23
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
2764
Okunma

doğmayan çocuklarım yazacak bu satırları
günler kapattı nefesiyle ucu zehirli ölümleri
karanlık şiirler çıplak güneşi
esir adımlar sönmüş ateşi hatırladı
dizlerini karnına çekmiş cümleler
unuttu kederi
buzdan giysilerini kırdı kış öyküleri
dilimde ;
Mir gecelerinden kalma lirik bir ezgi
‘’bahr bê pel hevî bê xewn nabê’’
her notanın es’inde dikensiz şefkat gülleri
geriye;
düşlemeye korktuğumuz mistik bir roman kaldı
tut ki bir rüyadan iniyorum satırların kalbine
ellerimle yokluyorum ışıldayan sabahları
alnına sürülen lekeyi siliyorum takvimlerin
temmuz sıcağında en çok özgürlüğe yaslanıyorum
ve eylülde tutuyorum yasını yaprakların
tutunup beyaz bir bulutun iplerine yaşlanıyorum
iliklerimde dokunulmazlığa duran yağmurlar
bir yıldız koparıp koynuna yatıyorum yarımayın
çocuk renginde yeşil bakan ormanlar
kara gözlerinde yeşil orman rengi çocuklar
bir kıtlıktan düşmüş ölüme aç topraklar
toprağı besleyen üşümüş ölümler
bir an…
şu an..
rüya kesiği
ahh! her yer yeni doğmuş çocuk kokusu
güneş pamuk lifi şefkat dokusu
sarılıp bebekliğin kokusuna boy veren nergisler
kurşun askerlere siper küçük zihinler
bir masalın zemherinde alev sıcağı mum ışığı
çay kıvamında derlenmiş güz iklimleri
serin seher yeli bir ömür sevdalar
umut sözcükleriyle sıvazlandı harflerin sırtı
yüreğe yerleşen renk baharı mavi nakarat
düş değil nujiyandır gelecek
hiçbir bulut güneşe gölge
gölgeler düşlere ayak bağı değil
kandan besili değil gözyaşının ırmağı
kopmuş en dibinden zulüm dikenleri
aslında her satır bir rüyaymış
yaşam kaynağına suyu
su yaşama berraklığını vermiş
işte o gün;
çocuk sapanını
melekler günah yazmayı bırakmış
Ne çok isterdim gördüğüm rüyanın içine
Bir yerinden sızmayı…
5.0
100% (1)