10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1194
Okunma

Hayat-saat
Hayat-saat
“-bir güneş pırıltısı ortalığı ışıttı
ve doğayı ısıttı
önce saçaklardaki buzlar düştü
şaap şaap
tarlalar yeniden toprak,
çatılar kiremit rengine büründü
ardından kırılmamış dallar sarkmaktan kurtuldu
lap lap
çelenlerdeki eriyen karlar,
damlacıklara dönüştü
tıp tıp
saçaklardan
şıp şıp
damlalar, derelere
deredeki buzlar alttan alta eriyip,
yeniden şırıldatdı dereleri
ve arkasından toprağa düşmüş çekirdekler çatladı
çıt çıt çıt
orada, şurada burada toprak uyandı
pıt pıt pıt
önce çiğdemler açtı çiçeklerini
kızlar gelinlik ……….
bir tohum; iki yaprak,
yapraklar dallandılar
melemeye başladı kuzular
dağ başlarında keklikler ötüştü
uzaktan uzağa
gak-kuburak
gak kuburak
“-sevdalar doldu yüreğime
davullar çalındı düğünümde
güm güm
darbuka arada
tım bıdı tım
kaşıklar şakladı
şakıdık şukuduk
bizim hatunun canı illede nar isdedi,
sonura eğşi alma, ciğer
aşerdiğinde canının çekdiği
isdediği bulunmadı mıydı
çocuğun teninde leke olurumuş,
bulduk-buluşturduk getirdik tabi
ve yüreğim ağzımda bekledim kapıları
küt küt”
kırkı çıkmadan hanım dışarı çıkmadı
erkek görürse allık basarımış ,
öyleyse öyle olsun ürüsümdür
“-bir sallangaç sallandı
gacır gucur
ve ilk kelimeler
bab ba - an na
mam ma
baldırının arkasında ciğer, başbarnak gadar,
bir süt dişi parladı
her şeyi dişlemeye başladı
kıt kıt
tay-tay ve ilk adımlar
düşe-kalka pat çat
illa benim kolumdaki sahatı
kulağına tutardı
cık cık”
“-elinden tuttum bir gün, mekdaba
diğer elimle başımdan çıkardım takkamı
haydi dedim sen çal öğretmenin kapısını
ve minicik elleri
tık tık
öğretmen kocaman bir kütüğü paat diye açtı
çevirdi sayfaları
haşır-huşur”
“-bir sürü tanıdığın
“belden yokarı ”
foturafları vardı
böylece ilk mektebe kaydetdirdik
bizim ufaklığı
evden vahtında çıkdı
hanım ardı sıra yürüdü
gözden kaybolana kadar uğurlardı
o hergün koşarak arkadaşlarını yakalardı
pat pat pat
okulda da kocaman bi sahat vardı
tik tak
tik tak”
“-öğretmen tahtaya yazmış fişleri
elime verdi zopayı
o sordu, ben gösterdim
o sordu, ben gösterdim
tık tak
şakşakladılar beni
şak şak”
“-çakı gibi bir asker oldum
şaak bir selam,
“-emret komutanım”
rap rap
içtima, nöbet,
tatbikat
mıntıka temizliği
ordugah
toplar gümbür gümbür
makinalılar takır takır
tüfekler
tak tak”
“-teskereme atmışüş ğün galmış
Urfalı Recep sırtladı beni
gün geldi sahat doldu
teskere ğünü geldi
anamdan emdiğiğim südü
fitil fitil burnumdan getiren
bölük gomutanım teğmen
çavışlar bile bana selam durdu
şak! şak”
“-asıl askerlik ondan sonuraymış
dur-durak
gece-gündüz
yaz-kış demeden
çalış bobam-çalış
tak-tuk
al-ver-dağıt
geçivimiş onca sene
takıdık
tukuduk
“-bizim herifle elele verdik
çalıştık didindik,
yetirdik-yetiremedik
oğlan everdik
kız gelin etik
duvarda esgercilikde
Kötahyada’dan get(ir)diği bi sahet
tik tak
tik tak
önşe o asayı aldı eline
tik tarrık turruk
sonura da ben
ikimiz düşdük mü yola
tik tik
tarrık tarrık
tarruk turruk
gün geldi duvardaki eski sahat
tik tak tik
biğün bozuldu
gönüllü-gönülsüz
tik...... tik .... tik...
bizim gocaherif
tik tarrık-turruk
tik...... tarrrık......
neden sonura bi da
tik... tarrık....
gene böyle bi ğün
tik...... tarrrık.......
tik.”
KELİMELER:
allık basması:
salıncak
tahke(kalaklı), kasket
vesikalık
şakşaklamak: alkışlamak
yuvgu/yuğgu: toprak damların sıkıştırmak için sürüklenen taş silindir
kayınpeder, eşin babası
erincek: tembel, hımbıl, iş yapmaya hevesi - niyeti olmayan, elinden iş çıkmayan, işi yavaştan alan,
üşenmek: tembellik etmek