0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1541
Okunma
Kayboldum şiirlerin puslu mavisinde.
Kelimelerin anlamını yitirdiği vakit
Bir liman aradım, sığındım bir deniz fenerine,
Bilmezdim ana kucağı kadar sıcak olacağını şarkıların,
Ayrılık okuyla vurulmadan önce
Duygular hep kızgın, hep kırgın, hep sitemkar…
Biliyorum, bendim sebebi; kırmıştım onların da kalbini.
Cesaretim olmadı özür dilemeye
Siper ettim kendimi ama yetmedi
Ufaldı, ufalandı gardım
Dayanamadı hırçın dalgalara
Direnemedi yağmur yüklü bulutlara
Artık çekip gitmenin günü gelmişti zamandan
Sıkışıp kaldım akreple yelkovan arasına
Boğuldum senin hasretin ve kendi çaresizliğimde.
Bitmedi acım, dağladı her atışta bedenimi
Sol göğsümüm altında yatan tek nüsha yasak mayın
Terk etmedi sevdan beni
Diye diye inledi.
Gölge olan adım adım peşimde
Her ayak sesi senindi
Her hayalimin baş kahramanı sen
Her telefon açan, her kapıyı çalan
Yine sen, yine sen ,yine sen
Adımlar yaklaştı, inlemeler çığlık oldu ,sağır etti bedenimi
O vakit anladım kaybettiğimi
sesimi,beynimi, fikrimi, her şeyimi
“Bu ruh sana mecbur”
dedim ama çok geçti.
ekmeği artık tuza banıp yemenin zamanı gelmişti
Bir sevdanın daha kanına girmişti
Hain akrep, kindar yelkovan
Aramızda yüzyıllık yolar…
Sen hep yanı başımda ama
bir o kadar uzak,bir o kadar dokunulmaz
Hasretinden yarınları eskittim
dünyanın en siyah beyaz yeşilçam filminde
Kalbimdeki prangalarla birlikte eskiyen sevdamı
Dinmeyen gözyaşımla karıp
Doldurdum kızıl şarap testilerine
Her sana susadığımda yudumlamak üzre.
Deniz Zühre ÇOLAKOĞLU