9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
862
Okunma

çamurlu sularda boy verir fidanlar
bata çıka-bata çıka
çoğalır tutkular
ne sokakların
ne de köhne koyların fidanı değilsin
sen narinsin aspidistra
toprağın kızı
senin yaprakların kutsanmıştır
çıkarma ayaza
gönülden boyun eğer yaprakların
yeşilin sarıya döner
örümcekler, kabuklu, unlu bitler
tenini sarar
yaralar
bak elinde bir sepet rüzgar
ne beklersin
gelmez
gitti de gelmez ilkbahar
kulağında fısıltılar belli belirsiz
ki zaten yoktular…
hani vaatlerin kurnaz hatırlatıcısı
ne kadar çok beklersen o kadar çok üşürsün
gölgeyi iksirleştirme kanında
pençesi büyüktür
kurt nasıl kemirirmiş gövdeyi kuruyan dallara bak
bak aspidistra
mahkum yüzünün rengi uçmuş
bir tutam sevinçten başka nedir durdurduğun
tuzdan yorganın altında
ey aspidistra
yıldızlardan ölü yıldız aşıran kız
göm ölülerini
göm ki sancılarıyla yeniden doğmasınlar
kaldır gözkapaklarını da bir bak
çekilen acıların işaretini göreceksin
acılar mekan bildirir zaman değil
ne beklersin
sen türkünü söyle
türkü söyle denizlerin dibine zincirlerinle
özsu şefkat, özsu sevgidir
yeşile güneş, daha yeşile daha güneş gerek
durup durup taçlandırma kandırıcı sözleri
avuntularla süslediğin hayat bir topak hamur
sil geçmişi
ufak tefek anıları topla
toprağın altında şekillendir kutsal kalıntıları
duy ayaklarından yüreğine tırmanan buz soğuğunu
nabzın parmaklarının altında keman yayı
koptu-kopacak
uzaklaşan senfoninin yankısıdır nefesin
bırak filizlerin yaprak altında kalsın
sakla aspidistra
esirge
çatlaktan sızan ışık paylaşamaz zindan karanlığını
sen bildiklerden birini
türkünü söyle denizlerin dibine zincirlerinle
Müsade Özdemir