"Türkler ve köpekler giremez!" diyen Ermenilerden özür dileme gafletinde bulunanlara ithafımdır.
Şöyle bir bak tarihe, kimdir öldürülenler? Hayalleri kuytuda toprağa gömülenler.
Atamız adam sanıp paylaşırken aşını, Cani ruhlu komşusu ezmiş onun başını.
Çoluk çocuk hep birden yok olurken doğuda, Köylerini terk etmiş korkudan pek çoğu da.
Kesilen kol bacağın haddi hesabı yokmuş. Günlerce o cesetler ortalıkta hep kokmuş.
Bu ayıbı işleyen sevgili kardeşlere (!) Minnettar olamazdık teşekkür edenlere.
Onlar ki bu sebepten göçe mecbur eylendi. Bazısının yollarda öldükleri söylendi.
Hastalıktan dolayı ecel gelince başa, Güya biz katletmişiz onları; sümme haşa!
Yavuz hırsız bastırır ev sahibini derler; Bu sözü doğruladı çığırtkan Ermeniler.
Bir de onlara destek olan gafiller var ya, Onlar için yalanmış tarihimiz angarya.
Halbuki çıkmadayken hâlâ toplu mezarlar, Gerçeği hiç görmüyor hain olan nazarlar.
Başımızda var iken yeterince onca dert, Avukatı olmuşsun Ermeni’nin ey namert.
Seni itle eşdeğer görüyorken Ermeni, Ne çabuk unutmuşsun şehit olan dedeni.
Tarihe hiç bakmadan özür dilersen ite, Haksızlık etmez misin bunca yatan şehide?
Varsa damarlarında bir damlacık Türk kanı, Bölmeye çalışma hiç bu güzelim vatanı.
Boşuna uğraşmayın yaygın olmaz bu illet; Ancak sizi affetmez asırlarca bu millet!
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bu ülkenin sahibi olan Türk Milletinin duygularına tercüman olmuş şiiriniz. Özürcülere çok güzel bir mesaj verilmiş.Bu güzel şiirinizi kutlarım. Yüreğiniz dert görmesin. Tebrikler hocam...
@@@ BAŞKENT ŞAİRİ ... AHMET TURANOĞLU @@@ @@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@
=== Y A R I Ş M A D A V E T İ Y E S İ ===
BU YIL MUTLU-UMUTLU ; SAYFANIZ BEREKETLİ, İLHAMINIZ MAVİLİK , YORUMLAR ALKIŞ OLSUN... "HECEYE GÖNÜL VEREN" YARIŞMAYA DAVETLİ ! BU AY "AYIN HECESİ" : TEMASI DA "K I Ş" OLSUN .
Varsa damarlarında bir damlacık Türk kanı, Bölmeye çalışma hiç bu güzelim vatanı.
Boşuna uğraşmayın yaygın olmaz bu illet; Ancak sizi affetmez asırlarca bu millet! ************************************************************ Efendim müthişti. Alkışlıyor ve saygı ile eğiliyorum. İşte bu!.
Üstadım şiiirinizi okurken tüylerim diken , diken oldu ... yazıklar olsun o aydın geçinen gafillere , yazıklar olsun içerisinde bir damlacık türk kanı bulunmayanlara ... yazıklar memleketimizde barınıp , bizi arkamızdan vurmaya çalışan soysuzlara . Mükemmel dizeler ... güzel bir yürek ... ustaca bir kalem ... saygılarımla Allaha emanet olunuz ....
Şöyle bir bak tarihe kimdir katledilenler; Yarı canlı şekilde toprağa defnedilenler.
Atamız adam sanıp paylaşırken aşını, Cani ruhlu komşusu ezmiş onun başını.
Türkiyemde her zaman oyunlar oynanmıştır ve oynanmaya da devam edilmektedir...Ne zaman bu oyunlar oynanıyor, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi durumları zorda olduğunda, kuklacıbaşıları çıkıyor ve birilerini kullanıp kargaşa çıkarıyor şimdi de Ermenilerden özür dileme olayı çıkarılıyor...Duyarlı insanlarımız bu oyunlara kanmasınlar elbette ki biz böyle bir soykırımı kabul etmiyoruz...Uyutma taktiklerine kanmayalım ve ekonomik uyutmalarına ve dayatmalarına sessiz kalmayalım...Yılbaşında sessizce yine korkunç zamlar gelecek, biz bu ermeni veya şu bu meselelerle oyalanırken halkımız oyulmaya devam edecek saygılar güzel şiirini kutluyorum dost...
İki gündür şair dostlar aynı konu üstünde yazmaya karar vermiş ve bu karar beni gerçek anlamda çok mutlu etti.
Hepimiz organize olmak ve gereken dersleri vermek zorundayız. O metne imza atanların ne kadar büyük bir hata yaptıklarını bir kez daha haykırmak ve sesimizi en doruk noktalara ulaştırmak durumundayız.
Hiç bir ülkenin insanı kendi ülkesini tarihi geçmişinden dolayı küçük düşüremez ve o ülkeyi yok sayamaz. Böyle lüksü olanlar yaşamak istedikleri yerde yaşamak hakkına sahiptirler ve o haklarını da kullanmalıdırlar. Hem bu ülkenin nimetlerinden faydalanacaksın hem de ülkeni tüm dünya ülkeleri karşısında küçük düşüreceksin. Hiç kimsenin böyle bir lüksü yok.
Kaleminizi en içten dileklerim ile kutluyorum. Saygılarımı gönderiyorum yüreğinize. Alınması gereken dersler alınmalı buz dizeler ile.
Şahamettin bey Aktaş 'benim soyadım; KARATAŞ YEDİ KUŞAK ÖNCEKİ BABA TARAFINDAN DEDEMİZ ADANA ' KADİRLİ'DEN AYRILDIKLARINDA İKİ KARDEŞ TEN ÖTEKİ AMCAMIZDA KALMIŞ. HER NE KADAR AKTAŞ İLE KARATAŞ 'LAR KARDEŞ OLSA DA BEN AKTAŞ'IM.TEŞEKKÜRLER SAYGIYLA.
Şahamettin bey Aktaş 'benim soyadım; KARATAŞ YEDİ KUŞAK ÖNCEKİ BABA TARAFINDAN DEDEMİZ ADANA ' KADİRLİ'DEN AYRILDIKLARINDA İKİ KARDEŞ TEN ÖTEKİ AMCAMIZDA KALMIŞ. HER NE KADAR AKTAŞ İLE KARATAŞ 'LAR KARDEŞ OLSA DA BEN AKTAŞ'IM.TEŞEKKÜRLER SAYGIYLA.
Tarihe hiç bakmadan özür dilersen ite, Haksızlık etmez misin bunca yatan şehide?
Varsa damarlarında bir damlacık Türk kanı, Bölmeye çalışma hiç bu güzelim vatanı.
Boşuna uğraşmayın yaygın olmaz bu illet; Ancak sizi affetmez asırlarca bu millet!
Söylermisin hocam. Şimdi sözde soykırıma uğradıklarını iddia eden ermenilerle,bu iddiayı sözde kabul eden aydınların veya aydın geçinen kişilerin arasında bir fark varmı ? Eğer bu zat'lar Türk iseler, ben bunların Türk'lüklerinden utanıyorum. Zaman gelecek aziz Türk milleti bunların hesabını da soracaktır. kutluyorum yazan yüreğinizi,saygılar sunuyorum
Varsa damarlarında bir damlacık Türk kanı, Bölmeye çalışma hiç bu güzelim vatanı.
Boşuna uğraşmayın yaygın olmaz bu illet; Ancak sizi affetmez asırlarca bu millet!
Değerli hocam, onlar muhakkak ki kanlarının gereğini yaparak birtakım bildik senaryolara çığır açma planlarının parçası olmaya gayret ederek, kendilerini yallayan efendilerine hizmet ediyorlar... Asıl olan Türk milletinin bu olayı iyi görebilmesi... Yürekten kuluyorum hocam... Selam ve muhabbetlerimle...
ben şanlı tarihimizden de millî ve manevi değerlerimizden de vatanımızdan da bayrağımızdan da memnunum ve övünç duyuyorum...ne suç işledim ki özür dileyeyim arkadaş? asıl onlar özür dilesinler bizden..bizim yüzümüz ak, alnımız da çok şükür açık...duyarlı tavrınızı ve anlamlı şiirinizi kutlarım efendim...saygımla...
Dostum vatanaımıza ihanetten dolayı hainlere kızgın olan yüreğimize su serptiğin için azıcık rahatlattı şiiriniz. Tebriklerimi sunuyorum. Bu konuda yazdığım şiirimden bir kıtada ben ekliyorum. SAYGILARIMLA.
Şöyle bir bak tarihe kimdir katledilenler; Yarı canlı şekilde toprağa defnedilenler. ------------------------------------------------------ Bu kalemi yüreğimle desteklerim. Saygı va selam.
Şöyle bir bak tarihe kimdir katledilenler; Yarı canlı şekilde toprağa defnedilenler. *************************************************** tarih bugünkü ve dünkü gafletimizi de yazacak.85 yıl savunmayınca,yalan ve iftira ile adalet yanıltılır.Kendimize bile ihanete meydan açılır.Geçmiş yılların toplum mühendisleri görsünle marifetlerini.Aydınlarmış..siz aydınsanız ne bu karanlık.demek gerekir. kaleminize yüreğinize sağlık.baştan aşağı katılıyorum.
hacı ali tarafından 12/20/2008 9:57:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
ERMENİLERDEN ÖZÜR- DİLEMİYORUM ASLA ONLAR İHANET ETTİ -DAİM BAKARIM HIRSLA
Osmanlı Devleti'nin- zayıflayıp çökmeye Başladığı dönemde-sarsılmıştır her üye Dış güçlerin azınlık-olan Ermenileri Kullanmasıyla başlar-zora soktular eri Dinî siyasî ile- ekonomik menfaat Doğrultusunda tahrik-olunamadı rahat Bütün Avrupalılar-hep siyasetlerini "Şark Meselesi" deyip-orda tuttu yerini Ermeni olayları-bu zincirin halkası Bizlere göre ise-yoktur bunun şakası Sömürgeci Avrupa- Osmanlı’nın içinde Hak korumak bahane-oku öğren niçin de Osmanlı toprağını- parçalayıp paylaşma Budur asıl ifade-yama üstüne yama Bu sebeple olaylar-sinsi plan imtiyaz Özerklik bağımsızlık-konu budur duy biraz . 789 -Fransız İhtilali Kin tohumu ekildi-vardır bunun ihlali Başarılı oldular-kopartılan tavizler İçişlere karışma-oluşturdu bizde ter Bunun sonucundaysa-Osmanlı Rus Savaşı Yenilgimiz olmuştur-döktük gözlerden yaşı Ayastefanos Berlin- Antlaşmaları sonu Balkan Hıristiyanları-bizden aldılar onu Sıra Anadolu’da-o Hıristiyanlara Gelmişti bilinmeli-araştırma yap ara Ermeni’yi seçtiler-bilinsin maşa onlar İyice kullanıldı-ne mal kaldı ne canlar 1816-Moskova’da Ermeni Şark Dili Enstitüsü-kurdu üzdü hep beni .826- bilinsin yıllarında İran'la savaş yaptı-onlar ile her yanda Kazandıktan sonra da-. 828 Türkmençay Antlaşması-kalplerde bıraktı iz Revan ile Nahcıvan- hanlığı birleşerek Ermeni vilâyeti-olmuştur ezik yürek Ardından İran'daki- buraya Ermeniler Göç etmesi sağlandı- ruhlarımızı deşer Ermeni’yle ilgili-devletler arasında Antlaşmalar yer aldı-duyulmuştur her yanda Yurt içinde dışında-bölücü Ermeniler Parti dernek kurdular-duyuldu birden haber . 878-Van Kara Haç Derneği Hediyesi silahtı-aldılar ödeneği 1881-Erzurum Pashtpan Haireniats Derneğini kurdular-içimize soktu pas Amacı Ermeni’yi- saldırılardan sözde Korumaktı gayesi-“yurdu yıkmaktı özde 1885-Van ilinde kurulan Amerikan Partisi-gerçektir değil yalan . 887- kurulan Cenevre'de Marksist Ermeni Parti-bilinmeli devrede 1890'da -Tiflis'teki kurulan Taşnakların gayesi-pay etmek ya da talan Ortak amaçlar belli- isyan kışkırtma yapma Toprakları paylaşıp-vatanı yere çarpma Rusya İran Avrupa-şehirlerinde şube Osmanlı toprağında-başladılar talebe Amerikan Partisi-Trabzon İstanbul’da Muş Bitlis’te kuruldu-duyurdu sağda solda Hınçak Partisi Bafra-İstanbul’la Merzifon Yozgat Tokat Amasya- Arapkir ve Trabzon Taşnaksutyun adisi- Doğu Anadolu’da Hele de İstanbul’um-kapladılar yolu da Bütün bu derneklerin-canım Türkiye'mizde Teşkilatlanmasıyla- ard arda tedhiş dizde Osmanlı toprağında- idari dinî sosyal Hürriyete sahipti-mal üstüne kattı mal Ekonomik siyasî-kültürel yapıları Bütünüyle korudu-sağlamdı kapıları Yurdun hiçbir yerinde- nüfus çoğunluğuna Sahip olamadılar-bilir kışkırtan dana Baskı mevcut değildi-bu gerçeklere rağmen Şiddeti uyguladı-zannetti kalır maden Çete ve derneklerle-yapılan eziyetler İki toplumu gerdi-sarsıldı cemiyetler İlk ciddî olaylarsa-1890’da Haziran ayındadır-ateşle doldu oda Erzurum Anavatan -Müdafi Cemiyeti Hele Hınçak Partisi-sarstı bilin milleti Gerçek İki taraftan-nice kişiler öldü Avrupa basını da-alçaklık yapan döldü Ermeniler ülkemin-birçok yeri yolunda Olayları çıkarttı-silah bomba kolunda O İttihatçıların -"İttihad-ı Anâsır" Uğruna verdikleri- tavize derim sabır Ermeni’nin işine-yaramıştır biliniz Tarihi öğrenerek-ön tarafa geliniz II. Abdülhamit-Hanın koyduğu yasak İndirenler kaldırdı-onlar buldu dayanak Ermeni silâhlandı-çetelere doğdu gün Kurşunlar sıkılmıştı-tekrarlanıyor bugün Yedi düvel gelmişti-yurdu talan etmişti Bomba mayın silahla-bizleri mahvetmişti Devletin kurulması-mal oldu birçok cana Hain ile düşmanlar-kin kustular vatana Felakete uğratan- safında düşmanların Bir Taşnak partisi var-hem bugün hem de yarın Onu kullanan belli-ilk önce Çarlık Rusya İngiltere Fransa-hayâ olmalı hayâ Üniforma giydirip-millet memleketine Silah çekeni tanı-Türk’ün cemiyetine Bugün PKK nasıl -ABD ve AB’nin Kul ve kölesi ise-Taşnak da budur bilin Toprak vaat ederek- kullandılar iyice Şerefsizlik yaptılar-ortadadır netice Bunun adı ihanet-hepsi de tescillidir Çanağa pisleyenler-ya aptal ya delidir Emperyalist güçlere-aldanıp savunmasız Yüz binler topraktadır-yüreğimiz eder cız Taşnakların hatası- sebep oldu tehcire Yaygara kopartılır-sağda solda ha bire Askeri gereklilik-bil çerçevesindedir İsyan yapanlar gitti-hepsi yollandı bir bir Felakete uğrayan-tüm Anadolu halkı Hepsini de öğüttü-kırıverdi hep çarkı Tarih affetmeyecek-düşmanın kaşığıyla Yiyip ölüm kusanı-bela olunur hâlâ Bunların yaptıkları-vatanımda yaşayan Bütün gayrimüslimi-zora sokar bilin can Yüzyıl geçtikten sonra-insanlar arasında Düşmanlık oluşturmak-acı yapar her yanda Ekilen kin tohumu-nefreti yeşertiyor Dostluğu yok ederek-alta doğru itiyor Çaylara çorbalara-sıra geliyor sıra Kalplerde ve ruhlarda-açıyor derin yara Onların beslemesi- harekete geçtiler Bunun için yapılır-kancıklıkla sortiler Uyumaya hiç gelmez- Türkiye kalk ayağa Sesini yükseltmezsen-zarar gelecek sağa Dörtlü ahbap Çavuşlar-yılbaşı geldiğinde Özür dileteceklermiş-kısalmaktadır vade Özür niçin dilenir-birisine kötü söz Dersen özür dilersin-içe düşürmeyin köz Bunlar kendinde değil- şampanya ile viski Benliğini köreltmiş-zıkkımlanırlar içki Ali Bayramoğlu’ yla-bir de o Cengiz Aktar Baskın Oran beraber-Ahmet İnsel’i de var Metin hazırlamışlar-kendilerine göre Hainlikte sınır yok-hançer saplanır böğre ‘Metin şöyle başlıyor-1915'de Ermeni maruz kaldı-hepsi uğradı derde Felakete duyarsız-kalınması ve inkâr Vicdanım kabul etmez-sıkıntıya yol açar Bu adaletsizliği- reddediyorum hepten Acıları paylaşıp-özür diliyorum ben’ Eğer buna kalırsa-yurdu işgal edenler Bizden özür dilesin-öldürüp de gidenler Duy İsveç Meclisine-soykırım istiyoruz Önerisi sunulur-oluşturur içte buz Ermeni Süryanisi-Pontus Rumlardan sonra Sırada başkaları-ismini yazıp ara Bazıları uyuyor-AB diretir ayak Bunun için vatanda-gezeriz yalınayak Olayların üstünden-geçti bir asır kadar Suçlu olanlar belli-kaybederler itibar Emperyalist güçlerin-dediğini yaparsan Resmen yamulursunuz-hepten olursun kurban Amaçları bellidir-kucaklara oturmak Dolarları kaparak-türlü planlar kurmak Türk Milleti Ermeni-arasında mesele Kalmamıştır öğrenin-oluşturmayın çile 1921-Kars anlaşmasıyla Problem giderildi-bilmiyor musun hâlâ Anlaşmazlık var ise- ikisi hallederler Boşa kuyruk sallama-söyle size ne derler Sorun böl parçala yut-Yugoslavya örneği Milletim iyi tanı-vampirleri döneği İşbirlikçiye karşı-oluşturun büyük set Yıldırım tayfun olsa-bölmemelidir afet Dünün Ermenileri-bugün ise Barzani Kızılcıklar emrinde-sırıtır Talabani Öldürenler vuranlar-vatanı satanlardır Destekçileri ile-horlayıp yatanlardır Bu PROFLAR ülkemde-geziyorlar her daim Soros yardım yapınca-tanımazlar millet kim Türk’üm asla demezler-soylarında özür var Bunların yaptığını-gerçekten yapmaz zağar Karabağ ve Hocalı-hele Batı Trakya Irak’taki Müslüman-ne demeli şu baya Milletine tarihe-kültür değerlerine Saldırana yuh olsun-benziyorlar irine Böyle mahlûklar yoktur-sadece bizde çoktur Yaptıkları bellidir-hepsi de borum*oktur Yazıklar olsun size-zalimlere Cehennem Ateşi saracaktır-boğacaktır puştu nem Tarih bilgisi sıfır-ama rütbeleri var Maaşı da alırlar-kimlerin haberi var Yurdun dört tarafında-Ermeni’nin bu zulmü Toplu mezarlar çıkar-hak ettik mi ölümü Suçları Türk olmaktı-nerde onların hakkı Kahpece öldürüldü-duysun Cihan ve Hakkı Siz orada başlatın-başlatacağım bende Burda duramazsınız-milletim kükreyende Seninkiler çok ise-özür dileyeceğim Benimki çok çıkarsa-bıçak bileyeceğim Suçlu arıyorsanız-uşaklık yapanlardır Ülkemde yaşıyorken-yerlere çarpanlardır Utanılacak suç yok-utanması gereken Mehmet’i öldürendir-davranmalıyız erken Yozlaşma çürümüşlük-evet ibretlik durum Uykudan uyanmalı-sesi duyan her kurum Daha neler olacak-toprak isteyecekler Buradan uyarırım-sözü duysun anne er Taviz verme boşuna-Ermeni’den dost olmaz Sınırdan geçirmeyin-bunlardan da post olmaz Başımıza çorabı-örecekler birlikte Bir kez gerçeği görün-ne var ise dirlikte Atatürk hedeftedir-dünyayı kandırırlar Bizler bir şey yapmayız-onlar inandırırlar Kendi ecdadımızı-yargılatacaklar bize İmzayı atarsanız-yazıklar olsun size Tarihi gerçeklere-aykırı biliyorlar Uşaklık tescillidir-kalpleri deliyorlar Bir cephe açacaklar-işbirlikçi haini Balyoz ol başlara in-ilgilendirir seni Hasan Sancak bir şair- gerçeği anlatacak Uyuma Türk Milleti-yükseğe kalksın Sancak
Çoluk çocuk hep birden yok olurken doğuda, Köylerini terk etmiş korkudan pek çoğu da. ===================================== Eli kanlı bu katiller Emperyalizmin bir numaralı uaşlarıdır...Katledilenler Türkler...Doğudaki vatandaşlarımız. Bu arşiv belgelerinden sağlam kaynaklardan tesbit edilmesine rağmen Ermenilerden özür dileyenler sanırım onaların soyundan insanlar.Başka birşey aklıma gelmiyor . Türk Büyük Elçileri katledildi bir zamanlar üst üstüne . Bu özür dilenler hiç mi bunları da düşünmez.Ama olay düşünme olayı değil.Birileri Emir verdi bunlar yerine getiriyorlar.. Duyarlı yüreğinizi kutlarım.
Ey gafletten uyanmayanlar...bu ülkenin geçmişinde o temiz kanlarını bu vatan için seve seve verenlerden utanmıyormusunuz..? Dedeleriniz nineleriniz feryatları hala semada yayılmaktadır..utanın ve hep öyle kalın..Kalemine sağlık gönül dostu...selamlarımla
YÜREĞİNİ SESİ DAİM OLSUN DOST,EMPERYALİZM (ABD İÇİNDEKİ SİYONİST KLİK ÖZELLİKLE )ORTADOĞU COĞRAFYASI ÜSTÜNDE BÜYÜK OYUNLAR ÇEVİRİYOR.BU OYUNLARA BİZİ KURBAN ETMEK İSTEYENLER EN ACI TOKADI HER ZAMAN YİYECEKLER BİZDEN.SAYGIYLA KUTLARIM GÜZELDİ.
Her yıl nisan ayı gelince, Ermeniler geniş propagandalarla soykırım iddialarında bulunurlar. Pek çok ülkede destekleyici bir kararlar alınmaktadır. Bu konuda maalesef yetkililer ve kamuoyu bilinçsizdir. Ermeniler ve yaptıkları hakkında kısaca tarihe bir göz atmak ve birkaç çarpıcı örnekle meselenin hakîkatını okuyucularımıza arzetmek istiyoruz. Daha geniş bilgi için mutlaka kitaplara müracaat edilmelidir.
A. Ermeniler Hakkında Genel Bilgi
Osmanlılar döneminde Ermeniler Adana'dan Kafkaslara kadar uzanan bir bölgede dağınık olarak ve azınlık olarak yaşıyorlardı. Kendilerinin Nuh AS'ın oğlu Ya'fes'in oğlu Hayk'ın soyundan geldiklerine ve bölgenin yerli halkı olduklarına inanıyorlardı. Tarihî belgeler ise onların M.Ö. 6. Yüzyıl'da Balkanlardan bölgeye geldiklerini, Trak-Frig kökenli olduklarını gösteriyor.
Ermeniler M. Ö. 521 yılından itibaren İranlıların, M. Ö. 331 yılından sonra Makedonya'nın, M. Ö. 66 yılından sonra Romalıların egemenliği altında yaşamışlardır. Zaman zaman el değiştiren bölge 642 yılında Emevilerin yönetimine geçmiştir. 970'te tekrar Bizanslıların eline geçen bölge 1071 tarihinden itibaren Selçuklular tarafından ele geçirilmiştir. Selçuklulardan sonra İlhanlıların, Akkoyunluların, daha sonra da Osmanlıların yönetimine girmişlerdir. (1473 - 1555) Osmanlı devleti yıkılıncaya kadar da azınlık statüsünde yaşamışlardır.
Osmanlı devleti yönetimi altındaki Asya topraklarının hiçbir bölümünde Ermeni yoğunluğu olmadığı için, hiçbir yer Ermenistan adıyla isimlendirilmemiştir. Birinci Dünya Savaşından önce Anadolu bölgesinde, 1.193.394 Ermeni yaşıyordu. Bu toplam nüfusun % 7'si civarındaydı. Ermenilerin en kalabalık olduğu Bitlis ilinde bile, toplam nüfusa oranları %25'i geçmiyordu.
Bugün Türkiye'de 1960 sayımına göre Ermenice konuşan halkın toplamı 53.173'tür. bunun 41.311'i İstanbul'da, 11.862'si diğer illerde bulunmaktadır. (1)
Ermenilerin Ermenice denilen bir dili vardı ve bu dil çok gelişmemişti. Soylular ve şehirliler, idaresi altında bulundukları milletin dilini konuşurlardı. Hattâ Osmanlı yönetiminde iken 18. Asır ortalarına kadar Türkçeden başka dil konuşmazlardı. Kilisede bile İncil'in Türkçesi okunurdu. Kültürlerinde, folklör ve edebiyatlarında Türklerin geniş tesiri vardı.
Ermeniler de ilk zamanlarda İranlılar gibi ateşperest idiler; aya, güneşe, yanardağlara taparlardı. 301 yılında Kirkor Lusaroviç denilen bir rahibin çalışmalarıyla hristiyan oldular. Hristiyan olunca, Kirkoriye (Gregorien) ismiyle kendilerine mahsus bir kilise kurdular. İnaçları ve ibadetleri katolik ve ortodokslardan farklıydı. Kiliseye yalnız erkekler devam ediyordu. Dînî liderlerine katagigos deniliyordu. En büyük dînî liderleri Erivan yakınındaki Eçmiyazin'de bulunuyordu. Fatih İstanbul'u fethettikten sonra 1461 yılında, Bursa'daki Ermeni dînî lideri Hovakim'i İstanbul'a getirtti. Yayınladığı bir fermanla Ermeni Patrikhanesini kurarak, onu ilk patrik ilân etti.
İranlılar Ermenileri tekrar ateşperest yapmak için, Bizanslılar da kendi mezheplerine çevirmek, ortodoks yapmak için çeşitli baskılar yaparlardı. Müslümanların idaresi altında, yâni Emevî, Abbasî, Selçuklu ve Osmanlı döneminde, Ermeniler serbestçe dînî faaliyetlerini yapabildiler. Askerlikten muaf oldukları için sanat, ticaret ve tarımla uğraştılar. Her bakımdan mutlu ve müreffeh bir hayat yaşıyorlardı.
İkinci Viyana bozgunundan sonra Osmanlı devleti gerileme sürecine girince, devleti yıkmak için batılı büyük devletler planlar hazırladılar, iç işlerine karışmaya başladılar. Azınlıkları devlete karşı ayaklandırmak için çeşitli çalışmalar yaptılar. Başta Rusya olmak üzere, İngiltere, Fransa ve ABD, konsoloslukları vasıtasıyla, açtıkları kolejler vasıtasıyla, Ermeniler arasında milliyetçilik ve ayrılık fikirlerinin gelişmesini sağladılar. Tanzimat ve ıslahat fermanlarıyla azınlıklara tanınan haklar, Ermenileri iyice şımarttı.
1877-1878 Osmanlı Rus savaşı kaybedilip Ayastefanos antlaşması imzalanırken, Ruslarla görüştüler. Daha sonra 1878'de Berlin konferansında Doğu Anadolu'da Ermeni azınlığın olduğu bölgelerde ıslahat yapılacaktır diye bir madde konulmasını sağladılar.
Devletin zayıf zamanlarında çeşitli isyanlar çıkartarak yabancı devletlerin müdahelesini beklediler. Böylece Balkan ülkeleri gibi bağımsızlıklarını kazanacaklarını, müstakil bir Ermenistan kuracaklarını umuyorlardı.
B. Ermenilerin Örgütlenmesi
Osmanlı Devletinde yaşayan Ermenilerin ilk ulusal hareketleri 1860 yılında kurulan derneklerle başlamıştır. Bu dernekler zamanla dış yardım ve kışkırtmalarla, Ermenileri devlete karşı ayaklandıran komiteler haline gelmiştir. Ermeni kiliseleri ve Ermeni okulları ihtilalci fikirlerin aşılandığı en önemli merkezlerdir.
a. Dernekler
1860'ta Adana'da Hayırsever Cemiyeti, arkasından Fedâkârlar Derneği kuruldu. 1870 - 1880 tarihleri arasında Van'da Araratlı, Muş'ta Okulu Sevenler, Doğulu ve Klikya dernekleri kuruldu. 1880 tarihinde bu dört dernek birleşerek Ermenilerin Birleşik Derneği adını almışlardır. 1876'da Ermenistan'a Doğru Derneği, 1879'da Milliyetçi Kadınlar Derneği, 1880'de Erzurum'da Silahlılar Derneği, Kafkasya'da Genç Ermenistan Derneği, 1872'de Van'da İttihat ve Halâs Derneği, 1882'de yine Van'da Karahaç Derneği kuruldu. Bu derneğin amacı gerekli yerlerde isyanlar çıkartmak ve gençleri silahlandırmaktı.
1881'de Erzurum'da kurulan Müdâfi Vatandaşlar Derneği, daha sonra büyüdü, çeteler kurdu, dörtyüzden fazla usta çeteci yetiştirip komutanlar atadı. Bunları düzenli silahlı eğitime tabi tutup, silâh ve cephane depoları kurdu.
b. Komiteler
1. Hınçak (Çan) Komitesi: 1887'de İsviçre'de Kafkasyalı Ermeniler tarafından kurulmuştur. Amacı Türkiye Ermenistanı'nı kurmak, daha sonra Rus ve İran Ermenistanlarıyla birleşerek bağımsız bir Ermenistan yaratmaktı. Sosyalizmi benimsemişlerdi.
2. Taşnaksutyun Komitesi (Ermeni İhtilâl Cemiyetleri Birliği): 1890'da Kafkasya'da kuruldu. Amacı Ermeni örgütlerini birleştirmek, Türkiye'ye geçen çetelere yardım etmek, isyanlar çıkartmak suretiyle Türkiye Ermenistanı için siyasî ve iktisâdî özgürlük elde etmekti. Nasyonal-sosyalizme benimsemişlerdi.
Komitenin örgütüne verdiği emir şu idi:
"--Türkü, Kürdü her yerde, her türlü koşullar altında vur! Mürtecileri, ahdinden dönenleri, Ermeni hafiyelerini, hainleri öldür, intikam al!" (2)
C. 1908 Öncesi Ayaklanmalar
Ermeni komiteleri Ermeni zenginlerinden ağır tehditlerle büyük paralar sızdırdılar. Doğu Anadolu'da komitenin emirlerini dinlemeyen yüzlerce Ermeni öldürdüler. Türk ve Kürt köylerini de basıp yağmalamaya başladılar. Türkleri ve Kürtleri yurtlarını bırakıp gitmeye mecbur etmek için akıl almaz işkencelerle öldürüyorlardı.
Anadoluda yer yer çıkan küçük Ermeni isyanları hızla bastırıldı. Büyük isyanlarda Avrupa ülkeleri konsolosları vasıtasıyla müdahele ettiler. Yurtdışındaki komiteciler Avrupa ve Amerika gazetelerinde Türklerin hristiyanları doğradığını iddia ederek amansız bir propagandaya giriştiler.
Sultan Abdülhamid bölgedeki müslüman halkın can güvenliğini sağlamak için, Hamidiye Alayları denilen süvari birlikleri teşkil ettirdi. Bunların subayları bölgedeki aşiretlerin ileri gelenlerinden seçiliyordu. (3)
Bu ayaklanmalardan önemlileri:
1. Sivas ayaklanması (11 Ekim 1881)
2. Erzurum olayı (20 Haziran 1890)
3. İstanbul'da Kumkapı ayaklanması (15 Temmuz 1890)
4. Yozgat olayı (Ekim 1893)
5. Tokat olayı (Ağustos 1894)
6. Birinci Sason isyanı (Haziran 1893 - Ağus. 1894)
7. İstanbul'da Bâb-ı Âli baskını (18 Eylül 1895)
8. 1895 - 1896 ayaklanmaları: Bu iki yıl içinde Ermeniler Anadolu'nun çeşitli yerlerinde ayaklanmalar yaptılar. Bunların başlıcaları; Geyve, Yozgat, Kayseri, Develi, Diyarbakır, Siverek, Harput, Malatya, Arapgir, Adıyaman, Maraş, Urfa, Antep, Sivas, Niksar, Divriği, Merzifon, Amasya, Trabzon, Gümüşhane, Bitlis, Muş, Erzincan, Bayburt, Erzurum, Hınıs ayaklanmalarıdır.
9. Adana olayları (Ekim 1895 - Mart 1896)
10. Zeytun isyanı (Temmuz 1895 - Ocak 1896)
11. Van isyanı (Ekim 1895 - Ekim 1896)
12. Osmanlı Bankası baskını (14 Ağustos 1896)
13. İkinci Sason İsyanı (1898 - 1904)
14. Sultan Abdülhamid'e suikast girişimi, bomba olayı (21 Temmuz 1905)
BİTLİS AYAKLANMASI (Ekim 1895)
Bitlis Ermenilerini Diyarbakır, Erzurum, Van komiteleri ihtilâl ve isyana sürüklemişlerdir.
Bitlis'teki Amerikan kolejinin de ihtilali tahrik ve teşvikte önemli yeri vardır. Bu koleji Bitlis'ten Amerika'ya gitmiş bir Ermeni açmıştır. Bitlis Koleji bu Amerikalının Bitlis'te doğmuş ve çocukluğunu arada geçirmiş olan oğlu Corc'un idaresindedir. Bitlis'e onbeş-yirmi saat uzaktaki köylerden gelen Ermeni çocukları burada yatılı olarak okumaktadırlar. Misyoner Corc, Ermeni çocuklarının kafalarını hükümet aleyhine ihtilâl ve isyan düşünceleriyle doldurup köylerine göndermektedir. Buradan mezun olanlar yakınlarına ve komşularına da ihtilâl ve isyan fikrini aşılamışlar, Ermenileri bağımsızlık hayaline sürüklemiş, Osmanlı Devleti ve Türk milletine düşman etmişlerdir.
Misyoner Corc ile piskopos vekili Ermenilerin ileri gelenlerine, onlar da Ermeni halkına Hınçak komitesinin programını telkin ederek ayaklanma düşüncesini zihinlerine yerleştirdikten sonra, fedâî kaydına başlamışlardır. Bundan sonra her taraftan fedâîler Bitlis'e dolmuşlar, hayalî vaatlerle cesaretlenmişler, devlet memuru Ermeniler istifa edip vazifelerinden ayrılmışlardır.
Ermeni esnafına gelince, alış veriş için dükkanlarına gelen müslümanlara; "Şu belindeki bıçağı ne taşıyorsun? Birkaç güne kadar hükmü kalmayacaktır." gibi hükümete sadakat, itaat ve tabiiyete aykırı küstahlıklara başlamışlardır.
Gümüşhane olayının çıktığı 13 Ekim 1895 Cuma günü, müslümanlar camilerde hutbe dinlerlerken, protestan kolejindeki kilise çanının ilk kez çalınmasında, Ermenilerin ileri gelenleri görünürlerden çekilip şuraya buraya gizlenmişler; ikinci defa çan çalınmasında, bütün Ermeniler dükkanlarını kapamışlar, eşyalarını öteye beriye dökerek yangın çıkarmaya kalkışmışlar; bir taraftan da evlerine gidip silahlarını alarak camilerin kapılarına doğru ilerlemeye başlamışlardır.
Bu sırada, Ermenilerin her taraftan birden hücuma geçmelerinin işareti olan kilisenin çanlarını üçüncü kez çalmasından önce pencerelerden durumu gören islam kadınları çocuklarını camilere göndermişler, Ermenilerin hücuma geçmek üzere oldukları haberini vermişlerdir. Bu haber üzerine müslümanlar hutbenin bitmesini beklemeden dışarı fırlamışlardır. Camilerden dışarı çıkan İslâmlar, Ermenileri kapı önünde silahlı ve hücuma hazır görünce, çatışma başlamıştır.
Ermenilerin silah kullanmaktaki korkaklığı, müslümanların ise; iyi silah kullanmaları sonucu, Ermenilerin tasarladıklarını yapmalarına imkân bırakılmamıştır. Müslümanlar böyle bir durumla karşılaşacaklarını akıllarına getirmediklerinden yanlarında bıçak ve deynekten başka silah olmadığı halde çarpışmışlardır. Memurlar, komutan ve askerlerin aldıkları ciddi tedbirlerle ayaklanma ancak iki saat sürmüştür. Bu kargaşalıkta İslâmlardan 38 ölü 135 yaralı, Ermenilerden de 136 ölü 40 yaralı olmuştur.
Bitlis'teki olay çevreye de sıçramış, Bitlis'in kaza ve köylerinde de ayaklanmalar olmuştur. Bu ayaklanmalarda İslâmlardan 86 ölü 38 yaralı, Ermenilerden 171 ölü 49 yaralı olduğu alınan tahkikat raporlarından anlaşılmıştır.
Ermeni ayaklanmasının bastırılması elbette hükümetin vazifesidir. İslâmların bu işe karışmasının sebebi, Ermenilerin olaydan önce tenhalarda rastgeldikleri İslâmları öldürmeleri, müslüman kızlarını kaçırıp ırzlarına tecavüz etmeleri; en sonunda müslümanlar Cuma namazı kılmak için camilerde toplandıkları bir sırada tecavüze kalkışmaları; ve nihayet zühd ve takvâsıyla İslâmların büyük saygı duydukları Şeyh Haydar Efendi'nin Ermeniler tarafından korkunç bir şekilde, vahşice şehid edilmesi, bardağı taşıran son damla olmuş; İslâmları nefis müdafaasına zorlamıştır. (4)
D. İkinci Meşrutiyetten sonra ayaklanmalar
Meşrutiyetin ilanıyla (1908) herkeste bir hürriyet sarhoşluğu görüldü. Gazeteler eski idarenin kötülüklerini, hürriyetin nimetlerini sayıp dökerken her köşe başında bir hatip türemişti. Tek kelime ile ağızdan çıkanı kulak işitmiyordu. Bu hengâmeden faydalanan Ermeni siyâsî suçluları, mahkûmları, kaçakçıları İstanbul'a doldular. Şapkaları, kelebekkravatları, Rus lehçesiyle konuştukları Ermeniceleriyle dikkati çekiyorlardı.
Meşrutiyetin ilanıyla, komitelerin artık ihtilalci siyasetlerini birtarafa bırakarak meşrutiyete yardımcı olmaları, memleketin iktisâdî ve medenî gelişmesi için çalışmaları gerekiyordu. Komiteler görünüşte buna karar verdiler.
İttihatçılar Ermenilerin yalanlarına aldandılar, devletin yüksek mevkilerine bir çok Ermeni aydını getirdiler. Bayram ve merasimlerde en önde, ittihat ve terakki Cemiyetinin önemli kişilerinin yanında bulundular. Şişli mezarlığında sözüm ona meşrutiyet uğruna ölen Ermeni fedaileri adına düzenlenen törendi İttiha e terakki Cemiyeti ileri gelenleri de bulunuyordu. Türk ve İslâm düşmanı kanlı katil Patrik Matyos İzmirliyan sürgünde bulunduğu Kudüs'ten İstanbul'a gelirken, İttihatçılar tarafından karşılandı. İttihat ve Terakki Cemiyeti Ermeni cemiyetlerini himayesine aldı. Bu cemiyetler adına müsamere ve konserler verildi.
En önemli yerler, Rusya'dan koğulmuş, Avrupa'nın çeşitli yerlerinden İstanbul'a gelmiş vatansız, milliyetsiz alçaklar tarafından işgal edilmişti. Bu sözde diplomatlar, içlerindekini açığa vurarak Osmanlı devletini devlet olarak tanımayacaklarını ilan ediyorlardı. Taşnak Hınçak ve diğer komiteler yeniden örgütlenmeye, şubeler açmaya başladılar. İstanbul'daki Ermeni basınında Türk-İslâm düşmanlığını körükleyen yazılar birbirini takib etmeğe başladı. (5)
ADANA AYAKLANMASI (14 Nisan 1909):
Adana piskoposu Muşeg, büyük devletlerin dikkatini çekmek ve türkiye'den bir Ermenistan devleti koparabilmek için aylarca hazırlanmış, binlerce Ermeniyi silahlandırmıştı. Piskopos isyan emrini, Osmanlı Devletinin en nazik anında, 31 Mart ihtilalinin ertesi günü, 14 Nisan 1909'da verdi. Adana, Tarsus, Erzin, Misis, Dörtyol, bahçecik ve diğer kazalardaki Ermeniler ayaklanarak zayıf buldukları Türk evlerine dalıp, ırza, mala ve cana saldırmağa başladılar. Üç günde Adana ve çevresi altüst oldu. Ermeniler beşikteki Türk çocuklarını bile öldürüyor, hazırlıksız olan asker ve polis karşı koyamıyordu. İsyana bizzat Türk halkı karşı koydu, nefsini savundu; Ermenilere yıllarca unutamayacakları bir ders verdi. Piskopos Muşeg Mısır'a kaçtı.
Ayaklanmanın sonunda harb divanı kuruldu. Uzun tahkikat ve muhakemeler sonucunda 9 Türk, 6 Ermeni idama mahkûm edildi.
Ermeniler durumu Avrupa basınına Türklerin zulüm ve barbarlığı şeklinde aksettirdiler. Tamamen vahşî, yüksek kültür ve medeniyetten külliyyen mahrum, musiki, şiir, yemek gibi en ibtidâî ihtiyaçlarını Türk kültüründen aynen iktibas eden bir kavim olan Ermeniler, Avrupa ve Amerika basınında mazlum olarak ilan edildi.
Sultan Abdülhamid'i devirdikleri için Avrupa basınında alkışlanan İttihatçılar, telaşa düştüler. Avrupa'ya şirin görünmek için meşrû müdafaa halinde olan Türkleri rastgele asıp kestiler. Bu sırada Adana valisi olan meşhur Cemal Paşa, (o zaman Kurmay Albay Cemal Bey) yeniden harb divanı kurdurdu. Adana şehrinde 30 müslümanı, Erzin kasabasında 17 müslümanı idam ettirdi. İdam edilenler arasında Adana'nın en eski ve zengin ailelerine mensup gençler olduğu gibi, bölgede pek büyük bir nüfuza sahip olan Bahçe müftüsü de vardı. Ermenilerden ise yalnız bir kişiyi idam ettirdi. (6)
E. Birinci Dünya Savaşında Ermeni Olayları
Daha Osmanlı hükümeti Ruslarla savaşa girmeden önce, Kafkasya'da hazırlıklar başlamıştı. Her taraftan Ermeni gönüllüleri Rus ordusuna, Türkiye'ye karşı savaşacak çetelere, intikam alaylarına girmek üzere Kafkasya'ya, Tiflis'e doluşuyordu. Osmanlı meclisinde Erzurum milletvekili olan Karakin Pastırmacıyan, komite tarafından örgüt için Kafkasya'ya gönderildi. Ermeniler bölgeyi iyi tanıyorlardı. Rusların da bunlara ihtiyacı vardı.
Uzlaşma devletleri Ermenilere büyük umutlar bağlamışlardı. Öteden beri siyasi çıkarlarına alet ettikleri bu topluluğu Osmanlı devletine karşı kullandılar. Rus, Fransız ve İngiliz konsolosları bulundukları yerlerde, Çarlık Genel Valisi de Tiflis'te komite başkanlarına gerekli emri verdiler. Ermeni komitelerine ellerinden gelen yardımı yaparak Ermenileri cepheye sürdükleri gibi, bol miktarda para ve cephane vererek içeride de isyanlar çıkarttılar.
Osmanlı Devleti pek az bir zaman önce Balkan Savaşı gibi bir yenilgiden çıkmıştı. Dünya savaşının patlamasıyla, yaşamı ve geleceği söz konusu olmaya başlamıştı. Bu nedenle seferberlik ilan etti. Ermenilerden askere alınanlar, silahlarıyla birlikte düşman saflarına kaçarken, ülkede yaşayanlar da Türk devletini yıkmak için yer yer silahlı ayaklanmalara kalkıştılar. (7)
Bu ayaklanmaların başlıcaları:
1. Zeytun olayları
2. Kayseri Olayları
3. Bitlis ve Muş olayları
4. Erzurum ve Erzincan olayları
5. Elazığ (Harput) olayları
6. Yozgat olayları
7. Sivas olayları
8. Adana olayları
9. Trabzon ve Samsun olayları
10. İzmit ve Adapazarı olayları
11. Urfa olayları
12. Van isyanı
MUŞ'TA ERMENİ ZULMÜ
Muş ahalisinden Mehmet Resul'un yeminli ifadesi:
Ben asker olarak harpte bulunuyordum. Aldığım yaradan ötürü Bitlis'e doğru çekilen birliği takip edemediğim gibi, yaralı ve sakat üç erle birlikte geri kaldık. Az sonra Rus kazaklarının öncüleri olan Ermeniler yanımıza geldiler. Arkadaşlarımızdan Harputlu Hüseyin adındaki erin gözlerini çıkararak, "Kalk bak, Türk askeri geliyor mu?" dediler. Sonra zavallıyı kurşunlayarak şehid ettiler.
Diğer erin sağ yanından derisinin bir kısmını yüzerek çanta şekline koydular. Bu Zavallıya da, "Elini sok, bu çantada padişahınızın parası var mı?" diye işkenceye başladılar, sonra şehid ettiler.
Üçüncü arkadaşımızı yere yatırıp tenâsül aletini kestiler; sonra ağzına koyarak, "Bu boruyu çal, size Osmanlı askerinden yardıma gelsin!" yollu hakaretlerden sonra, onu da şehid ettiler. Artık sıra bana gelmişti. Bu alçaklıkları yapanlar bana yabancı gelmiyorlardı. Yüzlerine baktım, içlerinden üçünü tanıdım. Bunlardan birisi Muş Ermenilerinden ve Çıkar mahallesinden Keşiş oğlu Aram. İkincisi yine Muş'un Yaş mahallesinden Bağdasar Körük oğlu Alkesam, üçüncüsü yine ayni mahalleden Avukat Herant Efendi oğlu Herant idi.
Bunlar beni bir dereye götürdüler. Yaktıkları ateşte tüfeklerini, şişlerini güzelce kızdırdıktan sonra yirmi dört yerimden dağladılar. Yalvarmalarıma, bağırıp çağırmalarıma, sızlanmalarıma asla kulak vermiyorlardı. O sırada birkaç Rus askeri yetişti. Bunlardan birisi beni ölümden kurtardı. Bu asker gizlice kulağıma Rusya'daki müslümanlardan olduğunu söyledi.
Artık Rus, Kazak ve Ermeni çeteleriyle birlikte Bitlis'e doğru yola çıktık. Yolda kaçak kafilelerine, ordunun arkasından göçen zavallılara rastladık. Ermeniler, bu müafaasız kadın ve çocuklarla, zavallı ihtiyarlara şiddetle saldırıyor, yürekler parçalayıcı, insanlık dışı vahşilikle zavallıları katlediyorlardı. İçlerinden Muş'un Ziyaret köyü ahallisinden olduğunu tanıdığım bir Ermeni ile altı arkadaşı, altı müslüman kızını getirdiler. Bunları rükû'a varacak şekilde çırılçıplak durdurdular, sonra iffetlerini kirletmeye başladılar. Bir taraftan bu çirkin ve insanlık dışı işi yapıyorlar, bir taraftan da, "Bundan sonra müslümanlara böyle namaz kıldıracağız!" diyorlardı.
Biz ordan ayrıldık, Tel köyüne vardık. Orada üç gün kaldık. Bu üç günde evvelce beni kurtarmış Tatar Abdulmelik ekmek verdi. Üçüncü gün, artık yardım edemiyeceğini, zira bir müslüman himaye ettiği anlaşılırsa şiddetli ceza göreceğini söyledi. Bu sebeple başımın çaresine bakmam lâzım geldiğini anlattı.
Gecenin karanlığından faydalanarak oradan kaçtım. Şafak sökerken Kızanan köyünün karşısındaki tepeye yetiştim. Köyden feryad ve figanlar işitiliyordu. Ermeni çeteleri bir taraftan köyü ateşe vermişler, diğer taraftan katliâma girişmişlerdi. Oradan da kaçtım. Birçok tehlikeler atlattıktan sonra muhacirlerle birlikte geri çekildik. (8)
VAN'DA ERMENİ ZULMÜ
Van jandarma alay komutanının Raporu:
Çarıksır köyünde bir çocuğun kuzu gibi kızartılarak bir süngü üzerinde direğe iliştirildiğini birçokları yeminle söylemişler cesedin kalıntılarını göstermişlerdir. Ahorik ve Avzerik köyleri arasında elleri bağlı ve karınlarına sokulmuş tenasül aletleri kesilerek ağızlarına sokulmuş dört Türkün cesedi bulunmuştur.
Kavlık Köyünde 7 yaşındaki Fatma ve 5 yaşındaki Gülnar adlarında iki kız çocuğunun iki taraftan kirletilmiş oldukları, ve bu bu kötü hareketin sonucu her ikisinin de sakat kaldıkları görülmüştür. Bugün bu zavallılar Ermeni mezaliminin canlı bir timsali olarak yaşamaktadır. Yine bu köyde 70 yaşından fazla Ali adında bir ihtiyarın, çene kemiklerini süngülerle kırarak, kesip ağzına koymuşlardır. Bunu Van'ı geri alan Türk ordusunun ileri gelen subayları gözleriyle görmüşlerdir.
Ahtoci Köyünde Kemo adındaki şahsın Zeliha isimli eşi tandır başında ekmek pişirirken, Ermeniler Zeliha'nın altı aylık çocuğunu ateşe atarak pişirmişler, zorla annesine yedirmek istemişler; zavallı annenin reddetmesi üzerine, kadının bir bacağını ateşe sokarak yakmışlardır. Bu gün bu zavallı kadın yaşıyor. Gördüğü bu korkunç zulmü anlatırken yürekler tırmalayıcı feryat ediyor. Bu zavallı kadının hikâye ve feryadına katılmamak için taş veya demirden yürek gerekiyor.
Yine bu köyde Ermeniler birçok Türk çocuğunu tezek yığınları arasına koyduktan sonra tezekleri ateşlemişler; bu zavallı masum yavruları diri diri yakmışlardır ki, durum yerinde yapılan inceleme sonucu kalıntılardan anlaşılmıştır. (9)
ESMA NİNE ANLATIYOR
Molla Kasım köyünden 95 yaşındaki Esma Hanım yaşadığı faciayı hafızasında kalan kırıntılarla şöyle anlatıyor:
Ermeniler, Molla Kasım köyünü yerle bir ettikten sonra Zeve'ye gittim. Zeve çayını geçemedim, beni atla gelip aldılar. Zeve'de toplu halde bulunan kadınların tamamını Ermeniler bir dama koyduktan sonra, yere oturulmasın diye su ile doldurdular. Yarı belimize kadar su içinde kaldık. Sonra erkekleri ayırıp götürdüler. Onları başka bir damda diri diri yakmışlar. Ermeniler, 15 yaşından küçük çocukları da bir tarafa ayırdıktan sonra süngüleyerek katlettiler. Kadınları da gruplar halinde Van'a götürdüler.
Bir çocuğumu, gözümün önünde koyun boğazlar gibi boğazladılar. Bir Ermeni, komşumuz Firdevs hanımın oğlunu ayağının altına alıp, iki bacağından ayırarak iki parça edip şehid etti. Ermeniler o kadar çok müslüman boğazladılar ki, akan kanlar koskoca tandırları doldurdu. En son Rus ordusunda vazifeli bir Tatar bu korkunç faciaya son verdi.
Ermeniler, esir ettikleri müslüman kadınları iki sıra halinde aralarına alıp türkü söyleyerek, tef çalarak götürüyorlar; ikide bir; "Korkmayın sizi Van valisi Cevdet Paşa'ya götürüyoruz Cevdet paşa size pilâv ikram edecek!" diyorlardı. Sonra koro halinde: "Cevdet Paşa et temâşa / Gelinlerin oldu matuşka! (fahişe demek)" diyorlardı.
Molla Kasım köyünden Şeyh Selim Efendinin gözlerini oyduktan sonra şehid ettiler. Gene Molla Kasım köyünden Müslim amcayı öldürdükten sonra, cesedini namaz kılıyor gibi bir duruma soktular, İslâmın dini ve imânına küfür ettiler, alaya aldılar.
Ermeniler, bir taraftan erkekleri öldürüyorlar, sonra da: "Korkmayın, size bir şey yok! Onları Rusya'ya para kazanmaya gönderiyoruz." yalanını gözümüzün içine bakarak söylüyorlardı. (10)
ZEVE'DE ERMENİ KATLİAMI
Kıymet Başıbüyük, Zeveli annesi Hediye hanımdan naklen bu faciayı şöyle anlatıyor:
Seferberlik ilân edilir edilmez Van halkı muhacir olmaya başladı. Zeve ve çevresindeki köyler muhacir olmadılar. Buna sebep olan zeve ve çevresindeki köyler ve muhtarı Süleyman çavuştur. Çünkü muhtar köylüyü toplayıp, "Buradan muhacir olup gitmeye hiç lüzum yok! Ben Ermenilerle kardeş oldum, (!) size bir şey yapmazlar." diye teminat verdi.
Bu söze inanarak köyü terk etmedik. Sonra Vandaki Ermenilerin ortalığı kana buladıklarını, her tarafı yakıp yıktıklarını duyduk. Ermeniler binlerce müslümanı kesmeye başladılar. Van'ı terk etmeyen hasta, yaşlı, çocuk ve kadınları asıp kesmeye, bir kısmını da çaylara, kuyulara atmaya koyuldular. Sıra bizim köylere gelmişti. O sırada komşu köylerin ahalisi bizim köyde toplandı. Her köyün en az 400-500 nüfusu vardı.
Ermeniler, bir sabah köyümüzü ateşe tuttular. Zeve'de toplanmış müslümanlar, cephaneleri bitinceye kadar köyü müdafaa ettiler. Türklerin cephaneleri bitince Ermeniler köye girdiler. Korkunç facia bundan sonra başladı. Önce Ermenilerle kardeş olduğunu söyleyerek halkın göç etmesine engel olan Süleyman Çavuş'u yakalayıp, korkunç şekilde şehid ettiler. Ermeniler, hamile kadınların karnını yırtıp çıkardıkları çocukları süngülerinin ucuna takarak annelerine gösterdiler.
Kızların ve kadınların kollarındaki bilezikleri almak için çok kolay bir usul buldular. Kasaturalarıyla kızların ve kadınların kollarını kesiyor, sonra bilezik ve yüzükleri çıkarıyorlardı.
Ben, annem ve 20-30 kadar köylü kadını ve çocuk Sultan Hacı Hamza'nın türbesine sığındık. Ermeniler bizi öldürmek için türbeye gazyağı ve benzin serptiler ve ateşlediler. Türbe yanmadı. Kazma kürekle türbeyi yıkmak istedilerse de, yıkamadılar. Hayret ve şaşkınlık içinde, "Yahu bu mutlaka bizdendir." diyerek gittiler.
Biz oradan çıktık. Çıktığımızı gören Ermeniler üzerimize hücum ettiler. Bu sefer köyün köpekleri bizi kurtardı. Köydeki köpekler insan cesedi yiyerek kuduz olmuşlardı. Her tarafa saldırıyor, köye hiç kimseyi yaklaştırmıyorlardı. Bir zaman köpekler bizi korudu. Sonra Ermeniler köyü işgal ettiler. Biz yine katil ve canavar Ermenilerin eline düştük. Bir hafta sonra Ruslar bizi alıp aç, susuz Van'daki Ermeni kışlasına götürdüler.
Rus Kırgız muhafızlarına, yiyecek bulmak için bizi serbest bırakmaları için yalvarıyorduk. Kısa bir zaman kışlanın yanına çıkınca, hayvanlar gibi söğüt yapraklarına üşüşüyor, bir yandan çabuk çabuk bu yaprakları yerken, diğer yandan etek ve ceplerimizi dolduruyorduk. Aç midelerimize bu acı söğüt yaprakları, bal gibi tatlı geliyordu.
Böylece günler geçti. Sonra Ruslar bizi serbest bıraktılar. Tarlalara dağıldık, ektik, biçtik. Değirmen gösterdiler buğdayları öğüttük. Türk askerinin görünmesiyle tam ve gerçek hürriyete kavuştuk. (11)
F. Ermenilerin Savaş Bölgesinden Çıkartılması ve Tehcir Kanunu (14 Mayıs 1915)
Osmanlı hükümeti ilk aylarda isyanlara karşı yalnız yöresel ve özel önlemler almakla yetindi. Rus ordularının doğu illerini işgali sırasında, özellikle onlara öncülük eden Ermeni gönüllü intikam alayları tarafından müslüman halk acımasızca yok ediliyordu. Van'ın düşmesi, Bitlis, Muş, Erzincan, Bayazit, Zeytun, Sivas vs. bölgelerde isyanların ve saldırıların sürmesi üzerine hükümet, orduyu korumak için hareket etmek zorunda kaldı. Halâ serbestçe çalışan Ermeni komite merkezlerini kapattı, komite liderlerini ve kışkırtıcıları tutuklattı. (24 Nisan 1915) Dışardaki Ermeni topluluklarının her yıl katliam yıldönümü diye andıkları 24 Nisan işte bu tarihtir.
Daha sonra 14 Mayıs 1915'te tehcir (göç) kanunu çıkarıldı. Buna göre:
1. Seferde ordu, kolordu ve tümen komutanları, bunların vekilleri ve bağımsız bölge komutanları, ahali tarafından herhangi bir surette hükümetin emirlerine ve ülkenin savunmasına, güvenliği korumaya ilişkin uygulamalara karşı koymak, silahla saldırı ve direnme görürlerse, derhal askerî kuvvetlerle şiddetli biçimde cezalandırmaya ve direnmeyi esasından yok etmeye izinli ve mecburdur.
2. Ordu, müstakil kolordu, tümen komutanları askerî icablardan dolayı veya casusluk ve hainliklerini hissettikleri köyler ve kasabalar ahalisini, tek tek veya topluca diğer yerlere sevk ve iskân edebilirler.
3. İşbu kanun yayın tarihinden itibaren geçerlidir. (12)
Bu kanuna göre, ayaklanma hazırlığı içinde olan Ermeniler İç ve Doğu Anadolu'dan güneye, o zaman sınırlarımız içinde bulunan Suriye, Lübnan ve Irak'a göç ettirilmiştir.
G. Ermenilerin 1918 - 1920 yılları arasında yaptıkları mezâlim
Ermenilerin Ruslara yardımcı olarak birlikte işgal ve katliamlar yaptıklarını yukarıda anlatmıştık. İşgal yıllarında bu zulüm çeşitli şekillerde devam etti. Nihayet 7 Kasım 1917'de Rusya'da ihtilâl oldu, 22 Ocak 1918'de Rusya mütareke istedi. Bunun üzerine Rus ordusu işgal ettiği doğu Anadolu'dan çekilmeğe başladı. Bu esnada Ermeniler yine yağma ve katliamlar yaptılar. Her tarafı yakıp yıktılar. Trabzon, Gümüşhane, Erzurum, Erzincan, Van, Bitlis, Muş ve Kars bölgelerinde pek çok zulümler icra ettiler.
ERZURUM'DA ERMENİ ZULMÜ
Ilıca'da kaçamayan Türklerin hepsinin öldürüldüğünü ve kör baltalarla enselerinden kesilmiş bir çok çocuk cesetleri gördüğünü Erzincan'dan Erzurum'a dönüşünde bizzat başkomutan Odişelidze söyledi. Ilıca katliamından üç hafta sonra 11 Mart 1918 pazartesi günü ordan dönen yarbay Griyazmof gördüklerini şöyle anlattı:
"Köylere giden yollarda uzuvları tahrib edilmiş bir çok cesetlere rastladım. Her geçen Ermeni bu cesetlere bir kere söğüp tükürüyordu. 25-30 metrekarelik cami avlusuna iki arşın (141 cm) yüksekliğinde cenaze yığılmıştı. Bunların arasında her yaşta kadın, erkek, çoluk çocuk ve yaşlılar vardı. Kadın cesetlerinde zorla ırza geçme halleri pek belli bir halde idi. Birçok kadın ve kızların tenasül yerlerine tüfek fişeği sokulmuştu.
Alaca menzil komutanlığı müteahhidi olan bir Ermeni 12 Mart 1918'de yapılan vahşilik üzerine şunu anlattı: Ermeniler bir kadını canlı olduğu halde bir duvara çivilemişler; sonra kalbini oyup başının üstüne asmışlar.
Erzurum'da Rus topçu subaylarından Gürcü asıllı teğmen Midvani şöyle bir olaya tanık olduğunu anlattı: Bir Ermeni, arabacılardan bir müslümanı vurmuş, fakat öldürememiş, sırt üstü düşmüş. Ermeni elindeki sopayı, can çekişen müslümanın ağzına sokmak istemiş. Dişleri kilitlenmiş olduğundan sopayı ağzına sokamayan Ermeni, müslümanın karnını tekmeleye tekmeleye öldürmüş. (13)
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesinden sonra Türk Ordusu Kars ve çevresini terk ederek 1877-1878 Türk-Rus savaşı sonrası çizilen sınırın batısına çekilmişti. Bu bölge tekrar Ermeni cellatların ellerine bırakılmış oldu. Bağımsız Ermenistan devletine bağlı çeteler iki yıl boyunca çeşitli zulümler yaptılar. Nihayet Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki Türk ordusu 30 Ekim 1920'de Kars'ı, 12 Kasım 1920'de Iğdır'ı Ermenilerden kurtardı. 3 Aralık 1920 günü Ermenistan'la Gümrü anlaşması imzalandı.
Mondros Mütarekesinin 7. maddesine dayanarak Uzlaşma Devletleri Anadolu'nun her bir tarafını işgale başlamışlardı. Güney illerimiz (Urfa, Antep, Maraş, Adana) önceleri İngilizler tarafından işgal edilmiş ve daha sonraları ise Fransızların denetimine geçmişti. Ermeniler bu bölgede de, Fransızların himayesinde zulüm ve katliamlarını sürdürdüler.
ADANA'DA ERMENİ ZULMÜ
Vanlızade Nihat anlatıyor:
Fransızlar, Ermenilerle iş birliği halinde vesileler icat ederek Türkleri öldürüyorlar; para ve mallarını yağmalıyorlardı. Ermeni kilisesi kasaphane (maktel) olmuştu. Köşe bucaklarda, ıssız yerlerde yakaladıklarını sürüyerek kiliseye götürürler, işkenceler içinde canını alırlardı. Bu gibi facialar bir taraftan devam ederken diğer taraftan Fransızlar sorgusuz sualsiz masum Türkleri Kumlukta Hacı Ali tekkesinde kurşuna dizerlerdi. Rahmetli babam eski sarayda oturuyordu. Güpe gündüz evini bastılar. Bütün ev eşyasını aldıktan sonra depodaki çenberli pamuklarını da götürdüler.
Ermeni çeteleri ansızın çiftliğimize baskın yaptılar. Hazırladığımız bütün malları, ne var ne yok, yataklarımıza varıncaya kadar alıp arabalara yüklediler. Hayvanlarımızı da önlerine katıp, bizim üçümüzün elini kolunu sıkı sıkıya bağlayıp, Şahin Ağa kilisesi köyüne sevk ettiler. Burası mahşerden bir nümune idi. Binlerce Ermeni ile dolmuştu. Çeteler, dişinden tırnağına kadar çapulcu, yağmacı Ermeniler burada mevcuttu. Bizi hay u huyla karşıladılar. Binbir çeşit yakası açılmadık küfür ve hakaretler içerisinde, çete başı Sivaslı Kireççi Agop'un önüne çıkardılar. Gayet terbiyesiz bir biçimde bizden para istedi:
"--Sakladığınız yeri gösteriniz, aksi takdirde başınıza çeşitli işkencelerle ölüm gelecektir!" dedi.
Varımız olan 17 altun lira ile 637 banknotumuzu daha önce elimizden almışlardı.
"--Bir şeyimiz kalmadı ki verelim; verecek paramız yok!" der demez, öldüresiye bir dayak atıp beni merdivenden aşağıya tekmelerle yuvarladılar. Kahkahalarla halimizi seyr edenler arasında, Adana'nın zengin ileri gelen Ermeni tüccarlarından Kalasyan ile Bızdıkyan ve Kasparyan'ı gördüm.
Babamı çırıl çıplak ederek bir çukura götürdüler. Aşıkyan fabrikasında çalışan İstepan adındaki Ermeni, belinden çıkardığı 60 cm. uzunluğundaki kamayı babamın sağ böğrünün karaciğer nahiyesine sapladı. Kelime-i şehadet getiren babama kızan kaatil peygamberimize küfür etti. İkinci darbeyi de aynı bıçakla boynunun sağ tarafına indirdi. Rahmetli babamın başı göğsüne sarktı, şehid olarak gözlerini kapadı.
Babamın ayaklarına bir ip takarak takur tukur sürükleyip kör bir kuyuya cesedini attılar. Tüyler ürpertici bu manzara, hemen beş metre uzağımda cereyan etti. Facianın dehşetinden kanım dondu. Şimdi sıra bana gelmişti. Perişan halimde yanıma geldiler. Beni de anadan doğma soyundurdular. Üzerime bir teneke gaz yağı döktüler. Bir elinde kibrit, diğerinde kutusu olan Ermeni üzerime geldi. Dedi ki:
"--Siz çok zenginsiniz, çok paranız olduğunu biliyoruz. Üzerinizden çıkan para ile bizi aldatamazsınız. Eğer paranın yerini söylemezseniz, babanın akıbetini gördün, seni de diri diri yakacağız. Çabuk söyle, böyle bir ölümden kendini kurtar!"
Diri diri yakılıp ölmenin çok feci olduğunu düşünerek vakit kazanmak maksadıyla:
"--Evet, çok paramız var, hem de heybe dolusu... Bunların yerini çiftlikte size göstereceğim!" dedim.
Derhal gazlı vücuduma elbisemi giydirdiler. Çete başının yanına götürdüler. Çete başının verdiği emir de, derhal çiftliğe gidilmesi, paralar alındıktan sonra geri dönülmesi idi. Verdiğim cevapta:
"--Bu çok yanlış bir emirdir. Paralar samanlıkta gömülüdür. Samanlığı boşaltmak, gömülü yeri açmak hayli vakte bağlıdır. Burası akşam olur olmaz Türk çetelerinin at oynattığı ve etrafı gözettikleri bir yerdir. Şimdi vakit akşam, nerede ise güneş batmak üzeredir. Biz oraya gidip işe başladığımız zamanda, behemehal Türk çeteleri gelecek, iki taraf arasında şiddetli bir çarpışma olacaktır. Ben belki bu çarpışmalarda ölebilirim. Sizin elinize para geçmediği gibi, bir hayli zayiata maruz kalabilirsiniz. Beni öldürseniz bu saatte çiftliğe ayak basmam!" dedim.
Çete başı bu düşüncemi haklı buldu. İşi yarına bıraktı. Beni üç nöbetçinin nezareti altında bir odaya soktu. Köyün etrafına da nöbetçiler kondu. Çeşitli yerlere de gözcüler dikildi. İlk işim kolay ölümün çaresini aramaktı. Yarın çiftliğe gidip kendilerini aldattığımı anlarlarsa, kim bilir bana nasıl işkenceli bir ölüm tatbik edecekler. Bunları düşündükçe tüylerim diken diken oluyordu.
Altının, çuval dolusu banknotların neşesi içinde, çeteler yaptıkları günlük mezalimi iftiharla çete başına anlatıyorlardı. Yeğenim Tahsin'in Taşcı'da cesedinin kuyuya atıldığını, Zağarlı, Kamışlı, Yalnızca, Mıhıllı köylerinin tamamen yakıldığını, buralarda ellerine geçenleri ve Yalnızca'da Afganlı müslüman bekçinin, Aşık Kâhya'nın, Zağarlı'dan Sağır Sait'in ve berber Mahmut'un kız kardeşleriyle birlikte çocuklarının, Şahin Ağa kilise köyünden Deli Kerim'in, Gök Mehmet'in karısı Emine'nin, Veysel'in karısı Emine'nin ve daha isimlerini hatırlıyamadığım elli kadar Türk'ün, çeşitli işkenceler içinde nasıl öldürüldüklerini kahkahalarla anlatıyorlardı.
Geç vakte kadar içtiler, hepsi de sızdı. Yediğim dayaktan, yarın karşılaşacağım felaketten yerimde oturamıyordum. Kurtulmak değil kolay ölmek istiyordum. (14)
Fransızların ve Ermenilerin zulmü Maraş'ta halkın ayaklanmasına sebep oldu. Yirmi gün süren şiddetli çarpışmalardan sonra 11 Şubat 1920'de Maraş kurtarıldı.
Daha sonra 20 Ekim 1921'de Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalandı. Fransızlar güneyde işgal ettikleri yerleri boşalttılar. Sadece Adana bölgesinden 120.000 Ermeni Suriye'ye kaçtı. 30.000 kadarı da Kıbrıs, Mısır, Adalar ve İstanbul'a gitti.
SONUÇ:
Yukarıda yazdıklarımızdan da anlaşılacağı üzere isyan eden Ermenidir, zulmeden Ermenidir, katliam eden Ermenidir. Mazlum ve mağdur olan, yüzbinlercesi katledilen, tecavüze uğrayan, yerinden yurdundan sürülen mâsum Anadolu müslümanıdır. Fakat Ermeniler bir asırdır yaygara yapmakta, basın, yayın ve propaganda yoluyla dünyayı aldatmağa çalışmakta; haçlı ruhuyla hareket eden bazı devletler de onlara destek olmaktadır.
Soykırım iddiasına gelince; 1914 nüfus sayımına göre Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni sayısı 1.300.000'dir. Bunun 525.000'i işgalci Ruslarla beraber Rusya'ya göç etmiştir. Amerika, Suriye, Yunanistan, İran, Lübnan vs. ülkelere göç edenlerin sayısı da 582.000'dir. Toplam 1.107.000 Ermeninin göç ettiği anlaşılmaktadır. Türkiye'de kalan 50.000 civarındaki Ermeni'yi hesaba katınca, Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında, Ermeni isyanları ve göçler esnasındaki toplam Ermeni kaybının 143.000 civarında olduğu anlaşılır. Halbuki aynı dönemde, aynı bölgelerdeki müslüman ahalinin kayıpları 1.400.000'i bulmaktadır. (15) Yâni esas soykırıma uğrayan müslümanlar olmuştur.
(1) Türkiye'nin Siyasi Tarihinde Ermeniler ve Ermeni Olayları, Halil Metin, M. Eğitim Yayını, İstanbul 1997, s. 16 (2) Türkiyenin S. T. E. ve E. O. s. 87-93 (3) Türkiye Tarihi, Yılmaz Öztuna, c. 7, s. 180-181 (4) Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, Mehmet Hocaoğlu, İstanbul 1976, s. 275-276 (5) Tarihte E. M. ve Ermeniler, s. 478 - 480 (6) Türkiye Tarihi, Yılmaz Öztuna, c. 7, s. 227 (7) Türkiye'nin S. T. E. ve E. O. s. 129-131 (8) Tarihte E. M. ve Ermeniler, s. 720-721 (9) Tarihte E. M. ve Ermeniler, s. 723 (10) Tarihte E. M. ve Ermeniler, s. 733-734 (11) Tarihte E. M. ve Ermeniler, s. 735-736 (12) Türkiyenin S. T. E. ve E. O. s. 146-147 (13) Tarihte E. M. ve Ermeniler, s. 764 (14) Tarihte E. M. ve Ermeniler, s. 704 (15) Türkiyenin S. T. E. ve E. O. s. 28, 157
Dervişân | Katliam Fotoğrafları
Şaban Aktaş tarafından 12/21/2008 9:27:20 AM zamanında düzenlenmiştir.
Öncelikle ben de bu yazıyı hazırlayan değerli araştırmacı Abdullatif hocamıza saygı ve minnet duygularımı bu vesile ifade ederken, değerli şiirinizi bir kez daha kutlarım.Yaşasın ''YURTTA SULH, CİHANDA SULH'',KAHROLSUN EMPERYALİZM VE YERLİ İŞBİRLİKÇİLERİ.SAYGIMLA.
Öncelikle ben de bu yazıyı hazırlayan değerli araştırmacı Abdullatif hocamıza saygı ve minnet duygularımı bu vesile ifade ederken, değerli şiirinizi bir kez daha kutlarım.Yaşasın ''YURTTA SULH, CİHANDA SULH'',KAHROLSUN EMPERYALİZM VE YERLİ İŞBİRLİKÇİLERİ.SAYGIMLA.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.