8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1112
Okunma

sürgünde şehirler
aç ve boynu bükük çocuklar
ağrılı kaç göz odadır
kömür sobasından sızan
isli koku yaslı saç
dört başı mamur ayrılık
varın dilime gurbet deyin
göz yaşı vatanımda
ağlamak vuslat
kasvetli bir düştü
gecenin ortasında varlığın
küçük gül cüceleri
emsalsiz avuçlarında ateş
uykusuzluk şimdi
muhteşem bir nimet
sabah güneşinde gözlerin
kış bahçesinde nar
derin neye denir
iyi bilirim
çıkmaz sokakların
vebalini bana yıkan yol
bildiğim senden öte
daha eski bir bahar yok
ki oradan başlamış olsun
uyuşmaya sol elimin ayası
dahası incinmeden hiç
denize ulaşamaz
saklı mağara suları
açılmış ve açılacak olan
bütün kapılardan geçti vebal
muallakta kalan kaç söz
nefesinden güzel ey yar
küçük bir kaplumbağa yavrusu
şimdi göğüslerinde heyecan
bir başka pencere anlamak kış
sisler içinde Ankara yokuş
tövbe akşamlarında onursuz
bir ıhlamur ağacının altında
yapayalnız ben