bugün beyazı gördüm her yerde
aynada saçlara beyaz düşmüş
gezip dolaştığım yerlerde
yollara yamaçlara
ağaçlara beyaz düşmüş
bembeyazdı inadına kainat
bütün inişler yokuşlar
dağ bayır alabildiğine kar
ağaçlar beyaz çiçeklerle bezeli
dallara konmuşlar beyaz kanatlı kuşlar

Ferhat Su Kanalı’ndan geçtim
eğilip bir avuç su içtim
yamaçtan baka baka şehre
kitabesini okudum Ferhat ile Şirin’in
ırmak boz bir yılan gibi kıvrılırken
ortasında beyaz vadinin
anladım güzel günler gelecek
her şey nasıl da bembeyaz
dağda bayırda kar ağaçta çicek
usul usul yol aldım ver elini Göynücek

dönüşte uğradım Cingöz tesislerine
çay içtik sohbet ettik ordan burdan
kamyon şoförleriyle
birisi Kağızman’dan geliyormuş
biri Patnos’tan biri Habur’dan
yüzlerinde beyaz kederleriyle
üç beyazdan açıldı söz
undan şekerden tuzdan
Pala Sezai beyaz bıyıklarıyla öğündü
ve gariplere yol göründü

Andıran muhtarı İlhan efendiyle
buluştuk Andıran Köprüsü’nde
uzanıp ceviz ağacının gölgesinde
konuştuk havadan sudan
ağaçtan başaktan ekimden konuştuk
sonra patates soğan patlıcan
kavun karpuz tütünden
ve eğitimden konuştuk
baktım nehir bembeyaz köpük
düşündüm dünya ne kadar küçük

karşıda bembeyaz şehir göründü
öylesine bahardan bir gündü
ver elini Erbaa dedik
Çamlık’ta Beyaz Restoran’da
ayran içtik Tokat Kebabı yedik
şehir parkında gençler kadınlar kızlar
ve garipler yalnızlar
elimi uzattım gökyüzüne usulca
beyaz bir kuşun kanadına değdi
kainat beyazlar içindeydi

dedim şimdi farzet ki Ankara’dayım
farzımuhal Opera’dayım
inmişim dolmuştan Adliye durağında
sigaram dudağımda
Hergele Meydanı’ndan yürüyorum
Sıhhıye Köprüsü’nün üstünde insan seli
ayaklarımı sürüyorum
metro istasyonunun giriş kapısında
Arvasi hoca bekliyor
uzaktan el ediyor hadi gel diyor

gün bir mızrak boyu yükselmiştir
ve nihayet vakit gelmiştir
geçtik Andıran Köprü’sünden
“Beyaz giyme toz olur
Siyah giyme söz olur” türküsünden
dilimde birkaç dize
döndük evimize
işte böyle yazdan kıştan bahardan
bembeyaz bir günü yaşadık
yüreğimizde sürgünü yaşadık

(Taşova, 13.03.2007)

Ali Rıza Atasoy