şiir, şiire yapılan eleştiri şiir sayfasında olmalıdır. Bu bir tartışma değildir. Eleştiriyi kaldıramıyorsanız ve dâhi doğrular ortaya koyulmasına rağmen hâlâ ‘yanlış benim yanlışımdır’ diyorsanız, amennâ… Ayrıca, size öğrenci olabilmem için sizin şiir bilginizden emin olmam gerekir ki, iddia ederim ‘Durak’ın ne olduğunu bilmiyorsunuz…
"Halk Şiiri" konusunda ne kadar bilgi sahibi(!) olduğunuz, benden örnek istemenizden belli oluyor!”
Sizden konuyla âlakalı örnek istemem, Halk Şiiri’ni bilmediğim anlamına gelmez. Ozanlar her sözü ölçerek, tartarak söyler. Boş bulunmaz. Ve saldırı boyutuna girmeyiniz; her şey bellidir.
"Ozanlarımızın ünlü olup olmamaları, işin doğru olup olmadığına referans olamaz. Ve merak ediyorum, bunlara birkaç örnek verebilir misiniz?" demişiniz, işte birkaç örnek:
Haşarı hey deli gönül haşarı 6+5 (4+4+3 de değerlendirilir) (Bu mısranın durakları 4+4+3’tür. Asla 6+5 değildir!) Ah ettikçe ala gözler yaşarı 6+5 ( " " ) (Bu mısranın da durağı 4+4+3’tür. Yine asla 6+5 değildir!) Kerem et sevdiğim çıkma dışarı 6+5 (Bu mısrayı tutturmuşsunuz; 6+5’tir) Seher yeli zülüfünden tel çalar 4+4+3 (Bu mısrada 4+4+3’tür) RUHSATİ
Yine bahar geldi bülbül sesinden 6+5 (Evet… 6+5’tir durak!) Seda verip seslendin mi yaylalar 4+4+3 (Evet… 4+4+3’tür, durak) Çevre yanın lale sümbül bürümüş 6+5 (Bu mısrada da takılmışsınız; mısranın durakları 4+4+3’tür! 6+5 olması mümkün değildir!) Gelin olup süslendin mi yaylalar 4+4+3 (4+4+3’tür!) RUHSATİ
Ne çekerse dertli sinem dağ olmaz 6+5 (Burada da durağı sallamışsınız üstâd, 4+4+3’tür, durak.) Günler gelir geçer ömür çoğalmaz 6+5 (Doğru 6+5) Neşterlidir yaralarım onulmaz 4+4+3 (Doğru 4+4+3) Göğerdi çevresi karalandı gel 6+5 (Doğru 6+5+) PİR SULTAN ABDAL
Benim uzun boylu servi çınarım 6+5 (Doğrudur, 6+5) Yüreğime bir od düştü yamarım 6+5 (Yine boşa düşmüşsünüz zirâ durak 4+4+3’tür.) Kıblem sensin yüzüm sana dönerim 6+5 (yine yanlış yapmışsınız durakları, 4+4+3’tür) Mihrabımdır kaşlarının arası 4+4+3 (doğru 4+4+3) PİR SULTAN ABDAL
““Karacoğlan, Aşık Veysel, Dadloğlu gibi nice ozandan örnekler vermek mümkün; ama burası yeri değil. Bu ozanları okursan görürsün. Onun için halk şiirini iyi incele dedim.””
Halk Şiiri, ses âhenginin yoğun olduğu, ritmik özelliklere sahip bir san’atımızdır. Daha evvelde dedim, ‘tereciye tere satma bâbını geçelim, lütfen… ‘Bu ozanları okursan görürsün’ gibi saçma sapan bir sözü söylenmemiş addediyorum. Halk Şiiri’ni bilip bilmediğime ne siz ne ben karar vereyim; bırakınız başkaları karar versin…
”Diğer konulara gelince: Buradan yanıt verme gereğini görmüyorum.”
Veremezsiniz çünkü doğru olanlar yazılmıştır. Yeniden sıralamaya gerek yok; burada büyüklük edip, kabullenmek yerine meseleyi farklı boyuta taşıma uğraşı görüyorum. Oysa şiir adına bir şeyler yazmıştım ben… Şiirdeki eksiklikleri bir bir ortaya koydum; siz cevap verseniz ne vermeseniz ne?
“Ben yazıp yayınlayan bir ozanım; değerlendirmek okuyucuya aittir. Bu şiire yapılan diğer yorumlar da gerekli yanıtı veriyor sanırım. (yoksa onlar anlamıyor mu?)”
En güzeli nedir biliyor musunuz, ÜSTÂD? Eleştiriye açık olabilmek ve yanlışta ısrâr etmemek, ayrıca doğruları kabullenmek ve saldırı pozisyonu alarak, doğruların üzerini kapamaya çalışmamaktır. Bu şiire yorum yapanların çoğu şiiri okumuyor bile, üstâd… Kopyala, yapıştır dörtlüğü... Ki, şiire yorum yapanların ne derece hece bilgisi var o da ayrıca sorgulanır. Zaten çoğu bir şeyler yazayım OzanFeyzi’ye, OzanFeyzi de gelsin benim şiirimin altına bir şeyler yazsın mantığındadır. Bu sizi yanıltmasın… Ben şiirinizi eleştirmekle Türk Şiiri’ne verdiğim önemi ortaya koyuyorum. Ama sizin işinize gelmeyince daha doğrusu övgüye alışmış hissiyatınız duvara çarpınca birden afallıyorsunuz.
Beni asla ‘azarlayamazsınız’; Haa ben sizin yerinizde olsa idim, yâni OzanFeyzi olsa idim, Kurtbala’yı alnından öperdim. Çünkü Kurtbala’nın yaptığı riyâdan uzak, samimî ve ilmî yaklaşımdır.
Hece Vezni, Türk Şiiri’nin belkemiğidir; kırılırsa, hele de ozanların eliyle kırılırsa, çayırda çimende deli taylar gibi koşan Türk Şiiri yatalak olur.
Ben ‘Kral çıplak’ diyorum ve bunu delilleri ile ortaya koyuyorum.
”Halk şiiri konusunda bu kadar bilgili olduğunuza göre, bu tarzda (11 ve 8 ölçülü) yazılmış eserlerinizi de okumak ve yararlanmak isteriz…”
Size 11 ve 8 ölçülü yazdığım tren yüküyle şiir sunabilirim. Birkaç örnek;
8 Ölçülü (çeşitleme nedeniyle dörtlükler hâlinde sunacağım)
Örnek 1: Ben Irkımın Ozanıyım adlı şiirimden
“Sayram odu sağım solum Âzam tahtı tünce dolum Maturidî akıl yolum Ben ırkımın ozanıyım
Deli dolu soluklarda Söz tohumu doluklarda Kopuz kopuz oluklarda Ben ırkımın ozanıyım”
Örnek 2: Namı Topal Adı Osman adlı şiirimden
“Kars ırakta Havza derin Dört bir yöne salık verin Dağda taşta uğrak yerin Şan kanında zağlı yalman -Namı Topal adı Osman-“
Örnek 3: Kız Ben Sana Demedim Mi adlı şiirimden
“Kızıl saçın perde perde Alev saldı nice derde Yer yatağı gecelerde Kız ben sana demedim mi?
Mayası ham cevher bilmez Dokuz düğüm sözü silmez Kurt duruşu bala gelmez Kız ben sana demedim mi?”
“Kara çadır gölgesinden ter doğar. Her iklimde parıldayan fer doğar. Bilge Koca öğüdünden Ertuğrul, Yerim yurdum Türkmen obam der doğar.
Hayme Hatun yazmasının alında Kırk çiçekten kır kokulu balında Ertuğrul’un salkım saçak dalında Yetmiş ilde yetmiş beylik yer doğar
Han Oğuz’un tunç yürekli boyundan Yer dağlayan dağ eriten huyundan Günlemeli kara kazan suyundan Ebe Hatun ellerinde er doğar”
Örnek 3: Derviş Baba adlı şiirimden
“Boyçeçağlar kar delende dikine Kövrek cengden od yatırar köküne Aşıhların omuz verib yöküne Eşitmisen koşuğların dem edir Cümle nefis yohluğunda cem edir
Derviş Baba ağ kaftanın geyerdin Bahıp mene eyle boynun eyerdin “Türkman oğul, Gurt Balası” deyerdin Men duyam ki Derviş Baba derdi ne Albız çöküb guşluğ vahti merdine…”
Örnek 4: Benim Sırtımdaki Hançer Kadar Beslediğim Köpek Var adlı şiirimden
“Bir gül alı bir menekşe moruyla Uyku nedir salık bin bir soruyla Aman vermez yanardağlar koruyla Dört bir yandan sarılmışsın baskın var!
Katar olmuş onmaz derde can nedir? Akşam nedir gece nedir tan nedir? Nedir söyle damar nedir kan nedir? Ayağa kalk vurulmuşsun baskın var!”
Örnek 5: Gel Sanadır Ey Aklımın Zoru Gel adlı şiirimden
“Aş ekmeğim uykularım dilesin Şakağımdan buz terimi silesin Geldiğini kimse görmez bilesin Gel yanıma bulanma hey duru gel
Pak mayadan helâl sütten erine Cem tutanda aklıselim serine Kuşan da gel gökçe postun yerine Dik başımda yanardağın koru gel”
”Başarı dileklerimle selam ve sevgiler sunarım.”
Ben de size başarı dileklerimi arz ediyorum.
Ve hâlâ bana Türkçe öğretmenizi, Halk Şiiri'nin incelikleri hakkında bilgilendirmenizi ve yorumun nasıl yapılacağına, hece şiirinin ne olduğuuna dâir düşüncelerinizi aktarmanızı umud ediyorum.
Sevgili Dost: Bu kadar yüksek bilgini forumlarda dile getirseydin de doya, doya konuşup tartışsaydık. Burası tartışmanın yeri değil diye düşünüyorum. Ancak, şu kadarını söyleyeyim ki, öğrencilerimden biri olsaydınız azarlardım sizi.
"Halk Şiiri" konusunda ne kadar bilgi sahibi(!) olduğunuz, benden örnek istemenizden belli oluyor! "Ozanlarımızın ünlü olup olmamaları, işin doğru olup olmadığına referans olamaz. Ve merak ediyorum, bunlara birkaç örnek verebilir misiniz?" demişiniz, işte birkaç örnek:
Haşarı hey deli gönül haşarı 6+5 (4+4+3 de değerlendirilir) Ah ettikçe ala gözler yaşarı 6+5 ( " " ) Kerem et sevdiğim çıkma dışarı 6+5 Seher yeli zülüfünden tel çalar 4+4+3 RUHSATİ
Yine bahar geldi bülbül sesinden 6+5 Seda verip seslendin mi yaylalar 4+4+3 Çevre yanın lale sümbül bürümüş 6+5 Gelin olup süslendin mi yaylalar 4+4+3 RUHSATİ
Ne çekerse dertli sinem dağ olmaz 6+5 Günler gelir geçer ömür çoğalmaz 6+5 Neşterlidir yaralarım onulmaz 4+4+3 Göğerdi çevresi karalandı gel 6+5 PİR SULTAN ABDAL
Benim uzun boylu servi çınarım 6+5 Yüreğime bir od düştü yamarım 6+5 Kıblem sensin yüzüm sana dönerim 6+5 Mihrabımdır kaşlarının arası 4+4+3 PİR SULTAN ABDAL
Karacoğlan, Aşık Veysel, Dadloğlu gibi nice ozandan örnekler vermek mümkün; ama burası yeri değil. Bu ozanları okursan görürsün. Onun için halk şiirini iyi incele dedim.
Diğer konulara gelince: Buradan yanıt verme gereğini görmüyorum. Ben yazıp yayınlayan bir ozanım; değerlendirmek okuyucuya aittir. Bu şiire yapılan diğer yorumlar da gerekli yanıtı veriyor sanırım. (yoksa onlar anlamıyor mu?) Halk şiiri konusunda bu kadar bilgili olduğunuza göre, bu tarzda (11 ve 8 ölçülü) yazılmış eserlerinizi de okumak ve yararlanmak isteriz… Başarı dileklerimle selam ve sevgiler sunarım.
Sevgili Dost: Bu kadar yüksek bilgini forumlarda dile getirseydin de doya, doya konuşup tartışsaydık. Burası tartışmanın yeri değil diye düşünüyorum. Ancak, şu kadarını söyleyeyim ki, öğrencilerimden biri olsaydınız azarlardım sizi.
"Halk Şiiri" konusunda ne kadar bilgi sahibi(!) olduğunuz, benden örnek istemenizden belli oluyor! "Ozanlarımızın ünlü olup olmamaları, işin doğru olup olmadığına referans olamaz. Ve merak ediyorum, bunlara birkaç örnek verebilir misiniz?" demişiniz, işte birkaç örnek:
Haşarı hey deli gönül haşarı 6+5 (4+4+3 de değerlendirilir) Ah ettikçe ala gözler yaşarı 6+5 ( " " ) Kerem et sevdiğim çıkma dışarı 6+5 Seher yeli zülüfünden tel çalar RUHSATİ
Yine bahar geldi bülbül sesinden 6+5 Seda verip seslendin mi yaylalar 4+4+3 Çevre yanın lale sümbül bürümüş 6+5 Gelin olup süslendin mi yaylalar 4+4+3 RUHSATİ
Ne çekerse dertli sinem dağ olmaz 6+5 Günler gelir geçer ömür çoğalmaz 6+5 Neşterlidir yaralarım onulmaz 4+4+3 Göğerdi çevresi karalandı gel 6+5 PİR SULTAN ABDAL
Benim uzun boylu servi çınarım 6+5 Yüreğime bir od düştü yamarım 6+5 Kıblem sensin yüzüm sana dönerim 6+5 Mihrabımdır kaşlarının arası 4+4+3 PİR SULTAN ABDAL
Karacoğlan, Aşık Veysel, Dadloğlu gibi nice ozandan örnekler vermek mümkün; ama burası yeri değil. Bu ozanları okursan görürsün. Onun için halk şiirini iyi incele dedim.
Diğer konulara gelince: Buradan yanıt verme gereğini görmüyorum. Ben yazıp yayınlayan bir ozanım; değerlendirmek okuyucuya aittir. Bu şiire yapılan diğer yorumlar da gerekli yanıtı veriyor sanırım. (yoksa onlar anlamıyor mu?) Halk şiiri konusunda bu kadar bilgili olduğunuza göre, bu tarzda (11 ve 8 ölçülü) yazılmış eserlerinizi de okumak ve yararlanmak isteriz… Başarı dileklerimle selam ve sevgiler sunarım.
Ozanın kalemi de kelamı da farklıdır, asırlar geçer şiirler okunur bazısı kalır bazısı unutulur, şiiri şiir yapan ise duygudur bunuda en güzel ozan kaleme alır yüreğinize sağlık hocam
FirariDeliMavi DeliGüverc tarafından 3/15/2009 1:04:11 AM zamanında düzenlenmiştir.
"bazı mısralar 6+5 iken bazı mısralar 4+4+3 şeklindedir.
6+5'e örnek, -Onulmaz dertlere saldı başımı-
4+4+3'e örnek, -Gamda kaldı deli gönül gülmedi-
ayrıca, bazı mısralardaki yinelemeler kökten ayrıdır. Örnek, -Bazen ak giyindim bazen karalı- (Bazen ak giyindim bazen kara)
6 dörtlükten oluşma şiirin tam 4 adet dörtlüğü 'ı' harfi düzeneği ile kafiyelendirilmiştir. (1., 2., 3. ve 4. dörtlükler) diğer iki dörtlük de 'n' harfi düzeneği ile kafiyelendirlmiştir. Böylesi kısa şiirlerde bol çeşitli harf düzenekleri kafiyelendirme yapılabilinirdi. alfabemizde 29 harf mevcuttur."
yeniden günün şiirini ve şairini kutluyorum... başarılar..
Bu kuralı kim ortaya atmış ben de merak ediyorum doğrusu. 6+5 ile 4+4+3 aynıdır. Yani bir şiirde bir dize 6+5 olacak, bir dize de 4+4+3 olacak. Sanrım bu bir kolaycılık uydurması. 6+5 ve 4+4+3 duraklarla karma yazılmış bir şiirin nasıl besteleneceği de ayrı bir konu. 6+5 ile 4+4+3 kurallı oluyorsa, 8+3'ün ne günahı var? Bu şiirin altındaki tartışmalar bence çok faydalı olmuştur. Hece konusunda böyle tartışmalara çok ihtiyacımız var. Hece, hece kalmalıdır. Emeği geçen herkese saygılarımla.
"Sevgili Dost: Halk şiirinde 6+5 ile 4+4+3 ölçüsü birlikte kullanılmaz diye bir kural yoktur. Ayrıca örnek verdiğiniz de 6+5 ölçüsündedir. (Gamda kaldı deli (6)+ gönül gülmedi (5).. Karışık kullanılmaz diye kural olmamısına karşın, hangi ölçüde başlanmışsa o ölçüde bitiren bir ozanım.. Ünlü ozanlar da hep karışık kullanmışlardır.. Diğer yazdıklarınıza gelince; "Halk Şiiri" ni iyi incelemeniz ve iyi öğrenmenizi tavsiye ederim. Çünkü hece şiirini yazarken ve bir şiire yorum yaparken gereklidir.Hele Türkçe'yi iyi bilmek daha çok önemlidir.. Yorumun için teşekkür ederim. Selam ve sevgilerimle..." OzanFeyzi
Nezâketiniz nedeniyle teşekkürlerimi arz ederim, OzanFeyzi üstâd... Verdiğiniz cevap ile bir anlamda beni hem bir gönül sohbetine buyur ettiniz, hem de Türk Söz İlmi hakkında düşüncelerimi açıklamama vesile oldunuz; bahtiyârım.
“Halk şiirinde 6+5 ile 4+4+3 ölçüsü birlikte kullanılmaz diye bir kural yoktur.”
Türk Söz İlmi, disipline edilmiş bir sistem içerisinde seyir hâlindedir. Türk Halk Şiiri ise, disipline edilmiş bu sistem içerisinde en hassas konumda olan bir başlıktır.
Halk şiirinde 6+5 ile 4+4+3 ölçüsünün bir arada bulunmaması gibi bir kuralın olmaması demek, şiirdeki bozulan disiplini ya da düzensizliği görmememiz anlamına gelemez. Ki, bu kaliteli bir sitede ‘Günün Şiiri’ ilân edilen bir şiir ise, mutlâk sûretle görmemiz/göstermemiz gereken bir durumdur. Zirâ, örnek teşkil etmektedir.
“Ayrıca örnek verdiğiniz de 6+5 ölçüsündedir. (Gamda kaldı deli (6)+ gönül gülmedi (5).. Karışık kullanılmaz diye kural olmamısına karşın, hangi ölçüde başlanmışsa o ölçüde bitiren bir ozanım..”
Ben sadece bir örnek verdim: -Gamda kaldı deli gönül gülmedi- Bildiğim şudur ki, ‘deli gönül’ Türk Halk Şiiri’nin vazgeçilmez sıfat tamlamalarından birisidir. Ve söz konusu mısranın durağıyla okunuşu şu şekildedir: -Gamda kaldı(4) deli gönül(4) gülmedi(3)- “Gülmedi.” Kim gülmedi? Deli gönül... “Gamda kaldı.” Kim gamda kaldı? Deli gönül... Yanılıyorsam, sitemizde birçok değerli Türk Edebiyatı eğitimi almış öğretmen/dost/arkadaş mevcuttur.
Yoksa, sizin duraktan anladığınız yâ da durak zannettiğiniz ‘mısradaki hecelerin sözcükle bölünmesi’ mi?
Ayrıca ben sadece bir tane örnek verdim. Madem söz açıldı, şiirin tamamındaki durakları sırlayayım, müsâdenizle:
Ozanlarımızın ünlü olup olmamaları, işin doğru olup olmadığına referans olamaz. Ve merâk ediyorum, bunlara birkaç örnek verebilir misiniz?
“Diğer yazdıklarınıza gelince; "Halk Şiiri" ni iyi incelemeniz ve iyi öğrenmenizi tavsiye ederim. Çünkü hece şiirini yazarken ve bir şiire yorum yaparken gereklidir.Hele Türkçe'yi iyi bilmek daha çok önemlidir..”
Bunu bana demenize şaşırdım, doğrusu... Bilmediğim bir konuya müdâhil olmama gibi prensibim vardır. Ama yine de ben alçakgönüllü olayım ve mümkün olan zamanlarınızda bana Türk Halk Şiiri konusunda eksiklerimi öğretiniz. Bu cümlem, hece şiiri yazma konusunda da, bir şiire yorum yapma konusunda da geçerlidir, üstâdım.
Türkçe’yi bilmek... Bu konuda da yardımınıza ihtiyacım olacağı mutlâktır.
“Yorumun için teşekkür ederim. Selam ve sevgilerimle...”
Ben size teşekkür ederim, üstâdım. Şimdi izninizle şiirinizi baştan sona inceleyeyim:
“DELİ GÖNÜL GÜLMEDİ”
Çok klasik bir başlık... Özellikle hece şiirinde... Hece Şiiri’nin birçok meydanlarında, dağlarında ve ovalarında mevcut ve mevcuda yakın kullanımlar vardır.
Ayrıca, şiir başlığının ‘Deli Gönül Gülmedi’ olarak ilânı, Üstâd OzanFeyzi Bey’in “Gamda kaldı deli (6)+ gönül gülmedi (5)” sözünü de boşa düşürmektedir.
“Onulmaz dertlere saldı başımı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi. Gözümden akıttı kanlı yaşımı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Onulmak... Anlam itibâriyle Onulmak, 1) İyileşmek, 2) Düzelmek anlamındadır. Deli gönlün, başı iyileşmez/düzelmez dertlere salması ve sonra da gamlanması/tasalanması... Ve gülmemesi... Ardından yine deli gönlün, kanlı yaş akıtması... Sonra yine gamlanması ve gülmemesi...
Deli gönül, aşkın ıstırap velvelesidir. Şâiri/Ozanı/Üstâdı öyle bir hâl içine sokmuştur ki, sonra da mesût bir gün görememiştir(gülmedi).
Kâfiye: a/b/a/b ‘ımı redifi kullanılmıştır; ‘aş’ Tam Kafiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 4+4+3 // 6+5 // 4+4+3 Ses: Halk Şiiri’dir ki, ses mutlâka iyi olmak zorundadır. Sözcük Kullanımı: Normal
“Yıllar yılı gördüm ahı amanı! Yaşayarak bildim kışı yamanı. Yiğitliğin geldi geçti zamanı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Yıllar yılı görmek... ‘görmek’ sanırım ‘yaşamak’ anlamında kullanılmıştır. Ancak, ‘yıllar yılı görmek’ anlatım bozukluğu meydana getirmiştir. ‘yıllar yılı yaşadım’ denilmeli idi ki, bu durumda hece oturmayacaktı. Bunun yerine ‘yaşadım ve gördüm’ denilebilinirdi. Âh ve aman... Âhın anlamı, 1) Feryât hâli, 2) Beddua, ilenme... Amanın anlamı, 1) Yardım tâlebinde bulunmak, 2) Af dilemek, 3) Ricâda bulunmak, 4) Usanç hâli... ‘âhı amanı’ ne birbirlerine yakın sözcükler, ne birbirlerini tamamlayan sözcükler ve dâhi ne de birbirlerine zıt sözcükler ki, pekiştirme yâ da hâl üzere kullanılabilsin...
‘Yaşayarak bilmek’ bir önceki mısrada olduğu gibi ‘yaşayarak görmek’ şeklinde değerlendirebilinir. Devâmla, ‘kışı yamanı’ tamâmen hece ve kâfiye kaygısı olarak değerlendiriyorum. ‘yaman kış’ sıfat tamlaması orijinal hâlidir.
Mısralardaki anlatım bozukluğu anlamı zorlaştırmıştır.
Kâfiye: c/c/c/b ‘ı’ redifi kullanılmıştır; ‘aman-yaman ve aman-zaman’ Tunç Kâfiye, ‘aman-yaman-zaman’ Zengin Kâfiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 6+5 // 4+4+3 // 4+4+3 Ses: Malum üzere... Sözcük Kullanımı: ‘yıllar yılı görmek’ - ‘âhı amanı’ - ‘yaşayarak bilmek’ - ‘kışı yamanı’ geniş değerlendirme yukarıda izâh edilmiştir.
“Bazen ak giyindim bazen karalı, Hasta düştüm ciğer parem yaralı. Vefasız bir yâri sardım saralı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Son iki mısra çok güzel... Ancak, ilk iki mısrayı inceleyelim. ‘bazen ak giyinmek bazen karalı’... Sanırım düzgün olanı şöyle olmalı idi; “Bazen ak giyindim, bazen kara” Bazen iti hâli bazen de kötü hâli belirtmek maksâdıyla kaleme alınmıştır. İkinci mısrada Üstâd Ozan Feyzi Bey, hâzin hâli belirtmek istemiş; ‘hasta düştüm ciğer parem yaralı’... Bunu da ciğer parçam yaralandı hasta düştüm şeklinde yorumladığımızda sanırım doğru olanı yapmış oluruz ve mısrayı kurtarırız.
”Muhabbet bağında kursam da çarşı, Bir sefa sürmedim ellere karşı. Kaplarken figanım semayı arşı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Birinci mısra ile ikinci mısra çelişkili bir anlatım gibi görünürken ‘kan kusup kızılcık içtim demek’ gibi yorumladım. Fakat, üçüncü mısrada ‘figân’ı görünce sanırım bir anlatım bozukluğu var diyorum. Bir de ‘muhabbet bağına çarşı kurmak’... ‘çarşı’ ne derece uygun kullanılmıştır ayrıca düşünülmesi gereken bir mevzuudur. Üçüncü mısrada, ‘semâyı arşı’ dikkât çekicidir. Semânın anlamı, ‘gök, gökyüzü’dür; Arşın anlamı, ‘gök, göğün en yüksek katı’dır. Bir bakıma ‘semâ ve arş’ eşanlamlıdır. Doğru kullanılmamıştır, mısrada...
Kâfiye: e/e/e/b ‘arşı-karşı ve arşı-çarşı’ Tunç Kâfiye, ‘çarşı-karşı-arşı’ Zengin Kafiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 6+5 // 6+5 // 4+4+3 Ses: Malum üzere... Sözcük Kullanımı: ‘çarşı kurmak’... ve ‘semâyı arşı (anlamdaş)’
”Ne günah işledim bilemedim ben, Böyle bir kaderi dilemedim ben. Karalı yazıyı silemedim ben; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Güzel bir dörtlük... Çekilen sıkıntıları, bir günâhın bedeli olarak görmek... Kişinin kendi kendini sorgulaması...
Kâfiye: f/f/f/b ‘emedim ben’ ve ‘medim ben’ redifleri kullanılmıştır; ‘bil-sil’ Tam Kâfiye, ‘dile-bile-sile’ Zengin Kâfiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 6+5 // 6+5 // 4+4+3 Ses: Malum üzere... Sözcük Kullanımı: Normal
”Feyzi’yim yanarım kendi narımdan, Dağlar taşlar ağlar ahü zarımdan. Ayırınca kader beni yarımdan; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Üstâd OzanFeyzi Bey, mahlâsını güzel bir şekilde kullanmıştır, son dörtlükte... Kişinin ‘kendi nârında yanması’ son derece anlamlıdır. Devâmla, dağların taşların Üstâd’ın ağlamasına (âh u zâr) görünce dayanamayıp, ağlamaları...
Üçüncü mısrada Üstâd OzanFeyzi Bey’in Türkçe konusunda bilgisine başvurmakta fayda vardır. Üçüncü mısrada kullanılan ‘yarımdan’ ‘yârimden’ midir, yoksa ‘yarımdan’ mıdır? Ben yazım şekline göre kaderin sizi ‘yarı’nızdan ayırdığını düşünerek kâfiye değerlendirmemde ‘yarı’ olarak aldım.
Kâfiye: g/g/g/b ‘ımdan’ ve ‘mdan’ redifleri kullanılmıştır; ‘nâr-zâr’ Tam Kâfiye, ‘nârı-yarı ve zârı-yarı’ Zengin Kâfiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 6+5 // 4+4+3 // 4+4+3 Ses: Yine mâlum... Sözcük Kullanımı: Normal
Genel Değerlendirme (Tekrârdır)
6 dörtlükten oluşma şiirin tam 4 adet dörtlüğü 'ı' harfi düzeneği ile kâfiyelendirilmiştir. (1., 2., 3. ve 4. dörtlükler) Diğer iki dörtlük de 'n' harfi düzeneği ile kâfiyelendirilmiştir. Böylesi kısa şiirlerde, bol çeşitli harf düzenekleri kafiyelendirme yapılabilinirken Üstâd, 29 harfli âlfabemizin sadece iki harfini, ‘ı’ ve ‘n’ harflerini kullanmıştır.
‘Ünlü ozanlar’ böyle yapmamıştır.
Ek Not
Bana “Hele Türkçe'yi iyi bilmek daha çok önemlidir.” diyen Üstâd OzanFeyzi Bey’in, şiirdeki Türk Dili’nin kullanımına, İmlâ Kuralları’na ve noktalamalara özellikle dikkât etmesi gerekirdi. Sanırım Üstâd, bu sözü söylerken boş bulundu. Türk Dili konusundaki hassasiyetimi bir şiirimle iletmek isterim:
Tanrım Erek Eylesin Öz Dilimi Öz Koysun
'Şimden girü hiç kimesne kapuda ve divânda ve mecâlis ve seyrânda Türkî Dili'nden gayrı dil söylemeye...' Karamanoğlu Mehmet Bey (13 Mayıs 1277)
Yığınlarda yılgınlık mahâllerde solgunluk Alperenler yürüsün kırk yokuşu düz koysun Bel dağlayıp zamanda er büyüten olgunluk Demir dağlar hatrına yetmiş körük köz koysun
- Tanrım erek eylesin öz dilimi öz koysun -
Bir yazgıdır metânet kudret sağan fendine Nam derlerken tarihe kuş uçurmaz bendine Bir damlacık zahmeti çok görürken kendine Hangi dirlik mühleti gök harsıma göz koysun
- Tanrım erek eylesin öz dilimi öz koysun -
Çağlar aşıp türeyen dalga dalga yürüyen Çamçaklarla esrimiş bozkırları sürüyen On bin yıldır acunda gönülleri bürüyen Kocamışlar bilgeler el vermeye yüz koysun
- Tanrım erek eylesin öz dilimi öz koysun -
Bulağların başında boz bulanık salında Onmaz tünler ardında seher tahtı alında Etek tutan kızların kor bakışlı yalında Alpozanlar çağlasın kopuz kopuz söz koysun
- Tanrım erek eylesin öz dilimi öz koysun -
Yokluk bende yok olsun alınyazım sözümdür Koşuk koşuk şad eden dosta nâzım sözümdür Kurtbala’yım sözümdür erim kızım sözümdür Türkçe dilim yaşasın Türk ilimi öz koysun
Sevgili Dost: Halk şiirinde 6+5 ile 4+4+3 ölçüsü birlikte kullanılmaz diye bir kural yoktur. Ayrıca örnek verdiğiniz de 6+5 ölçüsündedir. (Gamda kaldı deli (6)+ gönül gülmedi (5).. Karışık kullanılmaz diye kural olmamısına karşın, hangi ölçüde başlanmışsa o ölçüde bitiren bir ozanım.. Ünlü ozanlar da hep karışık kullanmışlardır.. Diğer yazdıklarınıza gelince; "Halk Şiiri" ni iyi incelemeniz ve iyi öğrenmenizi tavsiye ederim. Çünkü hece şiirini yazarken ve bir şiire yorum yaparken gereklidir.Hele Türkçe'yi iyi bilmek daha çok önemlidir.. Yorumun için teşekkür ederim. Selam ve sevgilerimle...
Bu kuralı kim ortaya atmış ben de merak ediyorum doğrusu. 6+5 ile 4+4+3 aynıdır. Yani bir şiirde bir dize 6+5 olacak, bir dize de 4+4+3 olacak. Sanrım bu bir kolaycılık uydurması. 6+5 ve 4+4+3 duraklarla karma yazılmış bir şiirin nasıl besteleneceği de ayrı bir konu. 6+5 ile 4+4+3 kurallı oluyorsa, 8+3'ün ne günahı var? Bu şiirin altındaki tartışmalar bence çok faydalı olmuştur. Hece konusunda böyle tartışmalara çok ihtiyacımız var. Hece, hece kalmalıdır. Emeği geçen herkese saygılarımla.
"Sevgili Dost: Halk şiirinde 6+5 ile 4+4+3 ölçüsü birlikte kullanılmaz diye bir kural yoktur. Ayrıca örnek verdiğiniz de 6+5 ölçüsündedir. (Gamda kaldı deli (6)+ gönül gülmedi (5).. Karışık kullanılmaz diye kural olmamısına karşın, hangi ölçüde başlanmışsa o ölçüde bitiren bir ozanım.. Ünlü ozanlar da hep karışık kullanmışlardır.. Diğer yazdıklarınıza gelince; "Halk Şiiri" ni iyi incelemeniz ve iyi öğrenmenizi tavsiye ederim. Çünkü hece şiirini yazarken ve bir şiire yorum yaparken gereklidir.Hele Türkçe'yi iyi bilmek daha çok önemlidir.. Yorumun için teşekkür ederim. Selam ve sevgilerimle..." OzanFeyzi
Nezâketiniz nedeniyle teşekkürlerimi arz ederim, OzanFeyzi üstâd... Verdiğiniz cevap ile bir anlamda beni hem bir gönül sohbetine buyur ettiniz, hem de Türk Söz İlmi hakkında düşüncelerimi açıklamama vesile oldunuz; bahtiyârım.
“Halk şiirinde 6+5 ile 4+4+3 ölçüsü birlikte kullanılmaz diye bir kural yoktur.”
Türk Söz İlmi, disipline edilmiş bir sistem içerisinde seyir hâlindedir. Türk Halk Şiiri ise, disipline edilmiş bu sistem içerisinde en hassas konumda olan bir başlıktır.
Halk şiirinde 6+5 ile 4+4+3 ölçüsünün bir arada bulunmaması gibi bir kuralın olmaması demek, şiirdeki bozulan disiplini ya da düzensizliği görmememiz anlamına gelemez. Ki, bu kaliteli bir sitede ‘Günün Şiiri’ ilân edilen bir şiir ise, mutlâk sûretle görmemiz/göstermemiz gereken bir durumdur. Zirâ, örnek teşkil etmektedir.
“Ayrıca örnek verdiğiniz de 6+5 ölçüsündedir. (Gamda kaldı deli (6)+ gönül gülmedi (5).. Karışık kullanılmaz diye kural olmamısına karşın, hangi ölçüde başlanmışsa o ölçüde bitiren bir ozanım..”
Ben sadece bir örnek verdim: -Gamda kaldı deli gönül gülmedi- Bildiğim şudur ki, ‘deli gönül’ Türk Halk Şiiri’nin vazgeçilmez sıfat tamlamalarından birisidir. Ve söz konusu mısranın durağıyla okunuşu şu şekildedir: -Gamda kaldı(4) deli gönül(4) gülmedi(3)- “Gülmedi.” Kim gülmedi? Deli gönül... “Gamda kaldı.” Kim gamda kaldı? Deli gönül... Yanılıyorsam, sitemizde birçok değerli Türk Edebiyatı eğitimi almış öğretmen/dost/arkadaş mevcuttur.
Yoksa, sizin duraktan anladığınız yâ da durak zannettiğiniz ‘mısradaki hecelerin sözcükle bölünmesi’ mi?
Ayrıca ben sadece bir tane örnek verdim. Madem söz açıldı, şiirin tamamındaki durakları sırlayayım, müsâdenizle:
Ozanlarımızın ünlü olup olmamaları, işin doğru olup olmadığına referans olamaz. Ve merâk ediyorum, bunlara birkaç örnek verebilir misiniz?
“Diğer yazdıklarınıza gelince; "Halk Şiiri" ni iyi incelemeniz ve iyi öğrenmenizi tavsiye ederim. Çünkü hece şiirini yazarken ve bir şiire yorum yaparken gereklidir.Hele Türkçe'yi iyi bilmek daha çok önemlidir..”
Bunu bana demenize şaşırdım, doğrusu... Bilmediğim bir konuya müdâhil olmama gibi prensibim vardır. Ama yine de ben alçakgönüllü olayım ve mümkün olan zamanlarınızda bana Türk Halk Şiiri konusunda eksiklerimi öğretiniz. Bu cümlem, hece şiiri yazma konusunda da, bir şiire yorum yapma konusunda da geçerlidir, üstâdım.
Türkçe’yi bilmek... Bu konuda da yardımınıza ihtiyacım olacağı mutlâktır.
“Yorumun için teşekkür ederim. Selam ve sevgilerimle...”
Ben size teşekkür ederim, üstâdım. Şimdi izninizle şiirinizi baştan sona inceleyeyim:
“DELİ GÖNÜL GÜLMEDİ”
Çok klasik bir başlık... Özellikle hece şiirinde... Hece Şiiri’nin birçok meydanlarında, dağlarında ve ovalarında mevcut ve mevcuda yakın kullanımlar vardır.
Ayrıca, şiir başlığının ‘Deli Gönül Gülmedi’ olarak ilânı, Üstâd OzanFeyzi Bey’in “Gamda kaldı deli (6)+ gönül gülmedi (5)” sözünü de boşa düşürmektedir.
“Onulmaz dertlere saldı başımı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi. Gözümden akıttı kanlı yaşımı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Onulmak... Anlam itibâriyle Onulmak, 1) İyileşmek, 2) Düzelmek anlamındadır. Deli gönlün, başı iyileşmez/düzelmez dertlere salması ve sonra da gamlanması/tasalanması... Ve gülmemesi... Ardından yine deli gönlün, kanlı yaş akıtması... Sonra yine gamlanması ve gülmemesi...
Deli gönül, aşkın ıstırap velvelesidir. Şâiri/Ozanı/Üstâdı öyle bir hâl içine sokmuştur ki, sonra da mesût bir gün görememiştir(gülmedi).
Kâfiye: a/b/a/b ‘ımı redifi kullanılmıştır; ‘aş’ Tam Kafiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 4+4+3 // 6+5 // 4+4+3 Ses: Halk Şiiri’dir ki, ses mutlâka iyi olmak zorundadır. Sözcük Kullanımı: Normal
“Yıllar yılı gördüm ahı amanı! Yaşayarak bildim kışı yamanı. Yiğitliğin geldi geçti zamanı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Yıllar yılı görmek... ‘görmek’ sanırım ‘yaşamak’ anlamında kullanılmıştır. Ancak, ‘yıllar yılı görmek’ anlatım bozukluğu meydana getirmiştir. ‘yıllar yılı yaşadım’ denilmeli idi ki, bu durumda hece oturmayacaktı. Bunun yerine ‘yaşadım ve gördüm’ denilebilinirdi. Âh ve aman... Âhın anlamı, 1) Feryât hâli, 2) Beddua, ilenme... Amanın anlamı, 1) Yardım tâlebinde bulunmak, 2) Af dilemek, 3) Ricâda bulunmak, 4) Usanç hâli... ‘âhı amanı’ ne birbirlerine yakın sözcükler, ne birbirlerini tamamlayan sözcükler ve dâhi ne de birbirlerine zıt sözcükler ki, pekiştirme yâ da hâl üzere kullanılabilsin...
‘Yaşayarak bilmek’ bir önceki mısrada olduğu gibi ‘yaşayarak görmek’ şeklinde değerlendirebilinir. Devâmla, ‘kışı yamanı’ tamâmen hece ve kâfiye kaygısı olarak değerlendiriyorum. ‘yaman kış’ sıfat tamlaması orijinal hâlidir.
Mısralardaki anlatım bozukluğu anlamı zorlaştırmıştır.
Kâfiye: c/c/c/b ‘ı’ redifi kullanılmıştır; ‘aman-yaman ve aman-zaman’ Tunç Kâfiye, ‘aman-yaman-zaman’ Zengin Kâfiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 6+5 // 4+4+3 // 4+4+3 Ses: Malum üzere... Sözcük Kullanımı: ‘yıllar yılı görmek’ - ‘âhı amanı’ - ‘yaşayarak bilmek’ - ‘kışı yamanı’ geniş değerlendirme yukarıda izâh edilmiştir.
“Bazen ak giyindim bazen karalı, Hasta düştüm ciğer parem yaralı. Vefasız bir yâri sardım saralı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Son iki mısra çok güzel... Ancak, ilk iki mısrayı inceleyelim. ‘bazen ak giyinmek bazen karalı’... Sanırım düzgün olanı şöyle olmalı idi; “Bazen ak giyindim, bazen kara” Bazen iti hâli bazen de kötü hâli belirtmek maksâdıyla kaleme alınmıştır. İkinci mısrada Üstâd Ozan Feyzi Bey, hâzin hâli belirtmek istemiş; ‘hasta düştüm ciğer parem yaralı’... Bunu da ciğer parçam yaralandı hasta düştüm şeklinde yorumladığımızda sanırım doğru olanı yapmış oluruz ve mısrayı kurtarırız.
”Muhabbet bağında kursam da çarşı, Bir sefa sürmedim ellere karşı. Kaplarken figanım semayı arşı; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Birinci mısra ile ikinci mısra çelişkili bir anlatım gibi görünürken ‘kan kusup kızılcık içtim demek’ gibi yorumladım. Fakat, üçüncü mısrada ‘figân’ı görünce sanırım bir anlatım bozukluğu var diyorum. Bir de ‘muhabbet bağına çarşı kurmak’... ‘çarşı’ ne derece uygun kullanılmıştır ayrıca düşünülmesi gereken bir mevzuudur. Üçüncü mısrada, ‘semâyı arşı’ dikkât çekicidir. Semânın anlamı, ‘gök, gökyüzü’dür; Arşın anlamı, ‘gök, göğün en yüksek katı’dır. Bir bakıma ‘semâ ve arş’ eşanlamlıdır. Doğru kullanılmamıştır, mısrada...
Kâfiye: e/e/e/b ‘arşı-karşı ve arşı-çarşı’ Tunç Kâfiye, ‘çarşı-karşı-arşı’ Zengin Kafiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 6+5 // 6+5 // 4+4+3 Ses: Malum üzere... Sözcük Kullanımı: ‘çarşı kurmak’... ve ‘semâyı arşı (anlamdaş)’
”Ne günah işledim bilemedim ben, Böyle bir kaderi dilemedim ben. Karalı yazıyı silemedim ben; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Güzel bir dörtlük... Çekilen sıkıntıları, bir günâhın bedeli olarak görmek... Kişinin kendi kendini sorgulaması...
Kâfiye: f/f/f/b ‘emedim ben’ ve ‘medim ben’ redifleri kullanılmıştır; ‘bil-sil’ Tam Kâfiye, ‘dile-bile-sile’ Zengin Kâfiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 6+5 // 6+5 // 4+4+3 Ses: Malum üzere... Sözcük Kullanımı: Normal
”Feyzi’yim yanarım kendi narımdan, Dağlar taşlar ağlar ahü zarımdan. Ayırınca kader beni yarımdan; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.”
Üstâd OzanFeyzi Bey, mahlâsını güzel bir şekilde kullanmıştır, son dörtlükte... Kişinin ‘kendi nârında yanması’ son derece anlamlıdır. Devâmla, dağların taşların Üstâd’ın ağlamasına (âh u zâr) görünce dayanamayıp, ağlamaları...
Üçüncü mısrada Üstâd OzanFeyzi Bey’in Türkçe konusunda bilgisine başvurmakta fayda vardır. Üçüncü mısrada kullanılan ‘yarımdan’ ‘yârimden’ midir, yoksa ‘yarımdan’ mıdır? Ben yazım şekline göre kaderin sizi ‘yarı’nızdan ayırdığını düşünerek kâfiye değerlendirmemde ‘yarı’ olarak aldım.
Kâfiye: g/g/g/b ‘ımdan’ ve ‘mdan’ redifleri kullanılmıştır; ‘nâr-zâr’ Tam Kâfiye, ‘nârı-yarı ve zârı-yarı’ Zengin Kâfiye kullanılmıştır. Ölçü: 6+5 // 6+5 // 4+4+3 // 4+4+3 Ses: Yine mâlum... Sözcük Kullanımı: Normal
Genel Değerlendirme (Tekrârdır)
6 dörtlükten oluşma şiirin tam 4 adet dörtlüğü 'ı' harfi düzeneği ile kâfiyelendirilmiştir. (1., 2., 3. ve 4. dörtlükler) Diğer iki dörtlük de 'n' harfi düzeneği ile kâfiyelendirilmiştir. Böylesi kısa şiirlerde, bol çeşitli harf düzenekleri kafiyelendirme yapılabilinirken Üstâd, 29 harfli âlfabemizin sadece iki harfini, ‘ı’ ve ‘n’ harflerini kullanmıştır.
‘Ünlü ozanlar’ böyle yapmamıştır.
Ek Not
Bana “Hele Türkçe'yi iyi bilmek daha çok önemlidir.” diyen Üstâd OzanFeyzi Bey’in, şiirdeki Türk Dili’nin kullanımına, İmlâ Kuralları’na ve noktalamalara özellikle dikkât etmesi gerekirdi. Sanırım Üstâd, bu sözü söylerken boş bulundu. Türk Dili konusundaki hassasiyetimi bir şiirimle iletmek isterim:
Tanrım Erek Eylesin Öz Dilimi Öz Koysun
'Şimden girü hiç kimesne kapuda ve divânda ve mecâlis ve seyrânda Türkî Dili'nden gayrı dil söylemeye...' Karamanoğlu Mehmet Bey (13 Mayıs 1277)
Yığınlarda yılgınlık mahâllerde solgunluk Alperenler yürüsün kırk yokuşu düz koysun Bel dağlayıp zamanda er büyüten olgunluk Demir dağlar hatrına yetmiş körük köz koysun
- Tanrım erek eylesin öz dilimi öz koysun -
Bir yazgıdır metânet kudret sağan fendine Nam derlerken tarihe kuş uçurmaz bendine Bir damlacık zahmeti çok görürken kendine Hangi dirlik mühleti gök harsıma göz koysun
- Tanrım erek eylesin öz dilimi öz koysun -
Çağlar aşıp türeyen dalga dalga yürüyen Çamçaklarla esrimiş bozkırları sürüyen On bin yıldır acunda gönülleri bürüyen Kocamışlar bilgeler el vermeye yüz koysun
- Tanrım erek eylesin öz dilimi öz koysun -
Bulağların başında boz bulanık salında Onmaz tünler ardında seher tahtı alında Etek tutan kızların kor bakışlı yalında Alpozanlar çağlasın kopuz kopuz söz koysun
- Tanrım erek eylesin öz dilimi öz koysun -
Yokluk bende yok olsun alınyazım sözümdür Koşuk koşuk şad eden dosta nâzım sözümdür Kurtbala’yım sözümdür erim kızım sözümdür Türkçe dilim yaşasın Türk ilimi öz koysun
Sevgili Dost: Halk şiirinde 6+5 ile 4+4+3 ölçüsü birlikte kullanılmaz diye bir kural yoktur. Ayrıca örnek verdiğiniz de 6+5 ölçüsündedir. (Gamda kaldı deli (6)+ gönül gülmedi (5).. Karışık kullanılmaz diye kural olmamısına karşın, hangi ölçüde başlanmışsa o ölçüde bitiren bir ozanım.. Ünlü ozanlar da hep karışık kullanmışlardır.. Diğer yazdıklarınıza gelince; "Halk Şiiri" ni iyi incelemeniz ve iyi öğrenmenizi tavsiye ederim. Çünkü hece şiirini yazarken ve bir şiire yorum yaparken gereklidir.Hele Türkçe'yi iyi bilmek daha çok önemlidir.. Yorumun için teşekkür ederim. Selam ve sevgilerimle...
Ne günah işledim bilemedim ben, Böyle bir kaderi dilemedim ben. Karalı yazıyı silemedim ben; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.
Feyzi’yim yanarım kendi narımdan, Dağlar taşlar ağlar ahü zarımdan. Ayırınca kader beni yarımdan; Gamda kaldı deli gönül gülmedi.
Gönülden çıkan duygular pınardan akan berrak sular gibi dizelere öyle güzel akmış ki. insan okudukça okuyası geliyor. Çok beğendim.elinize gönlünüze sağlık.Tebrik ederim. Selam saygılar.
tanıdık sanki eski bir dost gibi. bilmem belki de daha önce çaldı kalbimin kapısını bu şiir. başka bir şehirdeyken ben ya da başka bir bedendeyken kimbilir açn olmadı kapıyı ve uslanmadı deli şiir gene geldi hoşgeldi
Ne günah işledim bilemedim ben, Böyle bir kaderi dilemedim ben. Karalı yazıyı silemedim ben; Gamda kaldı deli gönül gülmedi. .. kutluyorum güzelliği.. namık cem
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.