1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
959
Okunma
Bu ev!
Sabahtan beri bu evin içine
bir ihanettir akan sarı kara
senin bildiğin yanık anızdan daha isli kara
çocuklar gene hep öyle güle oynaya
gül bağlamışlar uçurtmaya
inip biniyor bulutlara
"Hayradır" diyor ihtiyarlar ve lâ ilâhe illâllâh
bu bir yağmur duası
ve şimdi semada bulutların en alâsı
mısır tarlasının başına konmalı
yakarışlar su olmalı ey Fuzuli
su kasidesi
bol bol su...
Ne oldu da yazılanlar hep oldu...
Bir cennet yazılıydı o zaman evin kapısında
avara tarlalar bile umutlanırdı yazdan yaza
açtık,çıplaktık,soğuktuk
kurtlar uluuur
Türk’ü Bulgar’ı birbirimize çoook
çok sokulurduk...
Gerçekten
bir cennet mi yazılıydı o zaman kapılarda?
Çocuktuk,büyüdük,kapıları kapattık
göç gemileri gelir geçer
biz hep geç kalırdık...
Şimdi oralarda Tuna Boyları’nda
nekadar cehennem varsa sen yolla bana
biz kıyametlere alışık
soykırımlı sürgünlerde ölümleri aştık...
Demokrasiler
varsın ağlasın bugün sular buz tutunca
sevilen toprak aynı topraktı
çok görüldü ömür boyu talihsiz özveriler
acı sözlerle dağlandı dil yokuşlar burcunda
yokuşları iniyorum
yokuşlardan inenleri biliyorum sürü sürü
çığlık çığlık
renkleri biliyorum
renkler biraz daha solgun
biraz daha sarı karaya çalık
ve uzadıkça bu yağmur duası
biraz daha uzaklaşıyorum bu evden
daha birazcık...
Bu evde herşeyimiz satıldı mezatla
evin içi boş
dolaplar,raflar,duvar yastıkları boş
dışarıda tarlalar,başaklar,bulutlar boş
bir tarifsiz boşlukta
oyalanıp duruyor çocukların uçurtması
gül kokulu,umut dolu
Nuh’un gemisi geldi gelecek
kalk gidelim Necibe
sen bilirsin zaman oyalanma zamanı değil
hiç de değil bu evde...
Galip Sertel